Başlığında “gürültü” kelimesi öne çıksa da, bu kitap söz konusu tanımlamayı olabildiğince esnetmeye çalışıyor. Bu tanımlama sadece müziği ve konuşmayı değil, aynı zamanda yankıları, şarkı söylemeyi, davul vuruşlarını, gök gürültüsünü, silah seslerini, kalabalıkların gürültüsünü, insan bedeninden çıkan gurultuları, kahkayı, sessizliği, kulak misafirliğini, mekanik sesleri, gürültücü komşuları, müzikal kayıtları, radyoyu; aslında sesin ve dinlemenin daha geniş dünyasını oluşturan hemen her şeyi kapsar.

“Sesin hikayesinin izini sürmek, doğal dünyaya dair korkuları­mızı yenmeyi, hatta belki de kontrol etmeyi nasıl öğrendiğimizi anlatmak demek… Bu hikayeyle antik Roma’daki kindar kalabalıkların kükreyişlerine, ortaçağda zenginle yoksul ara­sındaki iktidar mücadelelerine, sanayileşmenin baskılarına, savaşın yarattığı şoklara, kentlerin yükselişine, yirmi dört saat yayın yapan med­yanın bitip tükenmez gevezeliklerine kulak vereceksiniz.”

— David Hendy

Merhaba

Gürültünün her zaman “yersiz ” yada istenmeyen bir ses olduğunu düşünmesem de, gürültü belki birilerinin bir yerlerde duyulmasını istemediği ses olarak da ele alınabilir. Bununla, kimin gürültü yapıp kimin yapmaması gerektiğinin, kimlerin seslerini duyurup kimlerin duyuramadığının, kimin dinlenmesi kimin dinlenmemesi gerektiğinin bir öneme sahip olduğunu kastediyorum. Sükut altında olabilir, baskıcı bir durum da.

  • Sesin hikayesinin izini sürmek demek, doğal dünyaya dair korkularımızı yenmeyi, hatta belki de kontrol etmeyi nasıl öğrendiğimizin hikayesini anlamak demek. İnsan kardeşlerimizle iletişime geçmeyi, onları anlamayı ve onlarla birlikte yaşamayı nasıl öğrendik?
  • Duygularımızı ve aklıselimi kullanarak nasıl mücadele ettik?

Roma’daki intikamcı kalabalıkların kükreyişlerini, ortaçağda zenginle yoksul arasındaki iktidar mücadelelerini, endüstrileşmenin baskılarını, savaşın yarattığı şokları, kentlerin yükselişini, yirmidört saat yayın yapan medyanın bitip tükenmez gevezeliklerini içeriyor, bu hikaye.

Sesi nasıl ve neden dinliyoruz?

Neden tepki gösteriyoruz?

İşte tüm bunların cevabını bulacağınız kitap sesin beşeri tarihiyle ilgileniyor.

Ayrıca, birincisi kimi seslerin bizi derinden etkileme gücü; ikincisi de güçlü insanların veya ulus devletler, ticaret şirketleri gibi güçlü olanların işitsel peyzajlarını dinleme alışkanlıklarını belirleme yeteneği.

Sizler ikisinin arasındaki farkı anlayabildiniz mi?

Sesi belirli bir mesafeden dokunmanın bir yolu olarak ele almak.

İnsan kulağına, sahici bir duygusal tepkiyi tetikleyen elle tutulur bir şey olarak ulaşma biçimini çok iyi yakalar. Bu bağlamda ses, insanlar üzerinde iyi veya kötü etkilerde bulunan bir kuvvettir.

Sesin Beşeri Tarihi sesin ve dinlemenin engin dün­yasını oluşturan hemen her şeyden örnekler sunarak bu ipuçlarını izliyor: müzik, konuşmalar, yankılar, şarkılar, davul vuruşları, çan ve silah sesleri, kala­balıkların gürültüsü, insan bedeninin gurultuları, kahkaha, sessizlik, makineler… David Hendy bu dünyanın insanların birbirleriyle ilişkilerini nasıl belirlediğini, toplumsal ayrımları nasıl tetiklediğini, savaşlarda ve isyanlarda nasıl bir rol oynadığını ele alıyor. Böylelikle sesin soyut olmaktan öte, gündelik hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapladığını ve işitsel peyzajda ne kadar çok şey saklı olduğunu gösteren yepyeni bir bakış açısı sunuyor.

Gürültü, Sesin Beşeri Tarihi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: