Zihin Ve Doğa Arasında, Roger Smith

Roger Smith, yüzyıllar süren gelişimi ve başka disiplinlerle ilişkisi bakımından psikolojiyi ele aldığı kitabında, bu soruların da cevabını arıyor. Psikolojinin gündelik hayat, politika, din, sanat, teknoloji gibi alanlar ve disiplinlerle ilişkisini anlatıyor. Zihin ve doğa arasındaki ilişkiyi merkeze alıp psikolojiye ve bilimin diğer disiplinlerine ve onların tarihlerine dair uzun soluklu bir kitap Zihin ve Doğa Arasında: Bir Psikoloji Tarihi.

“Dünyada olduğumuzdan dolayı anlama mahkum edilmişizdir ve o, tarihte kendine bir isim edinmeden ne bir şey yapabilir ne de söyleyebiliriz.”

Maurice Merleau-Ponty

Merhaba

Psikoloji nasıl ve neden çağdaş yaşamın sorgulanmayan bir özelliğine dönüşmüştür?

Batı’da son iki yüz yıldır veya buna yakın bir süre boyunca, insanlara yardım etme ve onları düzenleme bilgi ve arzusu psikolojik bir biçim almıştır. Psikoloji, yaşamın, bireysel kişiye, kendini bilmeye ve kendini kontrol etmeye görünüşte doğal bir şekilde değer atfeden modern yönlerinin özündedir. Psikoloji, anlama dair son derece eski özlemlerin teknesi ve kendine biçim vermenin son derece modern aracıdır.

Kendi üzerine dair düşünmenin çok sebebi olduğundan, psikolojinin de çok yüzü vardır. Bu kitap, toplumsal olaylar bağlamında ve insan olmadaki “olma” üzerine felsefi sorular ışığında, hem bilimsel araştırma hem de uygulama olarak psikolojinin çok sayıdaki biçimini açıklamaktadır. Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi’nin erken yıllarından günümüze kadar olan süreyi, geniş çaptaki ticari ve kentsel gelişme dönemini kapsamaktadır. Bu modernite çağı sırasında toplumsal yaşamın birçok alanı ve yığınlarca birey, çevreye uyumlarını gerçekleştirebilmek ve pratik yardım alabilmek için yüzlerini psikolojiye dönmüştür. Hem mesleki kişiler hem de sıradan insanlar psikologlara dönüşmeye başlamıştır. 1800’den sonra, doğa ve insan bilimlerinde bugünkü biçimlerine yakın üniversite dalları ortaya çıkmıştır; bunların arasında, esasen 20.yüzyılda olmak üzere, psikolojik ve toplumsal bilimler de vardır.

Eğer insanların nasıl yaşadıklarıyla ilgileniyorsanız veya doğa bilimlerinin her soruyu yanıtlamadığını düşünüyorsanız bu durumda, farklı insanların dünya üzerine hangi terimlerle düşündükleri son derece önemli olacaktır. Bu kitap, psikolojik terimler, hatta düşünmenin özellikle psikolojik biçimlerinin olma ihtimali hakkındadır. Böyle bakıldığında bu bir “eleştirel” tarihtir.

Tarih ve etnoloji, her ikisi de benzer şekilde, ötekini, alışıldık olmayanı anlamanın ve dolayısıyla bir bakış açısı yaratmanın yollarıdır; yani kendimizi bir tarihsel yerimiz varmış gibi görme becerisi.

Tarih, dünyayı anlaşır ve zevkli kılmaya çalışan büyük sanatlardan biridir.

Araya giriyorum. “Hah! Şimdi anladım!”diye haykırdığınız fakat düşündüğünüzde farklı açılımlar meydana gelip araştırdığınız oluyor mu? Benim çoğunlukla böyle oluyor. Okuma kültürüne olan bağımlılık, daha iyi yazma eyleminden doğuyor. Her defasında daha da fazla okuyacak argümana ulaşarak, okuma listesi uzayıp gidiyor. Bu kadar okumadan sonra halen bilmeyenim, öğrenilecek birçok şey olduğuna inanıyorum. “Tüm bunlar ne için?” diye soracak olursanız.

Tüm bunlar zihnimi, kendimi,yaşamı, yaşanılanları ve insanları daha iyi “anlamak” için…

Psikolojinin tarihini konu edinmiş kitapların büyük bir kısmı Aristoteles’le başlamaktan hoşlanır; modern psikoloji sanki doğal olarak antikçağ bilgeliğinin bir varisiymiş izlenimini vermeye çalışır.

Psikoloji, geçmişten, bilmenin ve yaşamanın çeşitli muhtemel yollarından biri olarak değil de hakikat olarak belirir.

Geleneksel yaklaşımlarda, bilimin yükselmesine dair bir öykü antikçağ ile modern dönemi birleştirir: Modern bilgi, daha önceki görüşlerin üzerinde yükselir ve doğa gerçekleriyle yüzleşmelerini sağlayarak onların yerini alır. Anlatı, gerçeği (ya da ona en fazla yaklaşanı) modern doğabilimcilerin malı yapmasıyla, çarpıcı şekilde emperyalisttir.

Bir dizi insan, tıpkı şimdi olduğu gibi, zihni anlamak için fiziksel dünya, özellikle sinir sistemi üzerine araştırmalara yönelinmesine büyük ümitler bağlamıştı. Bilimsel psikoloji gayet göze çarpan bir şekilde belirli ülkelerde sen uyurken tüm bu bilgileri edindi.

Nietzsche’nin “psikolojinin artık bir kez daha temel sorunlara giden yol”olduğuna dair beyanı kulaklarda yankılanıyor mu?

Kitapçılar ve medya, her türlü insan özelliğinin psikolojisine dair rehber kitaplar sergilemekte, öğrenciler psikoloji derslerine büyük rağbet göstermekte, dünya çapında yüz binlerce insan alenen psikolog statüsü iddiası talebinde bulunmaktadır. Bu her zaman böyle değildi. Bugün psikoloji olarak adlandırdığımız büyük kısmı son derece yakın döneme aittir.

Peki, psikolojinin esasını oluşturan çekirdek konu nedir?

Bu akıl, ruh, davranış, beyin, kişilik, söylem, zihinsel yapı veya başka bir şey midir?

Psikoloji insanın kendisini bilmesini sağlayan, kaynaklardan biri midir?

Psikoloji çalıştığımızda kendimizi çalışırız; psikolojik araştırmanın nesneleri olarak çalıştığımız psikolojik özneler bizizdir.

O halde insanların insanlara dair nesnel bilgisinin olabilmesi mümkün müdür?

Otantik bir kendilik söz konusu mudur?

Öznel duygularım diğer insanlarınki gibi midir?

Zihin ile beyin arasında nasıl bir ilişki vardır?

Yaşamımız tanrı, kader, genler, aile koşulları veya manevi sorumluluk tarafından mı belirlenmektedir?

Otokontrol uygulayabilir miyim?

Neden severiz?

Neden insanlar bireysel ve kollektif olarak farklılık gösterir ve bu neden önemlidir ?

Peki, ya ruh?

Psikoloji tarihinin bir alanın bir bilime dönülmesiyle ilgili olduğunu ilan etsek bile, bu ne tür bir bilimdir?

Şu gayet aşikardır ki, bir kişiyi anlamak için, yani insan doğasını anlamak için bir parça psikoloji öğrenmelisiniz.

Zihin ve Doğa Arasında, Roger Smith’in kitabı Bir Psikoloji Tarihi. Okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: