“İnanç her çağda böyle bir şeydir. Yürekten bir çığlık. Tanrı’nın var olmadığına inanmaya kararlıysanız, bu sayfaların sizi O’nun var olduğuna ikna etme şansı yok. Yine de yol asla kapanmaz. İnanç kurtarılırsa umut da yükselir. İnanç tek başına Tanrıyı getirmez ama daha zamanımıza uygun bir şey yapar: Tanrı’yı mümkün kılar…”
— Deepak Chopra
Merhaba
Arayışta olan herkese… Deepak Chopra’dan inanca dair tüm bildiklerinizi altüst edecek, yepyeni bir maneviyat anlayışının tohumlarını eken bir kitap.
İnanç Krizi
İnaç zor durumda. Din binlerce yıldır her şeyi bilen ve gücü her şeye yeten, sevgi dolu bir Tanrı inancını kabul etmemizi istedi bizden. Sonuç olarak tarih, uzun ve bazen çalkantılı bir yol aldı; din adına tarifsiz zalimliklerin de yaşandığı galeyanı zamanları oldu. Ancak bugün, en azından Batı’da, inanç çağı hızla sonuna yaklaşıyor. Çoğu kişi dini hafife alıyor. Tanrı’yla canlı bir bağları yok. Diğer yandan inançsızlık yükseliyor. Nasıl yükselmesin ki?
- Neden Tanrı’nın bir geleceği var?
Konu Tanrı olduğunda neredeyse hepimiz, inananlar ve inanmayanlar, bir dar görüşlülükten mustaribiz. Sadece tam önümüzdekini görüyor, dolayısıyla gördüğümüze inanıyoruz. İnananlar Tanrı’yı, yukarıdan hareketlerimizi yargılarken iyilik ve adalet bahşeden sevecen bir ebeveyn figürü olarak görüyor. Geri kalanlarımıza göre Tanrı çok daha uzak, kişiler üstü ve hayatlarımıza müdahil değil. Yine de Tanrı düşündüğümüzden daha yakın ve hayatlarımıza daha dahil olabilir; hatta bir nefesten bile daha yakın olabilir.
Thoreau’nun Walden’ında “İlahi Deneyim”
Dünyada her an birisi Tanrı deneyiminin gerçek olduğunu hayretle keşfediyor. İnsanlar hayretle ve kuşkularından sıyrılarak aydınlanmaya devam ediyor. Thoreau’nun Walden’ından bununla ilgili, “Concord şehrinin dışlarında, yalnız bir kiralık tarla işçisinin ikinci doğumunu” anlatan bir pasajını elimin altında tutuyorum. Thoreau da bizler gibi herhangi birinin belirli bir “İlahi deneyim” yaşadığına dair ifadesinin geçerli olup olamayacağını merak etmiş. Cevap olarak yüzyıllar ötesine uzanmış: “Zerdüşt binlerce yıl önce aynı yoldan yürüdü ve aynı deneyimi yaşadı ama o bilge olduğu için bunun evrensel olduğunu anladı.”
“Eğer birden kendinizi açıklayamadığınız bir deneyimin içinde bulursanız sadece yalnız olmadığınızı bilin. Yaşadığınız uyanış nesillerdir sürüyor. Öyleyse Zerdüşt’le tevazu ile birleş ve Yüce İsa dahil bütün muhteremlerin özgürleştiriciliğiyle, ‘kilisemiz’ bırak son bulsun.” — Thoreau
Günümüzün deyişiyle Thoreau, manevi deneyimimizin gerçek olduğuna dair en derin inancımıza güvenmemizi salık veriyor. Skeptikler bu tavsiyeyi tam tersinden ele alıyor. Tanrı’nın çağlar boyunca deneyimlenmiş olmasına karşı yalnızca dinin ilkel bir saplantısı, beyinlerimizin reddetmesi için eğitmemiz gereken zihinsel bir kalıntı olduğunu savunuyorlar. Bir skeptike göre Tanrı’nın geçmişte hüküm sürmesinin sebebi, müritlerinin yoldan çıkmalarına asla göz yummayan rahiplerin inancı dayatma gücüne sahip oluşudur. Ama konuyu —söz gelimi, sonsuza kadar— netliğe kavuşturmak için yapılan, Tanrı’nın tamamen gerçek veya tamamen gerçek dışı olduğunu öne süren bütün girişimler başarısız olmaya devam ediyor. Kafa karışıklığı sürüyor; hepimiz karmaşa ve kuşkunun etkilerini hissediyoruz.
Üç Aşama: İnançsızlık – İnanç – Bilgi
- Nerede duruyorsun?
Haydi, soyutlamalardan kişisele geçelim. Kendinize Tanrı konusunda nerede durduğunuzu sorduğunuzda cevap neredeyse her zaman şu durumlardan biri olur:
- İnançsızlık: Tanrı’nın gerçek olduğunu kabul etmiyorsunuz ve inançsızlığınızı Tanrı’nın var olup olmaması önemsizmiş gibi yaşayarak ifade ediyorsunuz.
- İnanç: Tanrı’nın gerçek olduğunu umuyorsunuz ve umudunuzu inanç şeklinde ifade ediyorsunuz,
- Bilgi: Tanrı’nın gerçek olduğuna dair bir şüpheniz olmadığı için Tanrı her zaman, her yerde varmış gibi yaşıyorsunuz.
İnsan manevi bir arayışa girdiğinde inançsızlıktan bilgiye geçmek ister. Ancak yolu hiçbir zaman net değildir.
- Sabahları yataktan kalktığınızda maneviyata dair yaptığınız şey nedir?
- Örneğin anda olmaya çalışır mısınız?
Bu, oldukça spiritüel bir deneyim olarak kabul edilir. Huzur eğer bir yerde olacaksa, içinde bulunduğumuz andadır. Bu tür bir kararın gerçekten de nasıl esas olduğunu İsa da vurguluyor.
Anda Yaşamak
“Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’, ‘Ne İçeceğiz?’ ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın… Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin. 0 zaman size bütün bunlar da verilecektir. O halde yarın için kaygılanmayın. Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter.” (Matta 6:25, 33-34)
İsa’nın versiyonunda anda yaşamak, Tanrı’nın her şeyi sağlayacağına tamamen inanarak yaşamayı temsil eder. Onun Tanrı’ya inancı sonsuzdur. Neye ihtiyaç duyarsa ona gelecektir. Peki ya İsa’nın dinleyici kitlesi olan, Roma baskısı altında zulüm görerek yaşayan, temel ihtiyaçlarını zar zor sağlamaya çalışan fakir Yahudi işçiler? Tanrı’nın onlara bakacağını ummuş olmalılar hatta buna ziyadesiyle inanmış olabilirler. Yine de teslimiyetleri mistik bir eylem. İçlerinde sadece İsa tamamen Tanrı’ya dayanan bir bilinç halindeydi çünkü her yerde Tanrı’yı görüyordu.
Hepimizin içinde inançsızlığın tohumları var çünkü mistik olan her şeyi sorgulayan dünyevi bir çağda dünyaya geldik. Mitler, batıl inançlar ve dogmalara bağlı olmaktansa özgür ve şüpheci olmak daha iyi. İçinizdeki şüpheciye döndüğünüzde, inançsızlık mantıklı bir oluş durumu. Ama pek çokları için bu aynı zamanda mutsuz bir durum da. İnsanların —tartışılır bir şekilde— spor kahramanları, karikatür kitapları ve mükemmel bir vücuda taptığı tamamen dünyevi bir hayattan tatmin olamıyorlar. Bilimse evreni tesadüflerle işleyen soğuk bir boşluk olarak açıklarken hayatın bir anlamı olduğuna dair güvence vermiyor.
Böylece inanç varlığını sürdürüyor. Evrenin evimiz olmasını istiyoruz. Evrenle bağlantılı olduğumuzu hissetmek istiyoruz. Hepsinin ötesinde, özgürlük eğer sonu olmayan endişe ve güvensizliğe katlanmak demekse, hayatın anlamıyla bağı kopmuş bir özgürlük İstemiyoruz. Buna ister inanca tuş tutmak deyin ister atalarımızın geleneklerine sadık kalmak; dini inanç her yerde var: Milyarlarca insan için yaşanabilir başka alternatif yok.
- Peki ya inançsızlık ve inançtan sonraki, en nadir ve tarifi en zor olan üçüncü aşama?
- Tanrı’nın varlığının kesin bilgisi?
Birinin bundan gerçekten emin olması için ya dönüştürücü bir deneyim yaşamış olması ya da mucizevi bir şekilde masum bir çocuk ruhu taşıyor olması gerekir. Pek çok kişi için ikisi de pek gerçekçi değil. Son derece nadir olduğunu belirtmek gereken ölümden dönme deneyimini yaşayanların ellerinde, bir skeptiği ikna edecek o “ışığa doğru gitme”ye dair somut deliller yoktur. Onları dönüştüren şey; özel, içsel ve özneldir. Çocukluğun masumiyetine gelince; bunu terk etmek için iyi sebeplerimiz var. Çocuksu neşe naiftir, şekillenmemiş bir evredir. Her ne kadar mutluluk verici olsa da daha fazla başarı deneyimlemeye can atarız, insanlık tarihinde yaratıcılığın zirvesine fazla büyümüş bebekler değil, yetişkinler çıkmıştır.
Diyelim ki şu üç durumdan birinde olduğunuzu düşünüyorsunuz:
- İnançsızlık,
- İnanç
- Bilgi
Birbirlerine karışmışlarsa ve aralarında geçiş yaptığınız zamanlar oluyorsa sorun değil. Sevimsiz istatistik grafiklerine göre çoğumuz çan şeklinde bir eğrinin orta çıkıntısının altında, Tanrı’ya inanan büyük çoğunlukta toplanıyoruz. Eğrinin iki ucunda küçük azınlıklar var: Sol tarafta müzmin ateistler, sağ tarafta Tanrı’yı görevleri olarak yaşayan sofular. Yine de Tanrı’ya inandığını belirtenlerin çoğunun, hayret ya da emin olma duyguları deneyimlemediklerini söylemek yanlış olmaz.
Genel anlamda günlerimizi Tanrı’dan başka her şeye adıyoruz: Bir aile olmaya, aşk aramaya, başarıya, tüketimciliğin sonu gelmeyen üretim bandında daha fazla eşyaya sahip olmak için çırpınmaya. Mevcut kafa karışıklığının hiç kimseye bir faydası yok. İnançsızlık, içten içe acı çekmekten ve hayatın anlamsızlığı korkusundan kurtulamıyor, “Tesadüfi bir evrende mutluluk içinde yaşadıklarını iddia eden ateistler”, diyor yazar “beni ikna edemiyor”. Her sabah uyanıp, “Ne harika, hiçbir şeyin anlamının olmadığı bir gün daha” diyor değiller. İnanç hali, tarih boyunca Tanrı adı altında sabit fikirliliğe, fanatizme ve sefil bir vahşete yol vermesi sebebiyle savunulur gibi değil, Ya gerçek bilgi hali? Sayıları son derece az olan azizlerin uzmanlık alanı gibi görünüyor.
Yine de Tanrı bu üç durumda da :
- Olumsuz (organize dine sırtınızı döndüğünüzde uzaklaştığınız Tanrı) ya da
- Olumlu (arzuladığınız daha üst bir gerçeklik) bir görünmez varlık gibi bir yerlerde gizlidir.
Var oluş için neredeyse en önemli unsur olan “gerçek bir önem taşımak”, belli belirsiz bir varlık göstermekle aynı şey olamaz. Eğer Tanrı’yı yeniden gerçek kılmak mümkünse, sanırım bunun için herkes çaba göstermeyi kabul eder.
Bu kitap, inançsızlıktan inanca ve ardından gerçek bilgiye ulaşabileceğinizi söylüyor. Bunların her biri evrimsel aşamalardır; birincisini keşfederek ikinciye geçebilirsiniz. İç dünyamızla ilgili olduğunda evrim, gönüllülük esasına dayanır. Seçimleriniz konusunda tamamen özgürsünüz, inançsızlığı en ince detayına kadar öğrendikten sonra orada kalabilir veya devam edip inanca geçebilirsiniz. İnancı keşfettikten sonra da aynısını yapabilir, bu basamağı maneviyat eviniz olarak benimseyebilir veya gözünüzü ötesine çevirebilirsiniz. Yolculuğun sonunda, en az ilk iki aşama kadar geçerli ve çok daha gerçek olan Tanrı bilgisi vardır. Tanrı’yı bilmek, Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü bilmekten daha mistik bir şey değildir. Her iki durumda da ortaya bir gerçeklik koyulur ve ondan önceki bütün şüpheler, bütün yanlış inançlar kendiliğinden son bulur.
Tanrı 1.0 ve Tanrı 2.0
İnanç, uygulanması zor bir şey haline geldi; özellikle de kendi hayatımızda. Eski Tanrı modelimiz gözlerimizin önünde parça parça dökülüyor. Parçaları toplamak yerine daha derin bir değişimin başlaması gerekiyor. Artık mantık, kişisel deneyim ve pek çok kültürün bilgeliği birleşiyor. Bu yeni sentez, sanki insanlık maneviyat evriminde bir sıçrama yaşamış ve Tanrı 2.0’ı ortaya çıkarmış gibi bir şey.
Tanrı 1.0, insanın çok ve çeşitli olan ihtiyaçlarını yansıtıyordu ve bu ihtiyaçlar ilahi bir kimliğe büründü. İhtiyaçlar en önde geliyordu. İnsanın korunmaya ve güvende olmaya ihtiyacı olduğu için Tanrı’yı ilahi koruyucumuz olarak resmettik. Hayatta düzen gerektiği için Tanrı’yı yüce hâkim yaptık. Yaratılış Kitabı’nın tersine çevirip Tanrı’yı kendi tasvirimizle yarattık. Ona istediklerimizi yaptırdık. Böyle bir Tanrı için tasarladığımız yedi aşama ise şöyle oluştu:
Tanrı 1.0 kendi tasvirimizde üretilmiştir.
- Güvenlik ve korunma ihtiyacı : Tanrı bir baba veya anne figürü haline gelir. Doğa güçlerini kontrol eder, iyi veya kötü talih verir. İnsanlar Tanrı’nın koruması altında çocuklar gibi yaşar. Biz onun ne düşündüğünü bilemeyiz; anlık eylemlerle sevgi veya ceza verir. Kurtarılmak için dua ediyorsanız, ilahi gücü bir otorite figürü olarak görüyorsanız, günaha ve günahtan arınmaya inanıyorsanız, mucizeler bekliyor ve ani bir kaza veya felaketle karşılaştığınızda bunları Tanrı’dan biliyorsanız; sizin Tanrı’nız budur.
- Başarma ve elde etme ihtiyacı : Tanrı bir yasa koyucu haline gelir. Yasa koyar ve uygular. Böylece geleceği bilmek mümkündür: Tanrı, kurallarına uyanları ödüllendirip uymayanları cezalandıracaktır. İnsanoğlu bu temelin üzerinde iyi bir hayat sürebilir ve dünyevi başarılar elde edebilir. İşin sırrı, çok çalışıp Tanrı’yı mutlu etmek ve doğanın yasalarını aksettiren bu yasalara bağlı bir toplum olmaktır. Kaos aşılmış, suçlar önlenmiştir. Doğa, korkulmaktansa ehlileştirilir. Eğer Tanrı’nın mantıklı olduğuna, başarılı olmanızı istediğine, çok çalışmayı ödüllendirdiğine, doğruyu yanlıştan ayırdığına, yasalar ve ilkelerle çalışan bir evren yarattığına inanıyorsanız; sizin Tanrı’nız budur.
- Bağ kurma, sevgi dolu bir aile ve toplum ihtiyacı: Tanrı, her yürekte sevgi dolu bir varlık haline gelir. İbadet edenlerin gözleri kendi içlerine çevrilmiştir. Başkalarıyla kurulan bağ, birlikte hayatta kalma dürtüsünün ötesine geçmiştir. İnsanlık inançla bir araya gelmiş bir topluluktur. Tanrı, dağın tepesinde bir şehir ve ideal toplumu kurmamızı istemektedir. Doğa, insana mutluluk vermek için vardır. Eğer bir idealistseniz, insan doğasına iyimser yaklaşıyorsanız, ortak bir insanlık inancınız varsa ve bağışlayıcı bir ilah tarafından sevilmeye açıksanız; bu sizin Tanrı’nızdır. Bağışlanma bir rahip tarafından gerçekleştirilmez, içsel olarak hissedilir.
- Anlaşılma ihtiyacı: Tanrı yargılayıcı değildir. Her şeyi bilmekte, her şeyi bağışlamaktadır. İnsan doğasındaki iyiyi kötüden ayıran yara iyileşmeye başlar. Hoşgörü artar. Hatalı davrananlara karşı anlayışlı olmaya başlarız çünkü Tanrı da bize karşı anlayışlıdır. Katı bir ödül ve ceza ihtiyacı azalmaya başlamıştır. İyilik ve kötülüğün pek çok derecesi ve her şeyin de bir sebebi vardır. Doğa bize en yaratıcı ve en yok edici haliyle hayatı her açıdan göstermek için vardır. Eğer Tanrı’nız yargılamak yerine anlıyorsa, O size anlayışla yaklaştığı için kendinize anlayış gösteriyorsanız, iyiyi ve kötüyü yaratılışın kaçınılmaz özellikleri olarak kabul ediyorsanız Tanrı size anlaşıldığınızı söylüyorsa; sizin Tanrı’nız budur.
- Yaratma, bulma, keşfetme ihtiyacı: Tanrı bir yaratıcılık kaynağı haline gelir. Merak, doğuştan bir hak olarak bize O’nun tarafından verilmiştir. Bilinemezliğini hâlâ korur ama yaratımla ilgili sırları bir bir açığa çıkarmaktadır. Bilinmeyen, evrenin uzak köşelerinde zorlu bir görev, bir merak kaynağıdır. Tanrı ibadet etmemizi değil gelişmemizi ister. Rolümüz bulmak ve keşfetmektir. Doğa bize, aklımıza meydan okuyan sonsuz gizemler sunmak için vardır; keşfedilecekler asla son bulmaz. Keşfetmek ve yaratıcı olmak için yaşıyorsanız, en çok bir bilinmeyenle karşılaştığınızda mutlu oluyorsanız, sormaya devam ettiğimiz ve asla önceden belirlenmiş, sabit doğrularla yetinmediğimiz sürece doğanın, insan doğası da dahil olmak üzere açıklanabilir olduğuna inancınız tamsa; sizin Tanrı’nız budur.
- Manevi bir rehber ve ilham ihtiyacı: Tanrı tam bir merak konusudur. Mantık anlayışın sınırlarına ulaştıktan sonra geriye sır kalır. Bilgeler, azizler ve ilahi ilhama erişmiş olanlar bu sırra varırlar. Gündelik hayatlarımızı aşan bir ilahi varlığı hissetmiştirler. Dünyevilik bir yanılsamadır. Evren, görünen ve görünmeyen olarak iki katmanlıdır. Her şey bir mucize olduğu için mucizeler gerçektir. Tanrı’ya ulaşmak için kişinin görünmeyen şeylerin gerçekliğine inanması gerekir. Doğa, ilahi gücün maskesidir. Manevi bir arayıştaysanız, Tanrı’nız budur. Şifanın kaynağını bulmak, huzura erişmek ve ilahi varlıkla doğrudan bağlantıda olmak için dünyevilik maskesinin arkasında ne olduğunu bilmek istersiniz.
- Birlik, bütün ihtiyaçların ötesindeki aşama: Tanrı, Bir haline gelir. Arayışınızın hedefine ulaştığınız için tamamen doyum içindesinizdir. Tanrı’yı her yerde deneyimlendiniz. Aranızdaki kopukluğun son izleri de kaybolur. Azizi günahkârdan ayırmanız gerekmez çünkü Tanrı hepsindedir. Bu aşamada gerçeği bilmezsiniz; siz gerçek olursunuz. Evren ve içindeki her olay, arkada yatan tek bir Varlık’ın ifadeleridir. Bu Varlık saf farkındalık, saf akıl ve saf yaratıcılıktır. Bilinç zaman ve uzayda yayılırken doğa, onun aldığı görüntü haline gelir. Ruhunuzla ve kaynağınızla tamamen bağlantıda hissediyorsanız, bu sizin Tanrı’nızdır. Bilinciniz evrensel bir bakış açısını benimseyebilecek kadar gelişmiştir. Tanrı’nın aklındaki her şeyi görürsünüz. Özellikle yetenekli veya seçilmiş görünen büyük sufilerin yaşadığı coşku artık sizin için de mümkündür çünkü maneviyatınız tamamen olgunluğa erişmiştir. Bu düzene bir son veren Tanrı, Bir olan Tanrı diğerlerinden farklıdır. Bir tasavvur değildir. Tam bir kuşkusuzluk ve hayranlık dolu bir merak halini işaret eder ve o hale erişebilirseniz artık tasavvur etmezsiniz. Bütün ihtiyaçlar karşılanmıştır; yol, gerçekliğin kendisiyle son bulmuştur.
Listeye bakınca Tanrı’nın karşılayabileceği bu ihtiyaçların hiçbirini kendinizle bağdaştıramamış olabilirsiniz. İnanç bir kafa karışıklığıyken bu gayet anlaşılır bir durum. Tanrı’nın hiçbir versiyonu taraftarlığınızı kazanacak kadar güçlü değil. Aynı karmaşa, beynin seçimleri işleme mekanizmasında da kök salmış durumda. Bir restoranda salata ya da yağlı bir hamburger sipariş etmek arasında karar verirken, seçiminizi beyin zarınızdaki ayrı sinir grupları düzenler. Bir grup salatayı desteklerken diğeri hamburger sipariş etmenizi destekler. Üzerinde düşünürsünüz.
Her bir sinir grubu aynı zamanda diğerinin faaliyetini bastıracak kimyasal sinyaller gönderir. “Çapraz engelleme” olarak bilinen bu durum, beyin uzmanları tarafından kısa bir süre önce araştırılmaya başlandı. Altında yatan temel kavram tanıdık gelecek: Sporda taraftarlar takımlarını destekler ve karşı takımı yuhalar. Her silahlı çatışmada askerlere Tanrı’nın ötekilerin değil kendi taraflarında olduğu söylenir. Büyük olasılıkla “bize karşı onlar” düşüncesinin beyinde derin bir bağlantısı var. Manevi kuşkulardan bahsedeceksek, “sevecen bir baba” düşüncesi, “cezalandırıcı bir baba” düşüncesine çapraz engelleme yapar. Her biri kendi içinde mantıklıdır ve her ikisi de birbirini zayıflatır. Sevecen bir babanın çocuklarını eşit sevmesi gerekir ama yine de Tanrı’nın gözüne giren herkes sebepsizce acı çekmiştir. Tanrı’nın davranışı en az bizimki kadar yanlıştır. O kadar ki, herhangi bir Tanrı’ya tapmakla ilgili her düşünce, karşıt versiyonu, hatta yedi karşıt versiyonu tarafından engellenir.
- Eğer Tanrı 1.0 bir yansıtmaysa bu, Tanrı diye bir şeyin olmadığı anlamına mı gelir?
- Tanrı ciddi bir yara daha mı almış oluyor?
Yeni Bir Versiyon, Tanrı 2.0
Her çağ ancak belli bir süreliğine (o süre yüzyıllar olabilse de) geçerliliğini sürdüren bir Tanrı yaratır. Ruhtan talebi en az olan çağ bizim çağımız: Serbestçe görmezden gelebileceğimiz bir tanrısallık istiyoruz.
- Öyleyse Tanrı’yı yeniden nasıl yaratmalıyız?
Batı’daki Tanrı’yı kastediyorum. Tanrı’nın diğer türleri yenilenmeye hazır değil. Köktenci İslam, Tanrı’nın en ilkel türünde, inananları kıyametten koruyan, ölüm kalım meselesi olmaktan geri duramamış bir Tanrı’da ısrar ederek Tanrı 1.0’ı çaresizce savunmaya çalışan bir son çırpınış. Tanrı’yı Bir olarak gören köklü bir geleneğe dayanan Doğu Tanrı’sından bahsetmiyorum. O, Tanrı 1.0’ın yedinci aşaması; bütün evreni dolduran bir varlık. Böyle bir tanrısal varlık ancak uzun bir iç yolculuktan sonra bilincimizin kaynağından başka bir yerde bulunamaz. Manevi benlik olarak Tanrı, nihai aydınlanmadır.
Asya’da manevi benliğe inanarak yetişen sayısız insan var —Hindistan’daki adı Atman— ama içsel yolculuğa çıkmıyorlar. Batı’daki gibi Doğu’daki pek çok insan da, Tanrı tercih edilebilir bir şeymiş, kültürel miraslarının gündelik hayatlarına çok az etkisi olan ya da hiç olmayan bir demirbaşmış gibi yaşıyorlar.
Bir geleceği olması için Tanrı’nın kendi adına tarih boyunca verilmiş vaatleri yerine getirmesi gerekiyor. Tanrı 2.0 bir yansıtma değil, bunun tam tersi. O, varlığın kaynaklandığı gerçek. İçsel yolculuğunuzda ilerledikçe gündelik hayatınız sevgi, bağışlama ve şefkat gibi ilahi niteliklerle dolar.
Bunları kendinizde gerçeklik olarak deneyimlersiniz. Tanrı 2.0 bundan daha fazlasıdır; sonsuz bilinçle ara bağlantınızdır. Bugünkü vaziyette Tanrı deneyimi nadir ve neredeyse hiç dile getirilmeyen bir şey çünkü bütün dikkatimiz dış dünyada ve dünyevi hedeflerde. Tanrı’yı arama sürecine girdiğinizde iç dünya kendini gösterir. Tanrı deneyimi, bir mucize dilenmiş gibi gösterişli bir şekilde değil ama çok daha derin bir dönüşüm şeklinde olağan hale gelmeye başlar.
Tanrı 2.0-Bağlantıyı Kurmak
- İlk bağlantı: Tanrı deneyimi başlar. Merkezinizdesinizdir. Zihin sakinleşir ve öz farkındalığı artar. Huzursuzluk ve tatminsizlik azalır. Mutluluk ve iç huzuruyla dolduğunuz anlar olur ve bu anlar sıklaşmaya başlar. Hayatınızda daha az dirençle karşılaşırsınız. Büyük resimde bir yeriniz olduğunu hissedersiniz. Günlük hayat kolaylaşır. Daha az stres, mücadele ve baskı yaşarsınız.
- Derin bağlantı: Tanrı deneyimiyle dönüşüm. Manevi benlik, gerçeklik haline gelir. Sırf var olmanın değerinin farkındasınızdır. Arzularınız eskisinden çok daha az çabayla yerine gelir. Sezgisel patlamalarla varlığınızın nedenini ve amacınızı keşfedersiniz. Düşüncelerinizi dağıtan diğer oyalayıcılar artık aklınızda tutunamaz. Sevdiklerinizle duygusal bağınızı hissedersiniz. Endişe ve çabalarınız ciddi ölçüde azalır. Hayatınızı bir tür hakkaniyet hissi kaplar.
- Tam bağlantı: Tanrı, asıl benliğinizdir. Kaynağınızla birleşirsiniz. Tanrı saf bilinç, varlığınızın özü olarak kendini gösterir. Zaman içinde öz, bütün varlıklardan yayılmaya başlar. Hayat ışığını içinizde hissedersiniz. Her şey bağışlanır; her şey sevilir. Kişisel egonuz gelişip evrensel egoya dönüşmüştür. Aydınlanışınız derinleştikçe ikinci doğumunuzu yaşarsınız. Bundan sonra evriminiz, aşkınlığın içinde bir yolculuğa dönüşür. Varlığın kaynağından bahsettiğimize göre, gerçekte Tanrı’yla zaten bağlantı içindesinizdir. Ama bilincin farklı aşamaları vardır. Ve gerçeklik her birinde değişir. Eğer farkındalığınız dışa dönükse, tutarsız iniş çıkışlarıyla maddesel dünyaya odaklanmışsanız, Tanrı’yı algılayabilmeniz güçtür. Dış dünya olduğu haliyle size yeterli gelecektir. Bunun yerine dış görünüşlerin ötesine bakar, sevgi ve anlayış gibi yüksek değerlere odaklanırsanız, Tanrı’ya olan inancınız kendinizi güvende ve kendinizden emin hissetmenizi sağlar. Yine de Tanrı ancak farkındalığınızı dönüştürdüğünüz zaman net, gerçek ve faydalı hale gelir. O zamana kadar ilahi güç bir gölge gibidir ve neredeyse hiç faydası yoktur. Skeptikler bu tür bir Tanrı’yı sorgulamakta haklılar. Hataları, sadece daha iyi bir Tanrı’nın varlığına kör olmalarından kaynaklanıyor.
Tek bir kelimeyle açıklayacak olursak Tanrı 2.0 bir süreçtir; bir isim değil fiildir. Bu sürece girdiğinizde kendi kendini oluşturmaya başlar. Doğru yolda olduğunuzu anlarsınız çünkü her adımınız içgörü, netlik ve daha engin tecrübeler getirir; ruhsal bilincin gerçekliğini ispatlarlar.
Yeterince bilinç oluştuğunda Tanrı görünür. Bunu düşünceleriniz, duygularınız ve sezgileriniz olduğunu bildiğiniz gibi bilirsiniz. “Bu Tanrı” cümlesi aklınızdan tıpkı “Bu bir gül” cümlesi gibi kolayca geçer. Tanrı’nın varlığı kalp atışınız kadar somut bir hale gelir.
Tanrı’nın Geleceği’nin Bölümleri
- Aşama: İnançsızlık
- Dawkins ve yanılgıları: Richard Dawkins’in ateist argümanlarının sınırlarını ve eksiklerini tartışır.
- Militan ateizme cevap: Katı ateizmin dogmatik yönlerine karşı maneviyatın alternatifini sunar.
- Ornitorenki kanıtlamak: Evrendeki karmaşıklığın tek başına tesadüfle açıklanamayacağını örnekler üzerinden gösterir.
- Aşama: İnanç
- Sıfır noktasının ötesi: İnancın, umutsuzluk anında bile yeni bir başlangıç yaratabileceğini anlatır.
- Kötü inanç: Kör fanatizmin ve dogmatik bağlılığın tehlikelerine dikkat çeker.
- Bilgelik işleri: İnancın, bilgelikle birleştiğinde yaşamı dönüştüren bir güç olduğunu vurgular.
- Mucizeler gerçek olabilir mi?: Mucizelerin, bilinç ve algı değişimiyle mümkün olabileceğini sorgular.
- Aşama: Bilgi
- Sınırları olmayan bir Tanrı: Tanrı’nın evrensel ve sınırsız bir bilinç olarak deneyimlenebileceğini açıklar.
- Maddi bir dünya var mıdır? : Gerçekliğin yalnızca maddi değil, görünmeyen boyutları da içerdiğini tartışır.
- Görünmeyen dünya: Manevi deneyimlerin, görünmeyen bir gerçeklik alanına işaret ettiğini savunur.
- Aşkınlık: Tanrı’nın görünmesi:
- En zor soru: Tanrı’nın varlığını kesin bilgiyle deneyimlemenin insan için en büyük ve en zor sorudur.
Yazarın Notu:
Her çağın insanı, kendi ihtiyaçları ve koşulları doğrultusunda bir Tanrı anlayışı üretmiştir. Kimi zaman Tanrı koruyucu bir ebeveyn, kimi zaman yasa koyucu bir otorite, kimi zaman da sevgi dolu bir bağ olarak tasavvur edilmiştir. Bu çeşitlilik, aslında insanlığın değişen ruhsal ve toplumsal ihtiyaçlarının bir yansımasıdır. Bugün de aynı yolculuğun içindeyiz: Tanrı kavramı, bireysel deneyimlerimiz ve çağımızın sorunlarıyla yeniden şekilleniyor.
Kitabın en büyük sorusu “Neden Tanrı’nın bir geleceği var?”
Tanrı’nın bir geleceği var çünkü insanın anlam arayışı bitmiyor. Her çağda farklı bir Tanrı anlayışı doğuyor ve bugün de “bilinç, farkındalık ve evrensel bağ” üzerinden yeni bir maneviyat modeli yükseliyor.
Tanrı’nın geleceği, aslında insanın geleceğiyle iç içe. 2.0’dan sonra bizi bekleyen bağlantı, daha derin bir içsel dönüşümle evrensel bir birlik duygusu olabilir. Bu, bireysel huzuru toplumsal barışa dönüştüren bir aşama.
2.0’dan sonra Tanrı ile bağlantı, kişisel deneyimden kolektif bilince doğru genişleyen bir yolculuk olarak görülebilir. İnsanlık, Tanrı’yı artık dışarıda değil, birbirimizde ve evrensel bilinçte bulmaya başlayacak.
Bir diğer büyük soru ise “Mucizeler Gerçek Olabilir mi?”
Günümüzde mucizeler genellikle bilimsel açıklamalarla sorgulanır. Ancak Tanrı’nın varlığı, bilimsel açıklamaların ötesinde bir anlam arayışıyla ilişkilidir. Chopra gibi modern spiritüel yazarlar, mucizeleri olağanüstü olaylar değil, bilinç değişimiyle mümkün hale gelen dönüşümler olarak yorumlar. Bu yaklaşımda Tanrı’nın gerçekliği, mucizelerden çok insanın içsel deneyiminde ortaya çıkar.
Chopra’ya göre evrendeki her şeyin kaynağı, görünmeyen ama her şeyi kapsayan bir “kuantum alanı”dır. Bu alan, saf potansiyel ve bilinçle ilişkilendirilir.
Mucizeler olağanüstü doğaüstü olaylar değil, bu kuantum alanıyla kurulan bağlantının sonucu olarak ortaya çıkan dönüşümlerdir.
İnsan bilinci, kuantum alanıyla etkileşime girerek gerçekliği şekillendirebilir. Bu yüzden mucizeler, bilincin değişmesiyle mümkün hale gelir.
Chopra’ya göre mucize, doğa yasalarının ihlali değil; bilincin kuantum alanıyla kurduğu bağlantının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan dönüşümdür.
Son Söz: Tanrı’nın geleceği, aslında bizim geleceğimizdir. Mucizeler, doğa yasalarının ötesinde değil; bilincimizin derinliklerinde saklıdır. Bu yolculukta her birimiz, kendi içsel dönüşümümüzle evrensel bağa doğru ilerliyoruz.
Tanrı’nın Geleceği, Modern Zamanlar İçin Uygulanabilir Bir Maneviyat, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Deepak Chopra’nın Tanrı’nın Geleceği: Modern Zamanlar İçin Uygulanabilir Bir Maneviyat eseri, günümüzde inanç ile bilimin, maneviyat ile modern yaşamın kesiştiği noktaları tartışarak bireylere daha anlamlı bir yaşam için yol gösteriyor. Özellikle çağımızda artan manevi boşluk, kimlik arayışı ve ruhsal tatminsizlik sorunlarına cevap arayan bir kitap olarak öne çıkıyor.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Maneviyatın Modernleşmesi
- Chopra, Tanrı kavramını dogmatik bir çerçeveden çıkarıp kişisel deneyim ve içsel yolculukla ilişkilendiriyor.
- Bu yaklaşım, günümüz insanının katı dini kalıplardan uzaklaşıp bireysel maneviyatı keşfetmesine olanak tanıyor.
- Bilim ve İnanç Arasında Köprü
- Kitapta, bilimsel düşünce ile manevi arayışın çatışmak zorunda olmadığı vurgulanıyor.
- Modern çağda özellikle genç kuşaklar için, akıl ve ruhu birleştiren bir bakış açısı sunuyor.
- Küresel Krizler ve Ruhsal İhtiyaç
- Günümüzde artan yalnızlık, stres, çevresel krizler ve toplumsal kutuplaşmalar karşısında Chopra’nın önerdiği maneviyat, bireylere dayanıklılık ve içsel huzur sağlıyor.
- Kitap, maneviyatın sadece dini bir pratik değil, yaşamı anlamlandıran bir güç olduğunu hatırlatıyor.
- İnançsızlar İçin de Yol Gösterici
- Chopra, Tanrı’ya inanmayanlara da sesleniyor: “Tanrı’nın var olmadığına inanıyorsanız, bu sayfalar sizi ikna etmeye çalışmayacak” diyerek maneviyatı evrensel bir deneyim olarak sunuyor.
- Böylece eser, inançlı ve inançsız bireyler için ortak bir düşünce zemini oluşturuyor.
- Kişisel Gelişim ve İçsel Dönüşüm
- Bu yönüyle kitap, günümüzde popüler olan kişisel gelişim ve mindfulness akımlarına da paralel bir katkı sağlıyor.
- Chopra’nın mesajı, bireylerin kendi içsel gücünü keşfetmesi ve fikirlerini, duygularını daha bilinçli yaşaması üzerine kurulu.
Deepak Chopra’nın bu eseri, günümüz dünyasında maneviyatı modern yaşamın bir parçası haline getirme çabasıyla öne çıkıyor. İnanç, bilim, kişisel gelişim ve toplumsal sorunlar arasında köprü kurarak, bireylere daha dengeli, anlamlı ve huzurlu bir yaşam vizyonu sunuyor.
Deepak Chopra
1946’da Hindistan’da doğdu. Tıp eğitimini Hindistan’da tamamladıktan sonra Amerika’ya giderek endokrinoloji alanında uzmanlaştı. Batı tıbbında kariyer yaparken, Transandantal Meditasyon ve Ayurveda ile tanıştı. Bu, onun yaşamında büyük bir dönüm noktası oldu.
Ayurveda ve Maneviyat
- Maharishi Mahesh Yogi ile birlikte Maharishi Ayur-Veda Products International’ı kurdu.
- Burada bitkisel vitaminler, çaylar, yağlar ve kokular üreterek Ayurveda’yı modern dünyaya tanıttı.
- Chopra, Ayurveda’yı yalnızca bir şifa yöntemi değil, beden-zihin-ruh bütünlüğünü sağlayan bir yaşam felsefesi olarak sundu.
Yazarlık
- Chopra, kısa sürede dünyanın en çok okunan spiritüel yazarlarından biri haline geldi.
- Bugüne kadar 86 kitap yazdı; eserleri 40’tan fazla dile çevrildi.
Öne çıkan kitapları:
- Yeter Ki İste (The Seven Spiritual Laws of Success) :
- Günümüz için mesaj: Başarıyı sadece hedeflerle değil, bilinç ve farkındalıkla tanımlamak.
- Yedi spiritüel yasa: Saf potansiyel, verme ve alma, karma, en az çaba, niyet ve arzu, bağımsızlık, dharma.
- Günümüz için mesaj: Başarıyı sadece hedeflerle değil, bilinç ve farkındalıkla tanımlamak.
- Tesadüfün Sonsuz Gücünden Yararlanmak (Synchrodestiny) :
- Hayatımızdaki tesadüfler aslında evrenin bize sunduğu işaretlerdir.
- Chopra, “senkronisite” kavramını kullanarak, evrenle uyumlu yaşamanın yollarını anlatır.
- Günümüz için mesaj: Küçük rastlantıları fark ederek onları kişisel dönüşüm fırsatlarına çevirmek.
- Sırlar Kitabı (The Book of Secrets):
- İnsan ruhunun derinliklerinde saklı 15 sır üzerinden yaşamın anlamını keşfetmek.
- Temalar: İçsel sessizlik, farkındalık, ölüm ve yeniden doğum, evrensel birlik.
- Günümüz için mesaj: Hayatın gizemlerini çözmek yerine onları deneyimlemek.
- Tanrı’nın Geleceği (The Future of God):
- İnançsızlık, inanç ve bilgi aşamalarından geçerek Tanrı’yı yeniden tanımlamak.
- Chopra, Tanrı 1.0 ve Tanrı 2.0 kavramlarıyla maneviyatın evrimini anlatır.
- Günümüz için mesaj: Tanrı’yı dışsal bir otorite değil, içsel bilinç ve evrensel bağ olarak görmek.
Chopra Merkezi:
- 1995’te Chopra Center for Wellbeing’i kurdu.
- Bu merkezde beden, zihin ve ruh sağlığına yönelik eğitim programları yürütülüyor.
- Meditasyon, yoga, Ayurveda ve modern tıbbı birleştiren programlarıyla dünya çapında binlerce kişiye ilham verdi.
Etkisi:
- Time dergisi tarafından “Yüzyılın En Önemli 100 Kişisinden Biri” seçildi.
- Chopra’nın çalışmaları, modern çağda maneviyat ile bilimin buluştuğu noktaları temsil ediyor.
- Onun öğretileri, özellikle stres, sağlık sorunları ve anlam arayışı yaşayan bireyler için alternatif bir yol haritası sunuyor.
Deepak Chopra, hem bir doktor hem de spiritüel bir öğretmen olarak, modern dünyada bilim ile maneviyatı birleştiren öncü bir figürdür. Kitapları ve kurduğu merkez aracılığıyla milyonlarca insana daha dengeli, huzurlu ve bilinçli bir yaşam vizyonu kazandırmıştır.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın