“Yemekle ilişkiniz, bir doyum arayışından çok bir savaşa mı dönüştü?”
— Dr. Carolyn Coker Ross
Merhaba,
Bu soru, kitabın merkezindeki duygusal gerilimi özetliyor. Duygusal Açlık günümüz insanının en görünmeyen ama en yaygın içsel çatışmasını ele alıyor. Yemekle kurulan ilişki üzerinden, aslında kendimizle kurduğumuz ilişkiyi sorguluyor. Bu yüzden kitap, sadece kişisel gelişim değil, psikolojik farkındalık ve toplumsal iyileşme açısından da önemli bir kaynak.
Onu Gerçekten Yemem Gerekiyor Mu?
Yeme davranışlarınız, yediklerinizi neden yediğiniz ve bedeninizle ilgili hissettikleriniz dahil yaptığınız her şey bir sebepten gerçekleşir. Buna yüzeysel seviye deniyor çünkü bu bir sorun olsa da temel sebep değildir; sadece yüzeye en yakın olan şeydir. Problem, yiyecek değildir. Yiyeceği nasıl kullandığınız problemlere neden olur. Sadece davranışları hedef alırsanız, değişim geçici olacaktır. Daha derine inip yüzeyin altındakilere bakmak ve yiyeceği böyle kullanmanızda etkisi olanları anlamak gerekir.
Genellikle yüzeysel seviyede kalan davranışlar küçük yaşlarda başlar ancak yaşınız ilerledikçe yıkıcı hale gelir. Bu davranışlar, muhtemelen yıllardır düşünmediğiniz ve şu anki kilo sorunlarınızla bağlantısı olmayan deneyimlerinizden önce gerçekleşmiş olabilir.
Hayat deneyimleri, yeme ve kilo sorunlarının gelişiminde ve devam etmesinde önemli bir rol oynar. Zorlu deneyimler, genellikle beslenmek için yeme ile sadece zevk için yemenin karıştırılmasına neden olabilir. Bu yüzden, kendimizi yemekle şımartmamız, ödüllendirmemiz veya rahatlatmamız gerektiğine ikna olabiliriz.
Yeme davranışı, açlık ve tokluk ipuçlarını sindirim sisteminden gönderilen bilgilerle koordine eden beyin tarafından kontrol edilir. Beynin bir bölümü (hipotalamus), tüm canlı organizmalarda bulunan, hayatta kalmak için yeme ihtiyacını kontrol eder. Beynin farklı bir bölümü yeme arzumuzu kontrol eder. Beynin bu bölümüne dopamin ödül merkezi denir. Genellikle belirli bir tada veya belirli bir yiyeceğe olan arzumuz, hayatta kalmak için yeme ihtiyacını devre dışı bırakabilir. Obeziteye yol açan şey budur. Eskiden, yiyecek bulmanın daha zor olduğu ve fast food restoranlarının olmadığı zamanlarda obezite diye bir şey yoktu. Eğer o zamanlarda yaşıyor olsaydınız, bedeninizin ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yiyeceğiniz olurdu ama bundan fazlası nadiren olurdu. Modern zamanlarda bol miktarda yiyecek var ve yiyeceğe çok daha kolay ulaşıyoruz. Restoranlar, fast food mekânları, marketler ve benzeri birçok yer var. Dolayısıyla gelişmekte olan bir ülkede yaşamıyorsanız veya aşırı derecede fakir değilseniz, yemeniz için yeterli yiyeceğiniz vardır. Yiyecek ihtiyacınızdan fazlasını yemek, genellikle şeker, yağ ve tuz oranı yüksek olan rahatlatıcı yiyecekler yemek demektir. Bu yiyecekler besin değerleri için değil, tatları için ve duygusal aşermeleri tatmin etmek veya stresle başa çıkmak için tüketilir. Lezzetli yiyecekler yemek yanlış bir şey değil ancak bu yiyeceklerden vazgeçememeniz veya onları kompulsif bir şekilde aşırı yemeyi bırakamamanız, bu yiyecekleri sadece tatları için değil, duygusal nedenlerle de tükettiğinizi gösterir. İnsanlar bu yiyecekleri, aç olmadıklarında bile ve genellikle ne yediklerini düşünmeden ve bazen yediklerinden keyif bile almadan tüketirler. kilonuzu yönetmek için bu döngüyü kırmak önemlidir.
➤Tetikleyici yiyecekleri ve bunların duygusal bağlantılarını belirle.
➤Tıkınırcasına veya aşırı miktarda en çok yediğiniz yiyeceklerin hissi, tadı ve dokusu nedir?
Diyetler Neden İşe Yaramıyor?
Kilo vermek geçici bir mutluluk hissi yaratabilir fakat kilo kaybınızı sürdüremediğinizde yerini kendini suçlama, umutsuzluk veya depresyona bırakır. Kilo vermek için diyet yapmak ve ile yapamadıklarında da “sadık kalamadığımız” için kendimizi suçlamak kültürümüzün bir parçası haline geldi.
“Tartıdaki sayıyı değiştirmek yerine davranışlarınızı değiştirmeye odaklanırsanız sağlığınızı düzeltmeniz daha olasıdır.” — Dr. Carolyn Coker Ross
Çalışmalar, önceliğinizi kiloya değil sağlığa verdiğinizde, sağlığınızı, özsaygınızı ve beden imajınızı geliştirme ve beden kabulü, sezgisel beslenme ve artan aktivite seviyeleri sayesinde kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve diyabet riskinizi azaltma olasılığınız daha yüksek olduğunu desteklemektedir.
Kilo-fobik, diyet-takıntılı kültürümüzde, zayıf olmayı mutlu olmakla karıştırıyoruz. İstediğimiz hayatı hak etmek için belli bir görüntümüz olması gerektiğine inanmaya şartlandırıldık.
➤Ertelediğiniz hayallerinizin ve bunları ertelemenin sizi duygusal, fiziksel ve ruhsal olarak nasıl etkilediğinin bir listesini yapın.
Çoğumuzun, içinde yaşadığı sınırlayıcı bir kutusu vardır. Bu bizim kişisel hapisanemizdir. Genellikle kurularımız geçmişe ait yargılarla ve geleceğe dair korkularla doludur. Bu, “Daha fazla param olsaydı, o zaman ….. yapardım kutusu olabilir.
“Ancak olayın bütününe bakıldığında hayat, sınırlarımızı aşmak ve içine doğduğumuz hayatı yaşamayı öğrenmekle ilgilidir.” — Dr. Carolyn Coker Ross
Bu, asıl benliğimizin yaşamamızı istediği hayattır. Korkunun baskın olmadığı, utancın veya mahcubiyetin sadece olabileceğimizin en iyisi olma tutkusuna adım attığımız hayattır.
Bu yolculukta kilonuz, aydınlanmanıza açılan kapınız olur…
Toplumun ve geçmişteki şartlanmalarınızın sizi koyduğu kutuda yaşamaktan mutlu olmadığınızı fark ettiğinizde, cesurca yaşamaya hazır olduğunuzda ve iyileşme arzusu duyduğunuzda, daha derine inmeye hazırdınız demektir; burada çapanızı yani asıl benliğinizi keşfedeceksiniz…
Çapanın Gölgesinde Benlik Arayışı
Tıpkı bu kadim Çeşme Kalesi’nde bulunan çapa gibi, siz de kendi içsel limanınızı bulacaksınız. Fırtınalar geçse de, çapanız sizi kendinize bağlayacak…

Duygular Nedir?
Taoistlerin duygulara bakış açısına göre bunlar enerjidir. Duygular, kendini ifade etme enerjisi olarak adlandırılabilir. Duygular, algılarımızı da etkileyebilir.
İnsanlar ve diğer çoğu hayvanda bir dizi çekirdek duygu vardır; korku, öfke, şaşkınlık, iğrenme, mutluluk ve üzüntü. İnsanlarda ayrıca, özbilinç, düzeyimize ve başkalarıyla empati kurma becerimize bağlı daha yüksek ahlaki duygular da bulunur. Bunlar suçluluk, utanç, mahcubiyet ve gururdur.
Aleksitimi Nedir?
Aleksitimi, kişinin duygularını tanıma, ifade etme ve anlama konusunda zorluk yaşadığı bir durumdur. Bu kişiler genellikle:
- Ne hissettiklerini tanımlamakta zorlanırlar.
- Duygularını kelimelere dökemezler.
- Başkalarının duygusal ifadelerini anlamakta güçlük çekerler.
Bu yüzden aleksitimi bazen “duygusal körlük” olarak da adlandırılır.
Ailenizizn Duygusal Kuralları
➤Duygularınızı ifade etmeyi nasıl öğrendiniz?
Her ailenin duygularla ilgili dile getirilmemiş örüntüleri vardır. Belli kuralların bile dile getirilişini hatırlamayabilirsiniz, ancak duygularınızı nasıl ifade edeceğinizi doğrudan veya dolaylı olarak kurallarla öğrendiniz. Duygusal kurallar:
- Bir çocuğun, karşısındaki kişinin duygularını korumak için belli duygularını ifade etme biçimini değiştirmesine izin veren ve
- Kendini zarardan korumak veya utancı önlemek için duygularını gizleyen kurallar içerebilir.
➤ Ailenizden öğrendikleriniz, duygularınızı ifade etme şeklinizi nasıl şekillendirdi?
Bazen büyürken öğrendiğiniz mesajlar, ailenin duygularla ilgili kurallarına uymanıza veya tepkisel olarak onlara karşı gelmenize neden olabilir. Ayrıca geçmiş deneyimlere ve bu deneyimlerle ilgili duygulara dair yargılarınız da olabilir. Bu yargılar ve ilişkiler duygular, sizi geçmişinizdeki bir hikayeye (deneyime) hapseder.
Geçmiş deneyimler hakkında yargılara takılı kalmak, geçmişinizden kalma bir duyguyu uyuşturmanın bir yolu olarak aşırı yeme isteğinizi de etkileyebilir.
“İlginçtir ki duygularınızı kabullenmede zorluk yaşayan biriyseniz ve duygusal açıdan üzgün olmak konsantre olmanızı, odaklanmanızı, görevleri veya işleri tamamlamanızı zorlaştırıyorsa, yiyecek ve kilo sorunlarıyla mücadele etmeniz daha muhtemeldir. Sizi duygularınız yönettiğinde, sonuçlar hem sosyal ilişkileriniz hem de yiyecek ve bedeninizle olan ilişkileriniz için ağır olabilir.” — Dr. Carolyn Coker Ross
Olumsuz Çocukluk Deneyimleri Çalışma‘sına göre duygularınızla zorluk yaşamanızın bir diğer sebebi de çocukluğunuzdaki belirli tür deneyimlerle ilişkilidir.
Yiyecek Kısıtlaması ve Duygular
Yeme davranışı, sadece fiziksel açlığı değil, aynı zamanda duygusal ihtiyaçları da karşılar. Özellikle stres, kaygı, yalnızlık gibi duygularla başa çıkmak için insanlar yiyeceklere yönelir. Bu durumda:
- Kısıtlama, kısa vadede bir kontrol hissi verebilir.
- Ancak bu kontrol, genellikle baskılanmış duyguların birikmesine ve sonunda aşırı yeme veya yeme bozukluklarına yol açabilir
Toksik Stres Nedir?
Toksik stres, kişinin sürekli olarak baş edemeyeceği düzeyde stres faktörlerine maruz kalmasıyla ortaya çıkar. Bu da beyinde fiziksel hasara neden olur. Toksik stres yaşamış bir çocuksanız hayatınızı savaş-kaç-don modunda yaşamışsınızdır. Kilo ve aşırı yeme, sizin küçükken ve şimdi sahip olduğunuz becerilere sahip değilken kullandığınız bir çözümdür ve buna neden olan şeyle ilgilidir.
Kompulsif Egzersiz Nedir?
Kompulsif egzersiz, ilk bakışta sağlıklı bir alışkanlık gibi görünse de, zamanla kişinin kontrolünü kaybettiği ve zorlayıcı bir şekilde egzersiz yapma ihtiyacı hissettiği bir davranış biçimine dönüşür. Bu durum, egzersiz bağımlılığı olarak da adlandırılır ve fiziksel olduğu kadar psikolojik zararlar da doğurabilir.
Kompulsif Egzersizin Temel Özellikleri:
- Kontrolsüzlük: Kişi egzersiz yapmayı bırakmak istese bile durduramaz.
- Zaman ve yoğunluk artışı: Egzersiz süresi ve sıklığı giderek artar.
- Zarara rağmen devam: Yaralanma, yorgunluk veya sosyal sorunlara rağmen egzersiz sürdürülür.
- Duygusal arınma aracı: Egzersiz, suçluluk veya kaygıdan kurtulmak için yapılır.
Duyguları Kontrol Etmek İçin Ne Gerekli?
Duygusal düzenleme, sadece davranışsal değil, aynı zamanda bilişsel ve duygusal farkındalık gerektirir. Etkili yöntemler arasında:
- Duyguları tanımak ve adlandırmak: “Şu an ne hissediyorum?” sorusunu sormak.
- Alternatif başa çıkma yolları: Sanat, spor, meditasyon, yazı yazma gibi duyguları ifade etmenin sağlıklı yolları.
- Psikolojik destek: Özellikle duygusal yeme veya kompulsif davranışlar varsa, terapi çok etkili olabilir.
Duygularla Barışmak
Duyguları kontrol etmek yerine, onları anlamak, kabul etmek ve dönüştürmek çok daha sürdürülebilir bir yaklaşımdır. Yeme davranışı bu sürecin bir parçası olabilir ama çözümün tamamı değildir.
Duygusal Açlık, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Dr. Carolyn Coker Ross’un Duygusal Açlık adlı eseri, günümüzün en yaygın ve görünmez mücadelelerinden birine ışık tutuyor: duygusal yeme davranışı. Modern yaşamın stresi, yalnızlığı, kimlik arayışı ve bastırılmış duygular, birçok insanın yemekle kurduğu ilişkiyi derinden etkiliyor. Bu kitap, sadece bir beslenme rehberi değil; aynı zamanda beden, zihin, duygu ve ruh arasındaki bağları çözümleyen bir içsel yolculuk.
Yazar Notu: Bedenin Bilgeliği
11 yıllık sağlık mücadelem bana öğretti ki: Kendini anlamadan, kendin olmadan ve kendini bilmeden gerçek iyileşme mümkün değil. Sağlığı merkeze aldığınızda, tüm seçimleriniz bu merkez etrafında şekillenir. Jung’un dediği gibi: “Siz başınıza gelen şey değilsiniz, siz seçimlerinizsiniz.” Ve ben, artık seçimlerimle yaşıyorum.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Duygusal Yeme Artık Küresel Bir Sorun
- Stres, kaygı, depresyon gibi duygularla başa çıkmak için yemek kullanmak yaygınlaştı.
- Özellikle pandemi sonrası dönemde, bu davranışlar daha görünür hale geldi.
- Diyet Kültürüne Alternatif Sunuyor
- Kitap, klasik “diyet yap, kilo ver” yaklaşımını reddediyor.
- Bunun yerine, duygularla sağlıklı şekilde başa çıkmayı ve bedenle barışmayı öğretiyor.
- Çapa Programı ile Bütüncül Yaklaşım
- Ross’un geliştirdiği “Çapa Programı”, sadece yeme davranışını değil, onun arkasındaki duygusal ve ruhsal nedenleri ele alıyor.
- Bu program, kişinin gerçek kimliğini yeniden keşfetmesini ve tatmini yiyecek dışında bulmasını hedefliyor.
- Kendilik Bilinci ve Öz-şefkat
- Kitap, okuyucuyu kendine karşı daha nazik olmaya, bedenini bir düşman değil bir rehber olarak görmeye davet ediyor.
- Bu, günümüzün hız ve performans odaklı kültüründe çok değerli bir duruş.
Dr. Carolyn Coker Ross
Dr. Carolyn Coker Ross, çağdaş tıbbın sınırlarını zorlayan, bütüncül sağlık yaklaşımıyla tanınan bir hekim, yazar ve konuşmacıdır. Özellikle yeme bozuklukları, travma ve bağımlılık alanlarında uzmanlaşmıştır. İşte onun özgün ve etkileyici yaşam öyküsünden bazı önemli noktalar:
Akademik ve Mesleki Arka Plan
- Tıp eğitimini University of Michigan Medical School’da tamamladı.
- Koruyucu Tıp alanında uzmanlık ve Halk Sağlığı Yüksek Lisansı (MPH) derecesini Loma Linda Üniversitesi’nde aldı.
- Arizona Üniversitesi’nde Bütüncül Tıp alanında burslu eğitim gördü.
- Bağımlılık Tıbbı ve Koruyucu Tıp alanlarında çift uzmanlık sertifikasına sahiptir
Çalışma Alanları ve Katkıları
- The Anchor Program’ın kurucusudur: Duygusal yeme, tıkınırcasına yeme ve yiyecek bağımlılığına yönelik çevrimiçi bir iyileşme programı.
- TEDx konuşmacısıdır: 2020’de “Tarihsel ve Kuşaklararası Travmanın Gücü” üzerine etkileyici bir konuşma yaptı.
- Institute for Antiracism and Equity adlı danışmanlık kuruluşunun eş kurucusudur; kurumlara çeşitlilik ve eşitlik eğitimleri sunar
Ödüller ve Onurlandırmalar
- 2022’de Friendly House Los Angeles tarafından Bağımlılık Tıbbı alanında “Üstün Hizmet Ödülü” aldı.
- 2023’te NAATP tarafından “Dr. Peter Hayden Çeşitlilik ve Eşitlik Ödülü” ile onurlandırıldı
Eserleri
Dr. Ross, yeme bozuklukları ve beden imgesi üzerine birçok etkili kitap kaleme almıştır:
- The Food Addiction Recovery Workbook
- The Emotional Eating Workbook
- The Binge Eating and Compulsive Overeating Workbook
Bu eserler, klasik diyet anlayışının ötesine geçerek, okuyucuyu duygusal kökenli yeme davranışlarını anlamaya ve dönüştürmeye yönlendirir.
Dr. Carolyn Coker Ross’un yaşamı, hem bilimsel hem insani yönleriyle şifa, farkındalık ve dönüşüm üzerine kuruludur. Onun yaklaşımı, sadece semptomları değil, insanın bütününü iyileştirmeyi hedefler.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın