İlahi Nizam ve Kainat, Bedri Ruhselman

1959 Yılında “Önder” adını verdiğimiz Büyük Vazife Planı’ndan gelen bu bilgiler, Bedri Ruhselman tarafından düzenlenmiş. O tarihten beri noter, banka kasalarında korunmuş, zamanı geldiği için 54 Yıl sonra yayınlanmıştır. Bu kitap orjinal metnin günümüz türkçesine uyarlanmış şekilidir.

“… bu hareketler dünyanın aradığı ve istediği, özlediği realitenin peşinde koşmaktadır. Tanrı bu yolda hız almak isteyen her koşucunun büyük yardımcısı olsun. Kurulduğu tarihten bu güne kadar, geçen zaman zarfındaki hayırlı fakat iddiasız, ihtirassız, menfaatsiz ve mütevazi faaliyetiyle, Türkiye Metapsişik Cemiyeti kendisini tanıtmış buluyor…”

Dr. Bedri Ruhselman (Ruh ve Kainat Dergisi)

Merhaba

Bedri Ruhselman olayı gerçekten ilginçtir belki günümüzde pek ilgi çekmeyecektir ama onun iyi bilinmemesi bu konularla ilgilenenler için affedilmez bir eksikliktir. Çünkü Bedri Ruhselman kesinlikle Türkiye’deki ruhçuluğun en önemli ismidir. Türk Ruhçuluğu’nun doğal lideri Dr. Bedri Ruhselman’ın yaşamı hakkında çok şey yazılmamıştır, oysa Ruhselman’ın yaşamı ilginç olaylarla doludur ve bu olaylar Ruhçuluğa gönül veren, ilke edinen ve yaşamaya çalışan kitleler için olabilir hatta olmalıdır. 1950 ve 60’lı yıllar, Türkiye’de gizemciliğin Tasavvuf-Spiritüalizma-Felsefe üçgeni içinde değerlendirildiği dönemdir.

Bir efsanenin öyküsü… Türk ruhçuluğunun babası Dr. Bedri Ruhselman Milli Eğitim Bakanlığı’na bir yazı gönderir fakat sonuç alamaz. Aynı sene Ekim ayında “Ruh ve Kainat” dergisini yayınlamaya başlıyor, Dergi 18 sayı yayınlanıyor ancak maddi imkansızlıklar yüzünden 1953 Haziran ayında kapanıyor. Cemiyetteki diğer üyelerin bu çalışmalara pek katkısı olmadığı ortadadır. Ruhselman devamlı olarak tek başına çalışır gözükmektedir.

Aynı yıl Nisan ayında “Mukadderat ve İcabat” isimli kitabını yayınlamıştır. Annemin hediyesi olan bu değerli kitabın, benim hayatımda da önemli bir yeri var. Yapılan celse çalışmalarında oldukça ilginç bilgiler elde edilmektedir; geleceğe ait kehanetler bunlara örnektir. 1953 yılı, Nisan ayının birinci gününde Sirkeci Yedinci Noterliği’nde resmen tescil edilen bir ruhsal tebliğde şöyle denmektedir; “Türkiye böyle bir arızaya uğrayacaktır. O kaviste (Burada Mersin körfezinden başlayarak, takriben Seyhan nehri yatağını takip eden kavis kastediliyor) deniz içeri çekilecektir.” Nitekim bu kehanet , 1966 yılının 13 Martında gerçekleşiyor.

Dr.Bedri Ruhselman aralıksız çalışmalarıyla aldığı bilgileri tamamen hazmettikten, onları kendi yaşamında uyguladıktan sonra, başka varlıklardan yeni bilgiler almaya başlıyor. Bu varlıklardan başlıca, kendilerini, “Kadri“, “Mustafa Molla“, “Şihap“, “Kemal Yolcusu” gibi adlarla tanıtmışlardır. Bu bilgilerle büyük mesafeler kateden Ruhselman, “Rehber” adlı varlığın celseleriyle ikinci büyük faaliyetine başlamıştır. Bu celselerden sonra, 1957 yılına kadar süren üç yıllık bir ara döneme giriliyor. Ama 1954’de eski üyeler cemiyetten ayrılmaya başlarlar, önemli celselerin sona ermesi de bu yılın baharına raslar. Yeni üyelerin yetişmesi için dersler veriyor, konferanslar düzenliyor. 1955’de “Altın Kitap” dergisine makaleler yazıyor.

Konuya ilgi duyanlar azalmaya başlamıştır. 31 Ocak 1957’de annesi ölüyor ve 5 Mart 1957’de cemiyetten istifa ediyor. Harbiye’deki apartmanın bodrum katına yerleşerek son çalışmalarına başlıyor. Ruhselman’ın yoğun çalışmalarını gerçekleştirdiği evi gayet mütevaziydi, küçük bir salon, onun yanında bir oda ve küçük bir mutfaktan ibaretti. Odasında bir gardrop ve seyyar bir yatak vardı, salonu ise kitaplarla doluydu. Önce çeşitli medyumlarla celseler düzenliyor. Refet Kayserilioğlu’nun medyumluğuyla. Medyumlarla yaptığı çalışmalarına hastalığına rağmen devam ediyor. 9 Aralık 1958 tarihinde yine bir kehanet tebliği alınıyor. Ruhselman’ın operatörlüğünü yaptığı celse notere onaylatılıyor. Bu kehanet, Türkiye’nin belirli yerlerinde meydana gelecek sel felaketlerini 50 gün öncesinden haber vermektedir ve olaylar aynen gerçekleşiyor.

Gizli Kitabın Doğuşu

Eylül 1958-Temmuz 1959 arasında Atilla Güyer’in medyumluğu kanalıyla “Önder” ismindeki bir kaynaktan tebliğler almaya başlarlar ve bunlarla bir kitap derleyeceklerdir.

“Önder” adlı varlığın denetimi altında yazdırılmaya başlanan kitap 1959 Ağustos’unda son buluyor. Derlemiş olduğu bu bilgiler için, “Bu, hiçbir zaman benim eserim değil, Yukarı’nın eseridir” der. Derlediği kitabı üç kişiye emanet ederek çalışmalarını bitirir. 1960 yılında 16 Şubat akşamı saat 21.00 de geçirdiği bir enfarktüs krizi nedeniyle ölür.

Dr. Bedri Ruhselman, her şeyden önce bilgi, hakikat ve vazife insanıydı. O bilime, ilkelere, hakikati araştırmaya, doğruluğa , fazilete, erdeme büyük önem vermiş ve bu konudaki görüşlerini şöyle belirtmişti “İyiliğin ve dürüstlüğün yitirildiği bir ortamda, gerçek sanat ve fazilet gelişemez. Pisagor teoremini ezberlemekle, kimse insan olmayı öğrenmemiştir. Bir insana gelişimi için nefes kadar vazgeçilmez şekilde lazım olan şey, önce yüksek insanı değerlerdir. Diğer her şey ondan sonra gelir. Sağlam ahlakın olmadığı yerde, bilim de yozlaşır.”

İlahi Nizam ve Kainat, ünite dediğimiz idrak birliğinden, insanların tekamül ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde, vazifeliler tarafından dünyaya verilmiştir.

Bu kitap etrafımızda gördüğümüz, hissettiğimiz, yarım olarak doğa diye adlandırdığımız uyumun bir parçasıdır. Evrenimizde tekamül diye adlandırabildiğimiz o aydınlık yolun, insanların bilgilerine olan bir köprüsüdür. İnsanın dar madde hayatını, geniş ve idrakli olan ileri bir aşamaya bağlayan biricik yoldur. Bu ne bizim, ne siz insanların, ne de hiçbir kimsenindir. Bu, ilahi düzenin insanlara bir hediyesidir. Yani doğadan bir parçadır.

Allah, ezelden takdir etmiş olduğu, sonsuz ve değişmeyen yasalarının icaplarını her an, her yerde, insanların anlayabilecekleri ve ihtiyaç duydukları şekil ve ölçüde, vicdanlarına ilham edici araçları lütfedip dünyaya göndermiştir ve göndermektedir.

İnsanlar bu tür ilham ve bilgi kaynaklarıyla gerçekten birçok defa karşılaşmışlardır. Buna karşın insan, bencilliğinin kör içgüdüsü ile hareket ederek, nefsaniyetini her şeyden olduğu gibi, bütün bu ilham ve bilgi kaynaklarından da üstün görür ve onlara ruhunun antenlerini açmaya yanaşmazsa, Mutlak Adalet onun bu hareketine karışmaz.

Çünki insan öyle istemiş ve bunun kendisine önceden haber verilmiş sonuçlarına katlanmayı da göze almıştır. Böylece o, evrim yollarının en çetinini, en üzücü ve azaplı olanını kendine seçmiş bulunuyor. Buna kim ne der?

Nitekim o, bu kayıtsızlığı ve imansızlığı ile tuttuğu yolda azaplı ve zor durumlarla karşılaştığı zaman, bu kurtarıcı azap ve işkencelerle ruhunu yıkayacak, temizleyecek ve ondan sonra herkes gibi vicdanının sesine uyarak, limana gelmesini öğrenecektir. Hayat da bir okuldur. Her öğrenci okulu bitirebilir. Fakat bazısı bir yılda birkaç sınıf atlayarak, bazısı da birkaç yıl bir sınıfta kalarak ve birçok zahmetler çekerek…

Vicdan Mekanizması

Dünya hayatında birçok olaylara ve sınavlara sebep olan sevgi, hem özbilginin oluşmasında hem de vicdanın gelişiminde doğrudan ve dolaylı rol alan en güçlü etkenlerden biridir. Örneğin sevgiyle bir insana yardım eder, denize düşen bir insanı kurtarmak için özveri gösterilir, aç kalan bir kimse doyurulur, ağlayan gözyaşları dindirilirse, bütün bunların sonunda insana bir ferahlık bir huzur, hatta mutluluk duygusu gelir. Bu hızlı bir gelişimin göstergesidir. Buna karşın, sevgi için birçok kalp kırılır, bir ihanetin cezası verilir, bir rakibin vücudunun ortadan kaldırılması düşünülür, başkasına kötülük yapılır ise, insanda gücenme, huzursuzluk, sıkıntı başlar. Bu da ağırlaşmış bir gelişimin göstergesidir. Birinci gruptakilerde, vicdan mekanizmasının yüksek unsurları, ikinci gruptakilerde nefsaniyet egemendir. Bu gelişim süreci insanı başkalarına hizmet etmek, onların iyiliği ve gelişimleri konusunda yardımda bulunmak gibi yüksek derecelere ulaştırır ki, işte vicdan mekanizması bu aşamalarına ulaşmış kişiler, dünya okulunun insana kazandırdığı en yüksek aşamadır. Bu aşamaya ulaşan insanlar, dünya okulundan tam derece ile diplomasını alacak, daha güçlü ve mutlu bir varlık halinde yüksek planlara geçecektir.

İlâhî Nizam ve Kâinat, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Neo-spiritüalizmin hiç bir pozitif bilim dalında ve yeni bir felsefe kitabında yeri yoktur ama edebiyatta ve ruh romantizmi alanında yeri vardır ama ne çare ki etkisi devamlı değildir.

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: