İkinci Kemoterapi Seansım

Dünya koşullarıyla gerçekten de ilgileniyor olabiliriz, ancak bu ilgi bizi bir ruh  çöküntüsüne değil eyleme sürüklemelidir…

— Karen Horney

Merhaba

Damardan aldığım yüksek doz kanser ilacıyla şifalanırken; bir süre dış mekanda sesleri dinledim. Gök gürültüsüyle beraber yağmur başlamıştı. Her damlanın yüzeye düştüğündeki ses adeta bir senfoniye dönüşüyordu. Zihnin ve bedenin arasındaki dengeyi kurmak, farkındalıkla yaşamak ve o sessizlik içinde güç bulmak, belki de şifanın en önemli parçalarından biri.

Fonda yağmur sesiyle “Kendi Kendine Psikanaliz” kitabının satırlarında yürüyüşe çıktım. Horney’nin satırları arasında dolaşırken, yağmurun arındırıcı etkisiyle birleşen düşünceler adeta bir içsel meditasyon gibiydi. Şifa sürecinde sesler, doğa ve kelimeler, insanın kendi benliğiyle daha derin bir bağ kurmasını sağlayabilir. Gök gürültüsü ve yağmur, bazen içsel çatışmaların dış dünyadaki yankısı gibidir, ama aynı zamanda bir yeniden doğuş ve tazelenme hissini de beraberinde getirir.

Karen Horney’nin de vurguladığı gibi, çatışmalar ancak bilinçli farkındalık ve eylemle çözülebilir. Nevrotik zihnin içsel kaosla başa çıkma yöntemi çoğu zaman inkâr ve kaçınma olurken, sağlıklı bireyler sorunları fark edip çözüm üretmeye yönelir. Düşünceyi eyleme dönüştürmek, hem bireysel gelişimin hem de toplumsal değişimin temelidir.

İnsan ve Nevroz

Karen Horney’e göre nevroz, nevrotik bireylerde kişiler arası ilişkileri kontrol etme ve başa çıkma çabalarının sonucunda meydana gelir Bu tür stratejiler sıradan insanlarda da nevrotik insanlarda da çabalar olmasına rağmen nevrotik tipler bu stratejilerden kendilerine yakın olanı hayat boyu ve her alanda fazlasıyla kullanırlar. Horney’e (1991) göre, sağlıklı çabalarla nevrotik itkiler arasındaki temel fark, bunları güdülendiren güçlerde yatmaktadır. Sağlıklı çabalar, var olan potansiyelleri geliştirmeye yönelik, insanlarda yapısal olan bir eğilimden kaynaklanmaktadır.

Freud’a göre çatışma evrenseldir ve çözülemezken Karen’a göre çatışma ortaya çıkarılırsa çözülmesi mümkündür.

Freud ve Karen Horney’nin çatışma kavramına yaklaşımları oldukça farklıdır. Freud’a göre çatışma insan doğasının kaçınılmaz bir parçasıdır ve bilinçaltındaki bastırılmış arzular ile toplumsal normlar arasında sürekli bir gerilim vardır. Bu çatışmalar, tamamen çözülemez; ancak psikanaliz yoluyla birey, bu içsel gerilimleri yönetmeyi öğrenebilir.

Karen Horney ise çatışmaların çözülebilir olduğunu savunur. Ona göre, birey içsel çatışmalarını fark ettiğinde ve bunları bilinçli olarak analiz ettiğinde, bu sorunları aşabilir. Horney, nevrotik eğilimlerin toplumsal ve kültürel faktörlerden kaynaklandığını öne sürerek, bireyin kendini keşfetmesi ve bilinçli farkındalık geliştirmesiyle bu çatışmaların üstesinden gelebileceğini belirtir.

Çatışmalarda nevrozlar sıklıkla görülür ama nevrotikler bu çatışmaları reddederler. Bu çatışmaları anlamak için çatışmaların bazı belirtileri gözlemlenir. Bu gözlemlenen belirtiler de yorgunluk ve tutarsızlıktır. Bu belirtiler sağlıklı bir insanda da görülebilir fakat nevrotiklerde sıkça ve yüksek düzeyde gözlemlenir.

Nevrotik çatışmaların belirtileri, hem psikolojik hem de fiziksel düzeyde kendini gösterebilir. Nevrotik bireyler, içsel çatışmalarını farkında olmadan bastırabilir veya tamamen reddedebilir. Ancak bu reddediş, onları daha da yorarak tutarsız davranışlara ve zihinsel yorgunluğa yol açabilir.

Karen Horney’nin yaklaşımı, nevrozun çözümünün çatışmaları fark etmekle başladığını savunur. Çatışmalar gözlemlendiğinde, birey kendini analiz ederek bu durumun kök nedenlerini ortaya çıkarabilir. Freud’un aksine, Horney çatışmaların çözülebilir olduğuna inanır; bunun için bilinçli farkındalık ve kendini gözlemleme gerekir.

Yorgunluk ve tutarsızlık, nevrotik eğilimlerin en yaygın belirtilerinden biridir. Ancak sağlıklı bireylerde de stres, yoğun duygu durumları ve yaşam koşullarına bağlı olarak geçici olarak görülebilir. Nevrotik bireylerde ise bu belirtiler daha kronik hale gelir ve içsel çatışmanın bir parçası olarak süreklilik gösterir.

Gerçek ve İdeal Benlik

İdeal benlik nevrotik insan için kendi gerçek kimliklerini sakladıkları bir maskedir. Bu nevrotikler kendi içlerindeki çatışmaların farkında değildirler. Nevrotikler ideal benliklerinin etkisiyle kendilerini olduklarından daha üstün görürler (Schultz, 2007, böl. 14). Çeşitli yönleriyle kendini idealleştirme Horney‘in kapsamlı nevrotik çözüm dediği şeydir. Yani sadece belli bir çatışmanın çözümü değil aynı zamanda örtülü olarak ortaya çıkan ihtiyaçların tamamını doyurmayı da vadeden bir çözümdür. Kendini idealleştirme kişinin sonraki gelişimi üzerinde mutlaka çok geniş kapsamlı bir etki yaratacaktır

İçsel Keşif Sürecim!

Kendi üzerine çalışmak, hem psikolojik hem de ruhsal gelişim açısından çok değerli bir yolculuk. Gerçek benliğinle yüzleşmek ve ardından kendi idealini yaratmak, bilinçli bir farkındalık ve gelişim süreci gerektirir. Karen Horney’nin yaklaşımı da bunu destekler; idealleştirilmiş benliğin ancak gerçek benliği tanıdıktan sonra anlam kazandığını savunur.

Karen Horney’e göre psikanalisttik terapinin birçok tanımlama yolu bulunur. Bu terapiler her ne olursa olsun insanın gelişiminin ilerlediği yanlış yolu iyileştiremez fakat gelişimin daha yapıcı yola girmesi için güçlüklerin yenilmesi konusunda yardımcı olabilir. 

Alman kökenli Amerikalı psikanalist. Neo-Freudyen bir ekol olan “ego psikolojisinin” temsilcisi olan Karen Horney, Kendi Kendine Psikanaliz, eserde şöyle yazıyordu;

İnsan kendini tanıyabilir mi? Ya da başkalarını? Ya da tanımalı mı? Peki kendini tanımak nedir? Tanınacak olan “Kendi” nedir? İnsanın bir birey olarak ortaya çıkmasıyla, yani “kendini” doğadan ve başka her şeyden, herkesten ayrı bir bütünlük olarak algılamaya başlamasıyla birlikte zihinleri kurcalamaya başlayan bu türden sorular, şimdi bile gizemini, heyecan verici sürükleyiciliğini koruyor.

İnsanın kendini tanıması, tarih boyunca filozofları, psikologları ve sanatçıları düşündüren derin bir konu oldu. Karen Horney’nin Kendi Kendine Psikanaliz kitabı da tam olarak bu meseleye ışık tutuyor. Horney, bireyin kendisini anlamasının sadece içsel bir keşif süreci olmadığını, aynı zamanda toplum ve çevreyle olan etkileşimleriyle şekillendiğini savunuyor.

Kendini tanımak, kişinin içsel çatışmalarını, motivasyonlarını ve korkularını keşfetmesiyle başlar. Ancak bu, durağan bir süreç değil; sürekli değişen ve gelişen bir yolculuk. Horney’ye göre insan, nevrotik eğilimlerini ve savunma mekanizmalarını sorgulayarak daha özgün bir benlik oluşturabilir.

Başkalarını tanımak ise daha da karmaşık. İnsan kendi zihnini anlamakta zorlanırken, başkalarının iç dünyasını tam olarak bilmek mümkün mü? Horney, ilişkilerde karşılıklı anlayışın, başkalarını tanımaktan çok onların perspektifine açıklıkla yaklaşma meselesi olduğunu öne sürüyor.

Bu ilginç çalışmada Karen Horney sorunun felsefi yanına ek olarak teknik yanını da ele almış, çağdaş psikanalisttik yardımıyla kişinin kendini tanımasının mümkün ve arzu edilir olduğunu örnekleriyle göstermeye çalışmıştır. Bu kitabın, kendi kişisel gelişimi doğrultusunda çaba harcayan herkes için, öngördüğü, alçakgönüllü, ama bir o kadar da etkili teknikle yararlı bir kılavuz ve başvuru kaynağı olacağı muhakkak.

Felsefe kitapları, özellikle Emerson‘un, Nietzshe‘nin ve Schopenhauer‘ın yazıları, bunları açık bir kafayla okuyanlara, yaşama sanatı üzerine yazılan kitaplardan birkaçının yapacağı gibi psikolojik hazinelerin kapılarını aralayacaktır. Shakespeare, Balzac, Dostoyevski, Ibsen ve diğerleri tükenmez psikolojik bilgi kaynaklarıdır. Ve elbetteki çevremizdeki dünyanın gözlenmesinden de en az yukarıdakiler kadar çok şey öğrenilebilir.

Kendi Kendine Psikanaliz, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Karen Horney’nin Kendi Kendine Psikanaliz adlı kitabı, bireylerin kendi zihinsel süreçlerini anlamalarına ve içsel çatışmalarını çözmelerine yardımcı olmayı amaçlayan önemli bir eser. Günümüzde, kişisel farkındalık ve psikolojik sağlamlık giderek daha fazla önem kazanırken, Horney’nin yaklaşımı bireylerin kendi kendilerini analiz etmelerini teşvik ediyor.

Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?

  • Kendi Kendini Tanıma: Horney, bireylerin kendi iç dünyalarını keşfetmelerinin, psikolojik gelişim ve duygusal denge açısından kritik olduğunu vurgular.
  • Nevrotik Davranışları Anlama: Kitap, insanların içsel çatışmalarını ve nevrotik eğilimlerini fark etmelerine yardımcı olarak, daha sağlıklı düşünme ve davranış geliştirmelerini sağlar.
  • Psikanalitik Yöntemlerin Güncellenmesi: Horney, Freud’un klasik psikanaliz yöntemlerine eleştirel bir bakış getirerek, toplumsal ve kültürel faktörlerin psikolojik gelişimdeki rolünü ön plana çıkarır.
  • Feminist Psikolojiye Katkı: Kadın psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalar, günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği ve bireysel özgürlük konularında hâlâ etkili bir perspektif sunmaktadır.

Horney’nin yaklaşımı, bireylerin kendi psikolojik süreçlerini anlamalarına ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilecek zamansız bir rehber niteliğinde.

Karen Horney Hayatı ve Kariyeri

Karen Horney, 16 Eylül 1885’te Hamburg, Almanya’da doğmuş ve 4 Aralık 1952’de New York’ta vefat etmiş önemli bir psikanalisttir. Neo-Freudyen ekolün temsilcilerinden biri olarak, kişiliğin ve nevrozun oluşumunda biyolojik faktörlerden çok kültürel etmenlerin etkili olduğunu savunmuştur.

Nevrozun sosyal ve kültürel kökenlerini vurguladı ve Freud’un biyolojik temelli görüşlerine karşı çıktı… Kadın psikolojisi üzerine önemli çalışmalar yaptı ve Freud’un “kadınların erkekleri kıskandığı” görüşüne karşı çıkarak “rahim kıskançlığı” kavramını ortaya attı. Nevrotik kişilik teorisini geliştirdi, bireylerin çocukluk travmalarının kişiliklerini nasıl şekillendirdiğini açıkladı.

Horney, psikanaliz alanında kadınların psikolojik gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine yaptığı çalışmalarla büyük bir etki yaratmıştır.

Yazarlar okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin