“Zaten saatle insanı birbirinden pek ayırmazdı. Sık sık “Cenab-ı Hak insanı kendi sureti üzere yarattı; insan da saati kendine benzer icat etti…” derdi. Bu fikri çok defa söyle tanımlardı: “İnsan saatin arkasını bırakmamalıdır. Nasıl ki, Allah insanı bırakırsa her şey mahvolur!” Saat hakkındaki düşünceleri bazen daha derinleşirdi: “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman mekân, insanla mevcuttur!”

Ahmet Hamdi Tanpınar

Merhaba

Okuduğum bir eserde Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın sözleri şöyle alıntılanmıştı:

“İnsan kaderinin büyük taraflarından biri de bugün attığı adımın kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir.” — Ahmet Hamdi Tanpınar

İnsan kendi hayatı için, bir bilinmeze doğru da olsa yarınları için bugün onu inciten her şeyden vazgeçecek adımları atmalıydı. Bir adım atsa daha mutlu olacaktı ama kendinden çok başkalarına şans verdiği için mutluluk giderek uzaklaştı ondan. Son anda attığı adımlarla ya ucu ucuna yakaladı mutluluğu ya da ona hep geç kaldı.

Bedenini ve ruhunu zehirlemek yerine alabildiğine mavi bir gökyüzü altında yeşile teslim etmek kendini! Ruhun, tatlı bir esintinin çok uzak diyarlardan getirip tenine bıraktığı o tarifsiz duyguyu hissetsin. Kirlenmiş olan her ne varsa hayatından çıkarmak, biraz daha iyileşmektir…

Çeşme Kalesi’nin tam karşısındaki kafedeki şezlonglardan birine oturdum. Denize giren, kahvesini yudumlayan, genç, yaşlı birçok insan vardı. “Acaba hayatlarında nelere geç kalmışlardı?” diye düşündüm…

“Fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.” – Ahmet Hamdi Tanpınar

Alman filozof Wilhelm Schmid okudum bir eserde şöyle diyordu:

“İnsan, hikayesi ile fark edilir ve başkasıyla karıştırılmayacak bir benlik kazanır.” -Wilhelm Schmid

Kendi hikayesine değer veren, başkalaşmayan, sadece başkaları için değil, kendisi içinde var olan insan hayatla barışır, mutluluğa bir adım yaklaşır. Gerçek mutluluk neredeyse, değerli insanlar, anlamlı ilişkiler neredeyse oraya doğru yol alır; hikayesine her gün biraz daha sarılır…

Çantadan çıkardığım eser “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” nün ayna tutan satırlarında yürüyüşe başlamadan önce görsel paylaşım için bir kare fotoğraf alıyorum. Saç uzun belde olunca kadraja sığmak oldukça zor. Açı çekimi yapıyorum. Birkaç başarısız kareden sonra asıl mekan kalbin gülümsemesiyle kendini bilmek için kitabın odak”ta olması gerektiğini hatırlatıyorum kendime. Sabitlediğim işte bu son fotoğraf karesi paylaşım için yerini alıyor…

Sen en son ne zaman hayat kadrajını kendine göre ayarladın?

Kendilik Odağının Kaybı ve Arayışı

Günümüz insanı çoğu zaman kendi odağını yitiriyor. Hayat, dış seslerle, beklentilerle, “paylaşılabilir anlar”la çevrelenmişken bireyin kendi iç sesine kulak vermesi zorlaşıyor. Tıpkı fotoğraf çekerken açıyı tutturamamak gibi, insan da hayat kadrajında kendine net bir yer bulmakta zorlanıyor. Bu karmaşa, Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü‘nde Hayri İrdal karakteriyle hayat bulur.

Tanpınar’da “Odak”: Zamansal ve Ruhsal Dağınıklık

Tanpınar, bireyin kendilik odağını kaybetmesini sadece içsel bir mesele değil, kültürel ve zamansal bir dağınıklık olarak işler. Hayri İrdal, Doğu ile Batı arasında sıkışmış, geçmişle gelecek arasında bağ kurmakta zorlanan bir figürdür. Onun odağı, Halit Ayarcı’nın yönlendirmesiyle başkalarının ideallerine göre biçimlenmeye başlar. Böylece “odak” dışsallaşır; birey kendi hakikatinden uzaklaşır.

Doğaya Dönüş ve Yeniden Merkezlenme

Hayatın koşuşturması içinde insan, kendi odağını zamanla kaybedebilir. Teknolojinin, kalabalıkların ve beklentilerin arasında bireyin iç sesi kısılır. Ancak doğayla temas, bu kaybolmuş odağın yeniden bulunmasını mümkün kılar. Göz alabildiğine uzanan bir gökyüzü, yeşilin huzuru ve denizin karşısında geçirilen bir an; tümü insanı yeniden “kendi”ne çağırır. Tanpınar, şiirlerinde ve romanlarında bu tür anları yalnızca bir manzara betimlemesi olarak değil, bir iç yolculuk vesilesi olarak işler. Onun edebiyatı, içe dönüşün ve anlam arayışının şiirsel haritasını sunar.

Tanpınar’ın Aynasında Bir Toplum

Saatleri Ayarlama Enstitüsü”, Türk edebiyatının en ilgi çekici, en karmaşık, en mistik ve en başarılı romanlarından biri olarak kabul edilmektedir. İki uygarlık arasında bocalayan Türk toplumunun tutumlarını, davranışlarını alaya alan eleştirel bir romandır.

Roman, Türk insanının Doğu ile Batı arasında bocalamasını irdeler. Anlatım, Tanpınar’ın kendine has simgeci anlatımıyla birleşip, zaman zaman gelişen olaylarla birlikte ve başkalaşır. İnsanların popülerliğe ve paraya verdiği önemin ve insanların nasıl bir anda yüz değiştirebileceğinin altı çizilir.

  1. Romanın Kurgusal Zamanı ve Dil Yapısı: Yapıt çocukluğu II. Abdülhamit döneminde geçen, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan Hayri İrdal’ın anıları şeklinde kurgulanmıştır. Osmanlıca ve Farsça kelimelere sıkça başvurulmuştur. Dili ağır fakat anlatımı akıcıdır. Roman dört bölümden oluşmaktadır: Büyük Ümitler, Küçük Hakikatler, Sabaha Doğru, Her Mevsimin Bir Sonu Vardır.
  2. Hayri İrdal’ın Kimlik Arayışı: Roman içe kapanık, önyargılı, geleneksel yaşayan ama Batılı değerleri sorgulasa da kabul eden Hayri İrdal’ın gözlemleri ve yaşadıkları üzerine kuruludur. Hayri İrdal’ın hayatı başından itibaren dikkat çekicidir. Bununla birlikte kendisi yaşamını iki kısma ayırmaktadır. Pragmatist biri olarak hayatına giren ve hayatının yönünü değiştiren.
  3. Halit Ayarcı: Modernliğin Pratik Yüzü : Halit Ayarcı öncesi ve sonrası şeklinde. (dini/geleneksel-akılcı, Osmanlı–Türkiye)
  4. Toplumun Ruh Hâli: Dr. Ramiz ve “Hasta Adam” Alegorisi: Psikiyatrist Dr Ramiz’e giden Hayri İrdal, “hasta adam” tanımıyla Osmanlı’nın son döneminin metaforu kabul edilir. Dr. Ramiz’in ayarlanmış bir rüyayı Hayri İrdal’a zorla gördürmeye çalışması ise, toplumun devrimler yoluyla dönüştürülme çabasını sembolize eder.
  5. Sembolizm ve Tasavvuf Katmanları: Roman metafor ve nümeroloji açısından zengindir. Her kişi, eşya ve isim aslında insanların yadsınamayacak bazı yanlarını her kurum ise insan hayatındaki bazı dönemleri sembolize etmekte. Tanpınar tasavvufta anlatılan “seyri sülük” insanın manevi yolculuğunu bu romanda işlemiş. Kat be kat metaforlar. Baba-oğul, Ahmet, Zehra, Sabriye, Halit, Hayri, vb. romandaki tüm isimler aynı zamanda bir gönderme İbn Arabi’nin Fusus-ul Hikem’i Fuzuli’nin Sıhhat ile Maraz ve Rind ile Zahid’i, Hüsn-ü Aşk bu geleneği çözümlemek için bakılması geren temel eserler arasındadır.
  6. Zaman Algısı ve Felsefi Sorgulamalar: Zaman “atlıkarınca” gibi döngüsel mi? Yoksa “bisiklet” gibi çizgi şeklinde mi? Birey/toplum değişir mi? Yoksa birey/toplum doğuştan itibaren kaderi için mi yaşamaktadır? Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında, zamana, bireye ve topluma yönelik gözlemler, yukarıdaki sorular ekseninde okura tekrar ve tekrar sorulmaktadır. Romanda geçen saat, bireyin/toplumun içsel ve dışsal zaman algısıdır..
  7. Son Söz: Güncelliğini Yitirmeyen Bir Başyapıt : Toplumsal sorunlara farklı bir bakış açısıyla yaklaşan bir kitapla tanışmak ister misiniz? Cevabınız “Evet!” ise sizler için harika bir önerimiz var. Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 20. yüzyılın ortalarında kaleme alınmış olmasına rağmen hâlâ edebî güncelliğini koruyor. Modern Türk edebiyatının en güçlü kurguya sahip olan bu romanı, genç ve yetişkin okurlara hitap ediyor. 

Zamana yön veren bir romana, iç sesinle karşılaşacağın satırlara hazır mısın? Bu yolculukta senin Tanpınar’ın aynasında gördüğün şey neydi? Aynaya sen de bakmaya cesaretin varsa, kelimelerinle iz bırak…

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, sadece bir roman değil; Türkiye’nin modernleşme sürecine, bireyin kimlik arayışına ve zamanla kurduğu ilişkiye dair derin bir alegoridir. Günümüzde bu eser, hâlâ güncelliğini koruyan pek çok temayı barındırdığı için büyük önem taşır:

  • Doğu-Batı ikilemi: Roman, Türkiye’nin Batılılaşma çabalarıyla geleneksel değerler arasında sıkışmışlığını hicivle işler. Bu ikilem, hâlâ kültürel ve toplumsal tartışmaların merkezinde yer alıyor2.
  • Bireyin yabancılaşması: Ana karakter Hayri İrdal’ın içsel çatışmaları, bireyin toplum içinde kendine yer bulma çabasını simgeler. Bu, özellikle günümüz gençlerinin kimlik arayışlarıyla örtüşür.
  • Zaman ve verimlilik eleştirisi: Enstitünün varoluş amacı olan “saatleri ayarlamak”, aslında zamanın kontrol altına alınması ve bireyin buna göre şekillendirilmesi çabasını simgeler. Modern dünyada zaman yönetimi ve üretkenlik baskısı düşünüldüğünde, bu tema oldukça evrensel ve güncel kalır.

Tanpınar’ın ironik ve çok katmanlı anlatımı, romanı yalnızca bir dönem eleştirisi olmaktan çıkarıp, bugünün insanına da ayna tutan bir yapıta dönüştürür. Kısacası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, geçmişle bugünü, bireyle toplumu, gelenekle modernliği sorgulayan bir başyapıt olarak hâlâ konuşulmayı hak ediyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar Hayatı ve Kariyeri

(1901–1962), Türk edebiyatının en özgün ve derinlikli yazarlarından biridir. 23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğdu. Babasının kadı olması nedeniyle çocukluğu Anadolu’nun farklı şehirlerinde geçti: Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya. Annesini genç yaşta kaybetmesi, onun iç dünyasında derin izler bıraktı.

1919’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girerek Yahya Kemal Beyatlı gibi dönemin önemli isimlerinden ders aldı. Bu yıllarda şiirle başlayan edebi serüveni, zamanla roman, deneme ve edebiyat tarihi alanlarına da yayıldı. 1923’te mezun olduktan sonra çeşitli şehirlerde edebiyat öğretmenliği yaptı.

Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar; “Bursa’da Zaman” şiiri ile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınmış bir şairdir. Şiir, hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi birçok türe yönelen Tanpınar, “Yirmi Beş Senenin Mısraları” adı altında beş yazılık bir deneme serisi de yayımlamıştır.

“Bursa’da Zaman”, yalnızca bir şehir şiiri değil, aynı zamanda geçmişin estetiğiyle bugünün çelişkilerini buluşturan bir zaman felsefesidir adeta. Şiirin şu dizeleri, onun ruhunu özetler niteliktedir:

“Bir yer düşün: zamanın bile yavaş aktığı…”

Yirmi Beş Senenin Mısraları” ise Tanpınar’ın edebi beğenilerini, şiir anlayışını ve dönemin şiir dünyasını tahlil ettiği önemli bir deneme dizisidir. Aynı zamanda bir edebiyat tarihçisi gibi de düşünür burada; sadece şair değil, şairlerin sesi olmaya da çalışır.

Tanpınar, 1939’da İstanbul Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı profesörü oldu. Aynı zamanda 1942–1946 yılları arasında Maraş milletvekili olarak TBMM’de görev aldı. Avrupa’ya yaptığı seyahatler, Batı kültürüyle olan entelektüel bağlarını güçlendirdi.

Eserlerinde zaman, birey, modernleşme ve Doğu-Batı çatışması gibi temaları işler. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Beş Şehir ve Mahur Beste gibi yapıtları, hem edebi hem düşünsel derinliğiyle Türk edebiyatında özel bir yere sahiptir.

24 Ocak 1962’de İstanbul’da hayata veda etti. Mezarı, Boğaz’a nazır Aşiyan Mezarlığı’ndadır—tıpkı şiirlerinde olduğu gibi, zamanla iç içe bir sonsuzlukta.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin