Tanrının Öyküsü, Robert Winston

Robert Winston, BBC’de yayımlanan Tanrının Öyküsü adlı belgesel diziyi, dinleri çıkış noktaları ve temel esaslarıyla birlikte ele alarak, insanın bu Tanrı Fikri’ne nasıl ulaştığını gösteren bir kitaba dönüştürüyor. Altını çizdiği yerler kadar eleştirdiği noktaları da belirtmekten çekinmeyen Winston, kişisel deneyimlerini aktarmayı ve yüzyılımızın din algısıyla bağlantılar kurmayı da ihmal etmiyor.

“Tüm varoluş acı çekmekten ibarettir. “

— Robert Winston

Merhaba,

Yürüyüşten sonra Çeşme D&R ziyaretimde raftan göz kırpan Tanrı’nın Öyküsü kitabı..

Tanrı fikri, tarih boyunca insanın peşine düştüğü en uzun süreli fikir olmuştur. Çünkü hayatı ve evreni anlama gereksinimi, insan beyninin çevremizdeki dünyayı yorumlama biçiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Zerdüşçülüğün, Avesta’sı; Hinduizmin Vedalar’ı, Museviliğin Tevrat’ı; Hıristiyanlığın İncil’i ve İslam’ın Kuran’…

Bütün kutsal kitaplar ve metinler aslında hep aynı öykünün peşine düşmüştür.

Robert Winston, BBC’de yayımlanan Tanrının Öyküsü adlı belgesel diziyi, dinleri çıkış noktaları ve temel esaslarıyla birlikte ele alarak, insanın bu Tanrı Fikri’ne nasıl ulaştığını gösteren bu kitaba dönüşüyor.

Kaçımız Tanrının öyküsünü merak ediyoruz?

Birçok versiyonuna şahit olup okuduğunuzu düşünüyorum. Benim gibi konuyla ilgili bilgi topluyorsanız, kafanızdaki tüm soruların cevaplarını bulacaksınız demektir.

Eğer din bir rahatlık sağlıyorsa, o zaman, zihinsel ve fiziksel sağlığa iyi geldiği için insanların dinsel bir eğilime sahip olacak şekilde evrildiğini ileri sürmek mümkündür.  Bunun kanıtı , içsel dindarlığın insanları endişe ve gerginlikten daha uzak tutması, suçluluk duygusundan kurtarması, topluma daha iyi ayak uydurmalarını ve daha az bunalım yaşamalarını sağlamasıdır.
Öte yandan, dini, bir gruba ait olma ve o grup içinde refaha ulaşma aracı olarak gören dışsal dindarlık suçluluk duygusu, merak ve kaygıya yol açmaya daha elverişlidir. 

Dinin kökleri; Tarihöncesi İnsanlar Neye İnanıyordu?

Boş bir soru yanıtını nereden bilebiliriz ki? Kuşkusuz elimizde birkaç ipiucu var. Tarihöncesi insanların bizimkilerle aynı genleri taşıdığını ve bu gezegenin bazı bölgelerinde hala mevcut kalmakta direnen bazı ortamlardan çok da farklı olmayan bir çevrede yaşadıklarını biliyoruz. Tarihöncesi insanların pek çok duygusunun bizimkilerden farksız olması muhtemeldir; ama ne düşündüklerini ya da ne düşlediklerini kesin olarak bilemeyiz. 

Yine de iki ayak üzerinde durmamız, davranışlarımız, hayatta kalma tekniklerimiz ve oluşturduğumuz toplum türleri açısından pek çok sonuç doğurdu. Dik durmak bizlere “öteyi” görme fırsatı verdi. 

Tanrının Öyküsü, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: