Merhaba!

Varoluşun amacını sorgularken birbirleriyle bağ kuran tüm düşünürlerin değerli kitaplarını okumak; Bilginin kaynağını söyleyerek On’lardan bahsetmek, kitabın adını anarak geliştiricilerin fikirlerine saygı duymak ; Üst insanların düşünceleriyle sohbet içinde olmak benim için gurur vericiydi. Anlayacağınız, amacı olan bir okumayla edinilmiş bir kütüphane dolusu gerçek dostlarım var.

Öncelikle Stefan Zweig‘i severim. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu ilgi onu derin karakter incelemelerine götürdü. Virginia Woolf severim, “kadın ve edebiyat” arasındaki bağlantıyı kurmaca yazıyla ve karakterle anlatır. Kadınların neden az şiir yazdığını veya neden erkekler kadar yaratıcı olmadığını anlatır. Tostoy‘u severim çünkü kimi zaman “hah, şimdi anlıyorum nasıl yaptığını” duygusuna kapılırım, oysa anlamak için gösterdiğim çaba çoktur. Dostoyevski severim, çünkü tutarlılıkla, öfkeyle ve ölçüsüzce çarpışır. Balzac‘ı severim çünkü kahindir. Kafka‘yı severim, çünkü gerçekçidir. Ray Bradbury severim, çünkü “Bir şeyi tüm kalbiyle isteyen, kendin gibi bir karakter bul. Ona direktifler ver. Harekete geçir. Çünkü karakter sevgisi ya da nefretiyle, seni hikayenin sonuna götürecektir” der. George Orweell severim, “Neden Yazıyorum” sorusunu sorarak, yazmanın önemini anlattığı için. Ursula Le Guin severim, dümeni yaratıcılığa kırmak konusunda atölye çalışması yaparak tek derdimin sözcükler olduğunu hatırlatır. Ovidius‘u severim dönüşümün en kısa yoldan gerçekleşmesini sağlar. Friedrich Nietzche severim, benim için tam bir göz açıcıdır. Onu büyük bir tutkuyla beraber yürüyüş yaparak okurum. 20. yüzyıl başında Gandhi’ye, ortalarında ise Martin Luther King’e ve onları izleyen binlerce adalet yanlısına kadar uzanır. Hiçbir zenginlik hırsı olmayan Henry David Thoreau, doğanın farklı itkiler üflediği biridir o, ki sanırım bunların arasında bazı gizleri de var. Osho severim, bilinç insanı birey yapar; güneş ışığıyla aydınlanan bir dağ zirvesi ve muhteşem kükremesi vadilerde kilometrelerce uzakta bile yankılanan yalnız bir aslan haline getirir.

Oğuz Atay severim, herkesin “tutunan” olmak istediği bir ülkede tutunamayanlığı anlattığı için. Sabahattin Ali severim, bana bir ruhum olduğunu hatırlattığı için. Halil Cibran severim,  herkes kadim gerçeklerin bilinciyle doğar. Gerçek yüzlerini gizleyen toplumun içinde bu bilgiyi unutur, arayışından vazgeçer. Ta ki bir gün uykusundan uyanana ve her şeyi olduğu gibi görene kadar. Ancak bu özgürlüğün bedeli meczup olarak görülmesi ve toplumun dışına itilmesidir. Sait Faik severim, edebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar? Yazmasam deli olacaktım… Turgut Uyar severim, bir bozuk saattir yüreğim hep On’da kalır, onunla göğe bakarım. Cemal Süreya severim, çünkü yaşamak şiir okuyarak mümkündür, onu okurken böyle diyeceksiniz.

Tutunamayan” olarak örnek aldığım, hayranlık duyduğum Oğuz Atay‘ın da dediği gibi; “Ben buradayım sevgili okurum, sen neredesin?

BLOG GÖNDERİLERİ


  • Gradiva Bir Pompei Düşü, Wılhelm Jensen Gradiva, hem psikanalitik bir incelemeye tabi tutulan ilk edebiyat yapıtı, hem de birçok sanatçının esin kaynağı olarak bir mit haline gelmiştir. “Uyandığında ilk baharda gül verildiğini söyleyen bir ses duymuş olduğunu hatırladı, belki de bunu ona hatırlatan gözleriydi, çünkü pencereden bakıldığında aşağıda üzerinde kırmızı çiçeklerin ışıldadığı bir bitki görülüyordu.”…


  • Tanrı’nın Kırbacı, Yevgeni Zamyatin Devrimlerin de sayılar gibi sonsuz olduğunu savunan Yevgeni Zamyatin’in iki önemli öyküsünü ve bir de yarım kalmış novellasını bir araya getiren bu kitap, yazarın yazınsal alanda da sürekli değişim peşinde olduğunun bir kanıtı âdeta. “Bütün Avrupa’da huzursuzluk vardı, havadaydı huzursuzluk, onu soluyorlardı. Herkes savaş, ayaklanma, felaket bekliyordu. “ — Yevgeni Zamyatin…


  • Biri, Hiçbiri, Binlercesi, Luıgı Pırandello Tüm eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de Pirandello, insanın varoluşu ve kimliği üzerine eğiliyor. “Yani, o aynadaki yabancının yalnız birisi olduğuna inanıyordum, hepinizin gözünde farklı birisi, ben olduğunu zannettiğim yalnız birisi. Böylelikle hazin halim karmakarışık bir hal alıyordu. Sadece başkaları için değil, kendi nazarımda da yeni keşfettiğim yüz bin Moscardo.…


  • Adem İle Havva’nın Güncesi, Mark Twain Adem ile Havva’nın Güncesi, mizahın Amerikalı babası Mark Twain’den ilk aşka ve ilk kayba dair komik ve dokunaklı bir hikâye. Mark Twain bu kısacık kitapta, edebiyat kariyerinde ilk kez yürek burkucu bir üslup benimsemekle kalmıyor, ilk ve son defa kadın bakış açısından bir metin kaleme alıyor.  “Zekâ dedikleri şey…


  • Adem’den Önce, Jack London Roman yazarı ve gazeteci Jack London, maceraperest kişiliği ve “doğa”ya olan ilgisiyle tanınır. Denizcilik, altın avcılığı gibi işler yaparak hayatının büyük bir kısmı seyahat halinde geçen London’ın yazarlığı, altın avının patladığı 1800’lü yılların sonunda şekillenir. Mücadele içinde geçen yaşamın etkileri yazarın yaşamında derinden hissedilmektedir. “Onlar bizim atalarımızdır, tarihleri de bizim tarihimiz.…


  • Beyaz Diş, Jack London Jack London, 1906’da çıkan Beyaz Diş dahil çok sayıda öyküyü kaleme aldı. Vahşetin Çağrısı’na kendini bırakmış bir annenin yavrusu Beyaz Diş’in diyarıdır anlatılan. Onun hayranlık uyandırıcı zekâsı ve içgüdüleriyle kendini var edişinin ve “insan tanrılar”ın yaşamına geri dönüşünün enfes hikayesidir… “Hoşnutluğun yerine sevgi geçmişti. Ve sevgi, daha önce hiçbir duygunun erişemediği…


  • Martin Eden, Jack London 1909’da Amerikalı yazar Jack London tarafından yazılan ve yazar olmanın mücadelesini veren genç işçi Martin Eden’i konu edinen romandır. Kitabın yazarı olan London’ın aksine protagonist Eden, sosyalizmi “köle ahlakı” olarak niteleyerek reddetmekte ve onun yerine Nietzsche’nin bireyciliğine inanmaktadır. Jack London, romanının motiflerinden birinin de Eden’in inandığı individualizmi eleştirmek olduğunu belirtmiştir. “Kitap…


  • Kızıl Veba, Jack London Jack London edebiyat tarihinin ilk kıyamet sonrası anlatılarından biri olan Kızıl Veba’yı tefrika halinde yayımladığında yıl 1912’ydi ve halihazırda bilimkurguyla temas eden Demir Ökçe ve Adem’den Önce kitaplarını yayımlamıştı. London, geleceğe dair öngörülerde bulundu ve 2020 itibariyle bu öngörülerin büyük ölçüde gerçekleştiği eseri Kızıl Veba oldu. “Kırmızı doğru sözcük değil, diye…


  • Ütopya, Thomas More Beş asır önce yayımlayan Ütopya ile Sir Thomas More, “Ütopya” kavramını ilk kez dünya sahnesine çıkardı; Hümanizm ve Rönesans fikirlerinin orta yerinde hayat bulan bu kavram kendisinden sonraki beş asırda Gandhi’nin fikirlerinden Silikon Vadisi’nin teknoloji devlerine kadar dünyanın şekillenmesinde büyük bir rol oynadı ve oynamaya da devam ediyor. “Ne olursa olsun, barışı…


  • Sivil İtaatsizlik, Henry David Thoreau Amerikalı yazar, filozof, şair, tarihçi, kölelik karşıtı, vergi direnişçisi, kalkınma eleştirmeni ve natüralisttir. Yazarın, Sivil İtaatsizlik’teki ile tarihte bıraktığı iz oldukça önemlidir. Eseri, karşı çıktığı Meksika Savaşı yüzünden vergi vermeyi reddetmesinden sonra hapiste geçirdiği bir gecenin ardından yazmaya karar veren Thore Mahatma Gandi ve Tolstoy gibi isimleri etkilemiştir. “En iyi…


%d blogcu bunu beğendi: