İnsanlar düşünmeye başladıklarında, belli ki dış dünyayı, kendi imgelerindeki kişilik kalabalığı tarafından antropomorfik (insan biçiminde) bir şekilde açıklamaya mecbur kalmışlardı; batıl inançla açıkladıkları tesadüfler, bu nedenle kişilerin eylem ve dışa vurumlarıydı.
— Sigmund Freud
Merhaba
Sigmund Freud’un Günlük Yaşamın Psikopatolojisi adlı eseri, psikanalitik düşüncenin en temel taşlarından biri olarak kabul edilir. Freud, bu kitapta ilk kez sıradan görünen davranışlarımızın—dil sürçmeleri, unutmalar, yanlış anlamalar, kaybolan eşyalar—bilinçdışı süreçlerle nasıl ilişkili olduğunu ortaya koyar.
Kitabın Temel Tezi:
Freud’a göre, günlük yaşamın küçük “hataları” aslında rastlantı değil, bilinçdışında bastırılmış düşünce ve duyguların kendini dışavurmasıdır. Örneğin, birinin adını unutmanız, ona karşı bilinçdışında taşıdığınız bastırılmış bir duygunun izidir. Veya bir kelimeyi yanlışlıkla başka bir kelimeyle değiştirmeniz, zihninizin başka bir çatışmasına işaret eder.
“Bilinçdışı hiçbir şeyi unutmaz; yalnızca başka yollarla konuşur.”
Freud bu eserde, hem kendi yaşantılarından hem hastalarının deneyimlerinden örneklerle bu tezini açıklar.
Konular arasında şunlar yer alır:
- Dil sürçmeleri
- İsim unutmaları
- Anahtar ya da nesne kayıpları
- Yanlış okumalar/yazmalar
- İstek dışı hatırlamalar
Bu sıradan olayların aslında kişinin ruhsal yaşamına dair nasıl derin ipuçları taşıdığını gösterir. Böylece Freud, psikanalitik düşünceyi sadece klinik alana değil, gündelik hayata da yayar.
Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, Sigmund Freud’un ruhbilimi üzerine yaptığı çalışmalarına duyulan ilginin artmasını sağlayan en önemli eserlerdendir. Günlük yaşamda karşılaştığımız pek çok durumun altında yatanların genel okuyucu kitlesine hitap eden bir dille kaleme alındığı Sigmund Freud’un bu eseri, ilk baskısının yapıldığı 1901 yılından bu yana güncelliğini korumayı başarmıştır.
Sıradan bir psikoloğa, bildiğimizden emin olduğumuz özel bir ismi nasıl olup da unutabildiğimiz sorulsaydı, özel adların belleğimizde yer tutan diğer bilgilere göre daha unutulmaya yatkın olduğu cevabını vermekle yetinirdi. özel adların tercihli bir şekilde unutulması konusunda haklı nedenler ileri sürer, ama bu sürecin daha derindeki nedenlerini açıklamadan konuyu kapatırdı.
Çok genel bir şekilde olmasa da kimi vakalarda belirgin olan bazı gariplikleri gözlemleyerek geçici unutkanlık konusunu baştan sona incelemeye başladım. Bu vakalarda sadece unutkanlık değil, bir yanlış hatırlama da söz konusuydu: Unuttuğu sözcüğü hatırlamaya çalışanlar, sahte oldukları hemen anlaşılan, fakat konuşmacının zihninden inatla sızan diğer sözcüklere, yani yedek sözcüklere, bilinç katıyorlardı. Bu hatırlanmayan ismin yerine bir yenisinin türetilmesi süreci sanki o sözcük ile onun uygunsuz bir vekilinin yer değiştirmesi gibi görünüyordu.
Bu yer değiştirmenin ruhsal bir keyfiyet olmadığını, haklı ve mantıklı bir yol izleyerek gerçekleştiğini kabul ediyorum. Başka bir deyişle, bu yedek ismin (ya da adların) unutulan adla doğrudan bağlantılı olduğunu varsayıyor ve bu bağlantıyı göstermede, adların unutulmasının kaynağına ışık tutmada, başarılı olabileceğimi ümit ediyorum.
Sigmund Freud; tanıdık insanların isimlerinin ya da yapılması amaçlanan bir şeyin unutulması, dil sürçmesi ve hatalı kelime yazımları gibi ilk bakışta önemsenmeyecek aksaklıkları bizzat kendisinin ve hastalarının yaşamından örneklerle inceleyerek aksaklıkların tesadüfi olamayacağının altını çizmiştir.
Her unutuş ve her hatanın sebebini bilinç dışında ya da geçmişte arayan Freud, Günlük Yaşamın Psikopatolojisi’nde kendi günlük yaşamımızı gözden geçirebilmenin tekniğini sunmuştur.
Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, Freud’un en erişilebilir eserlerinden biridir ve modern psikolojide “hiçbir davranış sebepsiz değildir” anlayışının temel kaynaklarındandır. Günümüzde “Freudyen dil sürçmesi” terimi hâlâ kullanılır. Kitap, insanın yalnızca kriz anlarında değil, sıradan davranışlarında da ruhsal çatışmaların izini sürebileceğimizi öğretir. Böylece modern bireyin içgörü, farkındalık ve kişisel çözümleme ihtiyacına hâlâ yanıt verir.
Sigmund Freud Hayatı ve Kariyeri
Sigmund Freud, psikanaliz kuramının kurucusu ve modern psikolojinin en etkili isimlerinden biri olarak kabul edilir. 6 Mayıs 1856’da Moravya, Avusturya İmparatorluğu’nda (günümüzde Çekya) doğdu ve 23 Eylül 1939’da Londra’da hayatını kaybetti.
Eğitimi ve Akademik Kariyeri:
- Viyana Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldı ve nöroloji alanında uzmanlaştı.
- Jean-Martin Charcot’un hipnoz çalışmalarından etkilendi ve psikolojik rahatsızlıkların bilinçdışı süreçlerle bağlantılı olduğunu keşfetti.
- Psikanaliz kuramını geliştirdi, bilinçdışı, rüyaların yorumu ve çocukluk deneyimlerinin psikolojik etkileri üzerine çalıştı
Psikanaliz ve Freud’un Katkıları:
Freud’un en önemli teorileri şunlardır:
- Bilinçdışı: İnsan davranışlarının büyük bir kısmının bilinçdışı dürtüler tarafından yönlendirildiğini savundu.
- İd, Ego ve Süperego: Zihinsel yapıyı üç bölüme ayırarak, içgüdüsel dürtüler (İd), gerçeklik prensibi (Ego) ve ahlaki değerler (Süperego) arasındaki dengeyi açıkladı.
- Oidipus Kompleksi: Çocukluk döneminde ebeveynlere yönelik bilinçdışı arzuların kişilik gelişiminde önemli rol oynadığını öne sürdü.
- Rüya Analizi: Rüyaların bilinçdışı arzuların bir yansıması olduğunu ve psikolojik rahatsızlıkların çözümünde önemli bir araç olduğunu belirtti.
Freud’un Etkisi ve Mirası: Freud’un çalışmaları, psikoterapi, edebiyat, sanat ve felsefe gibi birçok alanda büyük etkiler yarattı. Günümüzde psikanaliz, psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde hala kullanılan bir yöntemdir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgi’yle okuyunuz…



Yorum bırakın