Bir varoluş nedir ve bir karşılaşmada başına neler gelir?
Sevgili Ben‘lik
Aynaya bakıp da ters giden bir şey olduğunu anladığım o günü hatırlıyorum da. Gözlerimin içine bakarak; Şimdi kendini en baştan var etmek ve bunun için kendine yabancılaşıp bu yabancıya uzaktan bakmalısın, dedim. Karakteri eritip, yeni bir kalıba dökerek kilidi açmak gerekiyordu. Gökyüzünün esas yüzünü görmek için yeni bir maceraya atıyordum kendimi. Ya bir kapı açmalıydım. Ya da bir kapı olmalıydım. Öğrenmenin süreçleri ve değeri hakkında düşünmeye iten bu durum bir sürü kapıyı açabilir ve öğrenmek istenilen yere getirebilirdi.
Ayna çalışmasının asıl amacı, kendinizi yargılamayı bırakıp gerçekten kim olduğunuzu görmenizdir. Ayna çalışmasına bağlı kalırsanız, tam bir farkındalıkla ve yargılayıp eleştirmeden ya da kıyaslamadan kendi güzelliğinizi görürsünüz.
Önce kendine uyan sonra başkalarına…
Harry Benjamin diyor ki; “İlk önce insanın bilmesi gereken şey, kendisinin ‘tek’ olmadığı, ‘çok’ olduğudur. Sürekli ve değişmez bir ‘benliği’ veya egosu yoktur. O her zaman farklıdır. Bir an bir kişidir, bir başka an başka bir kişidir; üçüncü bir an üçüncü bir kişidir ve bu böyle devam eder.
İnsanın bir birlik değil de çokluk olması, bunun zorlukların, iç çatışmaların ve uyumsuzlukların kaynağıdır. Burada, evde, işte, kimsin ve neredesin sen? Hangisisin?… Bu maskeler azaldıkça samimiyet ortaya çıkar.
Kendini bilme çalışması ve bu konuda başarı sağlanması, ne tür bir sistemle mümkün olabilirdi?
Kendini gözlem, yüksek farkındalık düzeyine geçişin anahtarıdır; bu şekilde, içimizden geçen duygu ve düşüncelere karşı daha içsel yaklaşırız. Kendimizi böyle gözlemlediğimizde yüce doğamız, bizi, kendi düşük dünyalarına çekmek isteyen sorunlu duygu ve düşüncelerin ele geçirmesine karşı korur.
Saf düşünce uçuş, saf duygu düşüştür. Kişiler çok az düşünce, ama çok fazla duyguya sahip olduklarında sıradan yollara saparlar.
Bir insanın aklı, zekice işlenebilecek veya başıboş bırakılabilecek bir bahçeye benzetilebilir… İnsan akıl bahçesini yanlış, yararsız ve kirli düşüncelerden arındırarak mükemmeliğe ulaşmak için doğru, gerekli ve temiz düşüncelerin çiçeklerini ve meyvelerini yetiştirebilir. Bu süreci izleyerek bir insan er ya da geç ruhunun usta bahçıvanı ve hayatının yöneticisi olur.
Bir insan, kendisinin düşünceyle evrimleşen bir varlık olduğunu anladığı ölçüde huzur bulur. İnsan doğru bir anlayış geliştirdiğinde dengeli, sabit ve dingin olur. İnsan zihni sakin ve sessiz olduğunda ve Kuzey Yıldızı gibi yerinde sabit durduğunda, ruh en açık ve en fakında durumundadır. Bunu anlayan kişi için, kutsal Tao kendi içindedir.
Ben, eskileri seven ve onların bilgilerini elde edebilmek için bütün gücünü kullanan bir kimseyim… Düşünceyle evrimleştiğim, Akıl Bahçe‘m de yıllardır bir’likte yürüyüş yaptığım yaşam sanatı‘nı öğrendiğim büyük bir önemi olmuş yazarları, şairleri, bilim adamlarını ağırlıyorum. Eğitici olarak gördüğüm birçok geliştirici yazar var… On’lardan biri olan Friedrich Nietzsche, ” Yazmanın, özenli bir yol göstericiye sahip olmaksızın ve en meşakkatli çıraklık yılları yaşanmaksızın ustalığa erişilemeyecek bir sanat olduğu hiç düşünülmemiş gibidir,” der.
Sağlık meselesine yaklaşımında da Nietzsche çağının psikolojisine seslenir. Sağlık, bazı talihli insanların eriştiği sabit bir hal değildir. (Hayatının çoğunu hasta olarak geçirenlerimiz için bu ne büyük bir tesellidir!) Sağlık, hastalıklarla başa çıkma mücadelesinde dinamik bir dengedir. Sanatçının sanatçı olmasının, nedeni, hastalıkla sağlık arasındaki mücadelesinde bir hassasiyet kazanmıştır. Bu noktada Nietzsche’den bir alıntı yapalım: “Tin büyür. Yaralandığınızda kuvveti geri kazanırsınız.” Sağlık, hastalığı yenme kapasitesidir. Bu da Nietzsche‘nin sonraki fikirlerinden birine, sanatçının hastalık ve acıyı yenme yeteneği olarak ifade ettiği “güç” fikrine işaret eder.
Varoluşun amacını sorgularken birbirleriyle bağ kuran tüm düşünürlerin değerli kitaplarını okumak; Bilginin kaynağını söyleyerek On’lardan bahsetmek, kitabın adını anarak geliştiricilerin fikirlerine saygı duymak ; Üst insanların düşünceleriyle sohbet içinde olmak benim için gurur vericiydi. Anlayacağınız, amacı olan bir okumayla edinilmiş bir kütüphane dolusu gerçek dostlarım var.
Yazı yolculuğunda, öykücülüğün tasarım ilkelerini bulmak için yola çıktım, ama yolda daha fazlasını buldum. Yaşamak için bir ilkeler dizisi. Kahramanın Yolculuğu‘nun, yaşam için bir kılavuz, insan olma sanatı için eksiksiz bir rehberden başka bir şey olmadığını. Joseph Campbell‘ın söylediği gibi: “Yazar gerçeğe sadık olmalı.”
Kitap yazmak da tıpkı aynaya bakmaya benzer… Bu özellikle mutluluk, iyileşme ve sevgi gibi büyük konulara odaklandığınızda daha da fazla ortaya çıkar. Yazmak dikkat etmenizi gerektirir. Önünüzdekini görmenizi sağlar. Ona bağlı kalırsanız, daha yüksek bir farkındalık seviyesini deneyimlersiniz… Tıpkı meditasyonda olduğu gibi. Bu yeni farkındalık genelde rahatsız edici olsa da özgürleştiricidir. İçinizden geçer, bütün moleküllerinizi tekrar düzenler. Aslında en güzel tanımıyla yazmak, sizi özgür kılar.
İnsan her şeye ışık tutar; bu nedenle şayet sınırlıysa bu ışık tutmayı nasıl gerçekleştirebilir?
“Karşılaşmalar” başlığından anlaşılacağı üzere farklı nitelikler ve frekanslarda seyreden pek çok karşılaşmanın olabileceğini göz önünde bulunduruyor. Varlıksal seviyenin yaşantımızı belirlediğini söyleyebiliriz.
Varlıksal seviyeyi yükseltmek için yapılması gerekenler arasında; kendini tanımak, kendini geliştirmek, kendini ifade etmek; evreni araştırmak, evrenle uyumlu olmak, evrene katkıda bulunmak; hayatın anlamını aramak, hayatın değerini bilmek, sayılabilir.
Yalnızca varlıksal bir seviyede oluşturulan bir değişim, yaşamın dış koşullarını değiştirerek gerçek bir değişim meydana getirebilir, çünkü değişimin ilk adımı içeride başlar.
Kelebek Bahçesi Blog sayfası “olumlu” karşılaşmalardan oluşuyor…
Hoş Geldiniz!
Sorular sizin neyi bilip neyi bilmediğiniz konusunda bir ayna gibidir…
Sabit tavra sahip insanlar yetenek ve zekanın doğuştan, genetik olarak geldiğine inanırlar. Birinin yeteneği vardır ya da yoktur. Bu tavrın yeni bir şeyler öğrenmeye karşı duruşunuzu nasıl etkileyeceğini tahmin edebilirsiniz. Gelişime açık tavra sahip olanlar, yeteneğin, zekanın ve kapasitenin geliştikçe artacağına inanırlar. Çalışma, çaba ve yeterince zorlanmayla bir insan yetenekli ya da zeki hale gelebilir. Gelişime açık tavırda başarısızlık ölümcül değildir; sadece öğrenme yolunda bir adımdır. Eğer ortada çaba varsa, orada mutlaka gelişim ve değişim de olacaktır….
Yeteneğin bir önemi olmadığı ancak çabanın her şey olduğu fikrini aklınıza yerleştirmelisiniz.
10.000 saat kuralını hatırlayın!
Kendini Bilme Yolculuğunda Rehber Kitaplarıma bir göz atın!
Yaşamın problemlerini tümden çözümleyecek tek anahtar, insanın kendi kendini anlamasıdır…
Bilgiyi sürekli artan bir şey olarak görün…
Charles Dickens, Zor Zamanlar adlı kitabında “Hayatta yalnızca gerçekler aranır. Başka hiçbir şey ekmeyin ve diğer her şeyi kökünden sökün” der.
İyi kitap seçmesini bilelim. Yani seçkin ruhlarla sürekli ilişki içinde yaşamaya alışalım.