“Yollar kesişir, birleşir, ayrılır ama her bir varlık -her ne yaparsa yapsın, tercihini hangi yönde kullanırsa kullansın- sadece diğerlerinin gelişim ihtiyaçlarının karşılanmasına ve bütünsel varoluşa hizmet eder. “Bütün”ün bir uzantısı olarak, kendisi tekamül ettiği gibi, “Bütünsel Şuur”u da değiştirir, geliştirir, yükseltir. Ana hedef Dünya Okulu’nda mezuniyettir ve o hedefe mutlaka ulaşılacaktır…“
— Erhan Kolbaşı
Merhaba
Gün Batımında Kitapla Buluşmak: “77”ye Giden Yol…
Tabiatın huzur veren ışığında bir yürüyüş yapmak ve ardından D&R Çeşme’de “Mesaj”ın izini sürmek… Raftaki kitaplara dönüp onlarla iletişim kurdum, sanki onlar da benimle sohbet ediyordu. Kitap raflarında görünmeyen bir kitap, belki de zamanlaması henüz ilahi plana göre gelmemiş bir mesajdı. Ancak raf başka bir kitapla cevap verdi: “77 Ruhun Ve Varoluşun Büyük Yasaları“.
Elimdeki kitapla varoluşun yasalarını keşfetmek için terastaki şezlonglardan birine oturdum. Gün batımının gökyüzüne yansıttığı renkler gibi, kitapların sessizliği de zihnime yansıdı. Sade sodanın serinliğinde içimde sadece minnet vardı: okuduğum her satırın beni “kendime” daha da yaklaştırdığını hissettim.
Ve zihnim, bir zamanlar bir “takipçi” olarak tanıdığım Erhan Kolbaşı’nın o içten cevaplarına, fikir ustalığına ve gönül diliyle yazdığı her satıra döndü. Yalnızca kitaplarıyla değil, iletişimiyle de öğreten bir “uyanık lider”... Bugün bu satırları yazarken, onun bana cevap verdiği günü tekrar hatırladım. Şimdi o cevabın içine kitap formunda bir yankı ekleniyor: 77 yasa, tekâmülün satırlara dökülmüş hâli.
Neden “77” seçildi?
- Numerolojik Derinlik: Numerolojide 7 sayısı, ruhsal uyanış, içsel bilgelik ve sezgiyle ilişkilendirilir. 77 ise bu enerjinin iki katı: derinleşmiş bir ruhsal farkındalık ve yüksek bilinçle hizalanma anlamına gelir. Bu kitapta da her yasa, okuyucuyu bir üst bilinç katmanına taşıyan birer eşik gibi sunuluyor.
- Evrensel Yasaların Tamlığı: Kitap, Dünya’yı bir “Temel Eğitim Gezegen”i olarak tanımlar. 77 yasa, bu okulun müfredatı gibi düşünülebilir: ne eksik ne fazla—ruhsal tekâmül için gerekli olan temel ilkeler.
- İnsan Bilincine Uygun Parçalanma: İnsan zihni bilgiyi sınıflandırarak öğrenir. 77 sayısı, ne çok az ne de bunaltıcı derecede fazla. Bu sayede okuyucu, her yasayı sindirerek ilerleyebilir. Kitapta bu yasalar analojilerle, hikâyelerle desteklenerek sunuluyor ki bu da öğrenmeyi kolaylaştırıyor.
- Kozmik Kodlama: Bazı ezoterik geleneklerde 77, “kozmik düzenin insan formundaki yansıması” olarak görülür. Yani bu sayı, makrokozmos ile mikrokozmos arasındaki rezonansı temsil eder. Kitap da tam olarak bu rezonansı kurmayı hedefliyor: evrensel yasaları bireysel yaşama indirmek.
“77 Ruhun Ve Varoluşun Büyük Yasaları” adlı eserin yeniden çerçevelendiği bilginin verdiği muazzam enerjiyle okumaya odaklandım. Erhan Kolbaşı kitaptan okuruna şu satırlarla sesleniyordu:
“Dünya gezegeninin tavan arası, gezegenin “astral sahası”dır. Çeri çöpü, ıvır zıvır, pası küfü ise, bu bitkin kürenin üzerinde yaşayan biz yarı-şuurlu sorumsuzların eylemleri, negatif düşünce formlarıdır. Bu düşünce formları kara bulutlar gibi gezegenin etrafını sarar, incecik partiküller halinde yapışır, bulaşır, ışığı geçirmez.”
“Dünyanın tavan arasını sürekli kirletiyoruz. Bu kirlilik “olaylar? tarzında tezahür ederek kendi kendisini temizlemeye, çığlığını bize duyurmaya çalışıyor. Kirlilik “şok edici” ve “uyandırıcı” olaylar kisvesinde kendisini göstermek zorunda kalıyor.”
“Doğa olayları görünümünde çığlık atıyor. Toplumsal olaylar görünümünde bağırıyor. Savaşlar görünümünde sesleniyor. Hastalıklar, salgınlar görünümünde haykırıyor.”
“Kendi “yarattığımız” çerimiz çöpümüz bize sevgisizlik, nefret, kin, ego, bencillik, kıskançlık, merhametsizlik, adaletsizlik, despotluk, bağnazlık, kötülük olarak geri yansıyor.”
“Gezegenin tavan arasını temizlemenin tek yolu, “yukarıdaki” cümlede simsiyah vagonlar gibi sıralanmış tatsız tanımlamaların zıddını üretmektir. İç fabrikamızda, ruh atölyemizde dengeleyici değerler imal ermemiz gerek. Tavan arasını temiz tutmak gerekir.”
“Olaylar meydana geliyor, şoklara maruz kalıp sarsılan insan toplulukları kısa bir süre, merhamet, yardımlaşma, birlik olma gibi pozitif değerlere yöneliyor ama olan bitenin kendilerine anlatmaya çalıştığı “şey”i göremeyip, içindeki bilgiyi kaçırdıkları için bu bezdirici zincir bir türlü kırılamıyor. Her defasında kapının önüne kadar gelip, eşiği atlayamadan geri dönüyoruz. Kirli, asitli bir yağmur yağıyor. Kirli sular yeniden buharlaşıp kapkara bulutlar haline geliyor. Kısırdöngü bitmiyor, tükenmiyor, nefes aldırmıyor.”“Tavan arasındaki pislik yığını “temizlenemez” noktaya ulaşmadan önce kolları sıvayıp işe girişmek lazım…”
— Erhan Kolbaşı
Beşer varlığı olarak hepimiz birer ruhsal aileye, birer ruhsal organizasyona bağlıyız ve o aileyle birlikte tekâmül ediyoruz Bizler, hepimiz, aslında bağlı bulunduğumuz bu ruhsal organizasyon adına burada vazife yapan varlıklarız. Onun uzantıları şeklinde, fizik bedenlerle şuursal irtibatlar kurarak (ki buna “doğmak” veya bedenli yaşam diyoruz) madde kâinatının çeşitli titreşimsel ortamlarına dalıyoruz.
Varlıkların, kendi bağlı bulundukları ruhsal organizasyon içinde yüksek bir ortak anlayışa ulaşmasının Dünya Okulu’ndaki tezahürü ise, zaman enerjisinin yoğunlaşmasıyla, devre sonlarında meydana geliyor.
İşte tüm bu ruh gruplarının, Dünya Okulu’nun bir öğretim devresi içinde ortak bir anlayışa ulaştıkları, ortak bir zeminde bir araya geldikleri noktaya “devre sonu” diyoruz. Bu aynı zamanda büyük bir öğretim periyodunun kapanışıdır.
Yukarıda söz ettiğimiz o ruhsal organizasyonu, en tepede yer alan, en yüksek şuurlu varlıksal bütünlükten aşağıya doğru genişleyen ve adeta ağaç kökleri gibi yayılarak genişleyen bir piramit olarak düşünün. Bu piramidin en üst noktası devre sonlarında tabana doğru çok yüksek bir basınç uygular ve piramidin alt katmanındaki varlık gruplarının tepe noktasına doğru yükselmesi için, final yaklaştıkça basıncı giderek artırır.
Dünya insanlığı, dünya kadrosu, ruhsal sistem tarafından, belli kozmik devrelere özgü ders programları uygulanarak, kademeli şekilde yükseltilir. Dünya Okulu’nun görünmeyen idarecilerinin bu devrenin kapanışı için belirledikleri bir hedef vardır. Yani her bir kozmik devrenin sonu itibariyle ulaşılması gereken bir “zirve” hedefi mevcuttur. Bu hedef, bu gezegen için Dünya Okulu’ndan mezuniyettir. Bundan sonraki nokta artık beşer-üstü seviyedir.
Devre Sonu
Devre sonuna yaklaştıkça zaman enerjisi giderek yoğunlaştırılır, hız giderek artar. Artan hız, olayların sıklık ve şiddetinde muazzam bir yükselişe sebep olur. Zaman daralmakta ve Dünya Okulu öğrencilerinin büyük bölümü hâlâ istenen seviyenin altındalarsa, Yukarısı kelimenin tam anlamıyla gaza basar.
Diyelim ki siz kendinize bir hedef koydunuz ve kısa mesafe koşucusu olmak istiyorsunuz. Deneyimli antrenörünüz sizi belli bir düzeye çıkartmak için önünüze aşamalı hedefler koyuyor. Örneğin yıl sonu, yani 31 Aralık günü itibariyle önünüzdeki hedef 100 metreyi 15 saniyede koşmak olsun. Kasım ayı geldiği halde siz 100 metreyi hâlâ 20 saniyede koşuyorsanız antrenörünüz sizi biraz daha zorlamaya başlayacaktır. Bu zorlama sizde acı, kas ağrıları ve stres olarak ortaya çıkacak, mental ve fiziksel açıdan iyice zorlanmaya başlayacaksınız. Örneğin, 20 Aralık’ta hâlâ hedeften uzaksanız, idmanların dozu daha da artacak, ağrılarınız da son derece şiddetlenecektir. Tüm çabalar, 31 Aralık günü geldiğinde sizin 100 metreyi 15 saniyede koşabilmeniz içindir.
Şu an gerek global olarak gerekse ülke olarak yaşamakta olduğumuz “şey” budur. Görünenin ardındaki görünmeyen sebep de tam olarak işte piramidin tepe noktasından gelen basınçtır.
Merdiven basamaklarının nasıl çıkıldığının öğretilmesi gerekli…
Bizler, fizik evrene inip, tatbikatlar yapabilmek, fizik evrenin yoğunluğuna ve kendisine özgü yasalarına uyum sağlayabilmek için fiziksel beden, bir başka deyişle “maddesel kalıp” kullanan ruhsal varlıklarız. Beş duyumuz ise, fiziksel dünyanın koşullarına adapte edilmiş donanımlarımızdır. Maddenin tesirlerini, maddenin bilgisini duyularımızla alır, oradan şuur alanımıza aktarırız.
Ruh, fizik âlemi tanımak, onun yasalarını anlamak, fizik dünyalarda gözlem yapabilmek için kendisini kabalaştırmak, madde düzeyine inmek zorundadır.
“Ruh, doğrudan kaba fizik evrende bulunamaz çünkü fizik madde ruhun titreşimine dayanamaz. O yüzden ruh, beden dediğimiz ve ruhun araştırma yapmak istediği fizik boyuta uyumlanmış organik yapıları kullanarak, onun duyuları aracılığıyla iş görür, araştırmalar yapar, hem kendisini hem maddeyi tanır.” — Erhan Kolbaşı
Enkarnasyon; ruh varlığının madde kâinatının bilgisini almak ve özünde kayıtlı “ham bilginin” tatbikatını yaparak gelişmek üzere maddi bir organizmayı (bedeni) enerjetik bir saha vasıtasıyla geçici olarak (yani ölüm anına kadar) kontrol altında tutmasıdır.
Ruh varlığı bu süreçte konsantrasyonunu maddi organizmaya yöneltir, bedeni, beyin ve merkezi sinir sistemi aracılığıyla kontrol altında tutar. Ölüm hadisesi, ruhun, konsantrasyonunu maddi organizmadan çekerek, tekrar (metapsişikte spatyom adını verdiğimiz) ruhsal âleme yönlendirmesidir. Enkarnasyonun bir diğer niteliği ise, varlığın spatyomdaki geniş şuurundan, dünya bedenine bağlı ve çok büyük ölçüde “daralmış şuura” intikal etmesidir.
➤Peki, ruh varlığı böylesine geniş bir şuuru terk ederek neden maddesel bedene bağlı, dar bir şuura geçer? Neden böylesine daralmış imkânlar içine doğmayı tercih eder? Neden şuurunu karartmayı kabul eder?
- Ruh varlığının tekâmülünün, çok yüksek oranda fizik evrendeki deneyimlerine bağlı olmasıdır. Maddesel kâinatların yaratılarak ruhun hizmetine verilmesinin sebebi de budur. Varlık, gerçekleştirdiği fiillerin yansımasını ve sonuçlarını ancak fizik evrende görebilir ve “kıyas bilgisi» ile idraklenerek, daha yüksek varoluş katmanlarına enkarne olma liyakatini elde eder.
- Fizik bedenin duyuları vasıtasıyla yaşanan ruh hallerinin, duygu durumlarının; iniş çıkışların, duyular vasıtasıyla elde edilen bilgilerin varlığa muazzam bir tekâmül imkânı sunmasıdır. Bu imkânlar, spatyomda, bedensiz durumdayken elde edilemez. Dünya Okulu’nun en büyük özelliklerinden bir tanesi de budur. Fizik bedenin değerini bilmek gerek…
- Merdivenleri inmeden olmuyor…
“Bilgi kendisini alabilmekte kudretsizlik içinde bulunan varlığa ancak olaylar vasıtasıyla ulaşır. Varlık uyanmadığı sürece olayların şiddeti artar. Nihayetinde o varlık uyandırılır. Yani şokların şiddetini, dozunu, zamanını bizim o şoklara verdiğimiz yanıt belirler. “Bilgi kendisini alabilmekte kudretsizlik içinde bulunan varlığa ancak olaylar vasıtasıyla ulaşır. Varlık uyanmadığı sürece olayların şiddeti artar. Nihayetinde o varlık uyandırılır. Yani şokların şiddetini, dozunu, zamanını bizim o şoklara verdiğimiz yanıt belirler.” — Erhan Kolbaşı
Her olay deneyim, her acı, her sevinç, her kayıp her kazanç; kısacası yaşadığımız her yaşam serüveni bize büyük varoluş kanunlarını idrak etme ve bunlara sonsuz tekamül yolumuzda giderek daha fazla hakim olma uygulaması yaptırıyor.
Dünya yaşamında gördüğümüz en basit olgu dahi yüce ilkelerin parmak izini taşıyor.
İşimiz bu izleri takip ederek, aydınlanmak, uyanmak…
Sır burada… Tam da gözlerimizin önünde…
- 8 milyar insanın, 8 milyar ruh varlığının, yaşam içindeki tercihlerinin sonuçlarıyla Sebep-Sonuç Yasası kapsamında nasıl karşılaştığını ve bu karşılaşmalar sırasında varlığın iradesinin hiçbir şekilde diğer bir varlığın iradesiyle çelişmediğini düşününüz. Buna bir de toplumlar, milletler, ülkeler tarafından topluca yaratılan sebepleri ekleyiniz.
- Senkronize edilen “karşılaşmaların” sayısı ve içeriği akıllara sığmaz…
- Korku severlerin “Üst Akıl” zannettiği, ballandıra ballandıra, korkuta korkuta, abarta abarta anlattıkları o yapılar kağıttan evlerdir, balondur…
- Hakiki üst akıl “Yüce İlahi Sistem”dir… Bunlar akıldışı havsala dışı ruhsal organizasyonlardır.
- Buna beşer-üstü akıl derler…
- Kuşu da bilen, taşı da bilen, atanı da bilen O akıldır…
77, Dünya gezegeninin beşer düzeyindeki varlıklar için bir “Temel Eğitim Tekamül Okulu” olarak meydana getirilişindeki hedefi açıklayıcı, aydınlatıcı, uyarıcı bir ilkeler kitabıdır.
77 Ruhun Ve Varoluşun Büyük Yasaları, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Bu eser, yalnızca ruhsal bir kitap değil—aynı zamanda insanlığın evrensel yasalarla yeniden hizalanması için yazılmış bir çağrı metni. 77 Ruhun ve Varoluşun Büyük Yasaları, günümüz dünyasında neden bu kadar kıymetli dersen, işte bazı temel nedenler:
- Dünya’yı Tekâmül Okulu Olarak Konumlandırıyor: Kitap, Dünya’yı bir “Temel Eğitim Gezegen”i olarak tanımlar. Bu bakış açısı, yaşadığımız olayları rastlantı değil, ruhsal gelişim fırsatları olarak görmemizi sağlar. Günümüzün kaotik yapısı içinde bu perspektif, bireye yön ve anlam kazandırır.
- Evrensel Yasaları Günlük Hayata Taşıyor: Kitap, büyük kozmik yasaları metaforlar ve analojilerle sadeleştirerek anlatır. Böylece okuyucu, evrensel ilkeleri sadece teorik değil, yaşanabilir bir bilinç düzeyi olarak kavrayabilir.
- Bilinçli Yaşam İçin Pratik Bir Rehber: 77 yasa, yalnızca bilgi değil; uygulama çağrısıdır. Her yasa, bireyin kendi içsel yolculuğunda karşılaşabileceği bir eşik gibidir. Bu yönüyle kitap, günümüz insanının “nasıl yaşamalıyım?” sorusuna ruhsal bir pusula sunar.
- Zamanın Ruhuna Uygun Bir Uyanış Metni: Kitap, “insanlığın artık tali yollarda oyalanma lüksü kalmamıştır” diyerek, bugünün hızla değişen dünyasında ana prensiplere dönüş çağrısı yapar. Bu, hem bireysel hem kolektif olarak yönümüzü yeniden tayin etmemiz gerektiğini hatırlatır.
- Ortak Bilinç Paydasında Buluşma: Her anlayış düzeyine hitap eden anlatımıyla, farklı bilinç seviyelerindeki okuyucuların aynı metinde buluşmasını sağlar. Bu da kitabı, kolektif bilinçte bir hizalanma aracı hâline getirir.
Erhan Kolbaşı Hayatı ve Kariyeri
“Görünmeyeni görünür kılmaya çalışan bir araştırmacı, bir hatırlatıcı…”
Erhan Kolbaşı, uzun yıllardır metafizik, ezoterik tarih ve spiritüalizm alanlarında hem akademik hem sezgisel derinliğe sahip çalışmalarıyla tanınan bir yazar ve eğitmen. Sadece yazmakla kalmaz, aynı zamanda yaşam boyu öğrencisi olduğu konuları sahada aktarır; konferanslar, atölyeler ve bireysel eğitimlerle bilgiyi yaşanır kılar.
Ruhsal Araştırmalar Enstitüsü bünyesinde verdiği eğitimlerle, özellikle Sadıklar Planı Tebliğleri’nin yeniden gün yüzüne çıkmasına ve günümüz okuruna ulaşmasına büyük katkı sağlamıştır. Bu önemli eserin güncel baskısının hazırlanmasında Tarık Arıkdal ile birlikte çalışarak, yalnızca bir metni değil, bir ruhsal çağrıyı da çağın diline uyarlamıştır.
Ezoterik çalışmalarıyla öne çıkan Kolbaşı, aynı zamanda “Mesaj – Novus” serisiyle bilinçaltı yolculuklar, dünya dışı temas vakaları ve ruhsal sistemler arasındaki görünmez bağlantılara dair dikkat çekici bilgiler sunar. Onun kaleminde bilgi; yalnızca aktarılan değil, uyanışı tetikleyen bir enerjidir.
Erhan Kolbaşı’nın amacı, geçmişin unutulmuş hatıralarını bugünün farkındalığıyla buluşturmak ve okurun içindeki “uyanık lideri” hatırlatacak soruları sormaktır.
Erhan Kolbaşı’nın Eserleri:
- Mesaj – Novus II Ruhsal sistemin Türkiye’ye yönelik mesajlarını ve dünya dışı temasların ardındaki kolektif bilinç yönlendirmelerini ele alır.
- Mesaj – Novus I Serinin ilk kitabı; seans kayıtları, bilinçaltı yolculuklar ve metafizik deneyimlerin analizleriyle dikkat çeker.
- Mutatio – İnsanın Dönüşümü İnsan varlığının ruhsal evrimini, içsel dönüşüm süreçlerini ve tekâmülün katmanlarını işler.
- 77 – Ruhun ve Varoluşun Büyük Yasaları Evrensel yasaların ruhsal düzlemdeki işleyişini ve insanın bu yasalarla olan ilişkisini anlatır.
- Kozmik Dokunuş – In Vitro Kozmik bilinçle temas, enerji alanları ve ruhsal şifa süreçlerine dair sezgisel ve deneyimsel içerikler sunar.
- Galaktik Diplomasi Dünya dışı uygarlıklarla bilinçsel temasın etik, ruhsal ve evrensel boyutlarını ele alır.
Bu eserlerin çoğu Destek Yayınları ve Enstitü Yayınları aracılığıyla yayımlanmıştır.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın