Kutsal olmak için tüm çabayı gösterdiğiniz, olası tüm gayretleri sarf ettiğiniz takdirde insan olabilirsiniz. Ancak bu gayretle hayat dolu olabilirsiniz…
— Osho
Merhaba
İnsan bilinmeyen, bilinmesi mümkün olmayan bir potansiyelle doğar. Dünyaya geldiğinde orijinal yüzü belirsizdir. Onu kendisi bulmalıdır. Bu, bir keşif olacaktır ve güzelliği de buradadır. Ve bir varlık olmakla bir şey olmanın farkı budur.
Bir şeyin potansiyeli yoktur, o ne ise odur. Bir masa bir masadır, bir sandalyeyse bir sandalye. Sandalye başka hiçbir şey olmayacaktır, bir potansiyeli yoktur. Bir şeyin tohumu değildir.
İnsan bir şey değildir. Tüm sıkıntıyı ve tüm keyfi, tüm mücadeleleri ve tüm rahatsızlıkları getiren de budur. Çocuk üzerinde hiçbir yazı olmadan, hatta ne olacağına dair hiçbir belirti olmadan bomboş gelir; tüm boyutlar açıktır. Anlaşılması gereken ilk şey budur: bir çocuğun bir şey olmadığı, bir varlık olduğu. O henüz olmamıştır, ama olacaktır. O bir süreçtir ve nereye varacağını, yaşam tecrübelerinin, öfkelerinin, kaygılarının, coşkularının nihai neticesinin ne olacağını, sonunda neye denk geleceğini kestirmenin olasılığı yoktur. Tüm yaşamının özeti yolun en başında mevcut değildir. Yanında bir yol çizelgesi getirmez.
Özgün yüzünün ne olacağını, gerçek benliğinin nasıl olacağını asla bilmez, hayal dahi edemezsin. Yalnızca kendinle yüz yüze kaldığında, herhangi bir engel kalmadığında ve sen tamamen yalnız bırakıldığında bileceksin.
Çiçek açmış tüm varlıklar o yalnızlıkta çiçek açtı.
Çoğu çiçek açmadı. Belki kırk yılda bir… Milyonlarca insanın doğması ve içlerinden çok azının çiçek açması çok tuhaf bir trajedidir. Bu yüzden bakan, izleyen, ilgilenen bir bahçıvan, bir Tanrı olmadığını söylüyorum. Yoksa milyonlarca ağacın içinde yalnızca biri çiçek açar mı? Bahar gelir geçer ve yalnızca bir ağaç çiçeklenir; milyonlarca ağaç çorak, kısır kalır. Nasıl bir bahçıvandır ki bu bahçesiyle ilgilenen? Bu, bahçıvanın olmadığına, Tanrı’nın olmadığına yeterli kanıttır; ama elbette bu, kötümser olman gerektiği anlamına gelmez, Hatta bu sana yeni bir boyut kazandırır — sen kendi bahçıvanın olmak zorundasın. Tanrı olmaması iyi bir şey, çünkü sen kendi bahçıvanın olabilirsin. Ama o zaman tüm sorumluluk sana kalır, başka kimseyi suçlayamazsın.
“İnsan yeryüzündeki tek bilinçli varlıktır; bu, onun şanı ve ıstırabıdır aynı zamanda. Istırap mı, yoksa şan mı olacağı sana bağlıdır. Bilinç iki tarafı keskin bir kılıçtır. Sana öyle değerli bir şey sunuldu ki sen onunla ne yapacağını bilmiyorsun; neredeyse bir çocuğun ellerine bırakılan bir kılıç gibi. Kılıç doğru bir şekilde kullanılabilir, koruyabilir, ama kılıç zararlı da olabilir. Lütuf olabilecek her şey bir lanete de dönüşebilir; her şey onu nasıl kullandığına bağlı.” -Osho
- Hayatın çok tatmin edici, taşkın, keyifli olduğunu söylediğini duydum. Öyleyse bir insanı mutsuz eden nedir?
Hayat taşkındır, hayat keyiflidir, ama insan hayatla olan temasını yitirdi. Onlar kendilerini düşünür oldular. O düşünme bir engel teşkil eder ve insan hayatta kalmayı sürdürse de tam anlamıyla yaşamaz. Kendi halini düşünme, bir hastalıktır.
Kuşlar mutlu, ağaçlar mutlu, bulutlar ve nehirler mutlu, ama onlar kendi hallerini düşünmezler. Onlar yalnızca mutludur. Mutlu olduklarını bilmezler.
Buda mutlu, Krişna mutlu, Isa mutlu, ama onlar saf bilinçtir. Onlar mutludur, ama mutlu olduklarını bilmezler.
Bilinçaltı doğa ile bilinçüstü varlıklar arasında bir benzerlik vardır. Bilinçaltı doğa benliksizdir ve bilinçüstü varlıkların da benlikleri yoktur. İnsan tam aradadır. Artık bir hayvan, bir ağaç, bir taş değildir, ama bir Buda da değildir. Mutsuzluk, o arada kalmışlıktır.
Daha geçen gün arayış içindeki biri bana şöyle yazdı: “Osho, bir Sannyasin olmak istemiyorum, Buda veya İsa gibi üstün bir insan da olmak İstemiyorum. Ben yalnızca insan olmak istiyorum. Benim yalnızca insan olmama yardım et.”
Şimdi bu, iddialı bir istektir ve imkânsızdır. Yalnızca insan olmak imkânsızdır. Bunu anlamaya çalış. Çünkü bu şu anlama gelir: “Benim süreçte, tam ortada kalmama izin ver.” İnsan bir evre değil, yalnızca bir süreçtir. Örneğin bir çocuk, “Ben genç olmak istemiyorum, yaşlanmak da istemiyorum, çocuk olmama izin ver,” derse bu mümkün müdür?
Çocuk genç olma yolundadır. Çocukluk bir evre değildir; orada kalamazsın, ona bağlı kalamazsın, o bir süreçtir. Çocuk çoktan gitmekte, gençlikse gelmektedir. Ve gençlik gitmektedir de. Genç kalmak için ne kadar uğraşırsan uğraş, gayretlerin başarısız olacaktır çünkü gençlik çoktan yaşlılığa dönmeye başlamıştır.
Yalnızca insan olmak, senin arzun. Senin arzun imkânsızdır. Sen fazla iddialısın. Bir Buda olabilirsin, bu daha basittir. Bir Tanrı olabilirsin, bu daha da kolaydır. Ama yalnızca insan olmak istediğini söylemek, bu imkânsızdır. Çünkü insanlık yalnızca bir geçit, bir seyahat, bir yolculuktur. Bir süreçtir, bir evre değil. İnsan kalamazsın. İnsan kalmak için uğraşırsan, insandışı olursun. Düşmeye başlarsın. İlerlemezsen, geri gitmeye başlarsın… Ama bir yere gitmek zorundasın. Statik kalamazsın.
İnsan olmak yalnızca Tanrı olma yolunda olmak demektir.
Tanrı hedeftir. İnsan olmak yolculuktur, yoldur. Yol asla daimi olamaz, ebedi kalamaz. Aksi takdirde çok yorucu olur. O zaman hedefine asla ulaşamazsın ve sürekli yolda olursun, yolculukta.
“Umut etmek, insan olmaktır. Ama umut etmek, ötesine geçmeyi umut etmektir. Umut etmek, ötesini arzulamaktır. Umut etmek, geçmeyi, aşmayı ummaktır. Bu, gerçekten de bir insan evresidir — o her zaman geçiyor, ilerliyor, gidiyordur… Hedef başka bir yerdir.” -Osho
Bunu soran insan çok güzel bir insan olmalı, hatta Sannyasa hazır belki ama ne söylediğini anlamıyor. İnsan mutsuzdur, çünkü mutsuz olmak zorundadır. Bu senin hatan değil, herhangi bir yanlış yapmış değilsin. İnsan olmak mutsuz olmaktır, çünkü insan olmak ortada olmaktır — ne orada ne burada, ama arada kalmış. Acılar bu gerginlikten doğar. Bir yuva kayboldu —kuşların hâlâ cıvıldadığı, hayvanların hâlâ hareket ettiği, ağaçların hâlâ çiçek açtığı bir yuva— Cennet Bahçesi. O yuva kayboldu. Adem boşa çıktı; Adem insan oldu. Adem Cennet Bahçesi’ndeyken bir hayvandı; Adem değildi, bir insan değildi. Tanrı onu bahçeden çıkardı. Bu ihraç, insanlığı yarattı.
İnsan başka bir yuva arasın diye, daha büyük, daha yüksek, daha derin bir yuva arayabilsin diye bir yuvadan atıldı. Bir yuva kayboldu; burada bir hasret vardır; insan hayvan olmak ister. O Cennet Bahçesi’ni unutmak zordur; o bahçe öyle güzeldi ki. Bazen hayvan gibi davrandığımız anlar vardır; derin bir öfkeyle, vahşetle, şiddetle. Öfkeli olmanın keyfi budur.
Öfke duymak neden seni bu kadar mutlu ediyor? Neden bir şeyi yok ederken heyecan duyuyorsun? Neden savaş zamanlarında insanlar daha canlı, daha sağlıklı, daha etkin, daha zeki görünürler? Sanki hayat bir sıkıntı olmaktan çıkmış gibi. Ne olur? İnsan geri düşer? Birkaç günlüğüne, birkaç aylığına insan tekrar hayvan olur. O zaman yasa tanımaz, insanlık tanımaz, Tanrı tanımaz. O zaman yalnızca kendine döner, bilinçsiz olur, öldürür, tecavüz eder- savaşta her şey mübahtır. Bu yüzden insan sürekli savaşa ihtiyaç duyar. Her on yılda bir büyük bir savaş gerekir ve küçük savaşlar sürekli devam etmelidir. Aksi takdirde insan için yaşaması zor bir süreç olur.
“Üstün insan olmaya çalış; insan olmanın tek yolu budur. Başka bir yol yoktur. Hedeflerin yıldızlarda olsun, ancak o zaman büyürsün…” -Osho
Ve insan büyüyen bir fenomen, bir süreçtir. Hiçbir hedefin yoksa büyüme durur. O zaman sıkışıp kalırsın, o zaman atıl ve sönük kalırsın. Dünyadaki milyonlarca insana olan da budur. Yüzlerine bir bak- zombi gibiler; uyuşuk, sarhoş.
Bu insanların kalplerine ne oluyor? Hiçbir canlılık, tazelik, hayat belirtisi, alev yok… Mat. Onlara ne oluyor? Bir şey kaçırdılar. Bir şey kaçırıyorlar. Bir şey için yaratıldılar ve onlar o şeyi yapmıyor, gerçekleştirmeleri gereken gayeyi gerçekleştirmiyorlar.
“Bir insan süper insan olmak için buradadır. Süper insan olmayı hedefe dönüştürür. Ancak o zaman -huzurla- insan olabilirsin. Bir süper insan olma yolunda ne kadar ilerlersen, o kadar dert ya da kaygı içinde olmadığını fark edeceksin. Tomurcuklara gelecek, harika bir şenlik olacak. Yakında çiçekler açacak. Bekleyebilir, umut edebilir, hayal kurabilirsin.” -Osho
Hiçbir yere gitmediğinde, yalnızca insan olmaya çalıştığında, nehir akmayı bırakır. Okyanusa doğru ilerlemez. Çünkü okyanusa gitmek, okyanus isteği duymaktır. Aksi taktirde neden okyanusa gitsin ki? Okyanusa doğru ilerlemek okyanusa karışmaktır, okyanus olmaktır.
Tanrısallık hedeftir. Yalnızca Tanrı olmak için her türlü gayreti, her türlü çabayı gösterdiğin takdirde insan olabilirsin. O gayretler içinde, insanlığın ışıldar. O gayretler içinde canlanırsın.
Jean Paul Sartre der ki: “İnsan işe yaramaz bir tutkudur- anlamsız, vasıfsın tutku, gereksiz yere hayatı sorun eder ve hiçbir şey yoktur… Anlamsız olan hayattır…” Benliğine ne kadar kapanırsan, hayat o kadar anlamsızlaşır. O zaman mutsuz olursun. Ve mutsuzluğun başka bedelleri vardır.
Sıradan Yaşamda Gerçek Mutluluğu Bulmak Mümkün mü?
“Kutsal olmak için tüm çabayı gösterdiğiniz, olası tüm gayretleri sarf ettiğiniz takdirde insan olabilirsiniz. Ancak bu gayretlerle hayat dolu olacaksınız.” İnsan, der Osho, hayvan ve kutsal olan arasında bir köprüdür – ve tabiatımızın bu ikili niteliğine dair farkındalığımızdır bizi insan yapan. Bizi huzursuz yapan, çatışmalarla dolduran ve genelde bencillikle cömertliğin, sevgiyle nefretin, kırılganlıkla gücün, umutla çaresizliğin kavşaklarında bırakan da budur. İnsan Olma Yolculuğu, bu bariz çelişkiler arasında seçim yapmak yerine, onları nasıl hayat yolculuğunun her zorluğunu olmamız gereken bireye dair yeni bir keşfe dönüştürmenin anahtarı olarak kabulleneceğimizi anlatır. Osho Yaşam Gereklilikleri Serisi bireyin hayatındaki en önemli sorulara odaklanır. Her kitap özellikle içsel yaşantımız ve varoluş kalitemizle ilgili konulara odaklanarak kişisel anlam ve amaç arayışımız için önemli olan sorulara dair zamansız ve her zaman çağdaş görüş ve açıklamalar içerir. OSHO yirminci yüzyılın en ilham veren spiritüel öğretmenlerinden biridir. İçsel dönüşüm bilimine olan katkılarıyla tanınmaktadır ve öğretilerinin etkisi dünyanın her ülkesinde, her yaştan insana ulaşarak büyümeye devam etmektedir.
İnsan Olma Yolculuğu, okumayanlara tavsiye okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Osho’nun İnsan Olma Yolculuğu adlı eseri, günümüz insanının içsel karmaşasına, hızla değişen dünyada kaybolan anlam arayışına ve ruhsal yalnızlığına doğrudan seslenen bir metin. Kitap, insanın hem hayvani içgüdülerle hem de kutsal potansiyelle donatılmış bir varlık olduğunu hatırlatarak, bu iki uç arasında denge kurma çabasını bir farkındalık yolculuğu olarak sunuyor.
Eserin Günümüz İçin önemi Nedir?
Çelişkilerle Yaşamanın Sanatı: Modern insan, sevgiyle korku, umutla çaresizlik, güçle kırılganlık arasında sıkışmış durumda. Osho, bu çelişkileri bastırmak yerine onları kabul ederek içsel dönüşümün kapısını aralıyor. Bu yaklaşım, özellikle duygusal denge arayanlar için çok kıymetli.
Sessizlik ve Farkındalık: Kitap, Buda’nın iç sessizliğini, Lao Tzu’nun sezgisel bilgeliğini ve Konfüçyüs’ün ölçülü sadeliğini çağrıştıran bir dille, “şimdi”de kalmanın önemini vurguluyor. Bu da onu, zihinsel yorgunluk ve dikkat dağınıklığı çağında bir tür içsel pusula hâline getiriyor.
Egonun Ötesine Geçmek: Osho’nun sıkça değindiği gibi, ego bizi tanrıdan, sadelikten ve gerçek mutluluktan uzaklaştırır. Kitap, egonun maskesini düşürmeye ve insanın öz benliğiyle buluşmasına çağırıyor. Bu da günümüzün “kimlik” krizlerine karşı güçlü bir içsel yanıt sunuyor
“Kutsal olmak için tüm çabayı gösterdiğinizde, insan olabilirsiniz. Ancak bu gayretlerle hayat dolu olacaksınız.” — Osho
Osho Hayatı ve Kariyeri: (1931–1990)
Doğum adı: Chandra Mohan Jain Diğer adları: Acharya Rajneesh, Bhagwan Shree Rajneesh, Osho
Osho, 11 Aralık 1931’de Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletindeki küçük bir köy olan Kuchwada’da doğdu. Çocukluğundan itibaren sorgulayıcı, özgür ruhlu ve geleneksel kalıplara karşı duran bir yapıya sahipti. Henüz 21 yaşındayken, 1953’te derin bir meditasyon deneyimiyle “aydınlanma” yaşadığını ifade etti.
Felsefe eğitimi aldıktan sonra Jabalpur Üniversitesi’nde profesörlük yaptı. Ancak 1966’da akademik kariyerini bırakarak kendini tamamen insan bilincini dönüştürmeye adadı. Hindistan’ın dört bir yanında binlerce kişiye hitap eden konuşmalar yaptı; geleneksel dinî yapıları, politik ideolojileri ve özellikle dogmatik düşünce biçimlerini eleştirdi.
1970’te “Neo-Sannyas” adını verdiği yeni bir ruhsal yol önerdi: dünyadan el etek çekmeden, onun içinde farkındalıkla yaşamak. Aynı yıl “dinamik meditasyon” adını verdiği, bedensel hareket, katarsis ve sessizlikten oluşan özgün bir meditasyon tekniği geliştirdi.
1974’te Pune’da bir ashram kurdu. 1981’de ABD’ye taşınarak Oregon’da “Rajneeshpuram” adlı bir komün kurdu. Ancak bu dönem, hem hukuki hem toplumsal birçok krizle gölgelendi. 1985’te Hindistan’a döndü ve 1990’da Pune’da hayatını kaybetti.
Bugün Osho’nun öğretileri, meditasyon teknikleri ve kitapları dünya çapında milyonlarca insan tarafından okunmakta ve uygulanmaktadır. Onun mesajı, dogmalardan arınmış bir bilinç, içsel özgürlük ve sevgiyle yaşamak üzerine kuruludur.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın