Sevgili Okur

Garip bir gücün yaldızlı görüntüleriyle aklımı dolduran eserler okudum, neredeyse var olma duygusunu yitiriyor, düşlerle dolu bir sonsuzlukta eridiğimi sanıyordum. Yazarın güçlü görüşünün aklını böylesine coşturduğu, büyülenmiş gözlerinin önünde kaybolmuş bütün bir eski uygarlığın canlandığı kitapları kim okumamıştır ki? Her şeyden önce edebiyatın heyecanlandırdığı öğrenci, bir eser ya da onu özellikle çeken bir eserden bölümler seçmelidir; bu ona bir ilham soluğu getirir; onun üzerinde mutlaka coşturucu bir etki oluşturur ve ona hemen hemen yukarıdan gönderilen bir bildirinin gücüyle gelir. Eğer şiiri seviyorsa, onun gücüne karşı duyarlıysa, ilhamını etkileyici şiirlerden birinde Shelley’in bir sonesinde Keats’ın lirik bir parçasında bulacaktır. Eğer düz yazıyı tercih ediyorsa, tadına doyulmaz denemeciler, sizdeki yaratıcı kıvılcımı tutuşturan, insanın düş gücünü alevlendiren yazarlar hizmetinizde olacaktır. Emerson, Kendine Güvenme aktarılmaya değer en azından yüz kadar düşünce içerir. Onunla bir saat geçirin büyük bir aklın yoldaşı olursunuz. Onun yüce katına çıkın. Upanişad’ı, Tripataka’yı, Eflatun’un eserlerini andıran bir atmosferde yaşarsınız; daha ilk anda gerçeği solursunuz. Eğer öğrenciye eski kutsal metinler çekici geliyorsa, düşünürlerin yüce sözlerinde yardım kaynakları bulacaktır. Saygılı bir akılla derin anlamını çıkartmaya çalışarak bir biçimde ruhsal ritmine, onu doğuran zihinsel dalgaya girmeyi deneyerek, içeriğini enine boyuna incelesin. Bu sözcükleri sadece okumayın; içerdikleri düşünceye nüfuz edin. Okurken yoğunlaşın; her sözcüğün şuurunuza gömülmesine izin vererek ağır ağır ilerleyin. En önemli şey, öğrencinin içinde güçlü olarak yaşayacak biçimde, ruhunun odalarında derin bir yankı uyandıran bir soyut fikir bir cümle, bir dize üzerinde yoğunlaşmaktır. Şimdi kitabın bir yana konacağı güzel ve sakin dakikadır, çünkü o görevini yapmıştır. Sakince bir durun; simgenin güzel kapısından öte tarafın yıldızlı dünyasına geçmeye hazırlanın. Ama eğer bu kapı henüz size kapalı, kilidi görüşünüz için fazla uçucu ise, umutsuzlanmayın; içsel dinlenmenizi yapın ve dua edin. Belki de eşiğin gizli bekçisi ortaya çıkacak ve sadece anahtarıyla, gölgelerle örtülü bu kapıyı size açacaktır. Bu gizemli anda yavaş solunum alıştırmasını uygulamaya başlayın; sonra da sezginin uyanması için bilgileri izleyin. İnsan kendini tanıyarak zihinsel dengeye ulaşır ve bu dünyanın çılgın faaliyetinin ortasında sarsılmadan durur. Yaşamın onun çevresinde kopardığı kasırgalar, yakasını bırakmayan iş, zekasını meşgul eden düşünceler ne olursa olsun, iç varlığı huzurlu ve tam bir dinginliğin tadını çıkarır. İlhamlı insan bu uğultulu çarkların arasında çalışır; ama o en azından tekerlerin nereye gittiğini bilir. Her şeyin sükunet, güç ve bilgelik olduğu Merkezi bulmak ve doğal bir yasayla, çalışmanın tekeri olan Merkezi izlemekten başka bir şey yapmaz. İnsanın yüreğinde bulunan ve ruhuna soyluluk, yüreğine huzur veren bu tanrısallığa her gün saygımızı sunmayı unutmayacağız. Teşekkür ederim…

Pek az insanın yaklaşmaya kalkıştığı, ama bir gün her varlığın oradan geçmek zorunda kalacağı, her zaman açık bir kapı vardır. Bu, insanı gerçek benliğine götüren kapıdır, onun görünmez girişini, insan aklının gizemli köşelerini araştırarak, el yordamıyla bulmak zorundayız. Benlik son derece sabırlıdır, varlığına başvurma gereksinimini hisseder hissetmez size yardım etmeye her zaman hazır olacaktır. Size olma lütfu verilmiş olan şey olunuz...

Son Söz : Kim, çevresinde siyasal ve toplumsal yapının yıkıldığını görürken, tarihin büyük bir döneminin sonuna tanık olduğundan hala kuşku duyabilir? İnsanın dara kaldığı zaman Tanrı’nın da zamanıdır…. İnsan eğer bir gün Tanrı’ya benzer hale gelmek zorundaysa, oraya kendi özgür iradesiyle ulaşmalıdır. Bugün eksikliğini hissettiğimiz şey yüreğinde olması gereken değişmedir. En önemli soru hala insana sorulmaktadır: Kendini biliyor musun? Öyleyse Tanrı’nın sonsuza kadar insana biçtiği görünmez amaca sadık kalalım!

“Büyük Değişim”e katkısı olması dileğiyle…

Bir WordPress.com Sitesidir.