
“Belki kitaplar bizi mağaradan biraz çıkarabilir. Belki hep aynı, lânet olası, çılgınca hataları yapmaktan alıkoyabilir bizi!”
— Ray Bradburry
Merhaba
Ray Bradbury fantazi, korku ve bilimkurgu edebiyatına damga vuran yazarlardan biridir. 1920’de doğdu. Uzun yaşamına Fahrenheit 451 gibi bir distopyanın yanında sayısız öykü sığdırdı. Tüm hayatını kitaplara ve yazmaya adadı.
Stephen King ve Neil Gaiman gibi ustalar ondan ilham aldı.
Kütüphaneleri o kadar çok seviyordu ki gününün çoğunu orada geçiriyordu. Böylelikle ileride yazacağı kitapların temellerini de burada atmış oldu.
Ucla Üniversitesinin bodrumunda, yarım saatte bir içine on sent atarak kullanılan bir daktilonun bulunduğu o muhteşem odayı keşfetti. Böylece dokuz gün boyunca orada, o odada ne yaptığından habersiz on-on beş veya yirmi başka öğrenciyle birlikte oturarak bu daktilonun içine saatte yirmi sent atıp “İtfaiyeci” adlı kısa romanını tamamladı.
Bir süreliğine “itfaiyeci ” olan eser, “Kitap kağıdı kaç derecede tutuşup yanar?” sorusuyla kitabın adı “Fahrenheit 451″ oldu.
Eserlerinde gelecekle ilgili mesajlar veren Ray Bradburry şöyle der: “Haydi gelin şimdi, önce bir ayna fabrikası kuracağız ve önümüzdeki yıl sadece ayna üretip onlara uzun uzun bakacağız.”
İnsanların kitap okumaktan nefret ettiği, devletin kitapları yasakladığı bir gelecekte, işi kitap yakmak olan bir “itfaiyeci” ve onun kitapları kurtarmak için, içinde yaşadığı teknolojik tüketim toplumuna karşı giriştiği mücadele…
Bu kurguyu Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı kült eserinden biliyoruz. Peki bu kurgu nasıl bir düşün ve esin zinciri içinde gelişmiş olabilir? Bu kitaptaki öyküler, genç bir yazarın onu üne kavuşturan ilk önemli eserinde olgun ifadesini bulan imgeleminin ve özgün dilinin nasıl doğduğunu, dönüştüğünü ve geliştiğini izlemek açısından çok önemli bir fırsat sunuyor.
Fahrenheit 451, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın