İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir… En temel şeyi gözler göremez…
–Antoine de Saint Exupery
Merhaba
Küçük Prens ilk olarak 1943 senesinde yayınlandı. Yazarı Fransa’nın en ünlü aristokrat yazar ve şairlerinden Antoine de Saint Exupery. (1900-1944) Kitap Fransız dilinden en fazla tercüme edilen ve okunan kitap özelliğini taşımakta ve 20. yüzyılın en iyi kitabı seçilmiştir. Dünya genelinde satışı senede 1 milyon kadar. Küçük Prens 250 dilde ve lehçede çevrilen ve dünya genelinde 200 milyondan fazla satış rakamına ulaşan bir eserdir. Fransa’nın en büyük edebiyat ödülü sahibi Saint Exupery II. Dünya savaşı sırasında ülkesine hizmet eden bir ordu pilotudur.
Kendisi aynı zamanda kişisel bir görevle Fransa’yı teşvikken Nazi Almanya’sına karşı savaşa girilmesi amacı ile seyahatlerde bulunmuştur. Küçük Prens kitabı yalnızlığı, arkadaşlığı, aşkı, kaybetmeyi anlatan genç bir prensin dünyaya düşüşünü anlatmaktadır. Yazarın daha evvel Sahara çölünde yasamış olduğu deneyimler Küçük Prens kitabının şekil almasında yardımcı elementler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her ne kadar bir çocuk kitabı olarak lanse edilse de insan doğası ve hayat konusunda verdiği mesajlardan ötürü tüm yaşlara hitap eden bir kitap olmuştur. Mesela Saint Exupery kitabında bir tilkinin genç prensle dünya üzerindeki seyahati sırasında karşılaşmasına değinir. Tilki şöyle der :
“İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.” “Temel olan şeyi gözler göremez” diye tekrarladı küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu. “Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi küçük prens. “İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun. “Gülüme karşı sorumluyum” diye tekrarladı küçük prens, öğrendiğinden emin olmak için. Sonra yoluna devam etti.”
Saint Exupery, Küçük Prens‘te bizzat yaşadığı kişisel tecrübelerinden bahseder. Bunlardan en önemlisi bir uçak kazası sırasında 1935 senesinde Andre Prevot ile birlikte Sahara Çölü’ne düşmesidir. Bu ikili Paris-Saigon arası uçakla en hızlı mesafeyi katetme denemesi yapıyorlardı ve ödülü 150,000 franc idi. Uçağın ismi Caudron C-630 Simoun idi ve Nil deltasına yakın bir yerde düştü.İkisi de kazadan yara almadan kurtuldular.
Sadece çölün susuzluğu ve sıcağa ile yüzleştiler. Gördükleri vaha ve halüsinasyonları takiben uçak düştükten 4 gün sonra deve üstünde bir Bedevi tarafından bulundular ve ölmekten kurtuldular. Küçük Prens‘teki tilki karakterinin oluşma sebebi Saint-Exupery’nin çölde bir çöl tilkisi görmesidir. Bu deneyimlerini aynı zamanda 1939 senesinde Rüzgar, Kum ve Yıldızlar eserinde toplamıştır. Kitaptaki gül Saint Exupery’nin El Salvador’lu karısı tarafından yaratıldı.
Küçük bir ülke olan El Salvador birçok yanardağa sahipti. Karısı bu oluşumu güle benzetti. Küçük Prens kitabı Saint Exupery’nin çocukluk izlerini de taşır. Ailesi kendisine küçükken kıvırcık sarı saçlarından dolayı Güneş Kralı dermiş. Kitaptaki dünyaya ziyaret ise daha evvel Voltare’in Micromegas çalışmasında 1752’de kullanılmıştır. Exupery’nin bundan da etkilendiği düşünülmekte.
Küçük Prens sanıldığının aksine New York’ta yazılmış ve illüstrasyonları tamamlanmıştır. Exupery 1941-1943 arası Central Park-New York’ta penthouseda yaşamıştır. Kitabı yazma sırasında Central Park’ta sesten rahatsız olan Exupery Long Island New York’da huzur bulmuştur.
Nisan 1943 kitap yayınlandıktan birkaç hafta sonra Fransa kraliyetinden çağrı alan Exupery özel ve gizli bir görev için 32 gemi ile Kuzey Afrika’ya gitmiş ve düşmanlarla savaş sırasında hayatını 1944’te kaybetmiştir.
Küçük Prens, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Küçük Prens, yalnızca bir çocuk kitabı değil, çağdaş insanın anlam, sevgi ve dostluk üzerine eksilmiş bakışlarını eleştiren felsefi bir anlatıdır. Exupéry, pilot kimliğini alegorik biçimde kullanarak, çölde karşılaştığı küçük prens aracılığıyla yetişkinlerin materyalist ve anlamdan uzak yaşam biçimlerini sorgular. Tilki ile küçük prens arasındaki “evcilleştirme” sahnesi, bağ kurmanın zahmetli ama değerli olduğunu gösterir. Bu kitap, Exupéry’nin savaş, sürgün ve içsel yalnızlık gibi deneyimlerinden damıtılmış şiirsel bir itiraftır. Her satırda insan ruhunun en kırılgan sorularıyla karşılaşırız: “Gerçekten ne değerlidir? Görmediğimiz şeylere nasıl inanırız?”

İnsanların Dünyası (Terre des Hommes)
“Yeryüzünde bekleyenlerin hükümden haberleri yoktur.”
Küçük Prens denilince akla gelen Antoine De Saint Exupery’in bir başka eseri İnsanların Dünyası.
Farklı şehirlerde, farklı zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan ama hiç yılmayan, vazgeçmeden devam eden posta uçağı pilotları. Bu yolculukta kendilerini bulmaları, aile ve dostluk ilişkilerini daha iyi kavramaları üzerine yazılmış, şiirsel bir dil ve başarılı bir kurgunun adı İnsanların Dünyası.
Saint-Exupéry’nin, geride kalmış mutlu çocukluluğuna teşekkür ederek; pilotluk mesleğinin zorluklarını gözler önüne seriyor. Uçuşlar sırasında kaybettiği meslektaşlarına saygı duruşunda bulunmak, kuşbakışı gördüğü dünyayı herkese gösterebilmek, teknisyeniyle geçirdiği korkunç kazayı anlatmak ve çölün gizemlerini ortaya çıkarmak için yazdığı, insana ve insanın yaşadığı dünyaya dair en felsefi romanı olabilir mi?
Satırlar arasında Küçük Prensin tilkisini bulup, hikayede kendinizi yeniden keşfedeceksiniz.
Yazarın hayatının derinliklerini bilenler yarattığı eserlerin, yaşadıklarının kurgusu olduğunu biliyordur.
İnsanların Dünyası, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Bu eser, Exupéry’nin uçuş deneyimlerinden doğrudan beslenir ve bir anı kitabı gibi görünse de felsefi derinlik taşır. Özellikle “Güneyde Bir Kaza” adlı bölümde, çölde mahsur kalan bir pilotun hayatta kalma savaşı, insanın sınırlarla nasıl yüzleştiğini çarpıcı şekilde gösterir. Yazar, teknolojiyi ve doğayı bir çelişki olarak değil, insanı sınayan ama olgunlaştıran güçler olarak resmeder. Ona göre insanlık, ancak birlikte acı çekerek ve birbirine yaslanarak yüce bir anlam bulabilir. Bu eser, uçmanın ötesinde bir “insan olma etiği” sunar.

Gece Uçuşu (Vol de Nuit)
“Oysa barış falan yoktur. Belki zafer de yoktur. Bütün postaların mutlak varışı da mümkün değildir.”
Gece Uçuşu, gökyüzü ve yeryüzü olarak ikiye ayırıyor dünyayı. Birbirinin zıttı iki dünya. Hangisine gidersen git diğerine hasret kalacağın iki mahal. Yeryüzü ayakları yere sağlam basan bir güven aşılarken, gökyüzü sonsuz bir özgürlük vadediyor. İşte bu iki aşılmaz durumun arasında kalıyor posta pilotu Fabien. Yerdeyken Güney Amerika’nın uçsuz bucaksız semalarına hasret kalıyor, gökte ise tepelerinde güvenle inşa edilen çatılarıyla birlikte kendi inşa ettikleri aile huzuruna. Ne yerden vazgeçebiliyor ne de gökten. Hem eşini özlüyor hem de gökyüzünü. Uçuşların güvenle sürmesinden sorumlu gece bekçilerinin ise tek bir düşünceleri var: Postaların tam vaktinde ulaşmalarını sağlamak.
“İnsanlar gecenin en derin karanlığının kalbine inmeli ve bu derinliğin içinde ellerinden ve kanadından başka hiçbir şeyi aydınlatmayan bir küçük madenci lambası bile olmadan o bilinmez geniş omuzların arasından geçip gidebilmelidir.”
“Sesimi Duyan Var mı?“
Gece Uçuşu, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Gece Uçuşu, posta pilotlarının yaşamı üzerinden sistem ve birey ilişkisini işler. Romanın merkezinde, bir uçuş görevlisinin hayatını riske atması ve yöneticisi Rivière’nin duygusal değil, ilkelerle hareket eden liderliği vardır. Bu kitap, bireyin bir sistem içinde “görünmez kahraman” olarak var olmasının dramatik anlatısıdır. Exupéry burada bireyin yalnızlığını değil, kendini aşan görev bilinciyle anlam kazandığını savunur. Modern zamanlarda anlam arayışına düşmüş insanlar için hem bir eleştiri hem de bir ideal önerisidir.

Savaş Pilotu (Pilote de Guerre)
“Keşke zamanında öğrenebilseydik kimin için öldüğümüzü.”
II. Dünya Savaşı’nın çalkantılı günlerinde, Antoine de Saint-Exupéry ve yanındaki bir avuç Fransız pilot, bütün Fransa’nın hatta bütün Avrupa’nın umutsuzluğa düştüğü bir dönemde hala Almanlarla çarpışmaya devam ediyordur. Savaş Pilotu’nda, yalnızca cesur pilotların keşif uçuşları sırasında başından geçenleri değil, Saint-Exupéry’nin insanın ve hayatın anlamına.
Fransız halkının durumuna dair düşüncelerini de okuruz. Savaş Pilotu işgalci Almanlara karşı umutsuz bir göreve atılan bir avuç pilotun hikâyesini anlatmasının yanı sıra, Saint-Exupery’nin en önemli ve en otobiyografik eserlerinden biridir.
Savaş Pilotu, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Bu yarı-otobiyografik kitap, II. Dünya Savaşı sırasında yazarın yaşadığı bombardıman görevi üzerinden yazılmıştır. Exupéry burada hem fiziksel tehlikeyi hem de zihinsel çatışmayı işler. İnsan bir yandan emirle hareket eden bir asker, diğer yandan savaşın anlamsızlığını sorgulayan bir vicdandır. Yazar, savaşta insanın ruhunun nasıl yaralandığını, düşmanı insancıllaştırarak, düşmanla bile bir “ortak insanlık zemini” olduğunu göstermek ister. Eser, savaşı yüceltmektense, ona karşı etik bir direniş sunar.

Bir Rehineye Mektup (Lettre à un otage)
“Dünün gerçeği ölmüş, yarınınkinin hala inşa edilmesi gerek…”
Saint-Exupéry bu metni, Yahudi köklerinden dolayı o sırada Jura bölgesine sığınan dostu Léon Werth’in bir romanına önsöz olarak yazmıştır. Roman yayımlanmayınca metni epey değiştirir. Dostu isimsizleşir, işgalcinin “rehine”si durumundaki Fransız halkını simgeler hale gelir. Eser, Portekiz seyahati, Sahra anıları ve ABD deneyimi gibi yazarın hayatındaki yakın tarihli olayları ele alan altı kısa bölümden oluşmaktadır.
Bir Rehineye Mektup, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Saint-Exupéry bu kısa ama güçlü metni, Nazi işgali altındaki Fransa’da kalan Musevi dostu Léon Werth’e ithafen yazmıştır. Eser hem kişisel bir bağlılığın ifadesidir, hem de yazarın ülkesine ve insanlığa duyduğu derin inancın bir belgesidir. “Rehine” olarak gördüğü dostu aracılığıyla, savaşın insani kayıplarını, dostlukla ve edebi bir dille işler. Kitap, karşılıksız dostluğun, politik kaosun ortasında bile umut ve direniş yaratabileceğini söyler.
Exupéry’nin Eserlerinde Ortak İzlekler
- Yalnızlık, ama yaratıcı ve dönüşen bir yalnızlık
- İnsanlık, anlam ve değer arayışı içinde
- Görev bilinci ve etik sorumluluk
- İnsani bağlar, dostluk ve sevgiyle yeniden tanımlanan bir dünya
Saint-Exupéry’nin eserleri, edebiyatla felsefeyi, teknolojiyle insanlığı, savaşla vicdanı birleştiren varoluşsal metinlerdir. Pilot kimliği, onun sadece gökyüzünü değil, insanın içini de gözlemlemesini sağlar.
Antoine de Saint Exupery Hayatı ve Kariyeri
Antoine de Saint-Exupéry, 29 Haziran 1900’de Fransa’nın Lyon kentinde aristokrat bir ailede doğdu. Genç yaşta babasını kaybetti. Mimarlık eğitimi aldı ancak esas ilgisi havacılığa yöneldi. 1921’de askerlik hizmeti sırasında pilotluk eğitimi aldı ve sonrasında yaşamı boyunca hem sivil hem de askeri pilotluk yaptı.
Pilotluk Kariyeri: Saint-Exupéry, havacılığın henüz ilkel olduğu dönemlerde Güney Amerika, Afrika ve Avrupa arasında hava postası taşımacılığı yapan öncülerden biriydi. Çölde ve dağlık bölgelerde yaptığı riskli uçuşlar sırasında yaşadığı deneyimler, onun edebiyatına ilham verdi. 1935’te Libya çölüne zorunlu iniş yapıp ölümle burun buruna gelmesi, Küçük Prens’in temel sahnelerinden biri olmuştur.
II. Dünya Savaşı sırasında Fransa için savaş pilotu olarak görev yaptı. 31 Temmuz 1944’te Akdeniz üzerinde keşif uçuşundayken uçağı düşürüldü ve kayıplara karıştı. Cesedi bulunamadı; ölümü hâlâ gizemini korur.
Edebi Kariyeri: Saint-Exupéry’nin yazarlığı, pilotlukla şekillendi. Uçuş deneyimlerinden doğan derin gözlemlerle insan doğasını, yalnızlığı, sorumluluğu ve sevgiyi sorgulayan eserler yazdı. En çok tanınan eseri olan Küçük Prens, tüm zamanların en çok çevrilen ve okunan kitaplarından biridir.
Antoine de Saint-Exupéry, edebiyat ile havacılığı birleştirerek insanlık, etik ve sevgi üzerine evrensel temalar işleyen, çağının ötesinde bir yazardır. Hayatı boyunca hem gökyüzünü hem de insan ruhunun derinliklerini keşfetmeye çalıştı. Bugün hâlâ eserleri tüm dünyada okunmakta, öğretilmekte ve felsefi olarak değerlendirilmektedir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgi’yle okuyunuz…



Yorum bırakın