“Bütün insanlar korkar; hepsi… Korkmayan insan normal değildir…”

— Jean- Paul Sartre

Merhaba

Korku alarm işareti gibi bir şeydir ve işlevi bütün alarm işaretleri gibi bizi bir tehlike konusunda uyarmak ve bu tehlikeye karşı en etkili biçimde mücadele etmemizi sağlamaktır. Mesele, bu alarm işaretinin olabildiğince iyi ayarlanıp ayarlanmadığıdır.

  • Bir korku ne zaman patolojik olur?
    • Normal korku, gerçek bir tehlike karşısında ortaya çıkar ve tehlike geçtiğinde hızla kaybolur.
    • Patolojik korku ise alarm sisteminin bozulmasıyla aşırı, sürekli ve kontrol edilemez hale gelir. Kişinin yaşam kalitesini düşürür, günlük işlevlerini engeller.
  • Korkuların nörolojik mekanizmaları nelerdir?
    • Duygusal beyin (limbik sistem): Korku, özellikle amigdala tarafından yönetilen bir alarm mekanizmasıdır. Amigdala, tehlike sinyallerini hızlıca işler ve bedeni savunmaya hazırlar.
    • Beyin sapı ve otonom sistem: Kalp çarpıntısı, terleme, nefes darlığı gibi panik bozukluk belirtileri, beynin otonom sinir sistemi üzerinden bedene gönderdiği sinyallerle ortaya çıkar.
    • Korteksin rolü: Bilinçli düşünme ve değerlendirme süreçleri kortekste gerçekleşir. Ancak korku aşırı olduğunda, korteksin dengeleyici etkisi azalır ve duygusal beyin kontrolü ele geçirir.
    • Evrimsel miras: André, korkuların atalarımızdan miras kaldığını ve beynimizin bu mirası hâlâ taşıdığını vurgular. Bu nedenle bazı korkular (örneğin yılan, karanlık) evrensel ve biyolojik kökenlidir.
  • Korku ve fobi arasındaki fark nedir?
    • Korku: Doğal, uyarlanabilir bir alarmdır.
    • Fobi: Belirli nesne veya durumlara karşı aşırı ve irrasyonel korkudur. Kişi bu korkunun mantıksız olduğunu bilse bile kaçınma davranışları gösterir.
  • Korkuların ve fobilerin sıklığı nedir?
    • Kitapta, fobilerin toplumda oldukça yaygın olduğu, kadınların erkeklere göre iki kat daha kırılgan olduğu belirtiliyor.
    • Bu nedenle kadınların korkuları denetleyebilmek için daha fazla çaba göstermeleri gerektiği vurgulanıyor.
  • Korkular nasıl yenilir?
    • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Fobilerin tedavisinde en çok önerilen yöntem.
    • Maruz bırakma teknikleri: Kişi korktuğu durumla kontrollü biçimde yüzleşir.
    • Spor: Bedensel duyumları normalleştirerek panik bozukluk belirtilerini azaltır.
    • Meditasyon ve farkındalık: Dikkati denetlemeyi, olumsuz duyguları kabullenmeyi ve rahatlamayı öğretir.
    • Profesyonel destek almak: korkuların yaşamı sınırlayan bir yük olmaktan çıkıp yeniden yönetilebilir hale gelmesini sağlar. Uzman eşliğinde yürütülen süreç, kişinin hem psikolojik hem de fiziksel sağlığını korur.
  • Korkular ve fobiler nereden geliyor?
    • Evrimsel miras: Atalarımızdan kalan korkular (örneğin yılan, karanlık) hayatta kalmamızı sağladı.
    • Kültürel ve kişisel etkenler: Travmalar, eğitim ve çevresel koşullar bu korkuları aşırı hale getirebilir.
    • Sonuçta bazı insanlar daha kırılgan hale gelir ve fobiler geliştirebilir.

André, korkunun doğal bir alarm olduğunu ama patolojik hale geldiğinde yaşamı sınırladığını; fobilerin yaygın olduğunu; tedavide BDT, spor ve meditasyonun önemli rol oynadığını; kökeninde ise hem evrimsel miras hem de kültürel/kişisel faktörlerin bulunduğunu anlatıyor.

Korkular ve Fobiler Nereden Geliyor?

Uzak atalar korkularını türümüze miras bırakmıştır. Bütün miraslar gibi korkular da hayatta kalmamız için bir şans ve aynı zamanda yaşam kalitemiz için bir ağırlıktır. Hayata geldiğimiz ilk günden başlayarak “korkuyla aramızda çok sıkı bağlar” oluşmuştur. Ama korkularımızı aşırı hale getiren travma, eğitim, kültür gibi etkenler daha sonra gelir. Korkunun kendi hikayesi vardır ve kimi zaman bu hikayeyi bildiğimizi sanırız. Kimi zamanda hikaye gizemini korur. Bu hikayenin sonunda kimileri korkuya karşı daha kırılgan hale gelir. Örneğin, kadınlar erkeklerin iki katı kadar kırılgandırlar. Kadınların bu korkuları denetleyebilmeleri için de iki kat yetenekli olmaları gerekir.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) nedir?

(BDT) ler yaklaşık on yıldır fobik durumların tedavisi için önerilen ilk psikoterapilerdir. Bilimsel ve deneysel psikolojiden gelen verilere dayanır ve ulaştıkları sonuçları düzenli biçimde değerlendirerek bu yöntemi kendileri de benimser. Teknikleri kesinlikle yerinde sayıyor değildir, düzenli biçimde gelişir. On yıldan beri çok yaygın olarak yararlanılan bazı yöntemlere bugün daha az başvurulmaktadır; ayrıca yeni yöntemler de ortaya çıkmıştır.

Bilişsel davranışçı terapi sadece birey üstünde yoğunlaşan, geçmişin unsurlarının anlaşılmasından çok arazlar ve çevreye uyarlanma çabasına öncelik verir. Burada uzman yönlendirici bir ilişkiyi benimser, hastaya bilgi ve öğüt verir; seans sırasında ve seanslar arasında egzersiz yaptırır.

Bu yeni psikoterapik yaklaşım panik atak ve agorafobi rahatsızlıkları çeken birçok insanın yaşamında köklü değişiklikler yapmıştır. Bu tedavi, sayısız bilimsel araştırmalarla geçerliliği kanıtlanan birbirine bağlı bir dizi tekniğe dayanır.

Panik Bozuklukta Fiziksel Duyumlar

8137 hasta üzerinde yapılan gözlemlerde en sık görülen belirtiler:

  • Titreme, kalp çarpıntısı ya da kalp ritminin hızlanması %90. Soluksuz kalma duygusu ya da boğulduğunu sanma %81. Baş dönmesi, denge kaybı, kafayı toparlayamama ya da bayılacak gibi olma %70. Terleme %69. Titreme ya da hararet basması %64. Ağrılar ya da göğüste sıkıntı %62. Ölüm korkusu %60 Titreme ve kasılmalar %58. Kontrolü yitirme ya da delirme korkusu %56. Anormal duyumlar (karıncalanmalar, elektirk boşlaması) %51. Boğulma duygusu %51. Bulantılar ya da karın ağrısı %40 Gerçeklikten kopma ya da kendisi olmama duygusu %33.
  • Panikleyenler, fiziksel duyum korkuları karşısında çoğu zaman yanlış çözümlere başvururlar.
  • Ayrıca bu kişiler bedenlerini ya da korkularını düşünmek için zihinlerini sürekli meşgul ederler. Araba kullanırken radyonun mutlaka açık olması gerekir, evde sürekli ses ve gürültü olması için televizyon hep açık kalır.

Meditasyon Ve Farkındalık

Meditasyonun aşırı korkulara karşı bir yararı olur mu? Fobik sıkıntılar dünyasına yeni giren meditasyon tehlikelerinde belli bir moda söz konusudur. Bunların genel psikolojik refah konusunda yararlı oldukları anlaşılmıştır. Fobiler ve genel olarak anksiyete rahatsızlıkları alanında olumlu gelişmeler olsa da bunlarla ilgili ve kesin tedavi konusunda eksiklikler görülmektedir.

Mindfulness (farkındalık): Özellikle “farkındalık” (mindfulness) biçiminde meditasyon, bilinci, çevremizdeki unsurların (çevremizdeki sesler ve gürültüler) ve hissettiğimiz şeylerin (düşüncelerimiz, heyecanlarımız ve duygularımız) rahat bir biçimde kabullenilmesi durumuna kendimizi yavaş yavaş alıştırmakla ilişkili bir durumdur. Rahat bir biçimde kabullenilmesi durumuna kendimizi yavaş yavaş alıştırmakla ilişkili bir durumdur.

Dolayısıyla çevreye, düşüncelerine ve fiziksel duyumlarına karşı genellikle uyanık ve savaş halinde olan fobik kişiler için amaç iki kat zordur. Fobikler için meditasyonun yararlarını üç düzeye oturtmak mümkündür.

Üç düzeyde yarar:

  1. Gevşeme: Gürültüye rağmen rahatlamayı öğrenmek.
  2. Dikkat denetimi: Endişeli gözetleme yerine korkutucu duyumlarla yüzleşmeyi kolaylaştırmak.
  3. Negatif duyguları kabullenme: Korkuya eklenen öfke, utanma gibi duygulara mesafeli durmak.

Meditasyon nedir? Meditasyon genel olarak Batı’da bir konuda uzun uzun ve derin düşüncelere dalmaktır, sözgelimi Descartes’ın bu kavramdan anladığı buydu. Bugün meditasyonun tanımında kesinlikle doğu geleneğinden esinlenilmiştir ve özel bir bilinç tanımına gönderme yapar.

  • Pozisyon ve nefes alıp vermeye dayalı fiziksel rahatlama.
  • Dikkatin denetlenmesi ve psikolojik düzeyde rahatlama.
  • Negatif düşünce ve duygulardan uzaklaşma ve bunlara uyum sağlama…

Kısacası oldukça karmaşık bir durum. Çünkü çok sayıda felsefi ve dinsel geleneğin kendi modelleri vardır ve bunlar meditasyonda kendi amaçları olan Tanrıya, Hakikate, Dinginliğe yaklaşmaya yönelirler.

Korkulara karşı meditasyonun yararı

Aşırı korkulara karşı mücadele çerçevesi içinde meditasyon önemlidir ve bunun birçok nedeni vardır. Korku hissetme düşüncesine alışmayı sağlar; korkularla yüz yüze gelmeye yardımcı olur; korkudan korkma, utanma, öfke gibi korkuya eklenen olumsuz duygulara mesafeli durulmasını sağlar.

Meditasyonun pratik modaliteleri

“Farkındalık” tipi meditasyon aracılığıyla hedeflenen zihinsel durum iki unsura dayanır: dikkatin rahat biçimde yoğunlaşması, içimize yerleşen ve bizi kuşatan şeylerin kabullenilmesi. Söz konusu olan sadece sakin bir beden, huzurlu bir iç dünyayla yaşamak ve düşünmeye, yargılamaya, “yapmaya” çalışmamaktır. Dikkat edin! Gene de meditasyon sadece mutlak zihinsel bir pratik değildir, nefes alıp verme bedensel durumlardan da yararlanır. Bu nedenle bir rahatlama tekniğinin öncelikle öğrenilmesinin bir yardım olduğu düşünülür.

Korkunun Psikolojisi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Fransa’nın en iyi korku ve fobi uzmanlarından biri olan Christophe Andre, kendi terapi seanslarından yola çıkarak korkunun biyolojik ve evrimsel yönünü gözler önüne seriyor. Korkunun Psikolojisinin fobileri, korkuları ve kaygıları beslendikleri kaynaklarla birlikte ele alarak tanımlayan, çözüm ve tedavi yolları sunan, korku mekanizmalarımızın bazen rayından çıkabileceğini ve böyle durumlarda duygusal beynimizin devreye gireceğini anlatan bir başvuru kitabı. Ayrıca bu kitap, korkular ve fobilerle ilgili bilgilerimizin bir sentezini yaparken, “Bizler niçin korkarız ve bazılarımız niçin bu aşırı ve hastalıklı korkuları olan fobilerin kurbanlarıdır? Bu, onların hatası mıdır? En önemlisi de bu korkularının kalıcı biçimde tedavi edilmesi mümkün müdür?” gibi sorulara da yanıtlar veriyor.

Christophe Andre

Christophe André, 1956 doğumlu Fransız psikiyatrist ve yazar; modern psikolojide özellikle kaygı, depresyon ve meditasyon konularında öncü bir isimdir. Hem akademik çalışmaları hem de popüler kitaplarıyla psikolojiyi geniş kitlelere ulaştırmayı başarmıştır.

Erken Yaşam ve Eğitim

  • Doğum: 12 Haziran 1956, Montpellier, Fransa
  • Babası denizci, annesi öğretmendi; bu aile ortamı hem disiplin hem de öğrenmeye merak kazandırdı.
  • Genç yaşta Freud’un eserlerini okuyarak psikiyatriye yöneldi.
  • Toulouse Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldı ve psikiyatri uzmanlığını tamamladı.

Mesleki Kariyer

  • Toulouse’da 15 yıl boyunca hem psikiyatri hem de ragbi ile ilgilendi; daha sonra Paris’e taşındı.
  • Paris’teki Sainte-Anne Hastanesi’nin Bilişsel Davranışçı Psikoterapi Ünitesi’nde uzun yıllar çalıştı.
  • Uzmanlık alanı: anksiyete bozuklukları, depresyon ve duygusal sorunların tedavisi.
  • 2004’ten itibaren hastalarına seküler meditasyon yöntemlerini uygulayan ilk doktorlardan biri oldu.

Yayınlar ve Katkılar

  • Çok sayıda makale ve kitap yazdı; eserleri özellikle farkındalık (mindfulness) ve pozitif psikoloji üzerine yoğunlaştı.
  • Türkçeye çevrilen kitapları arasında Korkunun Psikolojisi, Mutluluk Üzerine ve Meditasyonun Sanatı bulunur.
  • Yazılarında bilimsel bilgiyi sade bir dille aktararak psikolojiyi herkes için erişilebilir hale getirdi.

Ödüller ve Tanınırlık

  • Fransa’da Prix Psychologies-Fnac gibi ödüller kazandı.
  • Kitapları birçok dile çevrildi ve uluslararası alanda geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı.

Kişisel Yaşam

  • Evli ve üç kız çocuğu babasıdır.
  • Ragbi tutkusu zamanla yerini sanat ve müze gezilerine bırakmıştır.

Düşünce Dünyası

Christophe André’nin yaklaşımı, bilimsel psikiyatriyi insani değerlerle birleştirmek üzerine kuruludur.

  • Meditasyon ve farkındalık tekniklerini klinik pratiğe taşıyarak psikolojide yeni bir çığır açtı.
  • İnsanların korku, kaygı ve depresyonla başa çıkabilmesi için hem bilimsel hem de pratik çözümler geliştirdi.

Christophe André hem klinisyen hem de yazar olarak modern psikolojiyi daha insancıl ve erişilebilir kılan bir öncüdür. Onun biyografisi, psikolojinin yalnızca tedavi değil, aynı zamanda yaşamı anlamlandırma sanatı olduğunu gösterir.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin