Merhaba

Dün, bastonumla İzmir’deki Özel Galen Tınaztepe Hastanesi’ne keyifli bir yolculuk terapisi yaptım.

Geçen gün kalple ilgili yazdığım yazıyı hatırlayanlar, ziyaretin nedenini hemen anlayacaktır. Eğer yazıyı yeni okuyorsanız, kardiyoloji doktorum Doç. Dr. Ozan Kınay’ı görmek için gittim.

Randevu saatinden önce hastanedeydim. Sekreterlikte kayıt işlemlerimi tamamladıktan sonra EKG çekildim. Bekleme salonunda kitap okudum ve yeni insanlarla tanıştım. Gündem pandemi ve insanların bilinç düzeyi üzerineydi.

Randevu saati geldiğinde doktorun kapısından içeri adımımı attım. Karşımda, kimi zaman savcı, kimi zaman hakim edasıyla dosyamı titizlikle inceleyen, tiyatral yeteneği olan beyaz önlüklü harika bir insan vardı.

Yaratıcı görüşmemiz için, yazar kimliğimle teşekkür ettim; ama burada, karşısında Yasemin Emre, yani hastası olarak bulunuyordum.

Sintigrafi sonuçlarımı birlikte değerlendirdik. Raporun doğrulanması gerekiyordu ve bunun için Koroner BT çekilecekti.

Peki, miyokard perfüzyon sintigrafisi ile koroner anjiyografi arasındaki fark neydi?

Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi (MPS), kalbin hücre canlılığı ve kan akış durumu hakkında bilgi verirken, koroner anjiyografi damar içindeki tıkanıklıkları ve daralmaları kesin olarak gösteren bir tetkiktir. Bu nedenle, sintigrafide şüphelenilen durumların doğrulanması için anjiyografi gereklidir.

Koroner hastalıkların psikolojik etkileri üzerine doktorum, Psikiyatri bölümüne gitmemi önerdi. Stresin kalp ve damar sağlığını olumsuz etkilediğini, aynı zamanda kalp sorunlarının kişide strese yol açtığını anlattı.

Bu öneriyle birlikte, kısa bir çay molası verip anda kalmaya çalıştıktan sonra, psikiyatri uzmanı Dr. Yaprak Çilem Arslan’la görüşmeye hazırdım.

Bu kısa sürede yaşadıklarımı, duygu ve düşüncelerimi açıkça anlattım. Zaman zaman zorlandım, ama zor olanı gerçekleştirmek, gerçek güçtür. Bu da ruhumun bana öğrettiklerindendi.

Dr. Arslan, gelişkin yöntemler uygulayarak beni rasyonel bir bakış açısıyla değerlendirdi ve ilaç veya terapiye şu aşamada gerek olmadığını söyledi.

Kanser tedavisi sürecinde yaşanan psikolojik zorluklar ve yan etkilerle ilgili çokça şey duydum. Bazıları iyileşme olmadığını düşündü, bazıları ise durumu daha da kötüledi.

Bu süreçte bilimsel araştırmalara destek vermek amacıyla klinik psikoloji öğrencileri tarafından anketlere katıldım. Belki bu satırlar, beş yıldır yaşadıklarımı en net şekilde ifade eder.

Son olarak, “Kanser tedavisinin kardiyotoksisite (kalp hasarı) gibi yan etkileri” hakkında da şunları eklemek isterim:

Kanser ilaçlarının bazıları kalp ve damar üzerinde yan etkilere neden olabilir. Bu etkiler; kalp yetmezliği, damar tıkanıklıkları, ritim bozuklukları ve hipertansiyonu içerebilir. Ancak, bu ilaçları yan etkileri nedeniyle kullanmamak değil; yan etkilerin farkında olarak, hastayı güvenli şekilde tedavi etmek önemlidir.

Sağlık, en büyük servettir. Herkes, özel bir rahatsızlığı olmasa bile düzenli kontrollerini yaptırmalı ve gerektiğinde destek almalıdır.

Güç, duygularımızı açıkça ifade edip gerçekler üzerine sağlam adımlar attığımızda ortaya çıkar.

Sağlıkla ve sevgiyle kalın.

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin