“Hayattaki hiçbir şey senden önemli değil…”

— John C. Parkin

Merhaba

Çünkü sen olmazsan, hiçbir şeyin anlamı kalmaz. İşler, sorumluluklar, hayaller, hatta sevdiklerin bile… Sen varsın diye tüm bunlar bir anlam taşıyor. Bazen bunu unutuyoruz. Kendimizi ikinci plana atıyor, dünyanın yükünü sırtımıza alıyoruz. Ama belki de asıl ihtiyacımız olan tek şey, biraz durmak ve kendimize şefkatle bakmak…

Bu bir bırakma ritüelidir. Bir “S*ktir Et” anı. Bir özle hizalanma daveti. Çünkü senin frekansın olmadan hiçbir şey gerçek değil. Ve belki de en derin dönüşüm, kendine yeniden dokunmakla başlar.

Bu “huzurlu olmak” meselesi neyle İlgili?

Hayatınızı bir düşünün ;

  • Hafta sonu geldiğinde mutlu olacağım.
  • Keşke zengin olsam.
  • Kendi evim olduğunda harika hissedeceğim.

Ve listeniz uzar gider…

Hepsi de içimizde bir acı boşluğu yaratır. Bir şeyi başarıp o boşluğu kapattığımızda, hemen diğerinin peşinden koşmaya başlarız ve bunun sonu asla gelmez. Huzur, başarıyla değil boşlukla kurulan dostluktur. Her ‘sonra mutlu olurum’ cümlesi, şimdiyle bağımızı koparır. Oysa huzur, şimdiyle barışmak ve kendi frekansına dönmektir.

Sizlerin hayatları nasıl gidiyor?

Sizler de hayatınızda bir şeyleri erteleyip, önünüze engel mi koyuyorsunuz?

Hayatın ritmi, bazen bizden hızlı akar. Ertelediğimiz her şey, önümüze bir engel gibi dizilir. Ama belki de mesele, engelleri aşmak değil—onları olduğu gibi kabul etmektir. Hayatı akışına bıraktığınızda, olanı olduğu gibi görmeye başlarsınız. Ve kendinizi olduğunuz gibi kabul edebildiğinizde, serüven başlar.

Pozitif olmak, bir maskeden ibaret değil. Gerçek pozitiflik, negatifin yıpratıcılığını fark edip, kendi frekansınızı koruyabilmektir. Kimsenin işine karışmadan, nerede durduğunuzu görmek ve kendi işinizle ilgilenmek—işte o zaman huzur gelir. Beklemek, sabırlı olmak, tepki yerine alan tutmak… bunlar birer içsel ritüeldir.

Ve sevmek… Sevmek, bir sanattır ve bir frekans yükselticidir. Beklentisiz, koşulsuz sevebilmek, içsel gücünüzü hatırlatır. Sevin. Çünkü sevmek, sizi kendinize döndürür.

Kitabın Temalarından Bazıları

“S*ktir Et demek sizi iyi hissettirir. Mücadeleden vazgeçmek, ne hoşunuza gidiyorsa onu yapmak, çevrenizdekilerin sizin hakkınızda düşündüklerini umursamamak ve kendi yolunuzdan gitmek harika bir duygudur. John C. Parkin’in bu komik ve ilham verici kitabı, S*ktir Et demenin; Doğunun boş verme, vazgeçme ve bir şeylerin o kadar da önemli olmadığını fark ederek gerçek özgürlüğü bulma gibi ruhani fikirlerinin kusursuz bir Batı ifadesidir. S*ktir Et; şarkı okumak, meditasyon yapmak, sandalet giymek ya da tütün yemek gibi eylemler gerektirmeyen ruhani bir yoldur. Modern zamanın küfürlü söylenişiyle, S*ktir Et, Batılıları şöyle bir sarsıp kendilerine getirecek, anlam dolu hayatlarımıza egemen olan stresi ve gerginliği ortadan kaldıracaktır. Bu yüzden, bütün sorunlarınıza ve meselelerinize S*ktir Et demenin bir yolunu bulun. Hayatınızda yapmanız “gerekenlere” S*ktir Et deyin ve sonunda başkaları ne düşünürse düşünsün, neyi yapmak istiyorsanız onu yapın.”

S*ktir Et demekle başlayan bu yolculuk, aslında çok daha derin temalara açılıyor. Gelin şimdi, bu temaların hangi içsel düğümleri çözdüğünü birlikte görelim.

  • Kendinle barış: Dışsal başarı değil, içsel denge.
  • Bırakma pratiği: Kontrolü, beklentiyi, kimliği bırakmak.
  • Huzurla hizalanmak: Hedef değil, mevcut anla barış.
  • Boşlukla dostluk: Arzulanan ile mevcut olan arasındaki boşluğu kabul etmek.
  • Radikal dürüstlük: Gerçekten neyi umursuyorsun? Gerçekten neyi bırakabilirsin?

