Kendini Bilmek Michel Foucault, Luther H. Martin, Huck Gutman, Patrick H.Hutton

Antik felsefedeki en önemli ahlak prensibi hangisidir?” diye sorulduğunda verilen ilk cevap “Kendinle ilgilen” değil, Delfi prensibi “Kendini bil”olur.

“Ruh; benzerine, aynadaki yansımasına bakmadan kendisini bilemez…

Bedeninize baktığınızda kendinize eğilmiş olmasınız. Kendilik giyim kuşam, araçlar veya mülklerden oluşmaz. Bu araçlardan faydalanan bir prensipte varlığını sürdürür, bendenle değil ruhla ilgili bir prensiptir bu. Ruhunuz konusunda kaygılanmanız gerekir, kendine eğilmenin temel faaliyeti budur.”

— Oscar Wilde

Merhaba

Michel Foucault 1984′te ölümünden kısa bir süre önce yeni bir kitap fikrinden bahsetti. Kitabı şöyle tanımlıyordu, “kendilik hakkında farklı makalelerden oluşacak ( örneğin, ‘kendine eğilme’ kavramının ilk kez ortaya atıldığı Platon’un Alkibiades’i üzerine bir yazı) kendiliğin oluşmasında okumanın ve yazmanın rolü…

Bu kitap ilk kez 1982 güzünde Vermont Üniversitesi’nde verdiği “Kendini Biçimlendirme Teknikleri” seminerlerine dayanıyor.

Kitap bu seminerin kısmen kayda geçirilmesidir.

Antik felsefedeki en önemli ahlak prensibi hangisidir?” diye sorulduğunda verilen ilk cevap “Kendinle ilgilen” değil, Delfi prensibi “Kendini bil”olur.

Belki de felsefe geleneğimiz son bahsedileni fazlasıyla vurgulamış, ilkini unutmuştur. Delfi prensibi hayatla ilgili soyut bir prensip değildi; teknik bir tavsiyeydi, kahinin tahminlerini öğrenebilmek için uyulması gereken bir kuraldı. “Kendini bil” “Tanrı olduğunu zannetme” demekti. “Kahine danışmaya geldiğinde gerçekten ne sormak istediğinden emin ol” anlamına geldiğini öne sürüyorlardı.

“Kendilik nedir?” şeklinden “Üzerinde kimliğimi bulabileceğim temel nedir?” şekline dönüştürür.

Alkibiades kendiliği diyalektik yöntemle bulmaya çalışır. Bedeninize baktığınızda kendinize eğilmiş olmazsınız. Kendilik giyim kuşam, araçlar veya mülklerden oluşmaz. Bu araçlardan faydalanan bir prensipte varlığını sürdürür, bedenle değil, ruhla ilgili bir prensiptir bu. Ruhunuz konusunda kaygılanmanız gerekir, kendine eğilmenin temel faaliyeti budur. Kendine eğilme, eylemin kendisine eğilmektir, maddileştirilen ruhla ilgilenmek değildir.

Ruhla, bu eyleme dayanan prensiple nasıl ilgileneceğiz? Bu ilgilenme neyi kapsar? Kişi ruhun neden oluştuğunu bilmelidir. Ruh ise benzerine, aynadaki yansımasına bakmadan kendisini bilemez. Dolayısıyla ilahi unsurların üzerine de kafa yormalıdır.

Kendine eğilme kendini bilmeyi de içerir. Kendini bilmek kendine eğilme uğrunun nihai amacına dönüşür.

Yazmak da kendine eğilme kültürünün önemli bir parçasıydı. Kendine eğilmenin temel öğelerinden biri de sonradan okunmak üzere kişinin kendi hakkında notlar alması, arkadaşlarına savlarını ve mektuplar yazması, ihtiyaç duyulabilecek gerçekleri yeniden ortaya koyabilmek adına çeşitli kayıtlar tutmasıdır. Seneca’nın mektupları, kendi kendine gerçekleştirdiği bu pratiğin bir örneğidir.

Helenistik çağda yazı üstün çıkmış ve gerçek diyalektik karşılıklı yazışmaya kaymıştı. Kişinin kendine eğilmesi sürekli yazma eyleminde bulunmasıyla ilişkilenmişti. Kendilik, hakkında yazılacak bir şeydi, yazı eyleminin bir nesnesi ya da temasıydı. Augustine İtiraflar‘ını yazmaya başladığında bu nitelik iyice oturmuş ve derinlere kök salmıştı.

Yeni ortaya çıkan bu kendine eğilme düşüncesi kendiliğin yeni bir biçimde tecrübe edilmesini de içeriyordu. Kendiliğin yeni bir biçimde tecrübe edilmesi içe bakışın gittikçe daha da detaylı bir şekilde gerçekleştirildiği birinci ve ikinci yüzyılda gözlemlenebilir. Yazıyla kendine karşı teyakkuz halinde olma arasında bir ilişki gelişti. Hayatın inceliklerine, ruh haline ve okunanlara dikkat edilmeye başlandı ve yazma eylemiyle kendilik tecrübesi daha yoğun ve kapsamlı bir şekle büründü. Daha önceden var olmayan bir tecrübe alanı oluştu.

Kendini Bilmek, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle, okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: