Yıllar Neler Öğretti?

Gözlemlediklerim

Arena’nın konusu, hizmet anlayışı kötü olan cafe ve restaurantların yanı sıra iyi olan işletmelere de anında baskın yaparak, çekim gerçekleştiriyordu.

“Risk almadan başarı gelmez, risk almaktan korkmamak gerekir.”

Merhaba

Kitaplar, yazınsal kültür, gelişim dünyası derken; pandemi süreci, esnaf ve insanların yaşamı oluşan ekonomik buhranlar geçmişe götürdü. İş dünyasına dair neler öğrendim. Gelin çalıştığım yılları birlikte gözden geçirelim.

Ayaklarının üzerinde duran bir kadın olarak; İş hayatı sadece “Yönetici Asistanlığı” yaparak geçmedi. Para kazanmak için farklı işlerde yaptım.

Yıl 2003. Etiler’de bir cafede çalışıyorum. Dünya markası devlerin liginde, yerinizi almaya çalışırken, cebinizden çıkacak rakamı iyi düşünmeniz gerekir.

Biraz ileride Paul Cafe , onun karşısında Hard Rock Cafe. İnsanlar bilinen markaları tıklım tıkış doldururken, müşteriyi kazanmak ve alternatif sunmak ayrı bir çaba gerektiriyordu. Hem de Türkiye’de bir Türk firması olarak.

Sahi yukarıda bahsetmiş olduğum firmalar, bugün nerede?

Cafenin kapasitesi, bahçe dahil 40 masa kadardı. Öğlen sıcak yemekler, zeytinyağlılar, yerini alırken, menüden seçilecek ürünlerde hemen siparişe hazırlanıp sunuluyordu. Değerli ustalarla çalışmak, mutfakta, gelişimi sağladı.

O yıllarda Arena ekibini misafir ederek, mutfakta öğlen servisi sonrası ilk röportajı vererek, televizyon ekranında olma imkanı doğmuştu.

Arena’nın konusu, hizmet anlayışı kötü olan cafe ve restaurantların yanı sıra iyi olan işletmelere de anında baskın yaparak, çekim gerçekleştiriyordu.

Akşama doğru , biri genç, biri orta yaşın üzerinde iki adam geldi. Kahve siparişi verdiler. İş dünyasının hızlı gelişen olaylarını birbirlerine aktarıyorlardı. Konu birazdan FRANCHISE kelimesine geldi. İlk kez duymuştum.

“Bir dükkan Anadolu Yakasında, bir dükkan Avrupa Yakasında olmak üzere, hızla açılırsa, bütçede reklam gideri ayırmak yerine işletme için daha karlı olacak.”

Genç adam bunları söylerken , diğer adam sessizce dinliyordu. Aramızda bir masa uzaklığında gelişen, konuşmalardan kulağıma gelen FRANCHISE kelimesi daha sonraki yıllarda bana neler öğretecekti.

2006 yılında yeni bir Türk firması kafe sektöründe bayilik veriyordu. Kahve Dünyası kendi mağazalarını hızla her semtte açarken, işleyişi gören insanlarda kendi yarattıkları marka ismiyle sektörde yerini almıştı.

Franchise (veya franchising), bir sistem ve markanın imtiyaz hakkı sahibinin, belirli süre, koşul ve sınırlar içinde, işin yönetim ve organizasyonuna ilişkin sürekli disiplin ve destek sağlayarak, belirli bir bedel karşılığında, bağımsız yatırımcılara sistem ve markasını kullandırmasına dayanır.

İşte bu markalaşma hizmetlerinden, çok gelir getireceğine inanan insanlar, hemen işin içine girmek ve pazarda yer edinmek istiyordu. O yıllarda çok zarar edip, elinde avucunda ne varsa satıp, borçlarını kapatmaya çalışan, insanlar tanıdım. Anlayacağınız, Bağdat Caddesinde bir dükkan açılıp, bir yıl geçmeden kapanıyordu.

2010 yılında ise firma isminden sonra en çok görülen yüz olarak yöneticilik yaptığım tekstil firması ki avangard ürünleriyle kadın çalışanlarla, kadınlara hizmet verirken; dünya çapında bir isim olmak için yurtdışında çoğalmak gayretindeydi. İçsel gedikleri gördüğünüz halde bazen sessiz kalmak iş dünyasının profesyonel anlayışıdır.

Ayrıldıktan beş yıl sonra firmanın battığını öğrendim. Borçlarda cabası…

19 yaşında çalışmaya başlamak iş dünyasına dair çok şey öğretti. Bunlardan biriside doğru riskler almak.

Popüler dünyada oluşturulan işler çabuk dallanıp, budaklanırken sunulan rakamlar insanları cezbediyor. Fakat konu “Gerçekler” olduğunda durum öyle değil…

2000 yıllından itibaren her köşede çeşitli isimlerde Cafe görmeye başladık. Yıl 2021’e gelince her yeri güzellik merkezleri ve şubeleri aldı.

Peki, güzellik merkezlerinin gelecek vadediyor olmasına inanç nereden geliyor?

Durun bakın bununla ilgilide anlatacaklarım var.

Bir tanıdık, yurtdışından Revlon markasını Türkiye’ye getirmek istediğini söyledi. Fizibilite yaptık.Hatırlatmak isterim, Revlon market ürünü. Daha önceki yıllarda Eczacıbaşı getirmiş, daha sonra bir nedenden dolayı vazgeçmiş.

Yurtdışında marka olan ürünlerin isim hakkını alabilmeniz için çok ağır şartları var. Bunlardan biri hesabınızdaki para. Ve bu paranın beş yıl boyunca her ne yaşarsanız yaşayın marka ismini ayakta tutabilecek rakam olması. Hesabınızda bu parayı görmek istiyorlar.

Yıllar içinde şahit olduğum şeyler çok acı oldu. İnsanlar tüm varlıklarını kaybetti. Gerekli sermayeniz yoksa krediyle yapacağınız iş, borçları ve ardından yıkımı getirecektir.

Risk almadan başarı gelmez, risk almaktan korkmamak gerekir” vb. sözleri duymuşsunuzdur. Gerçekten risk almadan başarı olmaz mı?

Amacınız kariyerinizi ve servetinizi riske atarak, bitirmek değil. Başarı şansınızı en üst seviyeye çıkarmak. Asıl yapılması gereken riski doğru değerlendirmek ve en aza indirgemektir.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: