
Eski Türk halklarının dinlerini ve mitolojilerini kesin ve güvenilir bir biçimde ana hatlarıyla betimlemek için vakit henüz çok erken. Dinleri, tek tanrı ya da en azından diğer tanrılardan daha üstün olan bir gök tanrı inancına dayanmaktadır. Fakat ayrıca insanüstü güçlere de inanmakta, hayvanlara ilgi duymakta ve şüphesiz totemizme meyletmekteydiler.
“”Ben ki, Tengriye benzerim, Tengriden geldim” diyen Bilge Kağan, bir başka yerde ise “Ben ki, Tengriye benzerim, Tengri tarafından görevlendirildim” der. Halka hükümdarlarını veren odur. Tonyukuk Yazıtında görüldüğü üzere, Tengri “Sana bir kağan verdim” der. Tahta çıkma törenlerinde, hükümdar ile gök arasındaki ilişki ritüellerde görülür: Hükümdar keçeden bir halının üzerinde havaya kaldırılır…”
— Jean-Paul Roux
Merhaba
Gecenin sakinliği hücrelere yansırken; tüm enerjiler dinlenmeye çekilmişken ; şifa bekleyen hastalar için eller gökyüzüne Tengri’ye yönelmişken; annem huzurla uykuya dalmışken; dışsal sorumlulukların hepsi tamamlanmışken; merkeze kendine dönme zamanı.
Sessizliği dinlerken yaşamın en etkin ilacı olan kitaplarla yola devam…
Yıllar, yıllar önce bir sohbet esnasında cümle içerisinde “Tanrı” kelimesini geçirmiş olmamdan rahatsızlık duyan arkadaşım “Tanrı denmez” dedi.
Gülümsedim….
Gelin, Eski Türk Mitoloji tarihine dönelim. Kültürümüzü yakından tanıyalım. Bakalım ne diyormuşuz, ve dahasını yeniden öğrenelim.
Jean-Paul Roux Fransız oryantalist ve Türkolog 1925 yılında Paris’te doğdu. Orta-Asya ve Türk kültür tarihi üzerine yaptığı alan çalışmalarıyla tanındı.
Jean-Paul Roux kitabın arka kapağından söyle sesleniyor:
Eski Türk halklarının dinlerini ve mitolojilerini kesin ve güvenilir bir biçimde ana hatlarıyla betimlemek için vakit henüz çok erken. Dinleri, tek tanrı ya da en azından diğer tanrılardan daha üstün olan bir gök tanrı inancına dayanmaktadır. Fakat ayrıca insanüstü güçlere de inanmakta, hayvanlara ilgi duymakta ve şüphesiz totemizme meyletmekteydiler. Dinleri, dünyanın başlangıcı ve sonuna fazlaca eğilmezken, daha çok büyük şahsiyetlerin doğumunu ve boyların oluşumunu açıklamaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, genellikle bir hayvanla bir insanın birleşmesi ya da bir ışığın müdahalesi…
Giriş bölümünde ise:
“Tarihteki ilk Türk İmparatorluğu milâdî takvime göre ancak
6. kurulmuştur. Elbette daha önce de Türkler mevcuttu, muhtemelen bu tarihten çok daha önceleri, çünkü tarihi ait yazılı belgeler büyük farklılıklar içermektedir. Ne var ki, bizler yalnızca M.Ö. ki dönemde değil, M.S. 5. yüzyıla kadar ki dönemde bozkırlarda bir görünüp bir kaybolan göçebe devletlere ilişkin pek fazla bilgiye sahip değiliz. Çin kaynaklarında yer alan kısa bilgiler ve genellikle Çince çevriyazı olarak mevcut tek tük sözcükten, Türklerin türemiş olabilecekleri halkların etnik kimliği ve dilleri konusunda güvenilir bilgiler elde etmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir söylen ya da dinsel olaydan hareketle, bir topuluğun Paleolitik-Türklere veya Proto-Türklere mensup olabileceğini düşünürken, çok dikkatli olmak lazım. 6. yüzyıldaki Türklerin M.Ö. 2. yüzyılda Çin sınırında büyük bir devlet kurmuş olan Hiung-nuların soyundan geldiğine inanan Çinliler ister haklı isterse haksız olsunlar, kesin olan bir şey vardır, o da Hiung–nuların, hükümdarlıklığı altında Türkçe konuşan bazı boyları topladıkları ve mutlaka ardıllarının kültür ve düşünce yapısı üzerinde çok etkili olduklarıdır. Hiung-nulardan kalan ve bugüne kadar, şüphesiz kökü daha eskilere dayandığı düşünülen tek sözcük, gök Tanrı’nın adı olan Tengri’dir. Gerçi bu, söz konusu olan dinin çok eskilere dayandığına işaret eder, ancak Türklere mi yoksa Moğollara mı ait olduğunu anlamak mümkün değildir. Çünkü bu sözcük her iki dilin ortak söz varlığına aittir. Buna rağmen, biz her ne kadar Hiung-nularda Türk ögesinin baskın olduğu yolundaki görüşe meyletsek de, Türkler yerine daha başka etnik grupları örneğin Altaylı ya da Hint-Avrupalı oldukları düşünülen Wusunlar ya da Tung-huların mirasçıları, belki de Moğolların ataları olan Wu-huanlar, Sien-piler söz konusu olduğunda, bu şüphemiz daha da artmaktadır, Büyük ihtimalle, milâdî takvime göre 260 yılı dolayında Baykal Gölü civarından Çin sınırına göç etmeye başlayan Tabgaçlar (T’o-pa) Türk idiler. Kao-kiu Ting-linglerde de durum aynıdır; bu boyun bir kolundan daha sonra Tien-leiler (Töles) ve ardından Uygurlar türemiştir.”
“Rivayete göre T’u-küeler ya da Türkler, Hiung-nulara bağlı bir gurubun ardılıydılar. Bunlar Altay Dağlarında kendi içlerine kapalı bir biçimde yaşıyor ve Avarları (Juan-Juan) kendilerine vasal yapmışlardı.”
Türklüğün özüne inmek ve kültürünü tanımak isteyenler için kitabı buraya bırakıyorum.
Okuma listesinde yer alan Eski Türk Mitolojisi, Jean-Paul Roux kitabının ulaşmasında emeği geçen, İstanbul, Eylül Kitabevi Ve Sahaf’a teşekkür ederim..
Okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatmak amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın