“Durmadan okumaktan söz ediliyor. Evet, ben de bir ömür boyu bunu yaptım, (gülerek) durmadan okudum, okudum ama, şimdi düşünüyorum, durmadan okumak, yani birtakım kitapları okumuş olarak rafa kaldırmak, bir yerlere yerleştirmek, şunları okudum demek mi amaç? Olmasa gerek. Bütün bunlar bize bir şeyler düşündürecek, bir şeyler gösterecek, bir şeyler anlatacak, kendi kendimizi belki daha iyi anlayacağız, hem kendimizi belki daha iyi tanıyabileceğiz, kendi kendimizi derken ille kendimizden söz etmek de istemiyorum, kendimizi, dünyamızı, dünyayı, insanları, oyunları, ilişkileri başkalarının aracılığıyla ya da başkalarının yardımıyla tanımlamak çok önemli; tabii bunun için de buna dikkatimizi çevirmemiz gerekiyor. Yetkin davranmamız gerekiyor okumamızda, bakmamızda, dinlememizde. “
— Bilge Karsu
Merhaba
Kırk beş yılı aşkın süren ve ne yazık ki erken gelen ölümüyle noktalanan yazı hayatı boyunca ortalığa çıkmayı sevmedi Bilge Karasu; Hiç görünmemeyi seçmemişti şüphesiz, ama pek az röportaja yanaştı yaşarken, pek az söyleşiye aralık bıraktı kapısını.
Mustafa Arslantunalı, gerçekleştirdiği ‘son söyleşi‘ birden fazla özelliğiyle Karasu’nun olası vasiyetnamesi niteliğinde.
Yalınlık bölümünden okura sesleniyor. Dinleyelim…
“Kendim olmak diye bir kaygım yok galiba. (Gülerek) işte nasıl yazıyorsam öyleyimdir diyorum herhalde. Bu da yine imgelere getirecektir bizi ama, kendim olmak diye bir kaygım yok, onu anlatmak çok güç. Nasıl tasarlıyorsam, nasıl yazıyorsam öyle oluyor. Kendim olmak, başka bir şey değil ki, çünkü onun dışında, onun ötesinde bir kendimlik yok ki, kendimlik burada söylediğimde, yazdığımda, yaptığımda.”
“Başkasıymış gibi yapmak; Yani roman kişileri söz konusunda olduğunda… Orada o kişileri ben düşünüyor, tasarlıyorum ama o kişilerin belki hiçbiri bana fazla benzemez, hatta çok az benzer denebilir. “
“Bilmem! Belki onların dünyaya bakışlarıyla benim dünyaya bakışım arasında benzerlik bulunabilir ama, her kişi, bir başkasıdır. Her kişiyi kendi verileri içerisinde, dilsel verileri içerisinde düşünüyorum, dilsel verileri içerisinde söyletmeye çalışıyorum.”
Okurken, her zaman iyi bir okur olmak gerekiyor. Ben olsaydım nasıl yazardım, diye.
Okur olarak, her şeyi okuyor musunuz?
Okur kim?
Öyle bir okurdan söz ediyor ki, birçok okurun okuduklarını bir araya getiriyor. Böyle bir okur tanıyor musunuz?
Bilge Karasu, Her şeyi okumuş, her şeyi taze taze belleğinde tutan bir okurun olmadığını düşünüyor.
Süreklilik okurlar arasında ilişkidedir.
Söyleşi de, Aşk-Korku‘ya değiniyor. Ortak görüş olarak, sevgi de karar kılıyor.
“Aşk demeyelim de buna sevgi diyelim. Sevi ya da sevgi hepsi bir arada düşünülürse… Sevgi bir insanın dışına taşırabildiği bir şey, dışına verebildiği bir şey. (Gülerek) Hoş, sevgisizlik de belki öyle, insanın dışına taşırabildiği bir şey, biz sevgiyi konuşalım yine.”
“Sevgi başka varlıklarla aranda kurabileceğin en güzel bağdır belkide. Sevgi yalnız bir coşku, bir fışkırma değil, bir ilişkinin temeli olabilir ama o ilişkinin o sevginin kalıbınca kurulup yaşanması gerekir. Belki ahlak dediğin şey, o…”
Okumak, “ne kadar çok okursak, ne kadar çok konuşursak, ne kadar çok iletişirsek o kadar iyi olacakmış gibi geliyor insanlara. Ama iletişim başlı başına bir amaç değil, iletişim olsa olsa, ötekinde kendini, kendinde ötekini görebilmek.”
Okuduğunuz şey sizlere neler gördürüyor?
Bilge Karasu‘yu dinlerken, çok şey öğrendim. Güldüm, düşündüm… Yazdığı kitaplara dokunmak istedim. Söyleşide cümleleri arasına yerleştirdiği her kelime anlamlı. Büyük usta, nurlar içinde yatsın. Sonsuzluğa sevgi ve saygılarımla.
Nasıl Yazıyorsam Öyleyimdir, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın