“Mutluluk, başka bir şeyin gerçekleştirilmesi için araç olarak istenmeyen; bizzat peşinden koşulan en üstün iyidir…”
— Aristoteles
Merhaba,
Bu söz, Antik Yunan filozofu Aristoteles’e aittir. Onun Nikomakhos’a Etik adlı eserinde mutluluk (eudaimonia), insan yaşamının nihai amacı ve en üstün iyi olarak tanımlanır. Aristoteles’e göre mutluluk, başka bir amaca hizmet etmediği için kendi başına istenir; bu yüzden en yüksek iyidir.
Farabi gibi İslam filozofları da bu düşünceyi benimseyip geliştirmiştir, ancak bu özgün ifade Aristoteles’in etik anlayışının özüdür
Farabi burada Aristoteles’in “en yüksek iyi” kavramını İslam felsefesiyle harmanlayarak, mutluluğu insan varoluşunun nihai hedefi olarak tanımlar. Yani mutluluk, başka bir şeye ulaşmak için değil; doğrudan kendisi için aranan, peşinden gidilen bir değerdir.
Bu yaklaşım neyi İfade eder?
- Mutluluk, dışsal başarılarla ölçülmez. Zenginlik, şöhret, güç gibi şeyler mutluluğa katkı sağlayabilir ama onun yerini tutamaz.
- İçsel bir denge ve erdemli yaşam gerektirir. Farabi’ye göre akıl, ahlak ve bilgelik olmadan gerçek mutluluk mümkün değildir.
- Toplumsal düzenle bireysel arayış iç içedir. Mutlu bireyler, erdemli toplumlarda yetişir; erdemli toplumlar, mutlu bireylerle kurulur.
Farabi’ye göre mutluluk, insanın en yüksek amacı ve doğuştan gelen bir arayıştır. Ancak bu arayış, sadece duygusal değil; aynı zamanda akli, ahlaki ve metafizik bir temele dayanır. Ona göre:
- Mutluluk, metafizik bir sistem içinde tanımlanmalıdır. Varlık nedir sorusuna verilen yanıt, insanın ne olduğu ve ne yapması gerektiği sorularını da şekillendirir.
- Bilimler arasında bir hiyerarşi vardır. Matematik, geometri, astronomi ve müzik gibi ilimler, insanın evreni anlaması için gereklidir.
- Toplumun düzeni, filozof-hükümdar figürüyle sağlanır. Farabi, Platon’un izinden giderek, yöneticinin aynı zamanda bir bilge olması gerektiğini savunur.
Farabi, bu klasik eserinde mutluluğu yalnızca bireysel bir arzu değil; insanın varoluşsal amacının özü olarak tanımlar. Bilgelikle örülmüş bu metin, modern insanın anlam arayışına zamanlar üstü bir rehber sunar.
Farabi’ye göre gerçek mutluluk
Farabi’ye göre gerçek mutluluk, insanın aklını kullanarak erdemli bir yaşam sürmesidir. Bu erdemli yaşam, bireyin sadece kendisiyle değil, toplumla ve evrenle kurduğu uyumlu ilişkiyle mümkündür. Mutluluğun Kazanılması, bireyin içsel düzeni ile toplumsal düzen arasındaki köprüyü kurar. Farabi, filozofun rehberliğinde kurulan ideal toplumda, bireylerin hem akli hem ahlaki gelişimi desteklenir. Bu yönüyle eser, sadece bireysel bir arayış değil; kolektif bir dönüşüm çağrısıdır.
İkinci Öğretmen
Farabî, İslam felsefesinin “Muallim-i Sânî”si, yani ikinci öğretmeni olarak anılır. Antik Yunan felsefesini İslam düşüncesiyle harmanlayarak, akıl ile vahiy arasında bir köprü kurmuştur. Onun felsefesi, sadece bireysel mutluluğu değil, toplumsal düzeni ve siyasal erdemi de kapsayan bir sistem sunar. Bu yönüyle Farabî, İslam felsefesinin hem teorik hem pratik alanlarda gelişmesini sağlayan temel bir figürdür.
Farabî’nin Siyaset Felsefesine Kısa Bir Bakış
Farabi’nin siyaset felsefesi alanındaki başlıca ustaları Platon ve Aristoteles’tir, bu ikisinin etkileri karşılaştırıldığında hiç şüphesiz birincinin ağır bastığı görülmektedir. Bunun sebebi nedir veya siyasete ilişkin en önemli eserlerinden birinin (İdeal Devlet) adının da gösterdiği üzere, Farabi neden dolayı siyaset felsefesinden nispeten daha gerçekçi, daha çoğulcu, daha bilimsel, hatta daha demokratik bir siyaset felsefesine sahip olduğunu söyleyebileceğimiz Aristoteles’in değil de siyaset kuramında daha kuramcı, daha metafizik, daha idealist, daha monist, hatta totalier bir geleneği temsil eden Platon’un etkisi altında kalmıştır?
Farabî’ye göre siyaset, bireyin mutluluğa ulaşmasını sağlayan toplumsal yapının inşasıdır. Filozof-hükümdar idealinde, yöneticinin hem akli hem ahlaki erdemlere sahip olması gerekir. Toplum, bireyin gelişimini desteklemeli; yasa, insanın doğasına uygun olmalıdır. Bu yaklaşım, bireysel mutluluğun ancak erdemli bir siyasal düzen içinde mümkün olduğunu gösterir.
Farabî’nin ana amacı daha önce de işaret edildiği üzere insanın nihai amacının ne olduğunu bilmek ve bunu gerçekleştirmektir. İnsanın asıl amacı ise ona göre mutluluktur. Mutluluk bir başka şeyin gerçekleştirilmesi için bir araç olarak İstenmeyen, bizzat peşinden koşulan en üstün iyidir. O halde Farabî’nin siyaset felsefesi esasen insanın bu (ve öteki dünyada) nasıl mutlu olacağını bilme ve gerçekleştirme amacına yoğunlaşmıştır; insanın mutluluğu, en üstün iyinin gerçekleştirilmesi, bilindiği gibi esas itibarıyla ahlâkın alanına girer. Buradan Farabî’nin siyasetle ahlâkı iç içe geçmiş konular olarak gördüğü, hatta bir bakıma siyasetle ahlâkı bir ve aynı sorunun iki ayrı görüntüsü olarak gördüğü ortaya çıkar. Yine bundan onun siyasete ilişkin eserlerinden bazılarının neden “Mutluluk Yoluna Yöneltme”, “Mutluluğun Kazanılması” gibi isimler taşıdığını anlamak mümkün olur.

Ahlâk ve siyaseti birbirine bağlama veya bugün alışık olduğumuz gibi, onların özerk ve bağımsız olduğunu kabul etmeme geleneği Farabî’ye ustaları Platon ve Aristoteles’ten miras kalmıştır. Gerek Platon gerekse Aristoteles, insanı özü İtibarıyla toplumsal-siyasi bir varlık olarak tanımlar. Her İkisine göre toplum veya toplumsal hayat, siyasal hayat ve siyasal düzen insanın sadece varlığı için değil, aynı zamanda kendisi için varlığa getirilmiş olduğu nihai mükemmellik ve mutluluğu için zorunludur. İnsan nasıl tek başına varlığını sürdüremezse, insanın ahlâki özünü, ahlâki cephesinin gereklerini yerine getirmesi de toplum ve siyasal düzen olmaksızın mümkün değildir. Bu anlamda siyasal hayat, ahlâki hayatın gerçekleştirilmesinin zorunlu şartıdır. Mükemmel veya tam bir siyasal hayat ve mükemmel bir siyasal rejim de mükemmel, tam bir ahlâki hayatın, deyim yerindeyse ahlâki rejimin olmazsa olmaz varlık şartını oluşturur. Eksik veya kusurlu siyasal rejimler ise tam tersine ahlâki açıdan eksik ve kusurlu bir hayatlara yol açar.
Platoncu siyaset felsefesi tüm İslamiyet siyaset felsefesi geleneğine ve bu gelenekle temasta olan, ondan etkilenen Yahudi siyaset felsefi geleneğine hakim olmuştur. Buna karşılık Latin Hıristiyan dünyasında ve Latin felsefe geleneğini tanıyan Yahudi siyaset felsefesinde durum farklıdır. Bu dünyada halim gelenek Aristotelesçi siyaset felsefesi geleneğidir.
➤Bunun nedeni nedir?
Aristoteles’in bütün eserleriyle ilgilenen, onlar üzerine uzun, orta, kısa şerhler, özetler yazan İbn Rüşd bile XII. yüzyılın sonuna doğru Politika‘nın bir nüshasının eline geçmediğini, dolayısıyla bu eser üzerine değil, Platon’un Devlet‘i üzerine şerh yazmak zorunda kaldığını söylemektedir. Öte yandan Hristiyan dünyası Ortaçağ boyunca Platon’un Devlet ve Yasaları‘ndan habersiz kalmış ve bu iki eser ta Rönesans’a kadar Latinceye çevrilmemiştir. Buna karşılık Aristoteles’in Politika’sı XIII. yüzyılda Latinceye çevrilmiş ve bir nesilde en az yedi şerhin yazıldığını görmüştür.
➤Bu felsefi geleneklerin modern siyaset üzerindeki etkileri nelerdir?
Platoncu ve Aristotelesçi siyaset felsefesi gelenekleri, modern siyaset düşüncesinin temel taşlarını oluşturmuş ve farklı ideolojik yönelimleri beslemiştir. İşte bu iki geleneğin modern siyaset üzerindeki etkilerini karşılaştırmalı olarak ele alalım:
Platoncu Geleneğin Modern Siyasete Etkisi
Platon’un siyaset felsefesi daha çok idealist, normatif ve toplum mühendisliğine açık bir çizgi sunar:
- Ütopyacı düşünceler: Platon’un Devlet’te çizdiği ideal toplum modeli, modern ütopyacı düşüncelere ilham vermiştir. Özellikle sosyalizm ve komünizm gibi sistemlerde, toplumun akılcı bir planla yeniden düzenlenmesi fikri Platoncu izler taşır.
- Filozof-kral modeli: Bilgiye dayalı liderlik anlayışı, teknokratik yönetim biçimlerinin temelinde yer alır. Bu, uzmanların karar verici olduğu sistemlerde Platoncu bir yankı bulur.
- Karl Popper’ın eleştirisi: Popper, Platon’un ideal toplum anlayışını “kapalı toplum” olarak nitelendirerek liberal demokrasinin karşısına koymuştur. Bu eleştiri, liberal düşüncenin Platoncu modele mesafeli durmasına neden olmuştur.
Aristotelesçi Geleneğin Modern Siyasete Etkisi
Aristoteles’in siyaset felsefesi daha empirik, pragmatik ve çoğulcu bir yapıya sahiptir:
- Doğal toplum anlayışı: Aristoteles’e göre devlet, insanın doğası gereği ortaya çıkan bir birlikteliktir. Bu düşünce, modern siyaset teorilerinde toplum sözleşmesi öncesi doğal düzen fikrini destekler.
- Erdemli yurttaş modeli: Modern cumhuriyetçilikte yurttaşın aktif katılımı ve erdemli olması gerektiği fikri Aristoteles’ten beslenir. Bu, özellikle Tocqueville ve Hannah Arendt gibi düşünürlerde görülür.
- Çoğulcu yönetim biçimleri: Aristoteles, farklı yönetim biçimlerini gözlemleyerek sınıflandırır. Bu yaklaşım, modern siyaset biliminin karşılaştırmalı rejim analizlerine temel oluşturmuştur.
Bu iki gelenek, modern siyaset düşüncesinde birbirini tamamlayan ve zaman zaman karşıt kutuplarda yer alan fikirler sunar.
➤Bu noktada sorulması gereken en kritik soru şudur: Türk siyaset felsefesi, hangi görüşün izini sürmektedir?
Mutluluğun Kazanılması, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Mutluluğun Kazanılması — Farabi’nin kaleminden çıkan bu klasik eser, günümüzde hem bireysel gelişim hem de toplumsal düzen açısından zamanlar üstü bir rehber niteliği taşıyor. Özellikle modern insanın anlam arayışında, bu metin felsefi bir pusula sunuyor.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Mutluluğun tanımını yeniden yapılandırıyor Farabi’ye göre mutluluk, yalnızca haz değil; bilgi, erdem ve ahlaki bütünlükle elde edilen bir varoluş hâlidir. Bu yaklaşım, günümüzün tüketim odaklı mutluluk anlayışına karşı derin bir alternatif sunar2.
- Teorik ve pratik erdemleri birleştiriyor Kitapta yer alan dört temel erdem — teorik, fikrî, ahlaki ve pratik — bireyin hem düşünsel hem davranışsal gelişimini hedefler. Bu, modern eğitim ve kişisel gelişim anlayışlarıyla doğrudan örtüşür.
- Toplumun mutluluğu bireyin mutluluğuyla ilişkilendiriliyor Farabi, bireyin erdemli olmasıyla toplumun da erdemli olacağını savunur. Bu, günümüzde etik liderlik, toplumsal sorumluluk ve adalet arayışları için güçlü bir felsefi temel oluşturur4.
- Metafizik ve ahlak arasında köprü kuruyor Farabi’ye göre gerçek mutluluk, yalnızca bu dünyada değil; ebedî bir varoluşun parçası olarak düşünülmelidir. Bu, ruhsal gelişim ve manevi arayışlar için derinlikli bir perspektif sunar.
- Eğitim ve bilgelik merkezli bir yaşam öneriyor Kitap, bireyin mutluluğa ulaşması için bilgiye, düşünceye ve doğru eğitime yönelmesi gerektiğini vurgular. Bu, günümüz eğitim sistemleri için hâlâ geçerli bir ilke.
“Farabi’ye göre insanın asıl amacı mutluluktur — ama bu, sadece haz değil; aklın ve ruhun yetkinliğidir.”
Bu eser, yalnızca bir felsefi metin değil; aynı zamanda iyi yaşamanın, doğru düşünmenin ve anlamlı bir toplum kurmanın anahtarlarını sunan bir düşünce haritasıdır.
Eser dört ana bölüme ayrılırn
Gerek bu hayatta gerekse gelecek hayatta mutluluğu elde etmelerine vasıta olan insani şeyler (teorik erdem, fikrî erdem, ahlâki erdem ve pratik sanatlar) açıklanır.
- Teorik erdem veya erdemler ve onlara tekabül eden teorik ilimler birinci bölümün ana konusunu teşkil etmektedir. Dolayısıyla bu bölümde Farabî’nin bilgi kuramını, ilim anlayışını, ilim tasnifini vb. görmekteyiz.
- İkinci bölümde ruhta bulunan akılsalların varlıkta bilfiil gerçekleştiklerinde uğrayabilecekleri değişikliklerin olası biçimlerini ve nedenlerini ele alır. Farabî bu bölümde fikrî erdemin türlerini ve onun ahlâki erdemle ilişkilerini inceledikten sonra kısaca pratik veya amelî sanatları inceler. Bölüm bu dört şeyin bir insanda nasıl gerçekleşeceği ve onlar arasındaki ilişkilerin, öncelik-sonralık münasebetlerinin ele alındığı bir tartışma ile sona ermektedir.
- Üçüncü bölümün ana temasını siyaset oluşturur. felsefesinin asıl konusu budur, yani söz konusu dört erdemin bireysel insandan topluma taşınması ve toplumda gerçekleştirilmesidir. Bu bölümde Farabî yönetici, eğitim, öğretim, toplumsal sınıflar, bu sınıfların eğitiminde izlenecek yöntemler, filozof, filozof türleri, felsefe-din ilişkisi, kanun koyucu, imam gibi kavramlar üzerinden siyaset öğretisini kurar.
Farabi — Bilgelikle Örülmüş Sessiz Bir Devrimci
872 yılında, bugünkü Kazakistan sınırlarında yer alan Farab (Otrar) yakınlarındaki Vesiç adlı küçük bir yerleşim yerinde dünyaya gelen Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed el-Farabi, İslam felsefesinin en parlak yıldızlarından biri olarak kabul edilir. Batı’da Alpharabius, Doğu’da ise Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen) olarak anılır — çünkü birincisi Aristoteles’tir.
Bilgelik Yolculuğu:
- İlk eğitimini Farab’da aldıktan sonra Bağdat, Şam, Halep ve Mısır gibi dönemin ilim merkezlerinde bulundu.
- Mantık, felsefe, müzik, sosyoloji, psikoloji, tıp ve matematik gibi birçok alanda eserler verdi.
- Aristo’nun eserlerini Arapçaya çevirip şerh ederek, antik felsefenin İslam dünyasında anlaşılmasını sağladı.
- Meşşai (Aristocu) felsefenin İslam’daki ikinci kurucusu olarak kabul edilir.
Düşünsel Mirası:
- El-Medinetü’l-Fazıla (Erdemli Şehir): Etik ve siyaset felsefesinin temel taşlarından biri.
- İhsâü’l-Ulûm: Bilimlerin sınıflandırılması üzerine yazılmış öncü bir eser.
- Kitâbü’l-Mûsîkî’l-Kebîr: Müzik teorisi ve akustik üzerine derinlemesine bir çalışma.
- Mutluluğun Kazanılması: Erdem, akıl ve bilgiyle örülmüş bir yaşamın nasıl kurulacağını anlatır.
“İnsan, küçük bir âlem; âlem ise büyük bir insandır.” — Farabi
Yaşamın Sessizliği: Farabi, gösterişten uzak, sade bir yaşam sürmüştür. Halep’te Emir Seyfüddevle’nin sarayında bulunmuş, ancak yüksek maaş tekliflerini reddederek yalnızca dört dirhemle yaşamayı tercih etmiştir. 950 yılında Şam’da vefat etmiş, Babüssagir Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Farabi’nin yaşamı, bilgelikle örülmüş bir içsel devrim gibidir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın