Meditasyon bir serüvendir; insan aklının üstlenebildiği en büyük serüven. Tama olarak meditasyon, hiçbir şey yapmamaktır; eylem yoktur, duygu yoktur. Tam kendinizsinizdir ve katıksız bir hazdır. Hiçbir şey yapmadığınız zaman, bu haz nereden gelir? Hiçbir yerden gelmez ya da her yerden gelir. Nedensizdir, çünkü varoluş sevinç denilen unsurdan oluşmaktadır…

— Osho, Meditasyon Nedir?

Merhaba

Osho (1931–1990), Hindistanlı bir mistik, düşünür ve öğreti lideridir. Gerçek adı Rajneesh Chandra Mohan Jain olan Osho, özellikle bireysel özgürlük, meditasyon, içsel keşif ve toplumsal normlar üzerindeki eleştirileriyle tanınır. Meditasyon, İlk ve Son Özgürlük adlı eseri, Osho’nun meditasyon ve özgürlük anlayışına dair önemli bir kaynaktır. Eserde, insanın ruhsal yolculuğu, içsel huzuru bulması ve toplumsal baskılardan kurtulması için meditasyonun nasıl bir araç olabileceği anlatılmaktadır. Osho’nun bu konudaki görüşleri, doğrudan insanın içsel benliğiyle bağlantı kurma ve hayatı daha derinlemesine anlamaya yönelik bir yaklaşımı yansıtır.

Osho’nun Meditasyon, İlk ve Son Özgürlük Eserindeki Ana Tema

Meditasyonun ve içsel özgürlüğün derinlemesine keşfi ve yaşamın daha yüksek bir farkındalıkla nasıl yaşanabileceği üzerine odaklanır. İşte bu eserde öne çıkan bazı ana fikirler:

  1. Meditasyonun Anlamı ve Önemi: Osho, meditasyonu yalnızca bir zihin egzersizi ya da sakinleşme aracı olarak görmez. O’na göre, meditasyon, kişinin tüm varlığını kapsayan, bilinçli bir farkındalık durumuna geçiştir. Meditasyon, insanın içsel benliğiyle doğrudan bir bağlantı kurmasını sağlayan bir yöntemdir ve bu içsel yolculuk, insanın dış dünyadaki koşullardan bağımsız olarak huzur ve özgürlük bulmasına yardımcı olur. Osho, meditasyonu, zihin ve beden arasındaki dengeyi bulma ve içsel huzuru yakalama aracı olarak tanımlar.
  2. İçsel Özgürlük: Osho, insanın gerçek özgürlüğünü bulabilmesi için öncelikle içsel olarak özgürleşmesi gerektiğini savunur. İçsel özgürlük, toplumsal normlardan, geleneksel inançlardan ve bireysel korkulardan arınmakla elde edilir. Osho’ya göre, gerçek özgürlük, dışsal koşullardan bağımsız olmak ve tamamen kendini ifade edebilme yetisidir. İnsan, toplumun dayattığı kimliklerden sıyrıldığında, kendi özünü keşfeder ve bu özgürlük ona gerçek mutluluğu getirir.
  3. Zihinsel Temizlik ve Boşluk: Osho’nun öğretilerinde, zihnin sürekli düşüncelerle dolması, bireyin özgürlüğünü ve huzurunu engelleyen en büyük engel olarak görülür. Meditasyon, zihinsel temizlik sağlayarak, kişiyi düşüncelerin ötesine geçirmeyi amaçlar. Osho, meditasyonu bir tür “boşluk” yaratma pratiği olarak tanımlar; bu boşluk, zihnin doğal halidir ve burada insan, saf bilinçle buluşur.
  4. Gerçek Benlik ve Kimlik: Osho’ya göre, toplum ve eğitim, bireyi kendi gerçek benliğinden uzaklaştırarak, onun yerine sahte bir kimlik inşa eder. Meditasyon, bu kimliklerin ve maskelerin ötesine geçmeye, kişinin içsel özünü keşfetmeye yardımcı olur. İnsan, yalnızca kendisi olduğu zaman özgürdür ve gerçek benliğiyle tanıştığında, hayat daha derin bir anlam taşır.
  5. İçsel Huzurun Kaynağı: Osho, içsel huzurun sadece dış dünyadaki koşullarla değil, kişinin içsel dengeyi bulmasıyla mümkün olduğunu vurgular. Gerçek huzur, başkalarından veya dışsal koşullardan bağımsız olarak, kendi içsel varlığınızda bulunur. Meditasyon, bu huzuru bulma yolunda en önemli araçtır.
  6. Toplumsal Eleştiriler: Osho, toplumsal normları, gelenekleri ve dini dogmaları sürekli olarak sorgular ve eleştirir. O, bireysel özgürlüğün ve meditasyonun, toplumun dayattığı sınırları aşabilmek için gerekli olduğunu söyler. Osho’nun öğretileri, bireylerin kendilerini özgür kılmaları gerektiğini ve dışsal baskılardan kurtulmalarının gerektiğini savunur. O, geleneksel toplum yapısının, bireyleri yalnızca belirli kalıplara soktuğunu ve bunun bireysel gelişim için bir engel teşkil ettiğini iddia eder.

Osho, meditasyonun, yalnızca bir teknik değil, yaşam biçimi haline gelmesi gerektiğini savunur. Meditasyon, zihinsel rahatlama ve huzur bulmanın ötesinde, bir insanın tüm varlığını kapsayan bir farkındalık pratiğidir. O’na göre, meditasyon insanın doğasına en yakın olan şeydir çünkü insan, doğal haliyle dinamik, sürekli bir değişim içinde olan bir varlıktır. Osho, meditasyonun temel amacını, bireyin “kimlik” ve “ego” gibi yapay yapıları aşması olarak tanımlar.

HİÇBİR şey yapmadığınız zaman —bedensel ve zihinsel olarak, hiçbir düzeyde— tüm eylemlere son verdiğiniz zaman, sadece kendiniz olduğunuzda, yalnızca var olduğunuzda; meditasyon ortaya çıkar. Bunu yapamazsınız, bunu uygulayamazsınız; yalnızca anlarsınız.

Sadece varoluş için vakit bulduğunuz her fırsatta, tüm işlerinizi bırakın. Düşünmek de bir iştir, dikkatini yoğunlaştırmak da… Eğer bir an hiçbir şey yapmaz, bütünüyle gevşeyip yalnızca kendinize odaklanırsanız; bu meditasyondur. Bir kez bu beceriyi kazanınca, bu durumda istediğiniz kadar kalabilirsiniz, yani günde yirmi dört saat bu durumu sürdürebilirsiniz.

Bir kez varlığınızın rahatsız edilmeksizin kalabildiğinin farkına varınca, varlığınızın irkilmeyeceğinin zeyrekliği (anlayış, uyanık olma durumu) içinde, yavaş yavaş bazı işler yapmaya başlayabilirsiniz. Meditasyonun ikinci bölümüdür bu. Önce tam olarak nasıl olmanız gerektiğini sonra da odaklanmış bir halde yeri silmek, duş almak gibi küçük eylemleri öğrenerek zamanla karmaşık işleri de yapabilirsiniz.

Meditasyon eyleme karşı değildir. Yaşamdan kaçmanızda gerekmez. Yalnızca size yeni bir yaşam tarzı öğretir.

Yaşamınız sürer, gerçekten daha yoğun bir biçimde sürer-daha sevinçli, daha berrak, daha özsezili, daha yaratıcı bir biçimde- ancak mesafelisinizdir, yalnızca çevrenizde olup biten her şeyi gören tepelerdeki bir gözcüsünüzdür.

Eylemci değil, gözcüsünüzdür.

Meditasyonun bütün sırrı budur, sizi bekçi haline getirir.

Farkındalığa ilk adım, bedeninizi yakından gözlemektir. Kişi yavaş yavaş her jestinde, her hareketinde tetikte olur. Siz farkında olurken bir mucize ortaya çıkmaya başlar: Önceden yaptığınız birçok şey kolayca ortadan kalkar; bedeniniz daha da gevşer, daha ahenkli olur. Bedeninizde bile yoğun bir huzur egemen olmaya başlar, hafif bir müzik bedeninizde nabız gibi atar.

O zaman düşüncelerinizin farkına varmaya başlayın, düşüncelerinize de aynısı yapılmalıdır. Onlar bedeninize göre daha belli belirsizdir ve kuşkusuz daha tehlikelidir. Düşüncelerinizin farkında olduğunuz zaman, içinizde nelerin olup bittiğine hayret edeceksiniz. İçinizden geçmekte olanları her an kaydederseniz büyük bir hayrete düşersiniz. İçinizden nelerin geçtiğine inanmayacaksınız.

Bunu on dakika okuduktan sonra içinizdeki çılgın aklı göreceksiniz! Çünkü biz, bir dip akıntı gibi akıp giden tüm bu çılgınlığın farkında değiliz. Bu, her ne yapıyorsak ya da yapmıyorsak etkiler; her şeyi etkiler. Bunun tüm toplamı yaşamınız olacaktır! Öyleyse bu çılgın kişi değişmelidir. Farkındalığın mucizesi, sadece farkında olmanın dışında hiçbir şey yapmamaya gereksinmenizdir.

Tam da gözleme olgusu değiştirir bunu. Yavaş yavaş çılgın kişi kaybolur, düşünceler yavaş yavaş belirli bir kalıba girmeye başlar; düşüncelerin kaosu yoktur artık, bir evrene daha fazla ait hale gelirler. O zaman yeniden derin bir dinginlik egemen olur. Bedeniniz ve kafanız dingin olduğu zaman onların birbiriyle ahenk içine girdiğini, bir köprü oluştuğunu göreceksiniz. Artık değişik yönlere koşmuyor, değişik atlara binmiyorlardır. İlk kez uyum halindedirler; bu uyum üçüncü aşamaya büyük ölçüde yardımcı olur. Bu duygularınızın, hislerinizin, ruh hallerinizin farkına varmanızdır.

En hassas, en zor katmandır bu, ancak eğer düşüncelerinizin farkına varabilirseniz bir adım daha yaklaşırsınız. Biraz daha yoğun farkındalık gereklidir; o zaman, duygularınızı, coşkularınızı, ruh hallerinizi yansıtmaya başlarsınız. Üçünün bir kere farkında oldunuz mu, bir olgunun içinde toplanır bunlar. Bu üçü kusursuz bir biçimde birlikte çalışarak ve birlikte mırıldanarak —öyle ki müziği hissedebilirsiniz, bir orkestra halini almışlardır— bir olunca o zaman yapamadığınız dördüncü meydana gelir. O, kendi uyumu üzerinde meydana gelir. Bütünün bir armağanıdır, bu üçünü yapmış olana bir ödüldür.

Dördüncü ise kişiyi uyanık kılan nihai farkındalıktır. İnsan kendi farkındalığının farkına varır, bu dördüncüdür. Bu bir ‘buda”yı, uyanmışı yaratır. Ve insan ancak bu uyanış sayesinde mutluluğun ne olduğu bilgisine erişir. Beden hazzı tanır, zihin mutluluğu tanır, kalp sevinci tanır, dördüncü sonsuz mutluluğu tanır. Sonsuz mutluluk “sannyas”ın, bir arayıcı olmanın hedefidir; farkındalık da buna açılan yoldur.

Önemli olan şey gözlemci olmanız, gözlemeyi hatırdan çıkarmamanız, gözlemlemeniz, gözlemlemeniz ve gözlemlemenizdir. Gözlemci gitgide daha dayanıklı, dengeli, çalkantısız oldukça bir değişim meydana gelir. Seyretmiş olduğunuz şeyler ortadan kaybolur.

Gözetleyen ilk kez gözlenen olur, gözlemci bizzat gözlenmiş olur.

Sevgi, Meditasyonun Rahiyasıdır

Meditasyon yaparsanız, er ya da geç sevgi katına varırsınız. Derin bir biçimde meditasyon yaparsanız, içinizde er ya da geç, önceden hiç bilmediğiniz muazzam bir sevginin artmaya başladığını duyumsarsınız. Varlığınızda yeni bir nitelik, açılan yeni bir kapıdır bu. Yeni bir alev haline gelmişsinizdir ve paylaşmak istersiniz artık.

Eğer gönülden severseniz, sevginizin gitgide daha fazla meditasyona ait olduğunun farkına varacaksınız. Sessizliğin ince bir niteliği içinize giriyor. Düşünceler yok oluyor, boşluklar görünüyor… Sessizlikler! Kendi derinliğinize dokunuyorsunuz.

“Sevgi, eğer doğru yollarda olursa sizi meditasyona uygun kılar.”

Meditasyon, eğer doğru yollarda olursa sizi sevgi dolu yapar.

Zihninizden değil, meditasyondan doğan bir sevgi istiyorsunuz. Sürekli sözünü ettiğim sevgi budur.

Dünyanın çevresinde milyonlarca çift sevgi oradaymış gibi yaşıyor. ‘Güya’ lı bir dünyada yaşıyor onlar. Bu durumda nasıl sevinçli olabilirler? Tüm enerjiyi tüketiyorlar. Sahte bir sevgiden medet umuyorlar. Bu sevgililer arasındaki hayal kırıklıkları, sürekli can sıkıntısı, sürekli dırdır, kavgalar bundan kaynaklanıyor. Onlar, birlikte imkânsız bir şeyi yapmaya uğraşıyorlar: Mümkün olmadığı halde, gönül maceralarını ölümsüz yapmaya kalkışıyorlar. Bu, akıldan doğmuştur ve akıl size ölümsüz olanı bir an için bile göstermez.

Önce meditasyona girin, çünkü sevgi meditasyondan gelir, o meditasyonun rayihasıdır. Meditasyon bir çiçek, bin taçyapraklı bir lotus çiçeğidir. Bırakın açılsın. Bırakın dikey boyutta, akıl olmaksızın, zaman olmaksızın hareket etmenize yardımcı olsun; o zaman, aniden rayihanın orada olduğunu göreceksiniz. O zaman, sonsuzdur, koşulsuzdur. O zaman belirli bir kişiye yöneltilmez bile, yöneltilemez. O bir ilişki değildir; daha çok sizi kuşatan bir niteliktir. Başkasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Seviyorsunuz, sevgisiniz; o halde bu sonsuzdur. O, sizin rayihanızdır. Bir Buda’nın, bir Zerdüşt’ün, bir İsa’nın çevresinde bulunmuştur. O, tümüyle değişik bir sevgi türüdür; niteliksel olarak farklıdır.

Sevecenlik

Buda, sevecenliği “sevgi artı meditasyon” diye tarif etmiştir. Sevginiz yalnızca bir başkasına duyulan arzu, sadece bir gereksinim, bir paylaşma olmadığında; bir dilenciye değil, bir imparatora yöneldiğinde; karşılığında bir şey istemeden sadece vermeye —salt vermenin mutluluğu için vermeye— hazır olduğunda, ona meditasyonu katın. Böylece saf rayiha, hapsedilmiş görkem salıverilmiş olur. Sevecenliktir bu; sevecenlik en üst düzey olgudur. Cinsellik hayvani, sevgi insani, sevecenlik tanrısaldır. Cinsellik fiziksel, sevgi psikolojik, sevecenlik ruhanidir.

Hiç Nedensiz Kalıcı Sevinç

Birdenbire hiç nedensiz sevinçli hissediyorsunuz kendinizi. Sıradan yaşamda, ortada bir neden varsa sevinç duyarsınız. Güzel bir kadınla tanışmışsınızdır, sevinçlisinizdir ya da hep istediğiniz bir parayı elde etmişsinizdir, sevinçlisinizdir ya da güzel bahçeli bir ev satın almışsınızdır, sevinçlisinizdir, ama bu sevinçler uzun süremez. Bunlar anlıktır, sürekli ve kesintisiz değildirler.

Sevincinizin bir nedeni varsa, kaybolacak, anlık olacaktır. Sizi derin bir hüzün içinde bırakacaktır; tüm sevinçler sizi derin bir hüzün içinde bırakır. Ama onaylayıcı bir işaret olan farklı bir sevinç türü vardır: Hiçbir neden yokken birden sevinç duyarsınız. Bunun neden olduğunu kestiremezsiniz. Birisi, “Neden sevinçlisiniz?” diye sorsa yanıt veremezsiniz.

Neden sevinçli olduğunuzu yanıtlayamazsınız. Bir nedeni yoktur. Sadece öyledir. Bu sevinç bozulamaz artık. Şimdi bütünüyle meydana gelip devam edecektir. Günbegün oradadır. Yaşlı ya da genç olabilirsiniz, canlı ya da ölmek üzere olabilirsiniz, sevinç her zaman oradadır. Sabit kalan böyle bir sevinç bulduğunuzda —koşullar değişir, ama o kalıcıdır— kesinlikle Budalığa yaklaşıyorsunuz.

Zeka: Yanıtlama Yeteneği

“Zeki kişi kendi kavrayışına kendi varlığına güvenir.”

Kendin sevgi ve saygı duyar. Zeki olmayan kişi başkalarına saygı duyar.

Zeka tekrar keşfedilir. Onu yeniden keşfetmenin tek yöntemi meditasyondur. Meditasyon yalnızca tek bir şey yapar; toplumun zeki olmanızı engellemek için yaratmış olduğu tüm engelleri yok eder. Yalnızca engelleri kaldırır.

“Zeka özgürlüğü kendiliğinden oluşu getirir.”

Tek Başınalık: Kendi Doğanız

Tek başınalık bir çiçek, kalbinizde açan bir lotus çiçeğidir. Tek başınalık olumludur, tek başınalık sağlıklıdır. İnsanın kendisi olmasının sevincidir. Kendi uzamımıza sahip olmanın sevincidir.

Meditasyon şu anlama gelir: Yalnızlık içinde mutluluk. Kişi yalnız kalmayı başardığı zaman, bir daha hiç kimseye, hiçbir duruma bağlı bulunmadığı zaman gerçekten canlıdır. Çünkü tek başınalık kendisinindir; sabah, akşam, gündüz, gece, gençlikte ya da yaşlılıkta, sağlıkta, hastalıkta hep yanınızdadır. Yaşamda, ölümde de yanınızdadır, çünkü size dışarıdan olan bir şey değildir bu. İçinizde fışkıran bir şeydir. Gerçek doğanızdır, kendi doğanızdır.

“İçsel bir gezinti, kesin yalnızlığa doğru bir yolculuktur; yanınızda kimseyi götüremezsiniz. Benliğinizi kimseyle paylaşamazsınız, en sevdiğinizle bile. Bu maddelerin doğasında değildir; onunla ilgili elden bir şey gelmez. İçine girdiğiniz anda, dış dünyayla tüm ilişkiler kopar, köprüler yıkılır. Aslında, tüm dünya ortadan kaybolur.”

Yalnızlık öyle derindir ki, cesaret gerektirir. Ama bu tek başınalıktan mutluluk doğar, Tanrı deneyimi çıkar. Başka bir yol yoktur orada; hiç olmadı ve hiçbir zaman olmayacak.

Meditasyon, sizi gerçek benliğinizin farkında kılan bir araçtan başka bir şey değildir; sizin tarafınızdan yaratılmaya gereksinmeyen, zaten olduğunuz şeydir. Onunla doğarsınız. Siz o’sunuz… Onun keşfedilmesi gerekir.

Bütünleşmiş kişiler birey haline gelirler, ama toplum sizin birey olmamanızı ister. Toplum size bireysellik yerine kişilik kazandırır. “Kişilik” sözcüğü anlaşılmalıdır. Kökeni, “persona”dan gelir; “persona’ maske demektir. Toplum size kim olduğunuza dair sahte bir fikir verir size sadece bir oyuncak sunar, siz de bütün ömrünüz boyunca bu oyuncağa sarılmayı sürdürürsünüz.

Hemen herkes yanlış yerde bulunuyor. Müthiş mutlu bir doktor olmayı istemiş olan bir kişi ressam müthiş mutlu bir ressam olmayı istemiş olan bir kişi doktordur. Hiç kimse doğru yerinde görünmüyor bu nedenledir ki tüm toplum böyle bir düzensizlik içindedir. Kişi başkaları tarafından yönetiliyor; kendi sezgisi tarafından yönetilmiyor.

Meditasyon, size kendi sezgi yeteneğinizi geliştirmekte yardımcı olacaktır. Sizi neyin tatmin edeceği neyin olgunlaşmanıza yardımcı olacağı açıkça ortaya çıkar. Her ne olursa olsun, her birey için değişik olacaktır, “birey”in anlamı budur: Herkes benzersizdir. Benzersizliğini aramak büyük bir heyecan, büyük bir serüvendir. 

Meditasyon, İlk ve Son Özgürlük, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgi hatırlatma amaçlı. Meditasyon farkındalık demektir. Farkındalıkla yaptığınız her şey meditasyondur. Mesele eylem değil, eyleminize kattığınız niteliktir. Tetikte yürüseniz, yürüyüş bir meditasyon olabilir. Tetikte oturursanız, oturma bir meditasyon olabilir. Kuşları dinlemek,, eğer farkındalıkla dinliyorsanız bir meditasyon olabilir. Tetikte ve gözlem halindeyseniz, sadece kafanızın içindeki sese kulak vermeniz bir meditasyon olabilir.

Bu mesele, uykuda hareket etmemektir. O zaman yaptınız her şey meditasyondur.

Osho’nun kitabının adı olan İlk ve Son Özgürlük (The First and Last Freedom), insanın başlangıçta içsel özgürlüğe sahip olma potansiyeline sahip olduğunu, ancak toplumsal koşullar, eğitim ve kültürel baskılar nedeniyle bu özgürlüğün unutturulduğunu ima eder. “İlk özgürlük”, doğuştan sahip olunan saf, sınırsız bilinç halidir. İnsan, içsel farkındalık ve meditasyon aracılığıyla bu özgürlüğü yeniden keşfeder. “Son özgürlük” ise, bu içsel özgürlüğün kalıcı hale gelmesidir. Osho’nun perspektifine göre, bu son özgürlük, bireyin gerçek benliğini keşfetmesiyle elde edilir.

Osho’nun öğretileri, modern dünyada sıkça karşılaşılan stres, kaygı, toplumsal baskılar ve bireysel tatminsizlik gibi sorunlara bir çözüm önerisi sunar. Meditasyon ve içsel özgürlük, insanlar için sadece zihinsel ve duygusal rahatlama değil, aynı zamanda anlamlı bir yaşam sürme yolunda da önemli bir araçtır. Osho’nun düşünceleri, bireylerin kendilerini daha derinlemesine tanımaları, içsel huzuru bulmaları ve toplumsal normlardan bağımsız olarak özgürleşmeleri için ilham verici olabilir.

Osho’nun Meditasyon, İlk ve Son Özgürlük adlı eseri, modern dünyada bireysel özgürlük, meditasyon ve içsel keşif konularında derin bir anlayış sunar. O, insanın kendi doğasını keşfetmesinin, içsel huzuru ve gerçek özgürlüğü bulmanın yollarını araştırırken, toplumsal normlara karşı da cesur bir eleştiride bulunur. Osho’nun öğretileri, içsel bir devrim başlatma ve bireysel özgürlüğü elde etme arayışındaki herkes için anlamlı ve derinlemesine bir rehber olabilir.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin