İnsan iyiyi ve kötüyü bilmektense huzuru, hatta ölümü tercih eder… İnsanların en fazla aradığı şey bir karınca yığını gibi uyumlu ama kimliksiz olabilmektir. Sana söylüyorum! Bunların en büyük kaygısı, özgürlüklerini teslim edecek birisini bulabilmektir. Biz onları özgürce seçim yapma zahmetinden kurtaracağız.

— Dostoyevski

Merhaba

Batı uygarlığının doğa karşısında sürekli güç kazanmak, evreni fethetmek ve rant sistemlerini geliştirme odaklı gelişiminin insanı doğaya yabancılaştırmakla kalmayıp, kendine de yabancılaştırmakla sonuçlandığı artık bizzat Batılı felsefeci ve psikologlar tarafından da ifade edilen bir gerçek… Neden sanat, felsefe, mutluluk ve barış gibi manevi unsurlar bu teknolojik gelişimlere paralel gelişmiyorlar, hatta geriliyorlar? Neden çöl insanlarından, Kızılderililerden, yarı çıplak Aborjinlerden ya da Şamanlardan mutluluk ve bilgelik sözleri çağlıyor da, biz, çağdaş-medeni insanlar sıkıntılarımızı ve daralmışlığımızı konuşuyoruz sıklıkla? Binlerce sene önce yapılmış eserlere, yazılmış kitaplara bakıyor ve hayretle soruyoruz: “Bunları hangi teknolojiyle yapmışlar acaba?” “Nasıl da yazmışlar bunca sayfayı? Matbaa da yok ki o zamanlar…” Ekliyoruz sonra: “Şimdi yap deseler yapamayız…” Kendi hâlimize hayret ediyoruz. Bir çelişki kıpırdanıyor zihnimizde, insan olmanın gerektirdiği bir soru yükseliyor İçimizden: “Uygarlık gerçekten doğaya ne kadar hükmettiğimizle ve teknolojiyle mi alakalı, yoksa özgürlükle mi?”

Nietzsche, ” Özgürlük, gerçekte ne isek o olma becerisidir,” diye yazmıştır. Arstoteles’in çağlar önce, “İnsan, yaradılışı neyse ona döner,” sözüyle karşılaştığımızda bakış açılarının ortak bir temelde birleştiğini fark ederiz.

  • Özgürlüğün, yaratılışımızın (özümüzün) bir parçası değil, ta kendisi olduğunu bilmeliyiz.
  • Özgürlüğü mü tercih edeceksin yoksa konforu mu?
  • Kendini mi keşfedeceksin, yoksa toplumun beklentileri içinde kaybolmayı mı seçeceksin?

Hayat Rehberiniz Mesnevi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Manevi ergenlik sürecinde insanın verdiği en büyük psikolojik savaş, endişe, korku ve suçluluk duygularına karşı yürüttüğü mücadeledir. Konfor alanımızdan çıkarak manevi ergenlik sürecine atılmanın getirdiği o ezeli kaygı, Mevlâna’nın “Ney, kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede,” diyerek işaret ettiği büyük bedeldir. Kaygılarımız ise, aşk ve aldırış sayesinde kendimizi keşif yolculuğunda bizi motive eden güç oluverir… Sonra tutku ve irademiz bizi destekler, ta ki öz benliğimiz yaşamımıza hâkim oluncaya dek… Hayat Rehberiniz Mesnevî ile yaşam dediğimiz aydınlanma yolculuğunda potansiyelinizin, yaratılış özelliklerinizin, duygularınızın ve çıkmazlarınızın farkına varacak ve bunlarla Mesnevî’nin rehberliğinde yüzleşeceksiniz.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin