
Haberci, Halil Cibran
Cibran’ın İngilizce kaleme aldığı Haberci, aslından Türkçeye çevrildi
“Sen kendinin habercisisin ve diktiğin kuleler kendi dev özünün dışında yapılardır. Ve o öz de ayrı bir kapı olacak. Ve ben de kendimin habercisiyim, çünkü gün doğarken önümde uzayan gölge öğle saatlerinde ayaklarımın altına çekilecek. Başka bir gün doğumunda başka bir gölge uzanacak önümde ve o da başka bir öğlende toplanacak. Biz her zaman kendi habercilerimizdik ve bundan sonra da her zaman kendi habercilerimiz olacağız. Ve topladıklarımız ve toplayacaklarımızın hepsi henüz sürülmemiş tarlalara ekilecekler. Biz hem tarlalar, hem çiftçiyiz, hem toplanan, hem toplayanız. Sen siste dolan bir arzu olduğun zamanlar ben de dolanan bir arzu olarak oradaydım. Sonra birbirimize aktık ve isteklerimizden düşler doğdu. Ve o düşler sınırsız zamandı ve ölçüsüz boşluktu. Ve sen Yaşam’ın titreyen dudaklarında sessiz bir söz olduğun zamanlar ben de başka bir söz olarak oradaydım. Sonra Yaşam bizi söyledi ve biz dünün anıları ve yarının arzularıyla zonklayan çağlara indik, çünkü dün fethedilen ölümdü ve yarın ardına düşülen doğumdu. Ve şimdi biz Tanrı’nın ellerindeyiz. Sen Onun elinde bir güneş ve ben sol elinde bir dünyayım. Sen hala benden daha fazla parlamıyorsun. Ve biz, güneş ve dünya, daha büyük bir güneşin ve daha büyük bir dünyanın başlangıcıyız. Ve biz her zaman başlangıç olacağız. Sen kendinin habercisisin, bahçemin kapısından giren yabancısın sen. Ve ben de her ne kadar ağaçlarımın gölgesinde otursam ve hareketsiz gözüksem de, kendimin habercisiyim.”
— Halil Cibran, Haberci
Merhaba
2010 yılı İstanbul, Osmanbey’de çalışıyorum. Kapı zili çaldı. Koridordan geçip, kapıyı açtığımda karşımda; şapkası ve ışıldayan gözleri ve her zaman ki gibi zarif kıyafetleri eşliğinde Gün içeri girdi. Masamın yanında bulunan koltuklardan birine geçerek, şapkasını koltuğun kenarına koydu. Kısa kesilmiş beyaz saçlarını düzelterek gülümsedi. Türk kahvesi eşliğinde derin sohbet başladı. Az sonra çantasından çıkardığı kitabı uzattı. “Senin için küçük bir hediye” dedi. Mutluluğumu anlatamam. Ruhum olduğunu hatırlattığı, için teşekkür ederim.
Neyin habercisi olduğunuza karar verme zamanı…

Halil Cibran‘ın ikinci kitabı Haberci eserinde yer alan her söz okudukça derinlik kazanıyor.
Meramını çizgilerle resmeden sanatçının, sözcükleri ustalıkla kullanan bir bilge kişiye dönüşmesinin de habercisidir.
Bakış açısı, geniş derin bir bilgeliğe, sıcak, yumuşak bir sevecenlik taşıyan, yine de kontrollü bir ironiye sahip güncelliğini yitirmeyen meseller.
1920’lerin sonlarına doğru, Dünya Tanrıları isimli eserini yazdığı dönemde, bir gece kar yağıyorken, dışarıda yazmak ister eserini. Dışarı çıkar ve Central Park’a gider. Yanına gelen polisler Cibran’a nereli olduğunu sorduktan sonra bir tanesi ona şöyle der; “Sizin oradan bir yazar var, ne zaman ki kitapları evime girdi, eşim bana itaat etmeyi bıraktı, artık benimle tartışabiliyor. Sanırım o o yazarın ismi Halil Cibran’dı. Hiç duydun mu, bu adamı?” der. Cibran’da “Evet, duymuştum” der.
Her defasında Haberci kitabını okurken; Meramını çizgilerle resmeden sanatçı Gün’ün de kitabın içine çizdiği resmin anlamı benim için devamlı değişiyor. Gün’ü anmaktan ve yol göstericiliğinden dolayı büyük mutluluk duyuyorum. Gün’e sonsuz sevgilerimle.
Umarım sonsuzluğa hislerim ulaşıyordur. İçime işleyen güzel kadın. Kalbimden seni hissettiğim o günü hiç unutmuyorum. Hemen telefona sarıldım. Telefonun cevap vermedi. Ölüm haberini aldım.
Doğru zaman ve yerde karşılaşma için teşekkür ederim. Aktardığın bilgi içinde…
Haberci, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…






Bir Cevap Yazın