Bir filozofla bahçede oturuyorum yakınımızdaki bir ağacı göstererek, defalarca ‘Bunun ağaç olduğunu biliyorum’ diyor. O sırada yanımıza gelen bir üçüncü şahıs bunu duyuyor, ona diyorum ki: ‘Bu adam deli değil, sadece felsefe yapıyoruz…
— Ludwing Wittenstein
Merhaba
Manfred Geier’in Büyük Filozofların Küçük Şeyleri adlı eseri, felsefeye giriş için hem alışılmadık hem de büyüleyici bir kapı aralıyor. Çünkü bu kitap, büyük düşüncelerin çoğu zaman küçük, sıradan nesnelerden doğduğunu gösteriyor.
Geier, Marx’ın tahta masasından Freud’un torununun makaralı oyuncağına, Wittgenstein’ın kutusundan Popper’ın cam bardağına kadar birçok filozofun hayatındaki “küçük şey”leri inceliyor. Bu nesneler, yalnızca kişisel eşyalar değil; aynı zamanda düşünsel kıvılcımların taşıyıcısı. Kitap, felsefenin soyutluğunu değil, dokunulabilirliğini anlatıyor.
Benim bu kitabı felsefeye giriş olarak seçmem, şunu söylüyor: Ben düşünceye tepeden değil, içerden bakıyorum. Soru sormayı bir alışkanlık değil, bir yaşam biçimi olarak görüyorum.
Felsefe, bazen bir düşünürün masasında başlar; ama çoğu zaman içimizde, fark ettiğimiz o ilk “küçük şey”de… Bu yazı, büyük filozofların dünyasını onların küçük eşyalarına bakarak değil — onlara duyduğum derin merakla yazılmıştır.
Felsefe
Felsefe sözcüğü köken olarak Yunanca φιλοσοφία seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen “phileo” ve bilgi, bilgelik anlamına gelen “sophia” sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplin. “phileo”=sevgi “sophia”=bilgi veya bilmek kelimelerinden türemiştir. Philosophia=bilgelik arayışı, bilgiyi sevmek, bilgi severlik, araştırmak ve peşinde koşmak anlamlarına gelmektedir. Filozof da bilgeliğe ulaşmaya çalışan kişidir.
Buna göre, felsefe Yunanlar için, ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırmacıya “filozof” adı verilmiştir.
Büyük felsefi kuramlar, genellikle günlük şeyleri izlemekle başladı. Manfred Geier, somut nesnelerin büyük fikirleri nasıl ateşlediğini ve büyük filozofların bu ateşin ortasında kalışını anlatıyor. Bu kitap, hem modern düşünce tarihi geleneklerine özgün bir giriş, hem de tüm felsefenin şaşkınlık duygusuyla başlamış olduğunun kanıtıdır.
Martin Heidgger 1935-1936 kış döneminde metafiziğin temel soruları konusunda ders verirken, eski ama hep tekrar tekrar sorulan bir soruya odaklanıyordu: “Şey nedir?” O anda elinde tuttuğu tebeşir parçasını kullanarak bu töz sorusunu açıklıyordu. Immanuel Kant’ın özellikle, kimsenin algılayıp dokunamadığı gizemli “şey”ini arayışı, felsefe yapmasına neden olmuştu.
Şeylerin ne olduğunu biliyoruz. Günlük yaşantımızdan tanıyoruz onları. Bir sigara, bir bardak şarap, bir elma, bir masa veya araba görüyoruz. İşimize yaratacak bir sürü şeyden bahsediyoruz. Ama, şeyler şey olarak nedir, şeyi şey yapan nedir? Bu felsefi soruyla, sorgulayanın konumu yerinden oynamıştır.
Felsefi sorgulamaya başlayan biri, kısa bir müddet sonra kafasının nerede olduğunu bilemez. Bulutlar ve denizler, sayılar ve düşünceler de mi şeydir?
Gerçeğin ne olduğunu anlayabilmek için, genellikle günlük hayatımızdaki sahte güven ve ikna duygularından arınarak şeylerle haşır neşir olmamız gerekmektedir.
Bu durum sekiz olay ele alınarak açıklanabilir.
- Doğa
- Ekonomi
- Dürtü
- Ruh
- Mantık
- Araştırma
- Dil
- Başlangıç
Felsefi düşüncelerini geliştirmek ve göstermek için Rousse’dan Foucault’ya, Goethe’den Wittgenstein’a kadar birçok düşünür bildik nesneler kullanmıştır. İlk bakışta sadece herhangi bir açıklayıcı malzeme söz konusu gibi görünse de, bu nesneler kişisel bir anlama sahiptir. Felsefe tamamıyla hiçbir zaman öznesinden arındırılmış bir bilim değil, aksine felsefe hocasının ya da yazarın şahsıyla ilgili olduğundan, büyük filozofların küçük şeyleri de kişisel bir karaktere sahiptir.
Bu kitap yalnızca filozofları anlatmıyor; onlarla birlikte düşünmenin nasıl bir yolculuk olduğunu da fısıldıyor. Ben o yolculuktan geçtim. Şimdi, gördüğüm her küçük şeyde bir düşüncenin izi var.
Büyük Filozofların Küçük Şeyleri, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Büyük Filozofların Küçük Şeyleri, günümüz için hâlâ çok kıymetli çünkü felsefeyi yalnızca soyut kavramlar üzerinden değil, gündelik hayatın içinden anlatıyor. Manfred Geier’in bu yaklaşımı, düşünmeyi bir akademik disiplin olmaktan çıkarıp yaşanabilir bir deneyime dönüştürüyor.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Felsefeyi erişilebilir kılıyor: Kitap, büyük filozofların düşüncelerini onların hayatındaki küçük nesneler üzerinden anlatıyor. Bu da felsefeyi “ulaşılamaz” olmaktan çıkarıp, herkesin anlayabileceği bir düzleme taşıyor.
- Günlük hayatla düşünce arasında köprü kuruyor: Marx’ın masası, Freud’un makaralı oyuncağı, Wittgenstein’ın kutusu gibi örnekler, düşüncenin yalnızca soyut değil, dokunulabilir olduğunu gösteriyor. Bu, özellikle günümüz insanının “anlam arayışı”na hitap ediyor.
- Merak duygusunu yeniden uyandırıyor: Kitap, “şey nedir?” gibi basit ama derin sorularla başlıyor. Bu da modern insanın kaybettiği şaşkınlık yetisini yeniden canlandırıyor.
- Felsefeyi kişiselleştiriyor: Her nesne, her düşünce bir filozofun kişisel hikâyesine bağlı. Bu da okuyucunun kendi hayatındaki “küçük şeyler”e başka bir gözle bakmasını sağlıyor.
Kısacası bu eser, felsefeyi bir kulede değil, bir masanın üstünde, bir çocuğun oyuncağında, bir bardağın içinde arayanlara sesleniyor. Ve bu çağrının günümüzdeki yankısı hâlâ çok güçlü.
Manfred Geier Hayatı ve Kariyeri
“Büyük düşünceler, küçük şeylerin gölgesinde büyür.”
25 Mart 1943’te Troppau’da (bugünkü Opava, Çekya) doğan Manfred Geier, yaşamı boyunca düşüncenin izini yalnızca kitaplarda değil, nesnelerin sessizliğinde de arayan bir yazar ve düşünce tarihçisidir. Frankfurt, Berlin ve Marburg üniversitelerinde Alman dili ve edebiyatı, siyaset bilimi ve felsefe eğitimi aldı. Felsefeye ilk adımını, Theodor W. Adorno ve Max Horkheimer gibi düşünürlerin derslerinde attı.
1973’te Noam Chomsky’nin dil kuramı üzerine yazdığı doktora teziyle akademik kariyerine başladı. 1982’de kültür tarihine dair dil analizleriyle habilitasyonunu tamamladı. 1982–1987 yılları arasında Hannover Üniversitesi’nde dilbilim profesörü olarak görev yaptı. Ancak onun gerçek tutkusu, akademik sınırların ötesine geçip düşünceyi herkes için erişilebilir kılmaktı.
1998’de üniversiteden ayrılarak Hamburg’da serbest yazar olarak çalışmaya başladı. O günden bu yana, felsefe tarihini yalnızca kuramlarla değil, insan hikâyeleriyle anlatan eserler kaleme aldı. Die kleinen Dinge der großen Philosophen (Büyük Filozofların Küçük Şeyleri) adlı kitabı, düşünürlerin hayatındaki sıradan nesnelerin ardında yatan büyük fikirleri keşfetmeye çağıran bir başyapıttır.
Manfred Geier’in Diğer Önemli Eserleri
- “Kant – Bir Düşünce Yolculuğu” Geier’in en yetkin biyografik anlatılarından biri. Immanuel Kant’ın yaşamını ve felsefesini, dönemin tarihsel dokusuyla birlikte anlatıyor. Kant’a yaklaşmak isteyen okurlar için sade ama derinlikli bir giriş niteliğinde.
- “Aufklärung – Avrupa’nın Aydınlanması” Aydınlanma çağının ana figürlerini yalnızca düşünceleriyle değil, insani yönleriyle ele alıyor. Voltaire, Diderot, Rousseau gibi isimlerin arka planında yatan çelişkileri gözler önüne seriyor.
- “Wittgenstein – Felsefenin Sınırında” Ludwig Wittgenstein’ı bir “dil işçisi” olarak değil, bir varoluş arayıcısı olarak inceliyor. Bu kitap, yalnızca felsefe öğrencilerine değil, dil üzerine düşünen herkese ışık tutuyor.
Geier’in kalemi, Kant’tan Wittgenstein’a, Humboldt’tan Heidegger’e uzanan bir düşünce atlası sunar. Onun için felsefe, yalnızca düşünmek değil; bakmayı öğrenmektir.
Geier, düşüncenin yalnızca soyut değil, dokunulabilir olduğunu hatırlatan bir anlatıcıdır.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın