“Her anı bir kez yaşarız ve kayıp gitmesine izin verirsek onu sonsuza dek kaybederiz. Temeli on altıncı yüzyıldaki Japon çay seremonilerine dayanan, her karşılaşmanın benzersiz ve özel olduğunu ifade eden ichigo-ichie kavramı da bu noktada yepyeni bir farkındalık kazanma fırsatı sunuyor. ”
—Héctor García
Merhaba,
Ichigo-Ichie “şimdi ya da asla” için açık bir davettir. Uzun yıllar yaşayacak olmamıza rağmen her buluşma eşsiz bir cevherdir ve bir daha asla tekrar etmeyecektir. Çay seremonisinde bu, misafire gösterilen saygının ve anda kalmanın temelini oluşturur.
Belki aynı insanla aynı yerde yeniden rastlayacağız ama yaşımız biraz daha ilerlemiş, konumumuz ve mizah duygumuz değişmiş olacak; başka önceliklerin ve diğer tecrübelerin ağırlığını taşıyor olacağız. Evren sabit bir akış halindedir, biz de öyle. Bu nedenledir ki hiçbir şey aynı şekilde yeniden gerçekleşmez.
Terimin Kökeni
Yamanoue Sōji (1544–1590), Japonya’nın Sengoku döneminde yaşamış önemli bir çay ustasıydı.
Yamanoue Sōji-ki, çay seremonisinin felsefi ve estetik boyutlarını anlatan bir metindir. Bu metinde “Ichigo-Ichie” kavramı, her karşılaşmanın biricikliği ve tekrarı olmayan doğası bağlamında ele alınır.
Defterin Tenshō 16 (1588) tarihli versiyonu, Sōji’nin kendi el yazısıyla yazdığı kabul edilen nüshadır ve bugün Omotesenke koleksiyonunda saklanmaktadır.
“Konuğunuzu, hayatınızda bir defa gerçekleşebilecek bir davetmiş gibi ağırlayın…”
Eğer söz konusu Japonca terimi tercüme etmeden bırakırsak şu şekilde ifade edebiliriz:
“Konuğunuza ichigo-ichie ile muamele edin.”
Yamanoue Sōji notlarına bu cümleyi eklediği sıra çay seremonilerinde öğrendikleri hakkında yazıyordu. Soji, sadeliği hemen her şeyin üstünde tutan çay seremonisi türü wabi-cha‘nın kurucularından olduğu düşünülen çay ustası Rikyu’nun himayesindeydi.
Sadece O An
Her anın olağandışı doğasını düşünecek olursak, her karşılaşmanın hayatta bir defa gerçekleştiğini anlayabiliriz.
“Her an biriciktir ve bir daha asla aynı şekilde yaşanmayacaktır.”
Ichigo-Ichie‘nin Günümüzde Kullanımı
Çay seremonisinin ötesinde, Japonlar bugün Ichigo-Ichie tabirini iki durumda kullanıyor:
- Bir yabancıyla ilk kez karşılaşıldığında,
- Bir tanıdıkla buluşulduğunda her anın biricik olduğunu vurgulamak için.
“Kimse aynı nehirde iki kez yıkanmaz, ne nehir aynı nehirdir ne de kişi aynı kişi.”— Heraklitos
Anları Yakalamak
Bu kitabın amacı, Japon kültürünün Ichigo Ichie ile bağlantılı birçok büyüleyici yönünü tanımanın yanı sıra, kişinin kendiyle ve başkalarıyla unutulmaz anlar yaratmayı ve deneyimlemeyi öğrenmesidir.
Bu yolla geçmişin ağırlığı altında ezilmeden ya da geleceğin kaygısını taşımadan şimdiyi dopdolu yaşamayı öğreneceğiz. Her anı hediyeymiş gibi kabul edip takdir edecek ona minnet duyacağız.
Karşılaşmalardan ve anlardan oluşan bu günlerin öylece geçip gitmelerine izin verebilir ya da onların unutulmaz olmalarını sağlayabiliriz.
An-avcılarına dönüştüğümüzde her şey benzersiz ve olağanüstü bir hal alır. Çünkü şu anda yaşadıklarımızın bir daha asla gerçekleşmeyeceğini bilme ayrıcalığına sahibiz.
Mankai “tam çiçek açma”
Japon terimiyle ifade edecek olursak, formülün ilk bölümü ikigai‘dir: Tutku duyduğumuz bir şeyi keşfetmek, kaldı ki onu kolayca bulabiliriz.
Bir kere hedefimizi belirledikten sonra kaika gelir, bu çoğu zaman en zor kısımdır; Kendi tutkumuza yer açmak için diğer insanların taleplerini bir kenara koymak, dünyaya gönderilme sebebimizin çiçeklenmesine izin vermek.
Üçüncü adım mankai‘yi elde edene kadar yolda kalmak, sabırlı olmak ve hayal etmeye devam etmek.
Özetlersek formül şu şekildedir; ikigai+kaika+zaman = mankai
Yeteneğimizi keşfetmeye izin verir ve bunu hayatımızda öncelik haline getirirsek tutkumuz gelişebilir. Bu da bizim ve başkalarının mutluluğuna yol açabilir.
“Çiçek açmak için asla geç değildir…”
Dört Temel Duygu “Duyguları Zamana Çevrimek”
Dört temel duygudan sadece mutluluk “bugüne ait bir duygu” ki bu da ichigo, ichie‘nin kalbidir. Bunun daha önce değil, tam şu anda gerçekleştiğini bildiğimiz için kendimizi anın tadını çıkarmaya vererek onu kutluyoruz.
| Duygu | Zaman | Anahtar Kelime |
| Öfke | Geçmiş | Geri dön |
| Üzüntü | Geçmiş | Uyan |
| Korku | Gelecek | Geri dön |
| Mutluluk | Şimdi | Ichigo Ichie |
Duygusal zekanın popüler olmasından bu yana duygularımız konusunda çok bilinçliyiz ama çoğunlukla duygularımızın bizi nasıl geçmişe ya da geleceğe taşıdığının bilince değiliz.
Bu açıdan egzersiz yapmak duyguları zamana çevirip Ichigo Ichie‘nin karakteristiği olan mutluluğun, huzurun, özenin bulunduğu günümüze döndürmek için güçlü bir araçtır.
Bunu başarmak adına mutsuz hissettiğin her anı şu şekilde dönüştürmelisiniz:
- Öfkeli ya da üzgün müsün? Geçmiştesin. Geri dön!
- Korkuyor musun? Gelecektesin. Geri dön!
Kendimizi geçmişe ya da geleceğe yansıtmayı bırakırsak şimdiki anın mutluluğunu koruyabiliriz.
Duyguları zamana çevirirsek onlardan kaçmak bizim için kolaylaşır; çünkü kimse önemli olayların gerçekleştiği şimdiki anın dışına itilmeyi istemez.
Bu yüzden geçmişte olduğumu fark ettiğim anda orayı terk ediyorum. Ve eğer gelecekteysem hemen geri dönüyorum…
➤Peki, siz ne kadar andasınız?
“Şimdiki zaman açılmayı bekleyen bir hediyedir…”
Siddhartha Gautama’nın müritlerine kendilerini şimdiki zamana demirlemelerini öğrettiği günlerden beri, çoğunlukla ellerimiz arasından bir kar tanesi gibi kayıp giden şimdiki anın peşinde harcadığımız 2500 yılı geride bıraktık.
Zazen “Kendi Deneyimim”
2012-13 yılında, kendimi keşfetmeye çıktığım o anlarda karşılaştığım bir egzersizdi. Belki de o an, benim için bir Ichigo Ichie anıydı.
Psikolojide “üstbiliş” olarak adlandırılan, zihni çalıştırmak için zihni kullanma yöntemlerinden biri Zazen‘dir.
Zazen sırasında gelen düşünceleri fark etmek, onları etiketlemek (örneğin “planlama”, “endişe”, “hatırlama”) ve sonra bırakmak — işte bu, üstbilişin en sade hali. Zihni çalıştırmak için zihni kullanmak, hem paradoksal hem de dönüştürücü bir deneyim.
Ichigo Ichie bağlamında Kelebek Etkisi
Ichigo Ichie, her karşılaşmanın ve her anın bir daha yaşanmayacak olması fikrini işlerken, aslında her anın potansiyel bir “kelebek etkisi” taşıdığını da ima eder.
“Şeylerin güzelliğini öğrenmek onları aynı zamanda güzel kılmamıza da izin veriri.” —Friedrich Nietzsche
Eş Zamanlılık
Yaratıcı insanlarla konuşmak… Jung’un düşüncesine göre, yüksek seviyede yaratıcı insanlarda veya gelişim gösteren insanların yaşamında eşzamanlılık kendini daha sık gösteriyor. Bu insanlarla vakit geçirmek, fark etmemiş olabileceğimiz şeyleri bize gösterebilecekleri için duyarlılığımıza ince ayar çekmemize yardım eder.
Meditasyon yapmak… Bizi tesadüflerin ortaya çıktığı ana sabitleyeceği ve algımızı genişleteceği için onları daha kolay yakalamamıza yardım eder.
Jung kriz anlarının ve dönüşümlerin eşzamanlılık için bereketli bir toprak olduğunu ifade ediyor; çünkü bu zamanlarda kaderin bize gönderdiği işaretlere karşı daha dikkatli oluruz. Bu açıdan, bu özel anların birçoğunu deneyimlediğimizde sanki hayat bize doğru yolda olduğumuzu söylüyordur.
Artık zamanı nasıl durduracağımızı biliyoruz…
Ichigo Ichie, mindfulness, Stoacılık ve Sufizm
Ichigo Ichie, mindfulness, Stoacılık ve Sufizm… Hepsi farklı dillerde, farklı ritüellerle aynı şeyi söyler: “Şimdi burada ol. Bu anı fark et. Çünkü bu an, bir daha gelmeyecek.”
Bu felsefeler, insanlığın ortak özlemini dile getirir: anlamlı bir yaşam. Ve belki de en sade haliyle, bir sabah yürüyüşünde denizin tuzunu hissederken, içsel bir gülümsemeyle bu evrensel daveti kabul ederiz.
Kendi Ichigo Ichie Anım “Kendinizle Çay İçmek”
Güneş gri ve puslu bir havanın ardından doğmuştu. Ev sessizdi. Her sabah olduğu gibi spor ayakkabılarımı giyip yürüyüşe çıktım. Sahile vardığımda, koşan ve yürüyen insanları izledim. Sadece ben o anın tadını çıkararak yürüyordum. Deniz sakindi ve havadaki nem tuzun kokusunu hissetmemi sağlıyordu. Bir süre denize giren insanları izledim. “Umarım iç görü kazanmışlardır” diye düşündüm.
Telaşa kapılmadan yürümek ve sonunda güzel bir manzarayla karşılaşmak, yaşam tarzları arasında benim için en keyifli olanı. Yürüyüşten sonra bir fincan çay… Doğru bir ruhla, kendinizle içeceğiniz bir çay unutulmaz bir kutlamaya dönüşebilir. Kendinizle randevuya çıkmak, ruh için gerçek bir şifa kaynağı olabilir. Çünkü bu an bir daha yaşanmayacak. Eşsiz… Kutsal… Ve tam da bu yüzden çok kıymetli…

İster Tokyo’da bir çay seremonisinde, ister Çeşme’de sahil yürüyüşünde… Her an, bir daha geri gelmeyecek. Ve belki de yaşamın en büyük sanatı, o anı fark etmekte gizlidir.
Eğer seçme şansınız varsa etrafınızda her anın güzelliğinin değerini ve paylaşmayı bilecek, dinleme yeteneğine sahip, mutlu, ilham verici insanlar olsun.
➤Peki, sizin anda kalma egzersizleriniz neler?
D.T. Suzuki’ye Göre Satori
Zen’de şimdiki zaman tüm varlığımızı kuşattığında; geçmişi, geleceği ve fiziksel dünyayı bir illüzyona çevirdiğinde satori‘ye ulaşılmış kabul edilir. Bazen tamamen beklenmedik şekilde ortaya çıkan bu anlık aydınlanma durumu; kainattaki anlamı ve anın bütün güzelliğini yakalamayı amaç edinen Zen uygulayıcılarının “varlık nedeni”dir.
D.T. Suzuki’nin Zen anlayışında satori, entelektüel bilgiyle değil, doğrudan deneyimle ulaşılabilen bir farkındalık halidir. Suziki’ye göre satori yani Zen uygulayıcılarının aradığı ani aydınlanma şu özellikleri gösterir:
- Mantıksızdır. Her türlü entelektüel sorgulamayı zorladığı için mantıkla ulaşılamaz. Satori‘yi deneyimlememiş olanlar bunu uygun veya mantıklı bir yolla açıklayamazlar.
- Sezgiseldir. Satori açıklanamaz, yalnızca yaşanılır veya mantıklı bir yolla açıklayamazlar.
- Doğrudan ve Kişiseldir. Bilincin en iç kısmından ortaya çıkan bir algıdır.
- Hayatın bir olumlamasıdır. Ahlaki değerlerden bağımsız olarak bütün yaradılışı olduğu gibi kabul eder.
- Ötelerle ilgili bir his verir. Satori’yi deneyimlediğimizde, onun başka bir yere dayandığını hissederiz. Kişiliğimizi çevreleyen sert bireysel kabuk satori‘yi deneyimlediğimiz anda paramparça olur. Takip eden duygu, tam bir özgürlük ya da birinin sonunda hedefine ulaştığında hissedeceği tam bir dinlenme duygusudur.
- Kişisel olmayan bir tonu vardır. Suzuki’nin kendi sözleriyle ifade edersek: “Zen deneyiminin belki de en dikkat çekici özelliği Hıristiyan mistik tecrübelerde gözlemlenebildiği üzere hiçbir kişisel belirtisi olmamasıdır.”
- Yücelik hissi. Birey olmanın sınırlarını aştığımızda varlığımızın sonsuz genişlediğini tecrübe ederiz.
- Geçicilik. “Satori‘nin biriyle karşılaşması anidir.“der Suzuki “ve geçici bir deneyimdir, yani eğer ani ve geçici değilse o zaten satori değildir.”
Suzuki’nin “Zen deneyiminin belki de en dikkat çekici özelliği… hiçbir kişisel belirtisi olmamasıdır” sözü, bu deneyimin evrenselliğini ve bireysel benliğin ötesine geçişini vurgular. Bu, mistik deneyimlerin çoğundan farklı olarak, kişisel bir Tanrı ya da kişisel bir kurtuluş arayışından çok, varoluşun kendisiyle bütünleşme hâlidir.
Diyelim Ki…?
➤Diyelim ki bu satırları okuduktan sonra yaşam tarzınızda gerçek değişimler yaptınız… O zaman hayatınız nasıl olur?
Eğer bu satırları okuduktan sonra yaşam tarzınızda gerçek değişimler yaptıysanız… hayatınız artık anı kutsayan, geçiciliği kucaklayan, ve her karşılaşmayı biricik gören bir ritme bürünmüş demektir. Ichigo Ichie felsefesiyle yaşamak, zamanın akışına karşı değil, onunla birlikte dans etmeyi öğrenmektir.
Böyle bir yaşam nasıl olurdu?
- Sabahlar daha sessiz ve anlamlı başlardı. Çayın tadı, pencere kenarındaki bir kedi, bir dostun sesi… Hepsi birer kutlama olurdu.
- Kararların ağırlığı azalırdı. Çünkü her anın geçici olduğunu bilmek, mükemmel seçim yapma baskısını hafifletir.
- İlişkiler derinleşirdi. Her buluşma, son kezmiş gibi yaşanır; bu da daha fazla özen, daha fazla şefkat getirir.
- Zaman genişlerdi. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları yerini şimdiye bırakır. Anda kalmak, zamanı uzatır.
- Küçük şeyler büyük anlamlar taşırdı. Bir çiçeğin açışı, bir çocuğun gülüşü, bir kitabın cümlesi… Hepsi birer satori anı olabilir.
Bu yaşam tarzı, dışsal başarıdan çok içsel bir uyum arar. Ve belki de en güzeli: her gün, sıradan gibi görünen bir anın içinde olağanüstü bir farkındalık doğabilir.
“İnsanlar söylediklerinizi unuturlar, insanlar yaptıklarınızı unuturlar ama insanlar hiçbir zaman onlara hissettirdiklerinizi unutmazlar.” —Maya Angelou
Bunu başarmak için kendi hayatlarımızın kutlama ustalarına dönüşmemiz gerekir; her ana anam katmalı, gelecekteki nostalji duygumuzu besleyecek şeyleri şimdi ve burada yaratmalıyız.
Ichigo Ichie, Japonların Her Anı Bir Kere Yaşama Sanatı, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Ichigo Ichie günümüz dünyasında adeta bir zaman farkındalığı ilacı gibi. Hızla akan, dikkat dağıtan ve sürekli geleceğe odaklanmamızı isteyen bir çağda, bu Japon felsefesi bize şunu hatırlatıyor:
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Dijital dikkat dağınıklığına karşı bir panzehir: Sürekli bildirimler, ekranlar ve çoklu görevler arasında kaybolan zihnimizi “şimdi”ye çağırır.
- Tüketim kültürüne karşı bir duruş: Her şeyin hızla tüketildiği bir dünyada, anı “tüketmek” değil, “kutlamak” gerektiğini öğretir.
- İlişkilerde derinlik yaratır: Sevdiklerimizle geçirdiğimiz zamanın kıymetini artırır; her buluşmayı bir kutlama hâline getirir.
- Kaygı ve stresle başa çıkma yöntemi: Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin belirsizlikleri yerine, anda kalmayı öğütleyerek zihinsel huzur sağlar.
- Mindfulness pratiğine kültürel bir kök: Zen Budizmi’nden beslenen bu öğreti, Batı’daki farkındalık akımlarına kadim bir derinlik kazandırır.
“Şu anda deneyimlediğiniz her şey, bir daha asla olmayacak.” — Héctor García
Héctor García — Sessizliğin Kodlarını Çözen Yazar
1981 yılında İspanya’nın Akdeniz kıyısındaki Calpe kasabasında doğan Héctor García, bir bilgisayar mühendisi olarak başladığı kariyerini Japonya’da ruhsal bir keşfe dönüştürdü. 2004 yılında Tokyo’ya yerleşerek hem teknoloji dünyasında çalıştı hem de Japon kültürüne dair gözlemlerini blogunda paylaşmaya başladı. Bu blog, zamanla milyonlara ulaşan bir içsel yolculuğa dönüştü.
García’nın yazıları, Japonların uzun ve mutlu yaşam sırlarını anlatan Ikigai kitabıyla uluslararası çapta ses getirdi. Ardından gelen Ichigo Ichie ile, anın kutsallığını ve farkındalık pratiğini evrensel bir dile dönüştürdü. Yazılarında hem Zen sadeliği hem de Batı analitiği bir arada bulunur. Japonya’nın kadim öğretilerini modern yaşamla buluşturan bir köprü gibidir.
“Her an bir daha yaşanmayacak. O hâlde onu kutsal bir karşılaşma gibi yaşa.” — Héctor García
Héctor García & Francesc Miralles — Japon Felsefesinin İki Batılı Yolcusu
İspanyol kökenli bu iki yazar, farklı disiplinlerden gelip Japon yaşam sanatlarında birleşmiş iki ruhsal gezgin gibi. García, teknoloji dünyasında kariyerine başladığı Japonya’da felsefi derinliği keşfederken; Miralles, Avrupa edebiyatının içsel sorgulayıcı tınısını Doğu bilgeliğiyle harmanladı.
Birlikte kaleme aldıkları eserler:
- Ikigai: Yaşam amacının peşine düşenlere bir pusula.
- Ikigai Uygulama Rehberi: Bu felsefeyi gündelik hayata taşıyan pratik adımlar.
- Shinrin Yoku: Doğayla kurulan içsel bağın nefesini taşıyan orman banyosu anlatısı.
- Ichigo Ichie: Anın kutsallığına bir davet, farkındalıkla yaşamanın Japon sanatı.
Bu eserler, Batı’nın arayışını Doğu’nun kadim sadeliğiyle buluşturarak, küresel okura yeni bir yaşam felsefesi sundu.
“Biz bu kitapları sadece bilgi vermek için değil; okurun içsel yolculuğuna sessizce eşlik etmek için yazdık.” — García & Miralles
Francesc Miralles — Kelimelerle Meditasyon Yapan Ruh
1968 yılında Barselona’da doğan Francesc Miralles, Alman Dili ve Edebiyatı mezunu bir yazar, müzisyen ve çevirmen. Gençlik yıllarında Franz Kafka ve Hermann Hesse’ye duyduğu hayranlık, onu edebiyatın derinliklerine çekti. Yayınevlerinde editörlük yaptıktan sonra roman yazmaya başladı ve kısa sürede çok satanlar listelerine girdi.
Miralles’in kalemi, hem melankolik hem aydınlatıcı bir tını taşır. Kişisel gelişim, spiritüel rehberlik ve içsel dönüşüm temalarında yazdığı eserler, okura hem bilgi hem sezgi sunar. Ikigai, Wabi Sabi, Shinrin Yoku ve Ichigo Ichie gibi kitaplarıyla Japon felsefesini Batı’ya taşıyan en etkili seslerden biri oldu.
“Hayat, kaçırdığımız anların toplamı mı, yoksa gerçekten yaşadığımız anların bir bütünü mü?” — Francesc Miralles
Bu iki yazar, birlikte yazdıkları eserlerde doğu bilgeliğiyle batı sezgisini harmanlayarak, okura hem zihinsel hem ruhsal bir yolculuk sunuyor.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın