Tanrının Kapısını Çalan Bilim, Carl Sagan

Bugünü Anlamak İçin Geçmişi Bilmeniz Gerekir.

Merhaba

Günün yorgunluğu çökmüşse yeryüzüne, güneş  veda ederek gider. Yeni gün İçin, yine yeniden hücreleri her sabah harekete geçirmek çabasıyla; gökyüzünün mavisiyle buluşur. Her buluşmada onlarca bilgi aktarırlar birbirlerine. Milyar yıllık yaşama sahip dünya, milyon yıldır yaşayan insana.

Yüzyıllar öncesinden ,günümüze gelen her bilgi, felsefe, din ve bilim olarak çözüm bulmak istesede, bizden çok uzakta olan ve yaşadığına inandığımız canlı türlerinden sorularımızla cevap bulma uğraşımız.

İşte “Tanrı’nın Kapısını Çalan Bilim” sayfalarından bulduğum kelimeler. Tohum olarak ekilmişti . Tarafsızlığı ile bilmek geçiyordu düşündüren, yazılarıyla.

Bir dinsel deneyim üreten molekül diyelim, dinsel deneyim ne olursa olsun. O molekülü alan kimse, ister kadın ister erkek olsun, hemen her defasında dinsel deneyim geçiriyor. Bu şuna işaret etmiyor mu ki vücudun ürettiği doğal bir molekül var ve bunun işlevi deneyim üretmektir? Bu molekül nasıl bir şey olabilir? Tek ve ana yönü , bizden, müthiş şekilde daha büyük güç karşısında yoğun huşu, hayranlık, alçakgönüllük duygusuna kapılmaktır. Ve bu bana hiyerarşik hükümranlık molekülü gibi geliyor ya da, bizi işlevi hükmetmenin hiyerarşik aşamalarından birine sokmak olan moleküller dizisinin bir parçası yapmak gibi geliyor ki Dostoyevski’nin şu yakınmasını bize uyar duruma getiriyor: Hiçbir şey uğruna , dur duraksız ve kahredici biçimde çabalamak, tapacak birini arayıp bulmaya ve ona itaat etmeye varıyor.”

Demokritos’un M.Ö 5. yüzyılda söylediği sözleri : Eskiden insanlar, gökyüzünde olup bitenleri gördükçe , örneğin şimşek , gök gürültüsü , yıldırımlar, yıldızların biraraya gelişi , Güneş tutulması ve Ay tutulmasını , bunlardan korkarlardı, nedeninin Tanrı’lar olduğuna inanırlardı. 

Her şeyde doğanın akıllı güçlerinin bulunduğu fikrine “animizm” adı veriliyor. Yunanlılar her ağaçta ve akarsuda küçük bir Tanrı varsayıyorlardı. 

Ona karşı gelmediğimizi , onun önünde boynumuzun bükük olduğunu ve ona saygıda kusur etmediğimizi göstermek zorundayız. Ve birçok kültürde Tanrı sevgisini kazanmak İçin öylesine saygı kurumsallaşmaları oluyor ki , bazen kurban olarak insan bile gözden çıkartılabiliyor; yani ne kadar saygılı olduğumu göstermek için en değerli varlığımı öldüreceğim, çünkü bunu yaparsam sadece rol yaptığımı sanmazsın. 

Tanrı’nın İbrahim’e oğlu İshak’ı öldürmesi buyruğu insan kurban etmekten hayvan kurban etmeye geçişe bir örnektir. 

Einstein, dünyayı, sürekli olarak Tanrı ne yapardı ya da ne yapmazdı değerlendirmeleriyle yorumlardı. Ne var ki Tanrıdan kastettikleri evren Egemen Fizik Kanunlarının toplamından başka bir şey değildi; yani genel çekim gücü , artı kuantum mekaniği, artı bileşik alan teorileri , artı bir kaç başka şey daha Tanrı’ya eşitti. Ve tüm bunlarca kastettikleri , evrenin başkaca izahına imkan olmayan epey şeyi izah ediyor gözüken müthiş güçlü fizik kanunlarıdır. 

Tanrının Kapısını Çalan Bilim,okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgi’yle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: