“Doğal olarak oluşan ve bozulan şeylerin hepsi için benzer şekilde olan oluş ve bozuluşun neden ve tanımlarını (logos) belirleyelim, sonra da büyüme ve başkalaşmayı, her birinin ne olduğunu ve başkalaşmayla oluşun doğasının aynı mı, yoksa- ismen de ayrıldıkları üzere- ayrı mı olduğunu…”
— Aristo, Oluş ve Bozuluş, 314.a1.
Merhaba
Su, her şeyin sebebidir… Thales maddenin ilk öğesi (arkhe, töz) olarak suyu ileri sürmüştür. Şeylerin doğası sudur. Şeylerin doğası sudur derken suyun her şeyin ana unsuru, ana maddesi, her şeyin kendisinden meydana geldiği ilk neden olduğu kast edilmektedir. Su, kendisi değişmeyen fakat diğer bütün var olanların kendisinden doğup yine kendisine döndüğü ana maddedir.
Miletoslu Thales, Modern Bilimin Fikir Babası, Büyük Filozofu MÖ 624/623 – MÖ 548/545), İyonya’dan bir Antik Yunan matematikçi, astronom ve Sokrat öncesi filozoftu. İlk filozoflardan olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. İyonya Aydınlanmasının başlatıcısı olarak bilinir ve Eski Yunan’ın Yedi Bilge’sinden ilkidir. Ticaretle uğraşmış ve bu nedenle Mısır’da bulunmuştur. Günümüze ulaşmış hiçbir metni yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanamaz ancak hakkındaki bilgiler Herodot, Laertios Diogenes, Aristoteles, Theophrastus gibi antik yazarlardan edinilir.
Thales’den önce, Yunanlar doğayı ve dünyanın temel maddesini; mitoloji, Tanrılar ve kahramanlarla açıklıyorlardı. Yeryüzündeki doğa olayları, (depremler, rüzgâr vb.) tanrılarla bağdaştırılıyordu.
Thales, hem suyu ana madde olarak düşünmesi, hem de doğayı olguları birleştirerek açıklamaya çalışması bakımından, önemli olmuştur. Doğa olaylarının nedenlerini insan biçimli Tanrılardan çok, doğanın içinde aramıştır. Mitolojik açıklamalar ile ussal (akılsal) açıklamalar arasında bir köprü kurmuştur. Thales’den sonra öğrencileri Anaksimandros ve Anaksimenes de aynı çizgide ilerlemiştir.
“Aristoteles, Thales’i karakterize eden bu görüşü iki bakımdan ele alır. Aristoteles’e göre bu görüş bir yandan deneyime, öte yandan da mitolojiye dayanır. Suyun her şeyin kökeninde bulunmasının deneyime dayanan yanı, her şeyin nemlilikten beslenmesi, hayatın su ve nemlilikten kaynaklanmasıdır.” (Metafizik, 983b27).
Thales’in her şeyin kökeninde su olduğunu kabul eden anlayışının felsefi açıdan tartışılması ise dünyadaki nesnelerde meydana gelen değişimler de göz önünde bulundurularak ağırlıklı olarak Aristoteles’in Oluş ve Bozuluş Üzerine adlı kitabında gerçekleşir. Bu kitaptaki anlatımlara göre filozoflar Aristoteles tarafından, evrendeki çokluğu açıklamak için ilke olarak kabul ettikleri Ögeler hakkındaki görüşleri bakımından sınıflandırılırlar. Aristoteles, evrenin tek öğeden oluştuğunu savunan filozoflarla evrenin birden çok öğeden oluştuğunu savunan filozoflar arasında ayrım yapar. Bunlardan birincileri duyulur cisimlerin dayanağının tek olduğunu ileri sürerlerken ikincileri için ise bu öğelerin sayısı birden çoktur.
Thales’in de içinde bulunduğu ilk gruptaki filozoflara göre her şey maddi yapıdaki bir unsurdan doğar. Diğer bütün şeyler, söz konusu unsurdan nicel değişme yoluyla seyrelme ve yoğunlaşmayla meydana gelir. Temel sorun, bütün evrendeki çokluğun tek bir öğeden nasıl oluşabileceğidir. Aristoteles’e göre söz konusu her iki anlayışın temsilcileri de dünyadaki değişmeleri ancak kısmi olarak açıklayabilmektedirler. Aristoteles’e göre, evrenin tek tözden meydana geldiğini açıklayabilmek için bu filozoflar, oluş ile başkalaşmanın aynı olduğunu kabul etmek zorundadırlar. Çünkü geri kalan evrenin her bir öğesi, bu öğenin dönüşümünden oluşmak durumundadır. Bu yüzden Aristoteles’e göre tek töz kabul eden filozoflar bundan rahatsızlık duyarlar. Çünkü bu durumda özne tek ve özdeş kalmaktadır. Oysa Aristoteles, tek nesnede hem başkalaşmanın hem de büyüme ve küçülmenin meydana geldiğini belirtir.
“Öte yandan evrenin temelinde çok öğenin bulunduğunu savunan filozoflar için oluş ile başkalaşma farklı anlama gelir. Bu ikinciler için oluş, öğeler çokluğunun çeşitli şekillerde bir araya gelip ayrışmasıdır.” (Oluş ve Bozuluş Üzerine, 214a-215a).
Aristoteles’in hem Fizik’ini hem Metafizik‘ini tam manasıyla anlamanın anahtarı olan ve Gökyüzü Üzerine ile birlikte onun kozmolojisini tamamlayan Oluş ve Bozuluş, sahihliği konusunda şüphe duyulmayan eserlerden.
Kitabın esas konusu “Değişim”
Değişim, kitaba adını veren oluş ile birlikte başkalaşma, büyüme ve yer değiştirme eserde birbirlerinden farklarıyla birlikte temellendiriliyor. Bu değişimlere farklı adlar verilmesinin sebebinin her birindeki değişimin farklı kategoriler üzerinden gerçekleşmesi olduğu anlaşılıyor: Oluş (ve bozuluş) varlık kategorisi bakımından bir değişim, başkalaşma bir hâl değişimi, büyüme bir nicelik değişimi (ama her nicelik artışı büyüme değil, beslenmeyle birlikte gerçekleşen bir nicelik değişimi, ama bir birleşme, harman ya da karışım da değil), yer değiştirme de, adı üstünde, yer kategorisi bakımından değişim.
Peki bu değişimlerin, özellikle de oluşun ilkesi, kaynağı ne?
Burada Aristoteles Atomcuların, Empedokles’in ve Platon’un (özellikle Timaios’ta) verdiği yanıtları elden geçirerek meşhur öğeler (toprak, hava, su, ateş) yahut yalın cisimlere ilişkin yapılan açıklamaları düzeltip bir sonuca varıyor: Aslında saf imkân olan bir ilk madde var (akla asla müstakil, cismani, dolayısıyla zorunlu olarak biçimlenmiş ve belirlenmiş bir şey gelmemeli) ve bu ilk madde baş karşıtların (başlıcaları sıcak-soğuk ve ıslak-kuru) taşıyıcısı.
Değişim de her zaman karşıtlar arasında. Dolayısıyla sıcak ve kuru karşıtlarıyla biçimlenmiş ilk maddeye ateş, sıcak ve ıslak olana hava, soğuk ve ıslak olana su, soğuk ve kuru olana da toprak diyoruz. Bu karşıtlar birbirinin yerini aldıkça da bu öğeler birbirine dönüşüyor. Bunlara aslında yalın cisimler dense de, aslında tam anlamıyla da yalın sayılmazlar.
Dahası, var olanlar, öncelikle de tek dokulular, bu öğelerden baş karşıtların ve onların türevi olan karşıtlıkların bir oranıyla [logos] oluşuyorlar. Bu oranı orta kabul edersek de, bu orta, bu oran, bu denge bozulup karşıtların iki ucundan birinin ağırlık kazanması da değişim oluyor. Bunların bir de kendi yerleri var, ateş merkezden çevreye, toprak çevreden merkeze doğru gidiyor, su ve hava da ortadalar.
Yani bir yer değiştirme hareketi söz konusu, kaldı ki, bunların birbirine dönüşmesi de bir hareket, hem de sürekli ve döngüsel (ya da dairesel) bir hareket, ne de olsa ateş havaya, hava suya, su toprağa dönüşebiliyor, bunlar boyuna birbirlerine dönüşüp kendilerine dönüyorlar. O halde bu dairesel ve sürekli hareketin hareket ettiricisi ne?
Öyle ya, her hareketin illâ ki bir hareket ettiricisi var. İşte bu da gök küreleri, özellikle de birinci gök, yani çakılı yıldızlar küresi, dahası, yatık çember, hatta Güneş. Hepsinin ötesinde de Tanrı, hatta belki de bu sefer sadece sevilen bir şey gibi hareket etmeksizin hareket ettiren bir niçin ya da amaç, diğer bir deyişle ereksel neden [to hou henekal değil, aynı zamanda etkin veya fail [poioun] bir Tanrı.
Anlayacağınız, tam bir kozmoloji kitabıyla karşı karşıyayız.
Oluş ve Bozuluş, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Eseri önemli kılan bir diğer unsur da Aristoteles’in belki de en önemli iki metni olan Fizik ve Mteafizik’te detaylı çözümlenmemiş konuları açıklığa kavuşturması, bir bakıma bu büyük eserleri anlamanın anahtarı olması. Ayrıca Sokrates öncesi filozoflardan Demokritos ve Empedokles eleştirileri ve Timaios metni üzerinden Platon’a verilen yanıtlar da eseri cazip kılıyor. Yunanca aslından ilk kez Türkçeye kazandırılan Oluş ve Bozuluş, iki dilli bir baskı, detaylı sözlük ve dizinle sunuluyor.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Değişim ve Süreç Felsefesi: Aristoteles, bu eserinde doğadaki oluş (var olma) ve bozuluş (yok olma) süreçlerini açıklamaya çalışır. Bugün biyoloji, ekoloji ve fizik gibi alanlarda “süreç odaklı” düşünce hâlâ merkezîdir.
- Bilim Tarihi Açısından: Oluş ve Bozuluş, Aristoteles’in Fizik ve Metafizik’te tam olarak açıklamadığı konuları tamamlar. Bu nedenle modern bilim tarihçileri için, onun doğa anlayışını bütünlüklü kavramak adına kritik bir metindir.
- Elementler ve Doğa Görüşü: Eserde dört öğe (toprak, su, ateş, hava) üzerinden oluş ve bozuluş açıklanır. Bu model modern bilimde geçerliliğini yitirmiş olsa da, doğayı sistematik biçimde açıklama çabası açısından hâlâ ilham vericidir.
- Felsefi Etki: Günümüzde çevre felsefesi, süreç ontolojisi ve ekolojik düşünce gibi alanlarda Aristoteles’in “oluş ve bozuluş” kavramları yeniden yorumlanmaktadır.
- Platon ve Ön-Sokratiklerle Diyalog: Eser, Empedokles ve Demokritos gibi filozofların görüşlerini tartışır, Platon’un Timaios’una yanıt verir. Bu yönüyle günümüzde felsefi tartışmaların tarihsel sürekliliğini göstermektedir
Oluş ve Bozuluş, yalnızca antik bir doğa felsefesi metni değil; aynı zamanda günümüzde değişim, süreç ve dönüşümün felsefi temellerini anlamak için vazgeçilmez bir eser olarak önemini sürdürmektedir.
Aristoteles
c. MÖ 384 – c. MÖ 322) veya kısaca Aristo, Antik Yunanistan’da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.
Platon ile birlikte düşünce tarihinin en önemli filozoflarından olan Aristo, mantık, fizik, biyoloji, zooloji, astronomi, metafizik, etik, estetik, ruh, psikoloji, dilbilim, ekonomi, siyaset ve retorik gibi pek çok disiplinin kurucusu olan eserler vermiştir.
Eserleri 16.-17. yüzyılda modern bilim gelişene kadar Avrupa ve İslam coğrafyasındaki bilimsel faaliyetin temelini oluşturmuştur.
Günümüzde kullanılan pek çok bilimsel terim ve araştırma metodu kendine dayanan Aristo, tarih boyunca özgün felsefi düşüncelerin ve tartışmaların, bilimsel görüşlerin ve araştırmaların kaynağı olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Aristoteles ismiyle günümüze kalan eserlerin nasıl üretildiği veya toplandığı tam olarak bilinmese de, günümüze kalan metinlerin basılmak için hazırlanmış yazılardan çok, ders anlatımı için oluşturulmuş taslaklar ya da ders notları olduğu düşünülmektedir. Buna rağmen bu metinler Geç Antik Çağ, Orta Çağ ve Rönesans boyunca bilim pratiğini belirlemiş, örneğin astronomi hakkındaki iddiaları Kopernik’in fizik hakkındaki düşünceleri Galileo ve Newton’un çalışmalarıyla aşılabilmiş, klasik mekanik, modern kimya ve biyoloji sistematik bilimler haline gelene kadar doğa ve hayvanlar hakkındaki görüşleri etkisini baskın biçimde sürdürmeye devam etmiştir.
Mantıkla ilgili ilk biçimsel incelemeleri sunan Aristo, Frege’ye kadar mantıkla ilgili çalışmaların temelini oluşturmuştur. Bu, Aristoteles’in mantık alanındaki ilk sistematik incelemeleriyle modern mantığın temellerini attığını vurguluyor. Sayfa içeriğinde de Aristoteles’in mantık, fizik, biyoloji, metafizik gibi birçok disiplinin kurucusu olduğu belirtiliyor.
Önemli Eserleri:
- Metafizik Varlığın ilk nedenlerini ve “varlık olarak varlığı” inceleyerek felsefenin en temel sorularını ele alır.
- Kategoriler Nesnelerin ve kavramların sınıflandırılmasını yaparak mantığın ve dilin temel yapılarını ortaya koyar.
- Fizik Doğa, hareket ve değişim üzerine sistematik bir açıklama getirerek evrenin işleyişini anlamaya çalışır.
- Nikomakhos’a Etik İnsanın en yüksek amacı olan “mutluluk”u erdemli yaşamla ilişkilendirerek ahlak felsefesini kurar.
- Politika Devletin yapısını, yönetim biçimlerini ve yurttaşların rolünü tartışarak siyaset teorisinin temellerini atar.
- Ruh Üzerine (De Anima) Ruhun doğasını, işlevlerini ve bedenle ilişkisini inceleyerek psikolojinin ilk adımlarını atar.
- Poetika Sanatın ve özellikle tragedyanın doğasını açıklayarak edebiyat kuramının klasik temelini oluşturur.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın