Devrim, dış dünyada değil, insanların ruhları ve bedenlerinde gerçekleşmelidir.
—Aldous Huxley
Merhaba
Dünyaca ünlü İngiliz yazar ve düşünür Aldous Huxley, 1894’te İngiltere’de dünyaya geldi. On altı yaşında, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu bir yıl kör kalması, Huxley’in iç dünyasını keşfetmesine olanak verdi. Eserlerinde çağdaş toplumun kusurlarını zekice ve acımasızca yargılayan yazarın en en bilinen eseri Cesur Yeni Dünya (1932), II. Dünya Savaşı öncesinde tehlikeli bir şekilde kontrolden çıkmakta olduğunu hissettiği toplumun karmaşasına gösterdiği düşünsel tepkileri içerir.
Romanını Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki dönemde kaleme alan Aldous Huxley, okurlara 30’lu yılların karamsar atmosferini güçlü bir şekilde hissettiriyor. Savaşın ve gelişen teknolojinin insanlık üzerinde yarattığı etkiye dikkat çeken yazar, eserini 1946’da – İkinci Dünya Savaşı’nın bir yıl sonrasında – yeniden gözden geçiriyor. Kitaba bu süreçte eklediği önsöz ise Huxley’nin eleştiri gücünü en çarpıcı şekliyle ortaya koyuyor.
Cesur Yeni Dünya romanındaki olaylar, 26’ncı yüzyıl İngiltere’sinde geçiyor. Ancak eserdeki zaman “Ford’dan sonra 632 yılı” olarak adlandırılıyor. Bu bağlamda Henry Ford’un üretim bandını icat etmesi, dönemin insanları tarafından yeni bir milat olarak kabul görüyor. Eserde anlatılan dünya düzeninde “maddiyat ve tüketim” yüceltilirken, “insan” bu düzende sadece bir ürün olarak yer buluyor.
Romanda, tıpkı Avrupa tarihindeki Dokuz Yıl Savaşı gibi bir savaş dönemi oluyor. Sonrasında yaşanan ekonomik darboğazdan sonra ise Cesur Yeni Dünya olarak adlandırılan bir düzen kuruluyor. Bu düzende insan ırkının devamı da üretim bantları ile sağlanıyor. Hastalıklar, savaşlar ve fakirlik gibi zorluklar böylece ortadan kaldırılıyor.
Mutlak huzurun hakim olması için yapılan tüm çalışmaların beraberinde, sanatsal etkinlikler de tamamen yasaklanıyor. Ve bundan dolayı insanlık, kendini tamamen tüketecek zevklerin esiri olarak yaşamını sürdürüyor. Peki, bu gaflet sizce ne zamana kadar sürebilir?
Distopya Nedir?
Gelecekte olabilecek olumsuz toplumları tanımlamak için kullanılan ‘distopya’ kelimesinin kökeni eski Yunancaya dayanır. Anti ” ütopya diye de adlandırabileceğimiz distopyayı oluşturan ‘dis’ ve ‘topya’ hecelerinin kökü eski yunancada ‘kötü’ ve ‘yer’ olarak yer alır.
Distopik toplumlar zulüm, terör, fakirlik, sefalet veya çok ilerlemiş teknolojinin topluma olumsuz yansımasının olduğu kurgusal toplumlardır. Bu toplumlarda ağırlıkla baskıcı, otoriter/ totaliter bir devlet sistemleri vardır. Bu kurgularda toplum çoğunlukla aşırı nüfus ile birlikte kişisel veya genel tüm özgürlüklerin kısıtlaması veya kontrol altındadır. Konuşma, düşünme, yazma veya cinsel özgürlükler gibi hakları kontrol eden yasalar vardır ve toplumdaki herkes gözetim altında yaşar. Bu yaşam sonucunda yani kişisel özgürlüklerini kaybetmiş kişiler dayanılmaz yaşam koşulları altında hayatta kalma mücadelesi verirler. Sınıf, din, kişilik, cinsellik, mahremiyet vb. her türlü konuda baskı ve kontrol vardır.
Cesur Yeni Dünya gelecek hakkındadır ve sanatsal ya da felsefi nitelikleri ne olursa olsun, gelecekle ilgili bir kitap bizi ancak geleceğe dair kehanetleri akla uygun şekilde gerçekleşebilirse ilgilendirir. Modern tarihin eğik düzleminde on beş yıl ileride şu an bulunduğumuz noktada, gelecekle ilgili kehanetleri ne kadar akla yatkındır? Bu acı dolu aralıkta 1931’de öngörülerini doğrulayan ya da geçersiz kılan neler olmuştur?
Hipnopedya, sayesinde herkes mutludur ; herkes çalışır ve herkes eğlenir. “Herkes herkes içindir.”
Hipnopedya Nedir?
Cesur Yeni Dünya kitabında uykuda öğrenme (hipnopedi) çok güzel bir şekilde tasvir edilir. Önceleri böyle bir şeyin sadece bilim kurgu filmlerinde olacağı düşünülüyordu ancak günümüzde mümkün olduğu keşfedildi. Şimdilik istediğimiz bilgileri beyne yerleştiremiyoruz ancak beynin biz uyurken yeni bilgiler oluşturabildiğini gördük. Fransa’da PSL Research Üniversitesi’nde çalışan bilim insanları uyuyan bir beynin yeni anılar oluşturabileceğini keşfetti. Araştırmacılar, insanlar uyurken onlara karmaşık sesler çaldılar ve uyandıktan sonra bunları hatırlamaları istendi. Uykudan uyanan katılımcılar çalınan sesleri tanımayı başardılar.
Cesur Yeni Dünya, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Cesur Yeni Dünya, yalnızca bir bilimkurgu romanı değil, aynı zamanda bir toplumsal ve felsefi eleştiri metnidir. Huxley, bireyin “özgür olduğunu sanarak köleleştirildiği” bir dünyanın kapılarını açar. Bugün bile geçerliliğini koruyan temalarıyla, insanlık durumuna dair derin sorular sorar: Özgürlük mü, güvenlik mi? Gerçek mi, haz mı? Bilinçli acı mı, bilinçsiz mutluluk mu?
Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya adlı eserinin günümüz için önemi, teknolojinin, tüketim kültürünün ve bireysel özgürlüğün giderek yeniden tanımlandığı bir çağda yaşadığımız için son derece büyüktür.
Cesur Yeni Dünya, insanların baskıyla değil, hazla nasıl kontrol altına alınabileceğini gösteren bir uyarıdır. Günümüz dünyasında bireyler, görünürde özgürdür ama bu özgürlük çoğu zaman şekillendirilmiş, yönlendirilmiş ve sınırlandırılmıştır. Huxley’nin eseri, özgürlüğün anlamı, bireysel bilinç, teknolojinin sınırları ve ahlaki sorumluluk üzerine düşünmemizi sağlayan zamansız bir distopyadır.
Aldous Huxley Hayatı Ve Kariyeri
Aldous Leonard Huxley, 26 Temmuz 1894’te İngiltere’nin Godalming kasabasında, entelektüel bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Leonard Huxley bir yazar ve editör, dedesi Thomas Henry Huxley ise Darwin’in fikirlerini savunan önemli bir biyologdu. Bu entelektüel ortam, Aldous’un küçük yaşlardan itibaren bilim ve edebiyata ilgi duymasını sağladı.
Genç yaşta geçirdiği keratit hastalığı nedeniyle neredeyse kör olan Huxley, bu ciddi sağlık sorunu karşısında gösterdiği azimle eğitimine devam etti. Oxford Üniversitesi’nde (Balliol College) İngiliz edebiyatı okudu ve burada akademik yetkinliğini pekiştirdi.
Aldous Huxley kariyerine şair ve deneme yazarı olarak başladı. Ancak esas ününü 1920’lerde yazdığı romanlarla kazandı. Toplumsal eleştirileriyle tanınan ilk büyük eseri Crome Yellow (1921), dönemin İngiliz üst sınıfını alaya alır. Ancak asıl çıkışını 1932’de yayımlanan distopik romanı Brave New World (Cesur Yeni Dünya) ile yaptı.
Bu eser, teknolojik ilerleme, devlet kontrolü, bireysel özgürlüğün erozyonu ve yapay mutluluk gibi temalar etrafında döner. Cesur Yeni Dünya, George Orwell’in 1984ü ile birlikte modern distopya edebiyatının temel taşlarından biri sayılır.
Aldous Huxley, 22 Kasım 1963’te, yani ABD Başkanı John F. Kennedy’nin suikasta uğradığı gün, Los Angeles’ta yaşamını yitirdi. Ölüm döşeğindeyken LSD alarak bilincini farklı bir boyutta sonlandırmak istemiştir; bu detay, onun hayat boyu bilinçle ilgili arayışlarını özetleyen bir veda niteliğindedir.
Yazarlar okumaya davet ediyor.
Sevgi’yle okuyunuz…



Yorum bırakın