Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor, bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilemeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilemeyecekler…

— Ursula K. Le Guin

Merhaba

Bu söz, bugün ekranlara gömülmüş, yüzey bilgisiyle yetinen, doğrulamanın yerini viral olmanın aldığı bir dünyada bizi bilgiyle değil, cehaletin huzuruyla kandıran sistemlere karşı bir ağıt gibi duyuluyor.

Bir yer düşünün: Bilginin doyasıya paylaşıldığı, insanların bir araya gelip medeni bir şekilde yemek yediği, özgürce kitaplardan, düşüncelerden, hayal gücünden söz ettiği… Seslerin yüksek çıkmadığı ama anlamın derin olduğu bir yer.

Yalnızca kitaplarla bütünleşmiş bir toplum düşünün: Sözün kıymetli olduğu, susmanın bile bir anlam taşıdığı, kelimenin yüceltildiği… Kitapların sadece bilgi değil, varoluş demek olduğu bir yer. İşte ben de bunu düşünüyorum. Ve bu düşüncenin karşısında duran gerçeklik, insanın içini titretiyor: Şiddet, hoşgörüsüzlük ve yazılı söze duyulan düşmanlık. Günlük hayatın o hiç bitmeyecekmiş gibi süren bir işgalin içinde, sessiz bir mücadeleye dönüşmesi. Çünkü bir toplumu yok etmenin en kestirme yolu, bilgisini yok etmektir. Ve her zaman, her çağda, bilgiyi koruyanlar olmuştur — tıpkı Le Guin’in Sesler romanında olduğu gibi.

Le Guin’in kaleminde, kitaplar sadece okunmaz; savunulur, korunur, saklanır. Bilgi, yalnızca aktarılmaz; bir erdem, bir inanç, bir direniş biçimi olur.

1959’dan 2018’e kadar süren neredeyse altmış yıllık yazarlık hayatında, Le Guin yalnızca yirmiden fazla roman ya da yüzden fazla öykü yazmadı.
O aynı zamanda, kelimenin insanı nasıl inşa ettiğini ve nasıl ayakta tuttuğunu da gösterdi.

Ursula K. Le Guin, fantastik edebiyatın en önemli isimlerinden biri olarak, eserlerinde sadece hayal gücünü değil, aynı zamanda derin sosyal ve politik sorgulamaları da ustalıkla işler. Sesler (Voices), Le Guin’in Western Shore üçlemesinin ikinci kitabı olup, toplumların bilgelik, ifade özgürlüğü ve otoriteye karşı direnişini ele alır.

Sesler’in geçtiği dünya, Ansul adlı bir şehirde, dışarıdan gelen işgalci güçlerin bilgiyi yok etmesiyle şekillenen bir toplumda geçer. Altariler, şehri ele geçirdikten sonra kitapları yasaklar ve halkı sessizliğe zorlar. Burada, bilgi sadece bir kültürel değil, aynı zamanda politik bir güç haline gelir. Romanın başkarakteri Memer, bu baskı ortamında büyürken, gizlice kitap okuma hakkını kendinde bulur. Ancak, onun içsel yolculuğu yalnızca kendi özgürlüğüyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda düşünce ve bilgi özgürlüğü için toplumsal bir direnişe dönüşür.

Le Guin’in Sesler’de işlediği temalar, bilginin sansürlenmesi, ifade özgürlüğü, sesin ve sözün gücü hâlâ günümüzde de son derece geçerliliğini koruyan meselelerdir. Dijital çağda bilgiye ulaşım bir yandan kolaylaşırken, diğer yandan bilginin manipülasyonu, sansür ve algoritmalarla yönlendirilme gibi sorunlar da artmaktadır. Bu da bize, Le Guin’in eserini günümüzle paralel olarak düşündürmektedir.

Toplumsal Hafıza ve Gelecek: Le Guin, Sesler’de geçmişin unutturulması, toplumların hafızasının silinmesi ve bunun yaratacağı boşluk üzerinde durur. Geçmişine sahip çıkmayan bir toplum, geleceğini de inşa edemez. Günümüzde, kültürel ve tarihsel hafıza, özellikle muhalif sesler ve azınlıklar tarafından korunmakta ve savunulmaktadır. Le Guin’in bu uyarısı, bugün sosyal medyada yapılan manipülasyonlarla, geçmişin çarpıtılmasıyla daha da anlam kazanıyor.

Bilginin Bastırılması: Ansul’daki halk gibi, günümüzde de birçok coğrafyada bilgiye erişim kısıtlanmakta, bazı hükümetler ve güçler çeşitli algoritmalar ve bilgi manipülasyonları ile halkı doğru bilgiye erişimden alıkoymaktadır. Tıpkı Ansul halkının kitaplarından ve kelimelerinden mahrum bırakılması gibi, bugün de insanlar internetin karmaşık yapısı içinde yönlendirilmekte ve özgür düşünceye ulaşmaları engellenmektedir.

Sözün ve Direnişin Gücü: Le Guin, Sesler’de, yalnızca kelimenin değil, sessizliğin de bir tür direniş haline geldiğini anlatır. Bilginin yitirildiği, insanların sadece onları yönlendiren metinlere hapsolduğu bir dünyada, kelime, şairin ya da yazarın silahıdır. Bugün de dijital dünyada sosyal medya ve kitaplar, insanlar için özgürlük mücadelesinin araçları haline gelmiştir.

Kadınların Sesi ve Toplumsal Değişim: Memer, Sesler’in kadın karakteri olarak, toplumsal baskılara karşı bir savaşçı ve direnişçi figürüdür. Kitap, sadece bir bireyin özgürlüğünü değil, aynı zamanda kadınların susturulmaya çalışılan seslerinin özgürleşmesini de simgeler. Bu tema, günümüzde hâlâ kadınların toplumsal ve politik alanlarda yaşadığı susturma, sansür ve ayrımcılığa karşı bir yankı bulur.

Ursula K. Le Guin’in Sesler romanı, sadece fantastik bir anlatı değil, aynı zamanda toplumların bilgiye karşı tutumları ve bireysel özgürlüğün korunması üzerine evrensel bir sorgulama yapar. Günümüzde, bilgiyi manipüle etme ve susturma biçimlerinin değişmesi, ancak toplumsal hafızayı yok etme ve bireysel özgürlüğü sınırlama çabalarının sürekli olması, bu eserin hâlâ geçerli ve önemli bir metin olduğunu gösteriyor.

Le Guin, Sesler’de, sözün gücüne ve kelimelerin korunmasına dair verdiği mesajlarla, bugünün dijital çağında kaybolan anlamların ve bilgilerin yeniden değer kazanması gerektiğini vurgular. Her birey bir kelimeyle, bir fikirle direnir, ve bu direniş, toplumları şekillendiren en önemli güç olmaya devam eder.

Sesler, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Sesler (The Voices) adlı eser, Ursula K. Le Guin’in kısa öykülerinden oluşan bir koleksiyondur. Bu kitap, yazarın karakterlerini, insan doğasını, toplumsal yapıları ve bireysel deneyimleri derinlemesine inceleyen güçlü anlatılarıyla tanınır. Le Guin’in benzersiz dünyalarında, anlatıcılar ve sesler, bazen fantastik evrenlerde bazen ise daha tanıdık olan yerlerde belirir.

Bu öykülerde, genellikle dilin ve sözlerin gücü üzerine de yoğunlaşılır; karakterler seslerini bulur, kaybeder veya yeniden keşfeder. Le Guin’in yazı tarzı, hem hayal gücüne dayalı dünyaları hem de duygusal ve psikolojik derinlikleri birleştirerek okurlara düşündürücü ve estetik açıdan zengin deneyimler sunar.

Le Guin’in eserleri sıklıkla toplumsal normları, cinsiyet rolleri, bireysel özgürlük ve insanlık durumu gibi temaları işler. Sesler da, bunları ses ve iletişim üzerinden ele alarak, karakterlerin içsel dünyalarını keşfeder ve dış dünyayla etkileşimlerini anlatır.

Eserin detayları, yazarın genel temaları ve üslubuyla uyumlu olarak, çok katmanlı anlamlar sunar. Sesin ve kelimelerin gücünü anlatırken, aynı zamanda karakterlerin kendi seslerini bulma yolculuğu, bir özgürlük ve kimlik arayışıdır.

Bu kitap, Ursula K. Le Guin’in dil ve insan psikolojisi üzerine yaptığı derin gözlemler ve yaratıcı yazarlık tarzı açısından önemli bir kaynaktır.

Ursula Kroeber Le Guin ( 21 Ekim 1929 – 22 Ocak 2018), Amerikalı bir yazardı. En çok, Hainish evreninde geçen bilim kurgu eserleri ve Yerdeniz fantezi serisi de dahil olmak üzere spekülatif kurgu eserleriyle tanınır. Eserleri ilk olarak 1959’da yayınlandı ve edebi kariyeri yaklaşık altmış yıl sürdü ve şiir, edebi eleştiri, çeviriler ve çocuk kitaplarının yanı sıra yirmiden fazla roman ve yüzden fazla kısa öykü üretti. Sıklıkla bir bilim kurgu yazarı olarak tanımlanan Le Guin, “Amerikan Edebiyatının en önemli sesi” olarak da anılmaktadır.  Le Guin, “Amerikalı bir romancı” olarak tanınmayı tercih edeceğini söyledi

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin