Görme Biçimleri, John Berger

“Nesneler bizim onlara yüklediğimiz anlamlardan ibarettir, insanlar da öyle.”

John Berger

Merhaba

John Berger İngiliz yazar, sanat eleştirmeni. G. isimli romanı 1972’de Man Booker Ödülü’nü kazanmıştır. Bağımsız sıradışı ve her türden sınıra karşı duruşuyla tanınan İngiliz deneme yazarı, roman yazarı ve sanat eleştirmeni John Berger hem ana akım hem de alternatif kültürde ilham verici bir etki yaratmıştır.

Yayımlandığı 1972’den günümüze, yağlıboya resimden reklamlar, görselliği ve imgeleri anlamanın, eleştirel bir görme biçiminin manifestosu Görme Biçimleri. John Berger‘ın BBC için yaptığı bir televizyon dzisinden kitaplaştırılmıştır.

Kitap yedi denemeden oluşuyor. Bu denemeler istenen sırayla okunabilir. Denemelerin dördünde hem sözcükler hem de imgeler, üçünde yalnız imgeler kullanılmıştır. Yalnız resimlerden oluşan (kadınlara bakma biçimlerini ve yağlıboya resim geleneğinin çeşitli çelişik yanlarını inceleyen) bu denemeler, yazılı denemeler gibi seyirci okurun kafasında soru uyandırmak amacıyla hazırlanmıştır. Resimli denemelerde yayımlanan imgeler üzerine bazen, hiçbir bilgi verilmemiştir. Bizce bu tür bilgiler dikkati, anlatılmak istenen şeyden başka yere kaydırabilir. Bununla birlikte her resim hakkında istenen bilgi kitabın sonunda verilen Yapıtların Listesi‘nde bulunabilir,

Bu denemelerde konunun belli yanları dışında başka hiçbir şey üzerinde durulmamıştır. Yalnızca konunun çağdaş tarihsel bilinçlenmeyle aydınlığa çıkan yanları üzerinde durulmuştur.

Görme konuşmadan önce gelmiştir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez. Gördüklerimiz ile bildiklerimiz arasındaki ilişki asla durulmaz.

Nüfusun büyük bir çoğunluğu sanat müzelerine gitmez. (Kitapta çeşitli eğitim düzeyinde insanların müzeleri gezme tablosu verilmiştir.)

Paha biçilmez zenginliğin gizemi. Başka türlü söylersek, bu insanlar özgün sanat başyapıtlarının ( hem para hem de manevi değerler açısından) varlıklara ait olduğuna inanırlar.

Resme eklenen söz imgeyi nasıl değiştiriyor?

Özgün resimler, bir bakıma bilginin hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindirler. Özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiştir. Cezanne “Dünyanın yaşamından bir an geçer! O anı gerçekliğiyle yakalayıp resme geçirmek, her şeyi unutmak! O anı yaşamak, duyarlı bir levha olmak… zamanımızdan önce olan her şeyi unutarak gördüklerimizin imgesini yansıtmak” Resme geçirilen bu an’ı gözlerimizin önüne serildiğinde nasıl anlamlandırdığımız, sanattan ne beklediğimize göre değişir; bu da yeniden canlandırmalar yoluyla bugüne dek resimlerin anlamlarını nasıl algılayabildiğimize bağlıdır.

Tüm sanatların öylece, kendiliğinden anlaşılabileceği söylenemez.

Bugün artık irdelenmeye başlayan ama hiçbir çözüme ulaşmamış olan uygulama ve törelere göre kadının toplum içindeki varlığı erkeğinkinden çok başkadır.

Kadın varlığı, onun kendine karşı tutumunu gösterir; o kadına karşı nelerin yapılıp nelerin yapılamayacağını belirler. Kadının varlığı hareketlerinde, sesinde, fikirlerinde, yüz ifadelerinde, giysilerinde, seçtiği çevrelerde, zevklerinde ortaya çıkar.

Kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çevrelenmiş bir yerde doğmak demektir. Kadınların toplumsal kişilikleri, böylesine sınırlı, böylesine koşullandırılmış bir yerde yaşayabilme ustalıklarından dolayı gelişmiştir. Ne var ki bu, kadının öz varlığının ikiye bölünmesi pahasına olmuştur. Kadın hiç durmadan kendisini seyretmek zorundadır. Hemen hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır. Bir odada yürürken ya da babasının ölüsünün başucunda ağlarken bile ister istemez kendisini yürürken ya da ağlarken görür. Çocukluğunun ilk yıllarından başlayarak hep kendi kendisini gözlemesi, bunun gerekli olduğu öğretilmiştir ona.

Böylece kadın içindeki gözleyen ve gözlenen kişilikleri, kadın olarak onun kimliğini oluşturan ama birbirinden ayrı iki öğe olarak görmeye başlar.

Kadın olduğu ve yaptığı her şeyi gözlemlemek zorundadır. Erkeklere nasıl göründüğü, onun yaşamında başarı sayılan şey açısından son derece önemlidir. Kendi varlığını algılayışı, kendisi olarak bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanır.

Resimlerde ayna çoğu zaman kadınların kendilerine duydukları hayranlığı anlatan bir simge olarak kullanılmıştır. Ne var ki bu bir yalancılıktır; çünkü burada ortaya koyduğu ahlaksal görüşe çoğu zaman ressamın kendisi katılmamaktadır.

Çıplak kadın resmi yapılıyordu çünkü çıplak kadına bakmaktan zevk duyuluyordu; kadının eline bir ayna veriliyordu ve resme ‘Kendine Hayranlık’ deniyordu. Böylece çıplaklığı zevk için resme geçirilen kadın ahlak açısından suçlanıyordu. Oysa aynanın gerçek işlevi çok daha başkaydı. Ayna, kadının kendisini her şeyden önce ve her şeyden çok seyirlik bir şey olarak gördüğünü anlatmak için konuyordu resme.

Reklamların yorumlanışıyla dünyanın aslında içinde bulunduğu durum arasındaki uyuşmazlık apaçık ortada. Bu uyuşmazlık her alanda kendini göstermeye başladı. Haber öyküleri yayınlayan dergiler, haber bültenleri ve daha neler neler.

Görme Biçimleri, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: