
AKIL GÖZÜ, DANIEL J.SIEGEL
Beyin bilimini psikoterapi pratiğiyle birleştiren dünyanın devrim yaratan psikiyatristlerinden Dr. Daniel J. Siegel’in yirmi beş yıllık klinik çalışmasının ürünü. Siegel vaka geçmişlerinden örneklerle, dikkat mekanizmamızı zihnin iç dünyasına çevirdiğimiz takdirde başkalarının zihinleriyle de uyum içine girebileceğimizi ve akılgözünü kullanarak istemediğimiz sonuçları istediğimiz sonuçlara nasıl dönüştürebileceğimizi anlatıyor.
“İnsanlarda korteksin daha ayrıntılı olan ön kısmı, fikir ve görüşlerimizin oluşmasına ve iç dünyamıza bakmamıza olanak sağlayan akılgözü haritaları geliştirmemize olanak sağlar.”
— Daniel J.Siegel
Merhaba
Psikolojide büyük ilerlemeler, gizli bağlantı kalıplarını açığa çıkararak deneyimimizi yeni bir bakış açısı doğrultusunda ansızın berraklaştıran özgün içgörülerden doğmuştur. Freud’un bilinçaltı kuramı ve Darwin’in evrim teorisi, insan davranışına ilişkin güncel araştırmaların bulgularını ve günlük yaşantımızın bazı gizemlerini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Daniel Siegel’in “akılgözü*” kuramı, yani beynin hem içgörü hem de empati kapasitesinin oluşu da benzer şekilde “Hah!” dedirtir. Siegel, bazen delirtici ve karmakarışık olan duygularımızın keşmekeşinden bizim için anlam çıkarır.
Başkalarının iç dünyasını sezmenin yanı sıra kendi zihinlerimizi tanıma becerimiz, eşsiz bir insan yetisi, sağlıklı zihinleri ve kalpleri beslemenin anahtarı olabilir. Duygusal ve sosyal zekaya ilişkin kendi çalışmamda bu alam keşfe çıktım. Özfarkındalık ve empati (özdenetim ve sosyal beceriler dahil) hayatta başarılı olabilmek için gerekli unsurlardır. Bu alanlarda kusursuz olmak insanların çalışma hayatında ve liderlik uğraşlarında olduğu kadar ilişkilerde, aile yaşantısında ve evlilikte de gelişimlerine yardımcı olur.
Bu dört temel yaşam becerisi içinde, özfarkındalık diğerlerinin temelini oluşturur. Örneğin; duygularımızı gözlemleme kapasitemiz yoksa, onları yönetmemiz ya da onlardan bir şeyler öğrenmemiz de pek mümkün olmaz…
Akordumuz kendi yaşam deneyimlerimize göre olduğundan, başkalarının frekansına uyum sağlamakta bir hayli güçlük çekeriz. Güçlü etkileşimler özfarkındalığın, uzmanlığın ve empatinin yumuşak biçimde bütünleşmesine bağlıdır. Dr. Siegel, bu dinamikleri “akılgözü” açısından ele alarak tartışmaya yeni bir boyut kazandırıyor ve hayatlarımızdaki önemli rolü için ikna edici kanıtlar ortaya koyuyor.
İçinizdeki Denize Dalmak, Hepimizin zihinsel bir dünyası vardır; ben ona içimizdeki deniz diyorum. Düşünce ve duygular, anılar ve düşler, umutlar ve dileklerle dolu mükemmel derecede zengin bir yerdir burası. Elbette tüm bu güzel duygu ve düşüncelerin karanlık yönünü; korkuları, üzüntüleri, endişeleri, pişmanlıkları, kabusları deneyimlediğimiz çalkantılı bir yer de olabilir. İçimizdeki deniz bizi aşağıya, karanlık derinlere çekmeye çalıştığında, kendimizi boğuluyormuş gibi hissedebiliriz. Kim kendi zihninin içinden gelen duygulanımlarla bunaldığını hissetmemiştir ki? Bazen bu duygular geçicidir: İşte geçirilen kötü bir gün, sevdiğimiz biriyle edilen bir kavga, çözmemiz gereken bir test ya da yapmamız gereken bir sunuma ilişkin bir sinir krizi, ya da sadece birkaç gün süren anlaşılmaz bir melankoli hali. Ama bazen çok daha inatçıdırlar, varoluşumuzun özünün öyle büyük bir parçası olurlar ki onları değiştirebileceğimiz aklımıza bile gelmeyebilir. İşte bu noktada benim “akılgözü” dediğim yetenek devreye girer, çünkü akılgözü, bir kez öğrenildiğinde, gerçekten dönüşümsel bir araçtır. Akılgözünün, bizi hayatlarımızı dolu dolu yaşamamızın önüne geçen zihin kalıplarından bağımsız kılacak potansiyeli vardır.
Akılgözü Nedir?
Akılgözü kendi zihinlerimizin içsel işleyişini görmemize olanak sağlayan bir tür odaklanmadır. Zihinsel süreçlerimiz bizi yok etmeden onların farkında olmamıza yardımcı olur, yerleşmiş davranış biçimlerinin ve alışılagelmiş tepkilerin otomatik pilotundan çıkmamızı sağlar ve bizi hepimizin tuzağına düşmeye meyilli olduğu tepkisel-duygusal döngülerin ötesine geçirir. Deneyimlediğimiz duyguların altında ezilmektense, onları “isimlendirmemize ve ehlileştirmenize” olanak sağlar.
Ancak değişim hiçbir zaman birdenbire gerçekleşmez. Bu, bizim çabalamamız gereken bir şeydir. Zihnimizin iç denizinde seyretme-akılgözüne sahip olma- becerisi doğuştan gelen hakkımız olsa da ve bazılarımızda bu beceri daha sonra açıklık kazanacak nedenlerden ötürü diğerlerinde olduğundan çok daha fazla olsa da, nasıl ki kaslarla doğmuş olmak bizi atlet yapmıyorsa, bu sistem de otomatik olarak işlemez. Bu temel insani kapasiteyi geliştirmek için belirli deneyimlere sahip olmamız gerektiği bilimsel bir gerçektir.
Akılgözü bizim yedinci hissimizdir…
Bireysel yaşantılarımızda akılgözü bize, olduğumuz kişinin öznel özünü keşfetme, daha zengin ve anlaşılır bir içsel dünyayla daha anlamlı bir yaşam yaratma fırsatı sunar. Akılgözü ile birlikte duygularımızın dengesini sağlamak, yaşamlarımızdaki küçük ve büyük stresli durumlarla başa çıkmamıza olanak sağlayan içsel bir denge oluşturma yeteneğimizi artırır.
Bu kitabın her bölümünde içimizdeki denizde seyretmek için temelden ileri düzeye kadar gerekli olan yetenekler irdelenir.
Esenlik, biz hayatımızda bağlantılar oluşturduğumuzda yani akılgözünü zihnin bütünlük kazanması ve o bütünlüğü korumasına yardımcı olmak için kullanmayı öğrendiğimizde ortaya çıkar; bu, birbirinden ayrı parçaların işlevsel bir bütün oluşturmak üzere bir araya getirildiği bir süreçtir. Örneğin; bütünleşme, birbirimizle sağlıklı biçimlerde bağlantı kurmamızın, iletişim yollarımızı sonuna kadar açık tutarken başkalarının farklılıklarına da saygı duymamızın temelini oluşturur. Farklı kimlikleri bir araya getirmek- bütünleştirmek- beynin sol ve sağ bölümleri bir arada işlev gördüğünde ortaya çıkan yaratıcılığı serbest bırakmak açısından da önemlidir.
Düşüncelerimizin ve duygularımızın baskısı altında olmadığımızda kendi içsel dünyamızda daha net olabilir, bunun yanı sıra başkalarının iç dünyalarını daha iyi kavrayabiliriz. Düşünce ve duygularımızı farkındalığa çağırmak, onlar tarafından yönetilmektense onlardan bir şey bir şeyler öğrenmemize olanak sağlar. Onları görmezden gelmeden yatıştırabiliriz…
Bir uzmanlık biçimi olarak akılgözü, çaba, zaman ve pratikle geliştirilebilir…
Sen Haritaları Ve Ben Haritaları, Beyin, benim “ben haritası” diye adlandırdığım, kendi içimizi gösteren bir şey ve “sen haritası” diye adlandırdığım, başkalarının içini gösteren bir şey yapıyor. Yanı sıra ‘biz haritaları”nı, ilişkilerimizin temsillerini de oluşturuyor gibiyiz. Bu tür haritalar olmadan kendi içimizdeki ya da başkalarının içindeki zihni kavrayamayız. Örneğin bir ben haritamız olmadığında düşüncelerimize kapılıp gidebilir ya da duygularımızla sürüklenebiliriz. Bir sen haritamız olmadığında başkalarının sadece davranışlarını, gerçekliğin fiziksel yüzünü görür, öznel özü, başkalarının içsel zihinsel denizini duyumsamayız. Empati kurmamıza olanak sağlayan sen haritasıdır…
Akılgözü çok çeşitli nöral verileri bir araya getirmeye bağlıdır; bedenin bütününden, beynin çok çeşitli bölgelerinden ve hatta insanlardan aldığımız sinyallerden gelen verileri…
Harvard Tıp Fakültesi mezunu olan Daniel J. Siegel tıp lisansını çocuk, ergen ve yetişkin psikolojisi dallarında UCLA’dan almıştır. Amerikan Psikiyatri Derneği’nin tanınmış bir üyesi, ödüllü bir eğitimci, UCLA Tıp Fakültesi’nde psikiyatri profesörü ve aynı zamanda Akılgözü (Mindsight) Enstitüsü’nün kurucusudur.
Akıl Gözü, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın