Düşünceler olmadan sözler göklere yükselmez…
— Sigmund Freud
Merhaba
Tarihöncesi çağlardaki insanların geçirdiği evreler, gündelik yaşamlar, sanatları, oluşturdukları söylenceler ve mitlerde gelişim sürecimizin önceki basamakları hakkında ciddi izlere rastlar, onlarda kendimize benzerlikler buluruz.
Freud, bilinçdışı fikirlerin ilkel insanlardan zamanımıza kadar geldiğini belirtmiştir.
Totemizm sistemi kısaca şöyledir: Avustralya kabileleri, birtakım daha küçük gruplara, klanlara bölünmekte, ve bu klanların her biri kendi toteminin adını taşımaktadır. Genellikle, bu tehlikeli ve korkulan bir hayvan, daha seyrek olarak da bir bitki ya da bir doğa gücü olup, grubun bütünüyle özel bir ilişki içinde bulunur.
Totem, ilk önce grubun atasıdır, sonra da onun koruyucu ruhu iyilik yapıcısıdır, ona kehanetlerini bildirir .Bunun için, aynı toteme sahip olan kimseler totemlerini öldürmemek, etini yemekten, ya da ondan herhangi bir şekilde yararlanmaktan kaçınmak gibi kutsal bir yükümlülük altında bulunurlar ve bu yükümlülüğün her türlü ihlali otomatik olarak cezalandırılmalarına yol açar. Kitap 4 bölümden oluşmaktadır:
- Ensest korkusu
- Tabu ve Ambivalens
- Animizm maji ve düşünsel her şeye gücü yeterlik
- Çocuklukta Totemizm‘in dönüşü
- Ensest Korkusu: Kitapta ilk anlatılan konu ensest yasağıdır. İlkel kabilelerde aynı klanın üyeleri birbirleriyle evlenemez ve cinsel ilişkiye giremezdi. Klanlar arası dış evlilik uygun görülürdü. Aynı totemden gelen klan mensupları birbirleriyle kan akrabasıdır, hepsi bir aile oluşturur ve bu ailede en uzak akrabalık derecelerine mensup üyeler arasında bile cinsel ilişki kesinlikle yasaklanmıştır. Klanlarda totem akrabalığı, kan akrabalığının yerine geçmektedir. Freud bu bölümde, ebeveynlerle ve kardeşlerle aynı zamanda damatların kayınvalideleriyle cinsel ilişkilerini önleyen birtakım kaçınmalardan bahseder. Gelgeç ilişkilerde bile, bu yasağın büyük yaptırımı vardır. Bu yasağı delen kişi uğursuz sayılır.
- Tabu ve Ambivalens: tabu olgusunun açıklanmasıyla başlar.İlkel kabilelerde bulunan tabu çeşitleri örneklendirilir. 1) Öldürülen düşmanla uzlaşma, 2)Yaşamsal sınırlamalar, 3) Kefaret ve arınma eylemleri, 4) Bazı seremoniyel önlemler” olarak dört grupta özetlenir.[4] Tabu kısıtlamaları, dinsel etik yasaklardan daha değişiktir. Bir tanrının buyruğundan kaynaklanmayıp, kendiliğinden var olmuşlardır. Hiçbir neden içermeyen tabu yasaklarının kaynağı belirsizdir. İlk ceza tabu anlayışından çıkmıştır. Freud bu bölümde ilkellerin tabu yasaklarıyla, günümüz nevroz hastaları arasında benzerlik kurmaya çalışır. Nevroz hastaları ve ilkellerin tabu üzerinden aynı davranışları sergilediği varsayımını yapar. İkisi için de yasakların kaynağı belirsizdir sebep oldukları korku yüzünden bu yasaklara uyarlar. Freud tabudan yola çıkarak “vicdan” kavramını sorgular. Vicdanın tanımı onun için şöyledir: “içimizde yaşayan belli isteklerin uygunsuzluğuna ilişkin iç algı”
- Animizm, maji ve düşünsel her şeye gücü yeterlik: Freud bu bölümde animizm, maji ve düşünsel her şeye gücü yeterlik kavramlarını açıklar. Maji bir obje kaydırılmasıdır. Bu şekilde tabuya uğrayan nesnenin belirli özellikleri başka bir nesneye kaydırılır .Kaydırılan nesneye yapılan seremonileri gerçek nesnenin algılayacağı düşünülür. Bu düşünce de düşünsel her şeye gücü yeterliliktir.
- Çocuklukta Totemizm‘in dönüşü: Freud son bölümde düşünürlerin totemizmin doğuşuna yönelik kuramlarını 3 e ayırır: nominalistik, sosyolojik ve psikolojik kuramlar. Freud daha sonra Darwin’in “insanların da başlangıçta maymunlara benzer şekilde aralarındaki en yaşlı ve en güçlü erkeğin kıskançlıktan ötekilerin diledikleri dişiyle cinsel ilişkide bulunmasını önlediği nispeten küçük sürüler halinde yaşadıkları” düşüncesiyle ensest yasağı gibi bazı tabuların totem sisteminden önce yaratıldığını söyler.
Darwin’in ilk insan sürüleri teorisinden yola çıkarak Freud ; totemizm sisteminin doğuşunu, oğulların teorideki ilk babayı öldürmesi ve yemesi ancak bundan pişman olması ve baba yerine totem hayvanını kutsal saymaya başlamaları olarak görür. Kardeşler klanlığının korunması için önlem alan ilkeller birtakım yasaklar(tabu) getirir. Ensest, totem hayvanını öldürme yasağı…
“Freud için bu oğullarda görülen baba kompleksi, babanın gücünden korkmak diğer yandan sürünün tüm kadınlarına sahip olduğu için onu kıskanmak ve yok etmek isteği, Oedipus kompleksinden ileri gelir. Babaya duyulan sevgi ve nefret gibi ambivalent duygular ilk insan sürüsünde onu öldürmek ve etini yemek olarak kendini gösterir. Totem hayvanın yılda bir kez şölen yapılarak bütün totemdaşlar tarafından öldürülüp yenmesi de Freud’a babaya karşı zafer kazanan kardeşlerin kutlaması olarak düşündürür.”
Freud’a göre ilkel insan bizim çağdaşımız sayılır. Tarihöncesi çağlardaki insanların geçirdiği evreler, gündelik yaşamlar, sanatları, oluşturdukları söylenceler ve mitlerde gelişim sürecimizin önceki basamakları hakkında ciddi izlere rastlar, onlarda kendimize benzerlikler buluruz. Bugün bazı topluluklarda izlerine rastlansa da Freud’un deyimiyle dinsel-sosyal bir kurum olan totemizmin etkilerinin azalmasına karşılık, tabu konusu farklı biçimlere bürünerek de olsa azımsanmayacak derecede yakınımızda durur. Freud’un eserini kaleme alırken belirttiği gibi Totem ve Tabu, bu alanda ele alınan ilk ciddi çalışma olmasının yanı sıra, psikanalizin bakışı? açısı ve bulgulamalarıyla toplum psikolojisinin kemikleşmiş? sorunlarına yönelik bir çözümleme denemesi; etnologlar, filologlar, folklorcular ve psikanalistler için kendi ilgi alanlarıyla bağlantı kurabilecekleri bir köprü inşaasıdır.
Totem Ve Tabu, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Sigmund Freud yaratıcısı olduğu psikanaliz metodu ve bıraktığı anıtsal eserler topluluğu ile çağdaş düşünceyi derinden etkilemiş bir bilim adamı ve düşünürdür. Onu, bu ünlü eserinde, psikanalizi toplum bilimleri alanına yayar ve uygularken görüyoruz. Freud’un, günümüz nevrozlularıyla ilkel insanlar arasında kurduğu analoji abartmalı bulunsa bile, ilgi uyandırmaktan geri kalmaz. Ayrıca, bu eser, psikanalizin sentez ve yorum gücünü gösteren güzel bir örnektir.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
Sigmund Freud’un Totem ve Tabu adlı eseri, psikanalizin toplumsal yapılar üzerindeki etkisini inceleyen önemli bir çalışmadır. Freud, ilkel toplumların dini ve sosyal yasaklarını, özellikle totemizm ve tabu kavramlarını, Oedipus Kompleksi ile ilişkilendirerek açıklamaya çalışmıştır.
Günümüzde bu eser, insan davranışlarının kökenlerini anlamak, kültürel yasakların psikolojik temellerini kavramak ve bireysel ile toplumsal bilinçdışı arasındaki bağlantıları çözümlemek açısından hâlâ büyük bir öneme sahiptir. Freud’un tabu kavramı üzerine yaptığı analizler, modern toplumlarda ahlaki ve sosyal normların nasıl şekillendiğini anlamamıza yardımcı olur.
Sigmund Freud Hayatı ve Kariyeri: Psikanalizin Öncüsü
Sigismund Schlomo Freud (6 Mayıs 1856 – 23 Eylül 1939), modern psikolojinin en önemli alt dallarından biri olan psikanaliz biliminin kurucusu olarak kabul edilen Avusturya doğumlu Yahudi nörologdur. Psikanaliz, hasta ile psikanalist arasında gerçekleşen diyalog yoluyla psikopatolojik vakaları tedavi etmeyi amaçlayan klinik bir yöntemdir. Freud’un çalışmaları, zihinsel süreçlerin bilinçdışı unsurlarla nasıl etkileşime girdiğini ortaya çıkarmaya odaklanmıştır.
Gençliği ve Eğitimi: Freud, Moravya’nın Freiberg kentinde doğdu. Ailesi ekonomik sıkıntılar nedeniyle Viyana’ya taşındı ve Freud burada eğitim hayatına başladı. Viyana Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldıktan sonra nöroloji alanında çalışmalar yaptı. Ancak, sinir hastalıkları üzerindeki incelemeleri sırasında insan psikolojisinin derinliklerine ilgi duymaya başladı.
Psikanalizin Doğuşu:
Freud’un psikanaliz kuramı, bilinçdışının insan davranışlarını nasıl şekillendirdiğini anlamaya dayanıyordu. Ona göre:
- Bilinçdışı; kişinin farkında olmadan yönlendiği dürtülerden ve bastırılmış deneyimlerden oluşur.
- Oidipus Kompleksi; bireyin çocukluk dönemindeki ebeveynine yönelik bilinçdışı arzuların psikolojik gelişimini etkilediğini açıklar.
- İd, Ego ve Süperego; zihinsel yapıyı üç temel öğeye ayırarak insan davranışlarını yorumlamaya olanak sağlar.
Son Yılları ve Mirası: Freud, 1938’de Nazi tehdidi nedeniyle Avusturya’dan İngiltere’ye göç etti ve yaşamının son yıllarını Londra’da geçirdi. 1939’da hayatını kaybetse de psikanaliz kuramı, psikoterapi ve psikoloji alanlarında hâlâ büyük bir etkiye sahiptir. Günümüzde Freud’un düşünceleri, bazı yönleriyle eleştirilse de, insan zihninin bilinçdışı dinamiklerine dair yaptığı çalışmalar büyük bir devrim niteliğindedir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın