İlkeler üzerinde çalışmanın sonucunda tam ve mutlak bir sonuç ortaya çıkar, Buna göre ben yolumdur, hiçbir şey bana ait değildir ve benlik diye bir şey yoktur…
Merhaba
Kapila, kurmuş olduğu Samkhya felsefesi ile bize “boğazına kadar maddiyata batmış insanların maneviyat tasladıkları bir dünyada yaşandığını” söyler. Bu felsefeyi doğru olarak anladığımız zaman görürüz ki “ruhu doyurmak” olanaksızdır; çünkü gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz, kokladığımız her şey maddi dünyadan gelmektedir. Purusha ile Prakriti birleşmeden ne yaşam, ne de herhangi bir devinim olabilir. Öte yandan “Kurtuluş” da bu ikisinin ayrılmasındadır. Yoga bunu “aklın oynatmalarının kesilmesi” olarak pratiğe döker. Tattva adı verilen yirmi dört unsurlu Prakriti (madde) sistemi, Purusha (ruh) ile birleşerek yirmi beşi oluşturur. Bu nedenle de sisteme “sayı” anlamında Samkhya denilmiştir. Yaklaşık olarak 2700 yıl öncesine ait bu kadim felsefe sisteminin ne kadar önemli olduğu, en azından Hint edebiyatındaki etkilerinden anlaşılmaktadır. Kaldı ki, Batı’yı bile etkilemiş olma ihtimali yüksektir.
Samkhya sadece Hindistan fikir hayatı için değil tüm dünya felsefe birikimi ve kültürü için büyük bir öneme haizdir. Türklerin buna ilgi duyması, genelde ise Hindistan’ı görmezden gelmesi çok uzun zaman sürmüştür. Osmanlı İmpartorluğu’nda böyle bir ilginin var olmadığı aşikar. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgilenmesi ise Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi’nde 1935 yılında bir “Hindoloji Kürsüsü” kurmasıyla başlayabilmiştir.
Elimizdeki “Samkhya Karika” çevirilerden biri olan John Davies çevirisi 1881 yılında yayınlanmıştır. Bu , modern Türkiye’nin kurucusunun doğum tarihi olduğuna göre, Batı ile kıyaslandığında bizim bu tür bilgilere erişmede ve bunları neşretmede ne kadar geç aldığımız ortadadır. Cemil Meriç de “Bir Dünyanın Eşiğinde” adlı kitabında bu isyanı dile getirmemiş midir?
Samkhya olmadan yogayı anlamak mümkün değildir. Çünkü Samkhya teori, Yoga pratiktir. Aynı zamanda Samkhya, Hindistan ‘da hatta belki de tüm dünyada, din dışı felsefenin ilk habercisidir.
Samkhya felsefesinin Hint Edebiyatı’ndaki ilk izlerine bazı Upanişadlar’da rastlarız. Bunlar en eskilerine nazaran daha genç Şvetaşvatara ve Maitri gibi Upanişadlardır. Burada Samkhya sözcüğü açıkça geçse de bazen hiç değinilmeden Purusha (ruh, bilinç) , Prakriti (madde, doğa) veya Sattva, Racas, Tamas kavramlarına değinildiğini görmekteyiz. Metin dikkatle incelendiğinde Samkhya’ nın mı Upanişad metnine dahil olduğu, Upanişadlar’daki onlarca karışık haldeki felsefenin mi Samkhya’yı etkilediği net olarak anlaşılmaz.
Üç Guna ve İnsan Ruhunun Yolculuğu
Sattva’yı, Racas’ı ve Tamas‘ı özün üç niteliği olarak bil, Büyük Varlık tüm yaradılışı bununla kaplamıştır. Bu niteliklerden biri bedene bütünüyle hakim olursa, ruh o nitelikle kimliklendirilmiş olur.
Varoluşun dokusunda üç temel enerji bulunur:
Sattva bilgi olarak, Tamas cehalet, Racas ise aşk, nefret gibi duygusallıklar olarak tanımlanır. Yaratılmış her şeyi saran üç Guna‘nın özellikleri böyledir.
Sattva, Rajas ve Tamas, varoluşun temel dinamikleri olarak evrenin her yönüne yayılmıştır. Büyük Varlık—yani evrenin özündeki bilinç veya ilahi prensip—bu üç niteliğin birleşimiyle tüm yaratılışı şekillendirir. Ancak bir nitelik baskın hale geldiğinde, bireyin ruhu da onunla özdeşleşir; bu, yaşam tarzı, düşünce ve eylemlerle biçimlenen bir kimlik sürecidir.
➤Kişi ruhunda neşe, derin bir huzur ve saf bir ışık buluyorsa, ona bu üç nitelikten biri olan Sattva halinde denir. Acıyla karışık olan, ruha asla doyum vermeyen kişiyi Racas halinde olarak bil. Ruhu sürekli aşağı çeken o durum yenmek zordur. Hayalla kaplı olan, anlaşılmayan yığınlar olarak özellik gösteren, akıl ve mantıkla giderilemeyen karanlık durumu da Tamas olarak bilinir.
Vedaları çalışmak, çilecilik, bilgi edinme, saflık, duyu organlarını kontrol, saygıya layık işler yapma, ruh üzerinde meditasyona dalma Sattva‘nın sonuçlarıdır.
➤Çabalamaktan zevk alma, sert kalma isteği, günahkar işlere bulaşma, sürekli duyu zevkleri peşinde koşma Racas belirtileridir. Aç gözlülük, uykulu olma hali, alçaklık, zalimlik, inançsızlık, kötü yaşam sürme, dilenme alışkanlığı ve dikkatsizlik Tamas’ın belirtileridir. Sattva, Racas ve Tamas’tan doğan bütün şeyler benden doğar; fakat Ben onlarda değilimdir; onlar Bendedir.
Bu üç durumu belirten Guna’ları birbirine karıştırarak tüm evren, bunların ötesinde olup hiç tükenmeyen Beni bir türlü göremez.
➤Ömür, akıl, güç, mutluluk ve neşe veren, tatlı, yumuşak ve kalp rahatlatan yiyecekler; Sattvacı insanlara uygundur. Acı, ekşi, tuzlu, çok sıcak, keskin, sert, yakıcı olup, acı, üzüntü ve hastalık veren yiyecekler; Racasçı insanlara uygundur. Bir süre beklemiş, tadı kaçmış, kokmuş, bayat, bozuk ve kirli yiyecekler, Tamas insanları için uygundur.
Bu üç niteliğin dengesi, her bireyin yolculuğunu şekillendirir. Bazıları, bilgeliğin ışığında farkındalık içinde hareket eder; bazıları tutkuların peşinden koşarak dönüşümü kucaklar.
Samkhya Felsefe Sisteminin Kurucusu
Samkhya felsefe sisteminin kurucusu olarak Kapila gösterilir. Adının anamı “kırmızı, kızıl, kahverengi” dir. Hakkında fazla bilgi yoktur. MÖ 7. veya 6. yüzyılda yaşadığı tahmin edilir. Daha çok mitolojik bir karakter olarak kabul edilir.
Theos Bernand, Samkhya’nın en eski felsefi sistem olduğunu söylemektedir. İndus vadisinde gördüğümüz bağdaş kurarak oturan kabartmalar bize yoganın çok eskiye gittiğini söyletse de, bu konuda yazılı hiçbir kaynak ve kanıt yoktur. Samkhya ise yazılı kaynaklar açısından “en eski” dememiz için yeterli eskiliğe sahiptir. Manu Kanunları’nda üç Guna’dan söz edilmesi, Mahabharata’nın içinde Samkhya ile ilgili açıklamaların bulunması, Upanişadlar’daki veriler ve nihayet Bhagavadgita’nın adeta Samkhya tarafından işgal edilmesi bize bu felsefe sisteminin hem çok eski, hem de çok köklü olduğunu gösterir.
Kapila’nın Buddha’dan önceki bir zamanda yaşadığı düşünülür. Fikirlerinin Buddha’yı etkilemiş olduğu düşünülür. Kapila’nın bir zamanlar Samkhya Sutra adında bir eser yazdığı söylense de bu eser kayıp olduğu için bununla ilgili bir şey söylenemiyor.
Samkhya felsefesi Yoga ile birlikte ilerlemeye başlamıştır. Yoga’nın Samkhya etkisi altındaki en eski şekline Raca Yoga yani “Yoga’nın Kralı” veya “Kral Yoga” denmektedir. Yoga felsefesinin kurucusu olarak Patancali gösterilir. Kapila ve Patancali hiç kuşkusuz Hint felsefesinin iki büyük temel taşıdır.
Günümüzde Yoga ve Samkhya Felsefesi
Yoga yapanların Samkhya düşünce sistemi hakkında bilgi sahibi olup olmadığı, kişinin yoga pratiğini nasıl ele aldığına bağlıdır. Modern dünyada birçok kişi yogayı sadece fiziksel bir egzersiz olarak görse de, Samkhya felsefesi aslında Patanjali’nin Yoga Sutraları gibi temel metinlerin arkasındaki teorik çerçeveyi oluşturur.
Hindistan’da Samkhya ve Yoga, birbirini tamamlayan öğretiler olarak kabul edilir. Ancak günümüzde, özellikle Batı’da popülerleşen yoga pratiklerinde Samkhya’nın derin felsefi yönü her zaman vurgulanmaz. Oysa ki, Samkhya, evrenin işleyişini ve insanın ruhsal yolculuğunu anlamada önemli bir anahtar sunar.
Yoga sadece bedensel hareketlerden ibaret değildir; zihinsel ve ruhsal bir dönüşümü de temsil eder. Hareketleri uygulamayı öğrenmek bir aşama olsa da, o hareketlerin özündeki anlamı ve farkındalığı bulmak, gerçek yolculuğun başlangıcıdır. Kişinin içsel dönüşümünü tam anlamıyla kavraması için, hareketlerin ötesinde derin bir bilgelik ve farkındalık geliştirmesi gerekir.
Ruhun Yolculuğu ve Felsefi Keşif
Yoga yapmayı öğrendim, fakat hareketleri uygulamak, içimde bir eksiklik hissi yarattı. Gerçek dönüşümün sadece fiziksel pratikten ibaret olmadığını fark ettiğim o gün, benim için bir milat oldu. O an, yoganın özüne ve felsefesine ulaşma yolculuğuna çıktım—ve bu yolculuk beni buraya getirdi.
Bu yolculuk, sadece bir beden pratiği değil; bir bilinç keşfi. Yoga ve Samkhya arasındaki ilişkiyi derinlemesine anlamak, varoluşun temel doğasını kavramak için güçlü bir araç olabilir. Üç Guna—Sattva, Rajas, Tamas—tüm evreni ve insan ruhunu şekillendiren üç temel enerji olarak yaşamın her alanına yayılmıştır.
Öyleyse soru şudur: İnsan hangi nitelikle kimliklendiğinde en derin farkındalığa ulaşır? Ruh, bilgeliğin aydınlığında mı dinginleşir, yoksa hareketin coşkusuyla mı dönüşür? Her şey, bilinmezliğin eşiğinden geçerken şekillenir.
En eski metinlerde Samkhya sözcüğü “felsefi düşünce” anlamında kullanılmıştır. Burada herhangi bir sayısal özellikle karşılaşmamak mümkün gibi görünse de aslında tüm felsefe sayılarla açıklanır. Örneğin Samkhya Karika’nın daha ilk cümlesinde “üç çeşit acı çekme” olduğu söylenir. Bu sisteme Samkhya, yani “sayı” sistemi denildiği anlaşılmaktadır. burada, Kapila’nın felsefesinin, “Her şey sayılardan ibarettir,” diyen Pitagoras’ın felsefesini etkileyip etkilemediği sorusu da aklımıza gelmektedir.
Samkhya’nın amacı, tıpkı Yoga gibi, insanı “acıdan” kurtarmaktır. Samkhya Karika’nın ilk cümlesinde acının üç çeşit olduğu anlatılır.
Bunlar:
Adhyatmika; yani beden, beyin gibi insanın kendisinden kaynaklanan acılar.
- Adhibhsutika; yani insanlar, hayvanlar, kuşlar, cansız nesneler gibi dıştan gelen etkilerin acıları,
- Adhidaivika; yani atmosferden veya gezegenlerden kaynaklanan olağanüstü nedenlerin acısı.
Sattva, Racas ve Tamas’ın dengelenmesi, en son aşamada ise Purusha ile Prakriti’nin birbirlerinden tamamen ayrılması acıya bir son verecektir.
Samkhya’da Purusha, evrenin ruhudur, doğanın canlandırıcı prensibidir, maddeye soluğunu verendir, bilincin kaynağıdır. Purusha saf bilinç, öz, ruh veya öznedir. O, vücut duyular, beyin, akıl, ego veya idrak değildir; bilincin niteliğini taşıyan bir madde değildir. Bilinç onun özüdür. Onun kendisi saf ve doğaüstü bir bilinçtir. O, tüm bilgiyi bulan en yüksek benliktir. Prakriti, Purusha‘nın etkisi altında gelişir. Purusha bilen, Prakriti ise bilinendir.
Prakriti, Evrenin ilk prensibidir. Bu dünyadaki her şeyin kaynağıdır. Tüm etkilerden uzaktır, görünmezdir. Prakriti nedensizdir, bağımsızdır, mutlaktır, sonsuzdur, var oluş ve yok oluş ötesindedir. Onun varlığını ürünlerinden anlayabiliriz. Üç Guna’nın (nitelik) dengesinden (Gunanam Samyavastha) oluşur. Bu üç guna Sattva, Racas ve Tamas’tır.
➤Sattva, gerçektir, iyilik, güzellik, saflıktır; parlaktır ve etrafı aydınlatır; mutluluk, doygunluk ve huzur ona aittir; rengi beyazdır. Racas, kirliliktir; yerinde duramayan niteliktir; vahşi uyarımlar yapar, acıya neden olur; rengi kırmızıdır. Tamas ise karanlığı sembolize eder; duygusuzluk, soğukluk yaratır; akıl karışıklığı, cehalet, olumsuzluk onun özellikleridir; rengi siyahtır.
Üç guna sürekli bir devinim halindedirler. Birbirlerine etki ederek gelişirler, etkiler dünyasında birlikte çalışırlar.
Önemli bir felsefeden habersiz yaşamak mümkün olamazdı. Bu küçük kitap bu büyük felsefeye giden yolu bizlere aralıyor.
Samkhya Felsefesi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Sāṃkhya Felsefesi, Hint düşünce sistemlerinden biri olup en eski felsefi okullardan (darśana) biridir ve dualistik (ikili) yapısıyla tanınır. “Sāṃkhya” kelimesi Sanskritçede “sayı” ya da “hesap” anlamına gelir, ancak felsefi bağlamda daha çok doğa (prakṛti) ve ruh (puruṣa) gibi temel unsurların sayımına ya da sınıflandırılmasına işaret eder.
Korhan Kaya’nın çevirisiyle anlam kazanan Samkhya Felsefesi, ulaşmakta zorlandığım kavramlar konusunda köprü kurduğu için teşekkür ederim.
Korhan Kaya : Türk Hindolog ve Çevirmen
Korhan Kaya, 26 Nisan 1959’da Ankara’da doğdu. Anıttepe Lisesi’ni bitirdikten sonra, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hindoloji Bölümü’nden mezun oldu. Akademik kariyerine aynı üniversitede devam eden Kaya, 1985’te yüksek lisansını, 1990’da doktorasını tamamladı. Doktora tezinde, Kathasaritsagara (Masal Irmaklarının Okyanusu) Kritik Çalışması üzerine yoğunlaştı.
Akademik kariyerinde önemli adımlar atan Kaya, 1985’te asistan, 1991’de yardımcı doçent, 1996’da doçent, 2003’te profesör unvanını aldı. Hindoloji Anabilim Dalı başkanlığını üstlenerek, Hindistan’daki çeşitli üniversitelerde araştırmalar yürüttü.
2015 yılında Hindistan Cumhurbaşkanı Pranab Mukherjee ve Indian Council for Cultural Relations tarafından “Seçkin Hindolog” unvanına layık görüldü.
Eserleri ve Çalışmaları: Korhan Kaya, Hint felsefesi, mitolojisi ve edebiyatı üzerine birçok önemli eser kaleme aldı. Hem telif hem de çeviri eserleriyle Hindoloji alanında büyük katkılar sundu. İşte bazı önemli kitapları:
- Hint Mitolojisi Sözlüğü (1997)
- Hinduizm (2001)
- Hint Felsefesinin Temelleri (2016)
- Samkhya Felsefesi (2019)
- Yogasūtra (Patancali’nin Yogasūtraları) (2018)
- Bhagavadgītā (Tanrı’nın Şarkısı) (2004)
- Upanishadlar (2008)
- Masal Irmaklarının Okyanusu (Kathāsaritsāgara) (2011)
Korhan Kaya, Hindoloji alanında yaptığı çalışmalarla Türk akademik dünyasında önemli bir isim haline gelmiştir. Özellikle Hint felsefesi ve mitolojisi üzerine yaptığı çeviriler, bu alandaki bilgiye erişimi kolaylaştırmıştır
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın