Buda’nın Beyni, Rick Hanson

Buda ve diğer büyük öğretmenler, diğer insanlarınki gibi birer beyinle doğdular ve sonra tıpkı dünyayı değiştirdikleri gibi zihinlerini de değiştirdiler. Bugünse bilim, düşüncelerimizin akışının zihnimizi nasıl şekillendirdiğini açıklamakla meşgul. Nörolojideki çığır açan yeniliklerle binlerce yıllık meditatif uygulamaları bir araya getirerek siz de daha büyük mutluluk, sevgi ve bilgeliğe ulaşmak için zihninizi şekillendirebilirsiniz.

“Nihayetinde mutluluk, zihinsel acınızın farkına varmanın yarattığı rahatsızlıkla onlar tarafından yönetilmenin yarattığı rahatsızlık arasında seçim yapmaktır. “

— YONGEY MINGYUR RINPOCHE

Merhaba

Buda’nın Beyni, yaşamınızı ve insanlarla ilişkilerinizi iyileştirmek adına dikkatin gücünden yararlanmak için zihninizi odaklamaya bir davettir. Budist geleneklerdeki derin meditasyon pratiklerden gelen kadim anlayışları, nörobilim alanındaki modern keşiflerle sentezleyen Dr. Rick Hanson ve Dr.Richard Mendius, zihninizi uyandırmaya giden yolda sizi adım adım ilerleten, düşünmeye zorlayan ve pratik bir rehber oluşturdular.

Bilimde yakın zamanda gerçekleşen devrim, yetişkin beyninin yaşamı boyunca değişime açık olduğunu ortaya koymuştur. Geçmişte beyinle ilgilenen bilim insanları zihnin sadece beynin bir aktivitesi olduğunu belirtmiş olsalar da artık yaşamlarımızın bu iki farklı boyutu arasındaki bağlantıya farklı bir açıdan bakabiliyoruz. Zihni, enerji ve bilgi akışını düzenleyen somut ve ilişkisel bir süreç olarak düşündüğümüzde, gerçekten de beyni değiştirmek için zihni kullanabileceğimizi fark ederiz. Basitçe ifade etmek gerekirse, dikkatimizi odaklama, enerji ve bilgi akışını sinirsel devrelerimizde bilinçli olarak yönlendirme biçimimiz, beynin aktivitesini ve yapısını doğrudan dönüştürebilmektedir. En önemli nokta farkındalığımızı, mutluluğumuzu ve refahı teşvik eden şekilde kullanmak için atılacak adımları bilmektir.

Zihnin ilişkisel bir doğası olduğunu ve beynin, bedenin sosyal organı olduğunu bilirsek başka bir sonuca daha varırız: Birbirimizle olan sosyal ilişkililerimiz, beynin yapısını oluşturan sinirsel bağlantılarımızı şekillendirir. Bu da iletişim biçimlerimizin beynin devre sistemini, özellikle de yaşamlarımızı dengede tutmaya yardımcı olacak şekilde dönüştürdüğü anlamına gelir.

Bu kitap daha fazla mutluluk, sevgi ve bilgelik kazanmak adına beyninizin içine nasıl ulaşabileceğinizi anlatmaktadır. İki sorunun yanıtını vermek üzere psikoloji, nöroloji ve derin odaklanma pratiğinin daha önce denenmemiş kesişim noktasını keşfe çıkmaktadır:

Mutluluk, sevgi ve bilgelik gibi zihnin hallerinin altında hangi beyin fonksiyonları yatmaktadır?

Bu olumlu beyin fonksiyonlarını teşvik etmek ve güçlendirmek için zihninizi nasıl kullanabilirsiniz?

Zihniniz değiştiğinde beyniniz de değişir.

Zihninizden geçenler beyninizi şekillendirir. Dolayısıyla beyninizi daha iyi yönde değiştirmek için zihninizi kullanabilirsiniz; bunun da tüm varlığınıza ve yaşamınıza dokunan her insana faydası olur.

Her bir sinir sinyali bir bilgi parçasıdır; sinir sisteminiz, bilgiyi, tıpkı kalbinizin kanı dolaştırması gibi dolaştırır. Tüm bu bilgiyi genel anlamda zihin olarak tanımlarız.

“Derin Odaklanma” kulağa tuhaf gelse de meditasyon yaptıysanız, dua ettiyseniz ya da sadece huşu içinde yıldızları izlediyseniz derin odaklanma ve düşünme pratiği yapmışsınız demektir. Dünyada, çoğu Hıristiyanlık, Musevilik, İslam, Hinduizm ve Budizm gibi büyük dinlerle ilişkilendirilen pek çok derin odaklanma geleneği mevcuttur. Bilim bunlardan en çok Budizmle ilgilenir.

Hiçbir kitap size Buda’nın beynini sunamaz; ancak bu yolda epeyce ilerlemiş kişilerin zihin ve beyin yapılarını daha iyi anlayarak onların keyifli, şefkatli ve içgörü sahibi olma becerilerini kendi zihniniz ve beyninizde de geliştirebilirsiniz.

Dan Siegel’in belirttiği gibi, zihnin kendini oluşturmak için beyni nasıl kullandığını henüz hiç kimse bilmiyor. Zaman, zaman hala aydınlanmayan en büyük bilimsel soruların şunlar olduğu söylenir; Büyük Patlamaya ne sebep oldu?

Kuantum mekaniği ve genel göreliliği birleştiren büyük birleşik teori nedir?

Özellikle de bilinçli yaşantı bağlamında, beyin ve zihin arasındaki ilişki nedir?

Beyinle zihin arasındaki ilişkiyi tam anlamamız için belki 350 yıl, belki de daha fazla zaman geçmesi gerekiyor. Ama bu süre içinde makul ve işe yarar hipotez şudur; Zihin, beynin oluşturduğu şeydir.

Bu sebeple de aydınlanan zihin, aydınlanan beyin demektir.

Deneyimli Tibet uygulamacılar derin meditasyona girdiklerinde, sıra dışı bir güce sahip ve her yere nüfuz eden gama beyin dalgaları üretirler; bu elektriksel aktivitede, alışılmadık genişlikteki sinirsel yapılar eşzamanlı bir şekilde saniyede 30-80 kez titreşirken geniş zihin alanlarını bütünleyip birleştirir. Bu sebeple metafiziğe saygı duymak gerekir.

Budist pratiğin temel taşlarının her biri, üç sinirsel aktiviteden biriyle yakın ilişki içindedir. Erdem, hem pozitif eğilimleri uyarmak hem de negatif olanları engellenmek için yoğun biçimde düzenlemeye dayanır. Farkındalık, dikkat sinirsel devreleri şekillendirdiğinden yeni şeyler öğrenmeye yönlendirir ve daha istikrarlı, daha konsantre bir bilinç geliştirmek için geçmiş öğrenilenlerden faydalanır. Bilgelik seçim yapma meselesidir; daha büyük zevkler için ikincil plandakilerden vazgeçmek gibi. Sonuç olarak zihnimizde erdem, farkındalık, ve seçim fonksiyonlarını iyileştirmeye bağlıdır.

Aydınlanma yoluna, hayatta her neredeyseniz oradan başlarsınız. Ardından zaman, çaba ve ustalıklı yollarla erdem, farkındalık ve bilgelik yavaş yavaş güçlenir; siz de kendinizi daha mutlu ve sevecen hissedersiniz. Bazı gelenekler bu süreci her daim mevcut olan gerçek özü açığa çıkarmak olarak tanımlar; bazıları da zihnin ve beynin transformasyonu olarak değerlendirir. Elbette ki aydınlanma yolunun bu iki yolu birbirini destekler.

Beynin öğrenme ve dolayısıyla kendini değiştirme kapasitesine nöroplastisite denir. Sonuçlar genellikle sinirsel yapıda yıllar içinde biriken ufak tefek, kademeli değişimler şeklindedir.

Yepyeni nöronlar hipokamusta oluşur; bu nörojenez (hücre doğumu) hafıza ağlarını yeni şeyler öğrenmeye daha açık hale getirir.

Duygusal canlanma, sinirsel uyarımı arttırarak ve snaptik değişimi pekiştirerek öğrenmeyi kolaylaştırır.

Beyninizin yapısını değiştiren bunca sebepten ötürü, deneyimleriniz anlık ve öznel etkisinin ötesinde bir önem taşır. Beyninizin ruh halinizi, işleyişini ve ilişkilerinizi etkileyen fiziksel dokularında kalıcı değişimler sağlar. Bilimsel olarak kendinize karşı şefkatli olmanızın, sağlıklı deneyimler yaşamınızın ve onları içselleştirmenizin temel nedeni işte budur.

Sağlıklı olana odaklanmak ve sonra da bunu kendiliğinden içselleştirmek her gün zihninize pozitif duygu akışını arttırır. Duygular, beyni bir bütün olarak düzenlediklerinden geniş çaplı etkilere sahiptir.

Spiritüel pratik açısından iyi şeyleri içselleştirmek, şefkat ve içsel huzur gibi zihnin başlıca hallerini öne çıkarır.

İyi olanı benimsemek, her şeye karşı mutlu bir yüz ifadesi takınmak ya da yaşamın zorluklarına yüz çevirmek değildir. Sizin için sığınak oluşturacak iyi ruh halini, tatmin duygusunu ve içsel huzur beslemektir.

Yaşamınızda nerelere sığınırsınız? Sığınaklar insanlar, mekanlar, anılar, fikirler, idealler, yani gardınızı indirebilmeniz, güç ve bilgelik toplayabilmeniz için size güvenilir bir korunma ve alan sağlayan herhangi biri veya bir şey olabilir.

Benim sığınağım kütüphanem. Yazarlar aydınlanma yolunda çok daha ileride olanlar. Onlarla yürüyüş yaparak bolca vakit geçirir, doğası sayesinde güçlenirim. Zihnimi boşaltırım…

Yaşamım da bir diğer sığınağım Annemdi… Anne sığınağının benim için çok derin anlamı var…

Bir şeylere sığınmak, sizi olayları ve endişelerinizi zihninizde yeniden canlandırmaktan uzaklaştırır ve içinizi olumlu etkilerle doldurur. Güvenli bir yere sığınmanın verdiği o arka plandaki his arttıkça nöronlar size bir güvenlik ağı örmeye başlar. Aydınlanma yolunda bazı kargaşalar, ruhun karanlık gecelerini ve eski inançların sağladığı zemin yok olunca tedirgin edici bir zeminsizlik hissi yaşamak doğaldır. Böyle zamanlarda sığınaklarınız sizi koruyacak ve fırtınayı atlatmanıza yardımcı olacaktır.

“Yol’u incelemek, benliği incelemektir.
Benliği incelemek, benliği unutmaktır.
Benliği unutmak da her şeyle aydınlanmaktır.

— Dogen

Hayatın belli noktasında hepimiz aynı soruyu sorarız: Ben kimim? Kimse gerçekten bunun yanıtını bilemez. Benlik, kavraması güç bir konudur; özellikle de kendini bir nesne olarak düşünen bir özne olduğunda! En iyisi bu elle tutulamayan konuyu deneyimsel bir eylemle temellendirerek, yani bedeni yürüyüşe çıkararak başlayalım.

Buda’nın Beyni, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle, okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: