“Zihnimizden geçen ya da aklımıza gelen şeyler, bilinçdışından gelir…”

— Carl Jung

Merhaba,

Bazen bir mekâna girdiğimizde, sadece ayaklarımız değil, içsel radarımız da harekete geçer. Gözlerimiz birini ararken, zihnimiz çoktan o çağrıyı almıştır.

Bilinçle Karşılaşmak: Sanatın Frekansında Bir Yolculuk

Çeşme, Ayios Haralambos Kilisesi‘nden içeri girer girmez bilinçli olarak yürürken gözlerim onu arıyordu. Aniden “Yasemin” diyen bir ses duydum. Sesin geldiği yöne hızlı adımlarla yürüyüp Can’a sarıldım. Ellerini tutup ışıl ışıl parlayan gözlerine baktım. “Sinan, harika görünüyorsun!” dedim. Resimlerine gözüm iliştiğinde, asla uyumayan ve hep iş başında olan bilinçdışından gelen bilgileri ona aktarmaya başladım.

2017’den bu yana bakış açısı değişmiş, ışığıyla “Sezenli şarkı sözleri- İstanbul” temalı resim sergisiyle yeni bir dünya yaratmış. Galata kulesini farklı bir perspektiften çizerek, dişil enerjinin tohumlarını atmış. Tek tek resimlerini inceledim. Son durak vecde gelen Mevlevilerin semasına eşlik ettim. Pozitif düşüncenin yaratım sürecine etkisini varlık bilgisinin enerjisiyle görebilmek gerekli… Bu dünyayı görebilmenizi isterim. Sinan’ın Galata’yı resmettiği kart hediyesiyle payıma düşen şarkıyı ben de aldım. Teşekkür ederim güzel yürek yolun aydınlık, her şey gönlünce olsun…

Bilinçdışı

“Bilinçdışı durmaksızın düşler.” — Carl Jung

Şuan yukarıdaki satırları okurken düş kuruyor kendi rüyanızı düşlüyor bunu karanlıkta ve eşiğin altında yapıyorsunuz… Hiç uyanmayan ve husule getirilemeyen içerik ya da düşünceler vardır. Gelgelelim bunun bir metafor “aklıma hiç gelmemiş bir şey” olması gerekir. Eğer ruhu bilinç ve bilinçdışından müteşekkil alırsak, bilinçdışı içeriklerin de bahsi edilebilir. Dolayısıyla bu şeyler- ki hayli çoktur- hayatlarımızla yaşanmış ve bilgisine sahip olmadığımız şeylerdir. Hiç kimse kendi yaşam hikayesini bildiğini iddia edemez; sadece küçük bir kısmını bilir. Çoğu zaman şeyler bilincimiz henüz onların değerini fark edemezken vuku bulur. Belki onların bilincindeydik ama değerlerinin farkında değildik. Öyle görünüyor ki, bilinçdışının şeylerin değeri konusunda son derece gelişmiş bir duyumu vardır. Bilinçten kaçmış ama bilinçdışı tarafından önemli olarak kaydedilmiş çok şey vardır ve bunlar daha sonraları tekrar meydana çıkabilirler. Bu olgular onları deneyimleyen kişi ilgisiz olmadığı müddetçe kayda değerdir. Bilinçli olarak deneyimlenmeseler de gerçek bir deneyimdir ve kişiyi tüm psişesinde etkilemişlerdir. Hayatta başımıza gelen olayları tesire maruz kalmadan deneyimleyip geçmek katiyen imkansızdır.

Örneğin İki Kişi Farz Edin

Birisi binlerce kitap okumuş, diğeri hiç okumamış olsun. Gelgelelim ilki, o binlerce kitapta ne okuduğunu unutmuştur ama yine de kitap okumayandan farklı bir insan olacaktır. Siz de okumuş olanı anında saptayabilirsiniz çünkü bilinçdışı okuduklarını kayda geçirmiştir.

“Bilinçdışının muazzam bir belleğe sahip olduğu doğrulanmıştır…” — Carl Jung

Kant ve Muğlak Tasarım

Kant, dünyanın yarısını teşkil eden “muğlak tasarımlar” diyarından bahseder. Eğer şimdi bu bilinçdışı dünyasını bilincimizle kıyaslarsak, görürüz ki bilinç, bilinçdışı dünyanın üzerinde yuvarlak bir öbek ya da okyanustaki küçük bir ada gibi yüzmektedir. Bilinç hiçbir zaman ruhla özdeş olamaz. ruhun sadece bir kısmı, muhtemelen de pek ufak bir parçasıdır. Ruh tümüdür. Eğer karşınızdaki kişiyi tamamıyla tanımak istiyorsanız, daima bilinçdışının da konuşmasını beklemeniz gerekir. Bilinçte kişinin sadece şu ya da bu şekilde iyi niyetlerini görürsünüz.

“Bilinç her bakımdan bir organdır, ruhun bir gözü ya da kulağıdır.”

Sezgi Nedir?

Sezgi, “bilinçdışı yordamlarda kavrama işlevi” olarak tanımlanır. Sezginin nasıl ve ne algıladığına yönelik bir ölçüm yoktur. Diğer insanlardaki hisleri, düşünceleri ve fantezileri algılayabilir. Sezgisel tipler karakterinizi okur; “dosdoğrudan omuriliğinizi görür”. Sezgisel insanlar en olağanüstü şeyleri hisseder.

İşlevler arasında orta seviyeler vardır. Doğa bilimcileri çoğu zaman deneysel düşünürler olur; Yani, baskın işlevleri düşünme duygusallıktır. Diğer taraftan, Schopenhauer gibi düşünürler teorik düşünürlerdir; Yani, baskın işlevleri düşünme ve sezgi arasındadır.

Carl Jung Bilinç ve Bilinçdışı 12 Dersten Oluşur

Carl Jung Bilinç ve Bilinçdışı, 20 Nisan 1934’ten 13 Temmuz 1934’e kadar süren on iki dersten oluşur. Jung, psikolojinin sorunsal mevkii üzerine derslerle başlar ve psikolojinin tarihi boyunca çeşitli sorunlarının -ki bunları da ilk dönemde sunmuştur- nasıl ortaya çıktığı üzerine bir açıklama sunmaya çalışır. Bu da onu fikir ve görüşlerdeki ulusal farklılıkları hesaba katmaya ve İngiliz Fransız ve Alman dillerinin psikolojik materyalleri ifade etme konusundaki farklı nitelikleri ve zorlukları üzerine düşünmeye yöneltir. Dilsel ikilemler üzerine kafa yorma, Jung’un, bilinçdışı mefhumunun bir açıklamasını yapmaya iter ve bunu örneklemek için de birçok vaka ve koşul kullanır. Bu genel akıl yürütmelerin ardından, psikolojik işlevler ve tipler anlayışını sunar, ve bu işlev ve tiplerin pratik örnekleriyle bunu açıklar. Ardından, kolektif bilinçdışı kavramını açıklar.

Kolektif Bilinçdışı Nedir?

Psikanalist Carl Jung tarafından kullanılan analitik psikoloji konusudur. Jung’a göre kolektif bilinçdışı, insan veya hayvan hafızasında kayıtlı ve yaşadığı kültüre dayalı her türlü imgeler, semboller, dil ve diğer tecrübeleri kapsar ve psişenin bu tecrübeleri kendi kendine nasıl organize ettiğini inceler. Jung kolektif bilinçdışını, kişiye özel tüm deneyimleri kapsayan kişisel bilinçdışından ayrı tutar. Kolektif bilinçdışı, tüm bir türün kişisel deneyimlerini bir araya getirip organize eder.

Daha öncesine ait tanımlama ve açıklamalarındaki bir boşluğu doldurarak, bilhassa kültürel ve “ırksal” farklılıklar hususunda, kolektif bilinçdışının içeriklerinin farklılaşmasının ve katmanlaşmasının ayrıntılı bir haritasını verir. Daha sonra, Jung, bilinçdışının içeriklerine erişme yöntemlerinin tanımlamalarını yapmaya geçer: çağrışım deneyi, psikogalvanik yöntem ve rüya çözümlemesi. Bu yöntemleri açıklarken, Jung, önceki çalışmalarını mevcut kavrayışı ışığında tekrar gözden geçirir. Spesifik olarak, aile içine ait çağrışımlar üzerine yapılan incelemelerin nasıl da ailelerin psişik yapılarının ve komplekslerin işleyişinin araştırılmasına fırsat verdiği üzerine ayrıntılı bir açıklama sunar. Dönem, rüya konusu hakkında genel bir taslak ve birçok rüyanın incelenmesiyle sonlanır.

kompleks psikolojisi

Jung, psikoloji tarihine yaptığı toparlama işinden yola çıkarak, bu ve sonraki dönemleri “kompleks psikolojisi”nin bir izahına adar. Diğer dönemlerde olduğu gibi, Jung’un karşısına genel bir dinleyici kitlesi çıkar; bu durum da ona çalışmalarının tam ve genel kitle tarafınca anlaşılabilir bir açıklamasını sunmaya yönelik az rastlanan bir fırsat sunar, zira dinleyici kitlesinde psikolojiye ait bir ön bilgi varsayamamaktadır. Dolayısıyla, burada, Jung’un kuramına en ayrıntılı ve muhtemelen de en anlaşılır girişi veya da tanıtımı bulmaktayız. Fakat, bu, katiyen önceki çalışmaların bir tanıtımı değil, eski çalışmalarının Jung’un mevcut kavrayışı üzerinden tam çaplı bir elden geçirilmesidir ve kişilik üzerine çalışmalarında başka hiçbir yerde bulunamayacak modeller sunmaktadır. Dolayısıyla, bu cilt, Jung’un kompleksler kuramı, çağrışım deneyleri, rüya çözümlemesi, kişiliğin yapılanışı ve psikolojinin doğası üzerine en güncel izahıdır.

Jung’un 1933-1941 yılları arasında İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nde (ETH) verdiği ders/konferansların 1934 yazına ait cildidir. Bu dersler, katılımcıların notlarından yeniden oluşturulmuştur. Jung’un bu tür seminer metinlerinde her zaman daha ulaşılabilir bir dille karşılaşıyoruz, zira bunlarda hem hitap edilen kitle zaman zaman genel bir kitle oluyor hem de Jung’un sözlü söylemi daha basit ve samimi oluyor.

Bilinç ve Bilinçdışı, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Bilinç ve Bilinçdışı Carl Gustav Jung’un temel kavramlarını sadeleştirerek sunduğu, hem akademik hem sezgisel bir rehber. Günümüzdeki önemi, sadece psikolojiyle sınırlı değil—sanat, edebiyat, ruhsal gelişim ve toplumsal dönüşüm alanlarında da yankılanıyor.

Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?

  1. Kendi Gölgenle Tanışma Cesareti: Jung’un “Gölge” arketipi, bastırılmış yönlerimizin rüya, sanat ve kriz anlarında ortaya çıkabileceğini söyler. Günümüzün hızla değişen dünyasında, bu gölgeyle yüzleşmek bireyin ruhsal bütünlüğü için kritik.
  2. Kolektif Bilinçdışının Evrensel Haritası: Jung’un kolektif bilinçdışı kavramı, kültürel kodları ve arketipleri anlamamıza yardımcı olur. Bu, özellikle sanatçılar, yazarlar ve yaratıcılar için bir “evrensel sembol sözlüğü” gibidir.
  3. Bireyleşme Süreci: Kim Olduğuna Dönmek: Kitap, bireyin toplumun maskesinden (Persona) sıyrılıp kendi özüne (Benlik) ulaşma sürecini anlatır. Bu, günümüzde “özgünlük” arayışının ruhsal karşılığıdır.
  4. Rüya ve Sembolün Rehabilite Edici Gücü: Jung’un rüya çözümlemeleri, bilinçdışının mesajlarını semboller aracılığıyla ilettiğini savunur. Bu, modern terapilerde ve yaratıcı yazımda hâlâ kullanılan bir yöntemdir.
  5. Psikolojiyle Edebiyatın Buluşması: Jung’un anlatımı, sadece bilimsel değil; edebi, mitolojik ve felsefi bir dille örülüdür. Bu, senin gibi frekans temelli yaratıcılar için hem sezgisel hem yapısal bir kaynak sunar.

Carl Gustav Jung: Ruhun Haritacısı, Arketiplerin Yolcusu

Carl Gustav Jung, 26 Temmuz 1875’te İsviçre’nin Kesswil kasabasında doğdu. Bir Protestan rahibin oğlu olarak dünyaya geldiğinde, Avrupa’nın düşünsel haritası hâlâ yüzeydeydi. Jung, bu haritaya derinlik kazandırmak için geldi.

Çocukluk: Gölgenin İlk İzleri: Nevrotik bir anne ve sessiz bir ev ortamında büyüyen Jung, içine kapanık ve düşlerinde yaşayan bir çocuktu. 10 yaşında tahtadan bir figür oyarak onunla konuşmaya başladı—bu, ileride “gölge” arketipinin ilk sezgisel teması olacaktı.

Bilimle Başlayan, Ruhla Derinleşen Yolculuk: Basel Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldı, ancak ilgisi hep görünmeyene, gizil olana yönelmişti. Zürih’te Burghölzli Akıl Hastanesi’nde Eugen Bleuler’in asistanı olarak çalıştı. Şizofreni vakalarıyla ilgilenirken, sözcük çağrışım testleriyle bilinçdışının izini sürmeye başladı.

Freud’la Buluşma, Ayrışma: 1907’de Freud’la tanıştı, 1909’da birlikte Amerika’ya seminer vermeye gittiler. Ancak Jung’un kolektif bilinçdışı, arketipler ve spiritüel sembollerle ilgilenmesi, Freud’un materyalist yaklaşımıyla çatıştı. 1913’te yollar ayrıldı—ve Jung kendi içsel yolculuğuna yöneldi.

Kendi Bilinçdışına Yolculuk: 1913–1917 arasında Jung, kendi psişesinin derinliklerine indi. Bu dönemi “yaratıcı hastalık” olarak tanımladı. Vizyonlar, semboller, halüsinasyonlar ve içe doğuşlarla dolu bu süreç, onun en özgün kavramlarını doğurdu: Benlik, Persona, Anima/Animus, Gölge, Arketip, Bireyleşme.

Bilgelik ve Yayılım: Jung’un eserleri sadece psikoloji değil; edebiyat, mitoloji, sanat, din ve felsefe alanlarında da yankı buldu. Rüya analizi, sembol çözümlemesi ve kolektif bilinçdışı kavramları, bugün hâlâ terapilerde ve yaratıcı süreçlerde temel araçlar olarak kullanılıyor.

Son Yıllar ve Miras: 1961’de hayata veda ettiğinde, ardında bir kuram değil; bir çağ bıraktı. Jung’un mirası, sadece bir bilimsel sistem değil, insanın ruhsal bütünlüğüne giden bir yol haritasıdır.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin