Çünkü sürrealizm dünyanın geçici yönüyle ebedi değerleri arasındaki karşılaşmadır. Bu değerler aşk, özgürlük ve şiirdir…
— Adonis
Merhaba
İlk bakışta Sûfizm ve Sürrealizm birbirlerinden hayli uzakmış gibi görünebilir. Bununla birlikte Adonis, Sürrealizmde ya da Tasavvufta, geleneksel anlamda Tanrı inancından farklı bir Tanrı inancının olduğunu savunmaktadır.
Sûfînin nihai amacı gayb olanla, yani Mutlak’la bir olmaktır. Sürrealist de aynı şeye can atar; Mutlak olanın tabiatı —bu Mutlak Tanrı, akıl, bizzat madde, düşünce ya da ruh olabilir- ya da daha ziyade onun içinde özümsenmiş olma hareketi, ona sevk eden yolun önemsiz oluşu gibi önemsizdir. Her hâlükârda köken her ne olursa olsun, yaratılışın kökenine bir dönüş vardır. Bu aynı zamanda kökene dönen ve onunla karışan dönüşümde bir değişimi öngörür. Diğer bir deyişle köken, yarattıkları yoluyla izhâr olduğu ve yarattıklarının ona döndüğü üzere kendisi olarak kalır.
Guy-Rene Doumayrou tarafından kaleme alınan bir makalede yazar, Sürrealizm ve ezoterizm arasında ilkinin görünmez bir ışıktan, bir (rûhî?) nur ya da düşünceden aydınlanma murad eden ve bu düşüncenin gerçek eylemini ortaya çıkarmaya çalışan; ikincisinin ise tabiatın gizli işlevlerini ortaya çıkarmaya çalışan bir hareket olduğunu söyleyerek ayrımda bulunur. Sürrealizm “düşünceye özgürlük getirme”ye gayret ederken, Sûfîlik ruhu hür bırakmak için çalışmaktadır. O, Breton’un atıfta bulunduğu “üst nokta”nın mistisizm olmadığını belirtir ve Breton’un “Söyleşiler”inin birinde bu hususta yazdıklarını aktarır:
“Bizi kemiren ve keder oluşturan tüm çelişkileri söküp atabileceğimiz ve Amour fou isimli kitabımda, aşağı Alpler’deki güzel bir noktayı hatırlayarak “üst nokta” olarak ifadelendirdiğim noktaya mistisizm yoluyla ulaşılamayacağı çok iyi bilinmektedir.”
Kelimenin kullanıldığı bağlam ve bu makaleyi dikkate alarak hüküm verirsek, buradaki “mistisizm” kelimesinin ezoterizm (ya da tasavvuf) anlamına gelmesi hayli olasıdır.
Bazı yazarlar herkesin üç titreşim seviyesiyle -renk, genişlik ve anlam-kuşatılmış olduğunu ifade ederler.
Yazar, Breton’un Sürrealizm ve tabiat arasındaki bağla alakalı söylediklerin işaret ederken şunu da ilave eder: “Sürrealistler, tabiatın insanın düşmanı olduğu öncülünü kabul etmeye yanaşmazlar. Daha ziyade, insanın sezgisel olarak sahip olduğu ve onu tabiatla samimi ve sürekli olarak temasta tutmuş olan anahtarları kaybettiğini varsayarlar… O vakitten bu yana nafile bir şekilde başka anahtarları denemektedir.”
Breton sözlerine şöyle devam eder: “Şiirsel ve- bunu söylemek cesaret gerektiriyor- mistik yollarla tabiatla bir temas oldukça, tabiata dair bilimsel bir bilginin hiçbir değeri yoktur.”
İlk bakışta Sûfizm ve Sürrealizm birbirlerinden hayli uzakmış gibi görünebilir. Bununla birlikte Adonis, Sürrealizmde ya da Tasavvufta, geleneksel anlamda Tanrı inancından farklı bir Tanrı inancının olduğunu savunmaktadır. O, her ikisinin de “kutsal cezbe” ve hislerin kısıtlamalarının kaldırılması yoluyla Mutlak’ın tabiatı adına benzer arayışlara girdiğini ortaya koymaya çalışarak, ikisi arasında ikna edici paralellikler kurmaktadır. Bu, “Arap modernitesinin en beliğ kâşifi ve hatibi” olarak atıfta bulunulan Edward Said’in, Doğu ve Batı’nın görünüşte kutuplaşmış felsefeleri yoluyla hareket eden düşünce çizgilerinin önemli bir tahkikidir.
lk bakışta Sûfizm ve Sürrealizm birbirlerinden hayli uzakmış gibi görünebilir. Bununla birlikte Adonis, Sürrealizmde ya da Tasavvufta, geleneksel anlamda Tanrı inancından farklı bir Tanrı inancının olduğunu savunmaktadır. O, her ikisinin de “kutsal cezbe” ve hislerin kısıtlamalarının kaldırılması yoluyla Mutlak’ın tabiatı adına benzer arayışlara girdiğini ortaya koymaya çalışarak, ikisi arasında ikna edici paralellikler kurmaktadır.
Bu, “Arap modernitesinin en beliğ kâşifi ve hatibi” olarak atıfta bulunulan Edward Said’in, Doğu ve Batı’nın görünüşte kutuplaşmış felsefeleri yoluyla hareket eden düşünce çizgilerinin önemli bir tahkikidir.
Adonis’in yaklaşımı, geleneksel düşünce kalıplarının ötesine geçerek Sufizm ve Sürrealizm’in özündeki benzerlikleri keşfetmeye yönelik cesur bir girişim. Bilinçdışının özgürleşmesi ile sezgisel bilginin açığa çıkışı arasındaki bu paralellik, aslında gerçeklik ve ilahi hakikat arasındaki sınırların sorgulanmasını da beraberinde getiriyor.
Günümüzde, bireyin özünü ve hakikat arayışını merkeze alan bu tür düşünceler, modern dünyadaki kimlik ve anlam sorgulamalarına yeni bir perspektif sunuyor.
Sufizm Ve Sürrealizm, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Adonis’in “Sufizm ve Sürrealizm” adlı eseri, mistik düşünce ile modern sanat akımlarını bir araya getirerek, sezgi ve bilinçdışı arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceliyor. Kitap, Sufizm’in sezgisel bilgiye dayalı yaklaşımı ile Sürrealizm’in bilinçdışını özgürleştirme çabasını karşılaştırarak, bu iki akımın benzer yönlerini ortaya koyuyor.
Adonis, geleneksel anlamda Tanrı inancından farklı bir bakış açısı sunarak, Sufizm ve Sürrealizm’in kutsal cezbe ve hislerin kısıtlamalarının kaldırılması yoluyla Mutlak’ın tabiatına ulaşma çabasını vurguluyor. Günümüz açısından bakıldığında, eser Doğu ve Batı düşünce sistemleri arasındaki köprüleri keşfetmek ve modern insanın hakikat arayışına yeni bir perspektif kazandırmak açısından büyük önem taşıyor.
Adonis Hayatı ve Kariyeri : Şiirin Asi Ruhlu Filozofu
Gerçek adı Ali Ahmet Said Eşber olan Adonis, 1930 yılında Suriye’nin Lazkiye yakınlarındaki bir dağ köyünde doğdu. Küçük yaşlardan itibaren şiire ilgi duyan Adonis, babasının teşvikiyle klasik Arap şiirlerini ezberleyerek edebi yolculuğuna başladı. Ancak onun şiir anlayışı, geleneksel kalıpların ötesine geçerek modern Arap şiirinin en büyük devrimcilerinden biri haline gelmesini sağladı.
1947’de dönemin Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü el-Kuvvetli’nin önünde şiir okuma fırsatı yakalayan Adonis, bu olay sayesinde burs kazanarak Lazkiye’de eğitimine devam etti. Şam Üniversitesi’nde felsefe ve edebiyat eğitimi aldıktan sonra, 1956’da Beyrut’a yerleşti ve burada edebi çevrelerle daha yakın ilişkiler kurarak Arap şiirinde modernist akımın öncülerinden biri oldu.
Adonis’in şiirleri, mistisizm, sürrealizm ve metafizik gibi kavramları cesurca ele alarak, geleneksel Arap edebiyatının sınırlarını zorladı. Şamlı Mihyâr’ın Şarkıları, Sufizm ve Sürrealizm, Kutlamalar gibi eserleri, onun edebi kimliğini şekillendiren başlıca yapıtlar arasında yer alır. 1960’larda Lübnan vatandaşlığına geçen Adonis, Lübnan İç Savaşı nedeniyle Paris’e taşındı ve burada yaşamını sürdürmeye devam etti.
Adonis, Nazım Hikmet Uluslararası Şiir Ödülü de dahil olmak üzere birçok prestijli ödüle layık görüldü. 2005 ve 2006 yıllarında Nobel Edebiyat Ödülü için adı geçen yazar, Arap dünyasında modern şiirin en etkili isimlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Onun şiiri, Doğu ve Batı düşünce sistemleri arasında bir köprü kurarak, geleneksel ile moderni bir araya getiren bir felsefi derinlik taşır. Dil, hakikat ve insanın içsel yolculuğu üzerine yaptığı sorgulamalar, onu yalnızca bir şair değil, aynı zamanda bir düşünür olarak da konumlandırmaktadır.
Adonis’in eserleri, Arap şiirinin modernleşme sürecinde büyük bir rol oynayan, mistisizm ve sürrealizmi harmanlayan derinlikli metinlerdir. İşte bazı önemli eserleri:
- Şamlı Mihyar’ın Şarkıları (1961) – Geleneksel Arap şiirine meydan okuyan, modernist bir yaklaşım sunan şiir kitabı.
- New York’a Mezar (1989) – Küreselleşme ve modern dünyanın çelişkilerini ele alan şiirler içerir.
- Arap Şiirine Giriş – Arap şiirinin tarihsel ve estetik gelişimini inceleyen önemli bir poetika çalışması.
- Kör Kâhin (2013) – Adonis’in şiirsel diliyle hakikat arayışını derinleştirdiği bir eser.
- Kudüs Konçertosu (2014) – Kudüs’ün tarihsel ve kültürel dokusunu şiirsel bir anlatımla ele alır.
- Maddenin Haritalarında İlerleyen Şehvet (2015) – Şiir ve felsefenin iç içe geçtiği bir metin.
- Belli Belirsiz Şeyler Anısına (2017) – Adonis’in şiirsel dünyasının farklı yönlerini keşfeden bir eser.
- İşte Budur Benim Adım (2020) – Şairin kimlik ve varoluş üzerine yaptığı sorgulamaları içeren bir kitap.
- Kitap, Hitap, Hakikat (2022) – Dil, hakikat ve edebiyat arasındaki ilişkiyi irdeleyen önemli bir çalışma.
Adonis’in eserleri, Doğu ve Batı düşünce sistemleri arasında bir köprü kurarak, geleneksel ile moderni bir araya getiren bir felsefi derinlik taşır.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın