Öyle bir şekilde davran ki seni yöneten yasa doğanın evrensel bir yasası olabilsin…
— Pierre Hadot
Merhaba
Yaşamı değiştirmek—en azından bir yaşamı dönüştürmek… Çok az kitap bu etkiye sahiptir. Pierre Hadot’nun Yaşam İçin Felsefe (Philosophy as a Way of Life) adlı eseri, yalnızca bir felsefe kitabı değil; aynı zamanda bir yaşam çağrısı, bir davettir. Felsefeyi sistematik bilgi değil, varoluşsal pratik olarak gören Hadot’nun satırları, felsefi düşünce ile yaşam arasındaki bağları yeniden kurmamızı sağlar.
Felsefenin Amacı: Yaşamı Değiştirmek
Kitapta yer alan bir genç okuyucunun “Yaşamımı değiştirdiniz…” sözü, Hadot’nun protreptik (dönüştürücü) felsefe anlayışının etkisini özetler. Ona göre felsefe, yalnızca teorik bir uğraş değil, insanın yaşam biçimini etkileyen, dönüştüren bir etkinliktir. Bu yaklaşım, Antik Yunan düşüncesine bir dönüş niteliğindedir: Felsefe bir sistem değil, bir yaşam seçimidir.
Antik Felsefe: Bilgelik ve Yaşam Sanatı
Hadot, Sokrates, Epikuros, Marcus Aurelius gibi filozofların düşüncelerinde, felsefenin kişisel bir yolculuk, bir içsel gelişim süreci olduğunu vurgular. Antik çağ filozofları için bilgi, pratikle birleşmediği sürece eksiktir. Bu yüzden Hadot’nun felsefesi, bilgiyi değil bilgece yaşamayı hedefler.
Pierre Hadot’nun antik felsefeyle ilk gerçek teması dolaylı yoldandır. Montaigne sayesinde Platon‘un ünlü tanımıyla karşılaşır:
“Felsefe yapmak ölmeye hazırlanmaktır…”
Antikçağda bir yaşam tarzı, yaşama dair bir seçim, hatta bir sağaltım yolu olarak görülen felsefe, günümüze bu özelliklerinden koparak geldi. Modern çağların filozofu orijinal olmaya çalıştıkça, felsefe bizden uzaklaşıp karmaşıklaştı; kişisel ve toplulukla ilgili yanlarını bir bir kaybetti. Modern felsefenin bulanık kavramlarının umutsuzluğa sürüklediği felsefecilerden biri de Pierre Hadot. Diyaloglardan oluşan Hadot’nun bu kitabı, her şeyden önce felsefeyi ve kavramlarını berraklaştırma, sadeleştirme girişimi olarak görülmelidir.
Bergson’un felsefeyi ‘‘Felsefe bir sistem inşası değildir. Felsefe, kişinin kendisine ve çevresine naif biçimde bakma kararı ’’olarak tanımlayan metni üzerine yazdığı deneme sayesinde karşılaşır ilk defa. Bu naif algıyı Antiklerde örneğin adını andığı Seneca’da ama aynı zamanda, çağımıza daha yakın ressamlarda veya şairlerde de bulur. Bu naif algıya, Epikurosçular ve Stoacılar tarafından sürekli dile getirilen, anın önemli olduğu hissi bağlanır ki aynı zamanda modernlerde, “yalnızca şimdi bizim mutluluğumuzdur” diyen Goethe ve Montaigne’de de buluruz. Anın bu zenginliğine, Pierre Hadot‘nun “var olmanın yalın mutluluğu” diye adlandırdığı his, hayret, ama aynı zamanda, modernlerde iç sıkıntısı ve hatta varoluşun gizemi karşısında duyulan dehşet de katılır.
Anın Felsefesi: Şimdi ve Burada
Stoacılardan Montaigne’e, Goethe’den Kierkegaard’a kadar birçok düşünürde ortak olan bir duygu vardır: “Şimdi ve burada yaşamak.” Hadot bu hissi “var olmanın yalın mutluluğu” olarak adlandırır. Bu bilinç, zamanın sonsuzluğu içinde şimdiki anı kutsal kılar. Okyanus hissi, yani kozmik bilinç, bireyin evrensel düzende yerini ve sorumluluğunu fark etmesini sağlar.
Örneğin “okyanus hissi,” Pierre Hadot‘nun kozmik bilinç olarak adlandırdığı halin nihai noktasıdır. Şimdiki anın —parçası olduğunuz uzamların ve zamanların uçsuz bucaksızlığı içinde tutunduğumuz tek yer ve tek zaman— önemini tecrübe etmek, her saati sanki sonmuş ama aynı zamanda ilkmiş gibi, bu dünyaya “naif biçimde” sanki ilk kez bakıyormuşuz gibi yaşamaktır. Ve dünyaya ait olma bilinci, aynı zamanda insan topluluğuna, bundan doğan bütün yükümlülükleri sırtlanarak dahil olmaktır. Pierre Hadot’nun, kendisi söz konusu olduğunda, kusursuz bir sistem inşa etme eğiliminden kendini uzak tutabildiği söylenebilir mi? Onda bunun kırıntısı yoktur. Elinizdeki kitapta metafizik ve hatta ontolojinin hiçbir türü bulunmuyor. Platon, zamanında, erdemin kötülüğe göre daha yararlı olduğunu, kendi çıkarımız için iyilik yapmamız gerektiğini ispatlamaya girişmişti. Burada böylesi hiçbir şey yok. Hiçbir şey kanıtlanmıyor. Bize mutluluk vaat edilmiyor. Aslında, hiçbir şey vaat edilmiyor. Sadece bugünde Sokrates’in ve Marcus Aurelius’un zamanlarında olduğu gibi, bu filozofların gündelik yaşamlarını yönlendirmiş olan belli sayıda ilkenin bizim için de “daha bilinçli, daha rasyonel, başkalarına ve dünyanın uçsuz bucaksızlığına daha açık” bir yaşamı yaratabileceği söyleniyor.
O halde herkes için yazılmış bir kitap söz konusu. Peki bu, mesleği felsefe eğitimi vermek olan insanlar için kitabın bir yararının olmayacağı anlamına mı geliyor?
Felsefe ve Bedensel Pratik: Egzersiz Üzerinden Düşünmek
Hadot’nun felsefi yaklaşımı yalnızca zihinsel değil, bedensel pratikleri de içerir. Günlük yaşamında sürdürdüğü fiziksel disiplin, onun “felsefi egzersiz” anlayışıyla örtüşür. CrossFit gibi ağır antrenmanları bir yaşam provası olarak gören Hadot, bedeni de eğiterek karakteri dönüştürmenin mümkün olduğunu gösterir. Açlıkla barışmak, acıyı yönetmek, hazza boyun eğmemek: Bunlar felsefenin günlük hayatta vücut bulmuş hâlidir.
Pierre Hadot’un Yaşam İçin Felsefe kitabında, CrossFit adı, verilen üyelerinin belirli bir zamanda yapabilecekleri en fazla yarıştığı gayet eziyetli bir egzersize girişiyor.
- 21 Barfikste kendini yukarı çekme
- 21 Barfikste dizler dirseklere
- 21 Sıçrama – 60 santim
- 20 Çömelip kalkma
- 1 mil koşu
- (Günlük egzersiz 9 kg ağırlığında ceket giyilerek yapılmaktadır.)
Hadot, şöyle der:
“Spordan çok daha fazlası” diyor… ” Beceri ve dürüstlük de gerektiriyor. Günlük bir karakter testi; çünkü daha iyi zamanlar elde etmede ya da rakibinizi yenmede hile yapabilirsiniz ama kestirmeye saptığınızı da bilirsiniz. Egzersizin verdiği, ağır bedensel ve duygusal stres altında iyi kararlar verip vermediğinizi ölçme olanağı sağlıyor. Beklenmedik anlar için alıştırma yapmanızı sağlıyor ve size kendinizi kontrol etmeyi öğretiyor. ” Bunu bir küsür saat boyunca boş mideyle yapıyorum. Günde tek bir öğün yiyorum, o da akşamüzeri 5 ila 9 arası dört saatlik dilimde. Bunu bir kaç yıldır uyguluyorum. Açlığın giderek daha rahat geldiğini öğreniyorsunuz. Buradan bir kontrol hissi geliştiriyor, haz ve acıyı yönetir oluyorsunuz. Yaşamak İçin yiyin, yemek için yaşamayın...
Sağlığı iyileştirecek tüm bilgilerle çalışmak huzur verici. Aç kalındığında vücudun hafiflediğini deneyimleyen biri olarak, amatör ruhumun , getirdiği yeniden öğrenme çalışmasıyla, özellikle felsefenin iyileştirici ve geliştiren gücünü paylaşmak istedim.
Sonuç olarak, Hadot’un bu tür bir yaklaşımı, felsefi pratiğin sadece düşünsel bir uğraş olmadığını, aynı zamanda insanın tüm varlığıyla (beden, zihin, duygu) bir bütün olarak gelişmesini gerektirdiğini vurgular. Egzersizler ve fiziksel zorluklar, insanın içsel disiplini ve felsefi farkındalığı geliştirmesi için kullanılan araçlar olabilir.