Yazarın Notu:

“Sktir Et” demek, özle hizalanmak için fazlalıkları bırakmaktır. Bu kitap, modern yaşamın gürültüsünde sessizliği duymayı öğretiyor. Her ‘bırakış’, bir geçit. Her ‘umursamama’, bir öz hatırlatma. Ve her ‘Sktir Et’, bir ritüel olabilir.

John C. Parkin’in bu komik ve ilham verici kitabı, Doğu’nun “bırakma” ve “boşlukla dostluk” felsefesini Batı’nın diline çeviriyor. S*ktir Et demek, şarkı okumak, meditasyon yapmak, sandalet giymek ya da tütün yemek gibi ritüellere ihtiyaç duymadan, doğrudan özle temas kurmak demektir.

Bu kitap, modern zamanın stres ve gerginlik dolu yapısına karşı bir frekans sıfırlama önerisi sunar. “Hayatınızda yapmanız gerekenlere S*ktir Et deyin” çağrısı, aslında bir öz hatırlatma: Başkaları ne düşünürse düşünsün, neyi yapmak istiyorsanız onu yapın. Çünkü gerçek ruhsal yol, dışsal onay değil, içsel hizalanmadır.

John C. Parkin’ın yazı dili, sade ama frekans taşıyıcıdır. Eğer yazarın diğer kitaplarıyla tanıştıysanız, bu metnin ritmini daha kolay duyarsınız. Sktir Et* sadece bir farkındalık kitabı değil; kısa sürede, sizi yormadan ama derinlemesine dokunan bir geçit metnidir. Her sayfa, “Hayat Oyunu”nda hangi seviyede oynadığınızı hatırlatır. Parkin’in güçlü soruları, sizi dışsal başarıdan içsel hizalanmaya çağırır. Bu kitap, bir okuma değil; bir alan açma, bir özle buluşma ritüelidir.

Hayatı Akışına Bırak, “Siktir Et” okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. John C. Parkin’in “S*ktir Et – Hayatı Akışına Bırak* kitabı, günümüzün aşırı performans, beklenti ve kontrol odaklı yaşam biçimlerine karşı bir “frekans sıfırlama” önerisi sunuyor.

Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?

  1. Beklentilerle boğulan modern insan için bir nefes alanı: Kitap, sürekli “daha iyi olma”, “daha çok başarma” baskısı altında ezilen bireye, bu yükleri bırakma cesareti veriyor. “S*ktir Et” demek, aslında neyin gerçekten önemli olduğunu ayırt etme pratiği.
  2. Umursamazlık değil, bilinçli seçim: Parkin’in yaklaşımı, yüzeysel bir boşvermişlik değil. Aksine, kişinin kendi değerlerine sadık kalabilmesi için gereksiz yükleri ayıklama çağrısı.
  3. Duygusal özgürleşme aracı: Kitap, stresin ve huzursuzluğun kökenine inerek, bireyin içsel boşluklarını fark etmesini sağlıyor. Bu farkındalık, yazılarına da yansıyabilecek bir içsel açıklık yaratıyor.
  4. Koçluk ve yazı alanında yeni bir dil: “Bırakma” eylemini bir ritüel hâline getirme konusunda ilham verici. Her “S*ktir Et” bir eşik, bir geçiş, bir frekans sıfırlama olabilir.

John C. Parkin – “S*ktir Et” Felsefesinin Geçit Bekçisi

John C. Parkin, modern dünyanın beklenti ve kontrol takıntısına karşı, içsel özgürlük ve bilinçli bırakışın sesi oldu. Batı’nın performans kültüründe yetişmiş olsa da, Doğu’nun ruhani bilgeliğine yönelerek “S*ktir Et” felsefesini doğurdu—bir umursamazlık değil, bir öz hatırlatma.

Yirmi yılı aşkın bir süre boyunca duygusal ve ruhsal sağlık arayışında, doğanın ve sezginin bilgeliğini harmanladı. Kişisel gelişim kitaplarının sıkıcı kalıplarını kırarak, mizahı ve radikal dürüstlüğü birleştirdi. Onun için “S*ktir Et” demek, sadece bir rahatlama değil; bir geçit, bir ritüel, bir frekans sıfırlama anıydı.

Parkin’in kitapları—Sktir Et, Sktir Et Terapi, Sktir Et Sevdiğin İşi Yap*—okuyucuyu kendi içsel pusulasına geri çağırır. Her satır, bir bırakma pratiği; her öneri, bir özle hizalanma davetidir. Onun dili, argo gibi görünse de, aslında bir bilinç sıçramasıdır: “Ne kadarını gerçekten sen seçiyorsun?”

Bugün, Parkin’in yaklaşımı yalnızca kişisel gelişim değil, koçluk ve yazarlık alanında da bir paradigma değişimi yaratıyor. Onun izinden gidenler için “S*ktir Et” demek, bir eşik geçişi; bir kimlik çözülmesi; bir öz varlıkla buluşma anıdır.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin