Sevgili Okur
Yaşamdaki en büyük açlık, ancak kişi kendindeki saklı kısmı meydana çıkarmaya razı olduğunda ortaya çıkacak olan sırdır… Geçmişin bilgelik geleneklerinde bu arayış, mevcut olan en değerli inciyi bulmak için dalmaya benzetilmiştir. Şiirsel bir dille söylemek istersek, sığ suların çok ötesine yüzmek, kendinizin derinliklerine dalmak ve paha biçilmez inci bulunana kadar sabırla aramak zorundasınızdır. Bu inciye, öz, Tanrı’nın nefesi, yaşam suyu ya da kutsal nektar denmiştir; biz buna nesire yakın ve bilimsel olan çağımızda basitçe, dönüşüm diyebiliriz. Dönüşüm bir tırtılın kelebeğe dönüşümü gibi, biçimdeki köklü bir değişiklik anlamına gelir. İnsani terimlerle ise, korku, saldırganlık, şüphe, güvensizlik, nefret ve boşluğu tam karşıtlarına dönüştürmek anlamındadır.
Amaçlarımızı gerçekleştirmek için gerçekte kim olduğumuzu anlamaya yönelik dersler vardır. Birkaç saniye içinde yaşamınız değişebilir. Hayalleriniz ve hayatınızda yapmak istedikleriniz bir anda silinebilir.
Yaşam ikiye bölünür önce ve sonra…
Geleceğe dair planları değiştiren derslerden biri hücrelerinizin derinliğine işleyen bir trajediye dönüşür. Bir kadavra gibi göğsünüz yarılmış ve ne varsa alınmış hissine kapılırsınız. Yaşamın Amacını, Anlamını, Kendinizi, sorgulamaya başlarsınız.
Ardından kararlar alırsınız. Evdeki tüm eşyalara bakarak asıl ihtiyacınızın ne olduğuna karar verirsiniz. Eve, eşyalara, üzerinize yıkılan duvarlara bakarken kendinize “Gerçek evim neresi?” diye sorarsınız. Ve orayı bulmak için yola çıkarsınız…
Günlerce yürürsünüz. Bitmeyen bu kadavra rolünün nedenlerini bulabilmek için gece gündüz demeden araştırma yaparsınız.
Hepimiz dünyada bir şekilde ölüyoruz… Bu yaşanan trajedi farklı bir şekilde nasıl görülebilir? Belki de yaşam değişebilir.
Algı, tüm mesele buydu. Beynin sadece bir kısmını kullanırsak seçimlerimiz kısıtlanır ve kişisel sorunlarımız çözümlenmez. Beyin belirli bir şekilde kullanılmak üzere tasarlanmıştır.
Düşünsenize yaşanan tüm olayları farklı bir şekilde görmek için; kendi düşünce şeklini değiştirmenin bir yolu olduğunu öğrenmek. Hayatı geri sardığınızda yaşanılan her şeyi farklı bir gözle görebilmek.
İçindeki pusulanın sana rehberlik etmesine ve sahip olduğun güçlerin ve bilgeliğin yüzeye çıkmasına izin ver. Yaşam Amacı doğrultusunda yaşayabilmek. İnanın! Bu yolculuğa değer…
Kendinizi uzaydan gelmiş gibi hissedebilir, etraftaki yegane tuhaf tipin kendiniz olduğunu düşünebilirsiniz.
Orada o boyutta yanınızda bir tanecik bile olsa sizi duyacak, dediklerinizi kalpten anlayacak birisi olsun diye yanıp tutuşursunuz. Bu sanki insanların bedenlerinin boyun kısmında bittiği ve bir kafaya sahip tek kişinin siz olduğunuz bir dünyada yaşamak gibidir. Görünüşe bakılırsa hiç kimse sizin şu anda algıladığınız gibi algılamıyordur, böyle anlamıyordur. Biraz zaman geçince sizin gibi gören, sizin gibi hisseden daha çok insanla tanışırsınız.
Uyanık, tekamül etmiş insanlar için gözleri dört açmak ve onları bulmak için sezgisel burnu kullanmak gereklidir.
Üniversite öğrencisi son derece takdire layık bulunmaktadır. Aynı sürenin spiritüel bilgelik kazanmak ya da usta bir şifacı haline gelmek üzere harcanması ise bir kariyer seçeneği olarak aynı itibari görmemektedir. Dünyanın daha bilge, farkında ve sevecen insanlara ihtiyacının olduğu konusunda hepimiz hemfikirizdir ancak dünyamız bu farkındalığı açmak için gereken zamana değer vermemektedir.
Spiritüel bir hazırlık döneminden çıkan herkes dünyaya son derece somut katkılarda bulunmakta, spiritüel hayat seçiminin meşrulaşmasına yardım etmektedir.
Boş zamanlarımızda yapmayı en çok sevdiğimiz şeyin sessiz, sakin kalmak olduğu yönünde kendi farkındalığımıza karşı dürüst olmak bütünlük ve sağlamlık gerektirir.
Nasıl para kazanabilirim sorusunu sormak yerine “Dünyaya insanlığa hangi hizmeti vermek, hangi faydaları sağlamak en çok hoşuma gider?” sorusunu sormaktır.
Kadavra rolünüz uzadığında ise şu sorular oluşur. Buraya niçin geldim? Ne için doğdum? Ruhunuzun bir yaşam amacı, enkarne olmak için bir sebebi vardır. Hayatınızı bu amaçla aynı seviyeye taşıdığınızda, bununla uyumlu bir hale getirdiğinizde zorluklarla karşılaşsanız bile doğruyu yaptığınız hissini yaşarsınız.
Marianne Williamson Mucize Kursu eğitimi alan biri olarak şöyle der :
“Kendi ışığımızın yanmasına izin verdikçe, farkında olmadan diğer insanlara da aynı şeyi yapmaları için olanak vermiş oluruz.”
Olağanüstü deneyimler yaşandıktan sonra sakin engin denizlere doğru yelken açar, yeni yetenekler (yaratıcılık, empatik beceriler, içgörü, şifa vb.) kazanmış olarak adeta yeniden doğduğumuzu görürüz.
Bu yetenekleri sevgi, denge ve bütünlük içinde nasıl kullanacağımızı öğrenmeye ihtiyacımız vardır.
Spiritüel Dönüşüm, bizi ruh doğamızla, yegane özümüzle aynı çizgiye getirir. Bu dönüşüm bazı insanlar da daha çok sevgiye, ışık ve duyarlılığa olanak verecek şekilde üst çakraları açar.
Bu algısal becerilere nasıl sahip oluruz?
Daha öncekine kıyasla daha farklı bilinç alanlarına giriş yaparsınız (yani içsel radyonuz artık daha fazla sayıda istasyon çekiyordur.)
Artık algılarınızı idrak eder ve onlara değer verirsiniz.
Hakikatte “kim” olduğumuzu bildiğimizde, bu gerçek “kim”liğimizin ölümsüzlüğünü fark ederiz.
Derin bir spiritüel dönüşüm sürecinden sonra hayata çok güven duyduğumuzu, Ruh’la birlikte akmaya ve kontrol etmek yerine bazı şeyleri oluruna bırakma eğiliminde olduğumuzu görürüz. Daha büyük bir içsel huzur ve rahatlama hali kazanırız.
Böyle bir süreç sonrasında değerlerimiz de değişir; düşüncelerimiz yerlerini sevgi ve esenliğe bırakır.
Esenlik halimiz, sağlığımızla yakından bağlantılı olduğu içindir ki daha büyük mutluluklara açılan kapıları hızla keşfetmeye başlarız.
Özgün olmak , özümüz olmak için dibe vurmak zorundayız, doğrudan gölgenin içine girmek ve yeniden ortaya çıkmak zorundayız. Bu süreçten sonra , olağanüstü şeyler mümkündür.
Kendimize ve çevremizdekilere verebileceğimiz en büyük armağan en yüksek titreşimde yaşayıp sevgimizin ışıl ışıl parlamasına izin vermektir.
Spiritüel Dönüşüm, kendi toplumumuzda da faydalı bir süreç olarak değer ve saygı görseydi nasıl olurdu bir hayal edin…
Eve dönüş yolculuğunda tortuları geride bırakırken Rahim olan Anne toprağında Cennet’e uyanır ve bu büyülü eşikten geçerken yeniden doğarız.
Teşekkürler Anne!
Kendi Çabalarımız
Gösterdiğimiz çaba, üzerinde en çok söz hakkımızın olduğu unsurdur. Oldukça fazla seçeneğimiz vardır. Yaşadığımız dönüşüme ne kadar değer verdiğimizi; sağlığımıza, esenliğimize, spiritüel uygulamalarımıza, terapi ve şifaya hangi öncelikleri tanıyıp ne kadar enerji ayırdığımızı hep biz seçeriz. Dikkatimizin neye yöneleceğini, hayatımızdaki olumlu şeylere mi olumsuz şeylere mi yöneleceğimize biz karar verir, seçimi biz yaparız. Dikkatinizi sevgi-ışık-ruh olan gerçek doğanıza, asıl kimliğinize çeken kitaplar okuyun…

Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.