Bir Kitap Yalnızca Okunmaz; Onunla Yaşanır.
Pierre Hadot’nun Yaşam İçin Felsefe adlı eseriyle kurduğum ilişki, yalnızca felsefi bir okuma değil, bir iç yolculuktu. Her satırına sadık kalarak, onun düşünce dünyasını anlamaya değil, onunla birlikte düşünmeye, sorgulamaya ve yaşamaya gayret ettim. Bu yazı, felsefenin yalnızca soyut bir uğraş değil, her gün yeniden inşa edilmesi gereken bir yaşam biçimi olduğunu hatırlatan bir karşılaşmanın izlerini taşır.
Felsefe Bir Yaşam Tarzıdır
Pierre Hadot’nun en temel tezi şudur: Felsefe yalnızca öğrenilecek değil, yaşanacak bir şeydir. Bu, insanı hem kendisine hem de dünyaya daha açık, daha bilinçli ve daha sorumlu kılar. Modern çağın karmaşası içinde Hadot’nun felsefesi, sade ama güçlü bir çağrıdır: “Yaşamınız hâlâ tamamlanmamıştır… yaşamıyorsunuz, yaşamayı bekliyorsunuz.”
Yaşam İçin Felsefe, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Bizi dönüştürüp değiştiren kitaplar vardır. Pierre Hadot’nun Yaşam İçin Felsefe adlı eseri, günümüz insanının zihinsel yorgunluk, yönsüzlük ve anlam arayışı içinde olduğu bir dönemde felsefeyi teorik bir bilgi değil, yaşanabilir bir pratik olarak sunması açısından büyük önem taşır. Hadot, antik filozofların felsefeyi bir yaşam biçimi olarak benimsediklerini hatırlatarak, bireyin içsel dönüşümünü mümkün kılan ruhani egzersizleri günümüze taşır. Bu yaklaşım, modern dünyanın hız ve tüketim odaklı yapısında kaybolan bireye, sadeleşmeyi, farkındalığı ve bilinçli yaşamı yeniden hatırlatır. Eser, felsefeyi akademik duvarların dışına çıkararak, her bireyin günlük yaşamına dokunabilecek bir bilgelik yolculuğuna dönüştürür.
Pierre Hadot Hayatı ve Kariyeri
Pierre Hadot (1922–2010), Fransız filozof ve klasik filoloji uzmanı olarak özellikle antik felsefenin felsefi ve pratik yönlerine odaklanmasıyla tanınır. Hadot, felsefeyi salt teorik bir uğraş olmaktan çıkarıp, “yaşam biçimi” ve “ruhani egzersizler” olarak ele alan çalışmalarıyla çağdaş felsefe literatüründe önemli bir yer edinmiştir.
Hadot, Paris’te doğdu ve eğitimini Sorbonne Üniversitesi’nde klasik diller ve felsefe alanında tamamladı. Akademik kariyerine antik Yunan ve Roma felsefesi üzerine yoğunlaşarak devam etti. Özellikle Stoacılık, Platonculuk ve Epikurosçuluk gibi antik felsefe okullarının günlük yaşamdaki uygulamalarını inceleyerek, felsefenin pratik boyutlarını ön plana çıkardı.
Hadot’nun en bilinen eserlerinden biri olan Philosophy as a Way of Life (Yaşam İçin Felsefe), felsefenin tarihsel olarak nasıl bir yaşam pratiği olduğunu ve bu uygulamaların günümüzde nasıl yeniden yorumlanabileceğini kapsamlı biçimde ele alır. Bu yaklaşımıyla, modern felsefenin soyut ve akademik tavrına karşı, felsefeyi daha erişilebilir ve hayatın merkezine yerleştiren bir bakış açısı geliştirdi.
Ayrıca Hadot, felsefi metinlerin sadece akademik inceleme nesnesi olmaktan ziyade, bireyin ruhsal gelişimi için bir araç olarak kullanılması gerektiğini savunmuş, bu nedenle felsefi düşüncenin pratiğe dönüşmesi üzerinde durmuştur.
Pierre Hadot, felsefenin entelektüel sınırlarını aşarak, insanın kendini dönüştürme yolculuğundaki önemini vurgulayan, çağdaş düşüncede derin etkiler bırakmış saygın bir düşünür olarak kabul edilir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgi’yle okuyunuz…



Yorum bırakın