
Evrenin ve Yaşamın Sırları
“Sanatçı, güzel şeylerin yaratıcısıdır. Sanatın amacı, sanatı ortaya çıkarıp sanatçıyı gizli tutmaktır. Eleştirmen, güzel şeylere dair izlenimini başka bir biçime veya yeni bir malzemeye çevirebilen kişidir. “
— Oscar Wilde
Merhaba
Önce TV dizisi, sonra kitap…
Çağımızda gelişmişliğin bir ölçütü de halkın bilgi ve kültür düzeyidir… İleri ülkelerde bu düzeyi yükseltmek amacıyla bütün basın yayın organlarının el ele verdiğini görmekteyiz. Bilimsel konuları geniş yığınlara tanıtma, sevdirme ve onları aydınlatmada başta televizyon olmak üzere, kitle haberleşme araçları etkin bir rol oynamakta.
Bilimsel dizilerin amacına ulaşması için izlenen tamamlayıcı bir yol da, dizi senaryolarının geliştirilerek kitap haline getirilmesidir. Çünkü TV dizisinin program süresiyle sınırlı akışı içinde aktarılan yoğun bilginin algılanması, derinlemesine kavranması güçlüğü söz konusudur. İşte diziyle birlikte oluşturulan kitaplar, anlaşılması dikkat isteyen konulara yeniden eğilme olanağı vermektedir.
“… su, kalsiyum ve organik moleküllerin toplamı olan bir varlığım. Siz de öylesiniz, yalnız adınız başka. Ama hepsi bu kadar mı?”
Carl Sagan, insanın öğrenme merakını giderme, evreni keşfetme çabasının da ötesinde bir misyon taşıdığının bilincinde… İnsan soyunun sürdürülmesinin, uygarlığımızın korunup geliştirilmesinin en önemli koşulu olan “evrensel barış”ın da savunucusu Carl Sagan.
1975’te “İnsanlığın Refah ve Huzuruna Büyük Katkıda Bulunmuş Kişi” ve 1978’de Pulitzer Edebiyat ödüllerini alan Carl Sagan’ın tüm insanlığa mesajı şu:
KOZMOS’UN KEŞFİ, KENDİ KENDİMİZİ KEŞİF YOLCULUĞUDUR…
“Biz hem gökyüzünün, hem yeryüzünün çocuklarıyız. Bu gezegen üzerindeki varlığımız süresince tehlikeli bir evrimsel yük sırtlamış bulunuyoruz. Bu yük torbasının içinde saldırıya ve töreye yatkınlık, lidere baş eğme ve yabancılara düşmanca davranış gibi kalıtsal eğilimler yer alıyor. Fakat aynı zamanda başkalarına karşı şefkat, çocuklarımıza karşı sevgi, tarihten bir şeyler öğrenme ve giderek zeka ve yeteneklerimize bir şeyler katma eğilimine de sahibiz; bunlar da hayatta kalmamıza ve refahımızı sürdürmeye yarayan etkenler… Yapımızdaki bu eğilimlerin hangileri üstün gelecek bilmiyoruz…
Bizi Kozmos’un enginliklerinde kaçınamayacağımız bir hedef beklemekte. Dünya-dışı akıllı varlıkların bulunduğuna ilişkin henüz açık belirtiler yok. Bu, bizimkine benzer uygarlıklar acaba hiç durmamacasına kendi kendilerini yok mu ediyorlar, diye bir soru getiriyor aklımıza. Yerküremize uzaydan baktığımızda, ulusal sınır diye bir şey göremiyoruz. Uzaydan gezegenimizin incecik mavi bir hilal, sonra da yıldızlar kenti arasında bir ışık noktası olarak göründüğünü izleyince; etnik, dinsel ya da ulusal şovenist davranışların sürdürülmesi akıl almaz bir duruma dönüşüyor…
Hayatın hiçbir zaman başlama olanağı bulunmadığı dünyalar var. Kozmik felaketlerin yakıp yıktığı dünyalar da var. Biz talihliyiz, hayattayız, güçlüyüz. Uygarlığımızın ve türümüzün refahı elimizde olan bir şey. Eğer yerküre Varlığımızı sürdürmede karar veren bizler olamazsak kim olabilir?…”
Kitapla televizyon dizisi el ele bir gelişim içinde oluştular. Aslında biri ötekinin temelini oluşturdu. Ama yine de kitaplarla televizyon dizilerinin birbirinden ayrı yaklaşımları ve özellikleri vardır. Kitabın en önemli özelliklerinden biri, okura, anlaşılması dikkat isteyen konulara yeniden eğilme fırsatı vermesidir. Televizyonda böyle bir fırsat henüz yeni doğmaktadır video teypler sayesinde. Bir yazarın kitapta bir konuyu derinlemesine ve ayrıntılı olarak ele alması, televizyondaki elli sekiz dakika ve otuz saniye gibi bir zaman giyotini korkusu bulunmadığından, daha kolaydır. Televizyon dizisindeki bölümlerin kitabın bölümleriyle eş konularda başlayıp bitirilmesine özen gösterilmiştir. Birinin verdiği hazzı ötekinin tamamlaması da mümkündür.
Kitapta bazı konular tarih sırasına göre ele alınmamıştır. Örneğin, Johannes Kepler’in anlatıldığı üçüncü bölümden çok sonraki yedinci bölümde Eski Yunan bilginlerinin düşünceleri ele alınıyor. Öyle sanıyorum ki, Yunan bilginlerinin fikirlerine, hangi konulan gözden kaçırmış olduklarını saptadıktan sonra eğilmek daha uygun olur.
Bilim, insanoğlunun yaşamındaki öteki çabalarından ayrı bir uğraş olarak ele alınamayacağından, sosyal, siyasal, dini ve felsefi birçok soruna
bazen kuşbakışı bir göz atılarak, bazen de doğrudan içine girilerek yer verildi. Bu nedenle, yeri geldiği ve gerektiğince, hem televizyon dizisinde, hem kitapta sosyal sorunlara da değindim.
Bilimin temelinde, düştüğü yanılgıyı düzeltme öğesi yatar…
Kozmos, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın