“Asıl aradığınız şey zaten gözünüzün önünde. Onu bulmak için savaşmanız gerekmez; sadece bırakmanız yeterlidir.”

— Dr. David R. Hawkins

Merhaba,

Zaten doğuştan bizde var olan- gerçek özümüz ve parçamız olan- bir şeye ulaşmak nasıl olur da bu kadar zor olur? Bize mutluluk bahşedilmişken bu kadar mutsuzluk neden?

Yaşayan her şeyi sevip kendi yüceliğimizi fark ederek, en yüksek potansiyelimizi gerçekleştirmek ve dünyada zarafetle, güzellikle bir örnek olmak neden bu kadar zor?

Hawkins bu kitapta, özlemini duyduğumuz ancak erişmekte güçlük çektiğimiz özgürlüğe giden bir yol öneriyor. İnsanın “bırakarak” bir yere ulaşabileceği, işin mantığına aykırı gelebilir ancak Hawkins, klinik ve kişisel deneyimlerine dayanarak teslimiyetin insanın kendini gerçekleştirmesine giden en kestirme yol olduğunu söylüyor.

Bizler hem dünyevi hem de ruhsal başarıyı “çok çaba sarf etmek”, “emek vermek”, “alnının teriyle hak etmek” gibi kalıplarla ifade etmeye şartlamış durumdayız. Bu düşünceye göre başarı, acı çekerek, çabalayarak, uğraşarak elde edilir: “Emek olmadan yemek olmaz.” Peki, bunca çaba ve emek bizi nereye getirebildi? Gerçekten o derin huzur halini yakalayabildik mi? Hayır. Hala içimizde suçluluk var, onaylanma arzusu ve geçmeyen küskünlükler var.

Teslimiyet Mekanizması

Çaba mekanizması yerine teslimiyet mekanizmasını çalıştırsaydınız ne olurdu?

Belki de artık çabalamaktan yorulmuşsunuzdur. Belki de aradığınız huzur, dışarıda değil—direnmeyi bıraktığınızda zaten içinizdedir. Bırakmak: Teslimiyete Giden Yol,sadece bir kitap değil; içsel özgürlüğe giden bir rehber. Bu satırları okurken içinizde bir kıpırtı olduysa, belki de bu yolculuğa çıkmaya hazırsınız. Kitabı edinip kendi deneyiminizi başlatmak ister misiniz? Çünkü bazen bir kitap, sadece bilgi sunmaz; bir dönüşüm başlatır.

Teslimiyetin ne olduğu ve nasıl çalıştığına dair daha derin farkındalıkları bir sonraki bölümde ele alacağız.

benliğimizinküçük ‘b’ İle yazılan o parçası

Hawkins’in söylediği gibi, bizi biz yapan benliğimizin “küçük” parçası, ne kadar acı verici ve faydasız olsa da tanıdık şeylerden vazgeçmek istemez. Ne kadar acayip görünse de “benliğimizin” küçük ‘b’ ile yazılan o parçası, aslında o yoksun hayattan ve onunla beraber gelen tüm olumsuz şeylerden zevk alır; değersiz hissetmek, yok sayılmak, kendimizi ve başkalarını yargılamak, kendimizi olduğumuzdan daha üstün görmek, her zaman “kazanan” olmak, “haklı” olmak, geçmişin yasını tutmak, gelecekten korkmak, yaralarımızı sarmak, güven aramak ve sevgi vermek yerine alabileceğimiz yerlere yönelmek.

Küçük benliğimizin şüpheciliğine rağmen “Benliğimiz” bizi bu yolculuğa çağırıyor. Daha sonra gerçeklik, şifa ve büyüme ile kendi deneyimlerimizi edindikçe bu çağrının aslında içimizden geldiğini fark ederiz.

“Öğretmenle öğrencinin Benlikleri bir ve bütündür.” — Dr. David R. Hawkins

Dualiteden uzak, üst düzey bir farkındalık hedefimiz olabilir. Peki, ısrarla dualistik bakan ve kendimizi hep ya “başkalarından daha iyi” ya “daha kötü” gören küçük “benliğimiz” ile nasıl baş edeceğiz?

Hawkins’in söylediği gibi: “Sondan başlıyoruz.”

Küçük Benliğin Gölgesi: Rollo May, Jung ve Hawkins Üzerinden Bir Kavrayış

Küçük “benliğimiz”in doğasını ilk kez Rollo May’in varoluşçu psikolojisinde fark ettim. May, bireyin özgürlük arayışında karşılaştığı korkuların ve savunma mekanizmalarının, aslında onun sahici benliğinden uzaklaşmasına neden olduğunu söyler. Bu korkular, bireyin kendini gerçekleştirmesini engelleyen içsel engellerdir. Küçük benlik, tam da bu noktada devreye girer: kendini koruma adına sahte bir kimlik yaratır.

Carl Jung ise bu benliği “persona” ve “gölge” kavramlarıyla açıklar. Persona, toplumun bizden beklediği maskedir; gölge ise bastırdığımız, kabul etmediğimiz yönlerimizdir. Küçük benlik, bu gölgeyle özdeşleşir. Jung’a göre, gerçek dönüşüm ancak gölgeyle yüzleşerek ve onu bilinçli hale getirerek mümkündür. Bu yüzleşme, acı verici ama özgürleştiricidir.

Dr. David R. Hawkins ise bu süreci teslimiyetle tanımlar. Ona göre küçük benlik, tanıdık acılara tutunur çünkü bilinmeyene karşı duyduğu korku, onu eski kalıplara bağlar. Ancak “bırakmak” eylemi, bu kalıpları çözmenin ve yüksek Benliğe geçmenin anahtarıdır. Hawkins’in “Sondan başlıyoruz” sözü, bu dönüşümün içsel bir çağrı olduğunu hatırlatır: zaten olduğumuz şeye geri dönmek.

Bu üç öğretmen bana şunu öğretti: Küçük benlik, korkunun ve ayrılığın dilini konuşur. Büyük Benlik ise sevginin ve birliğin. Küçük benliğin şüpheciliğine rağmen, içimizdeki sessiz ama güçlü çağrı bizi hakikate davet eder. Ve bu çağrı, teslimiyetle duyulur.

Farkındalık Katmanları

  1. Duyguların Enerji Olduğu Gerçeği Hawkins’in en temel öğretilerinden biri: Her duygu bir enerji frekansıdır. Bastırılan duygular, bedenimizde ve bilinç alanımızda tıkanıklık yaratır. Bırakmak, bu enerjiyi serbest bırakma sürecidir. Bu farkındalık, okura duygularla savaşmak yerine onları gözlemlemeyi öğretir.
  2. Direnişin Bilinç Seviyesini Düşürdüğü Teslimiyet, bilinç seviyesini yükseltirken; direnç, onu düşürür. Bu nedenle “haklı olma”, “kontrol etme”, “yargılama” gibi küçük benlik davranışları, bizi düşük frekanslarda tutar. Bu farkındalık, okurun kendi davranışlarını gözlemlemesini sağlar.
  3. Bırakmanın Pasiflik Olmadığı Teslimiyet, çoğu zaman yanlış anlaşılır. Hawkins, bırakmanın pasiflik değil, aktif bir farkındalık hali olduğunu vurgular. Bu ayrım, okurun teslimiyeti bir kaçış değil, bir güç olarak görmesini sağlar.
  4. Bilinç Haritası ile Günlük Yaşamın Bağlantısı Her duygu ve düşüncenin bilinç haritasında bir karşılığı vardır. Örneğin, “suçluluk” 30 seviyesindeyken, “sevgi” 500’dedir. Bu farkındalık, okurun kendi içsel konumunu keşfetmesine yardımcı olur.
  5. Şifa Sürecinin Zamanla Derinleştiği Hawkins, bırakma sürecinin bir anda değil, katman katman gerçekleştiğini söyler. Bu farkındalık, okura sabırlı olmayı ve sürece güvenmeyi öğretir.

“Duygular bastırıldığında, enerjileri bedenin içinde kalır ve zamanla hastalıklara yol açabilir. Bırakmak, bu enerjiyi serbest bırakmanın en doğal yoludur.” — Dr. David R. Hawkins

Bu satır, sadece bir öneri değil; bir şifa çağrısı. Bedenimizde taşıdığımız yükleri fark etmek ve onları serbest bırakmak, hem ruhsal hem fiziksel sağlığımız için bir dönüşüm kapısıdır.

Farkındalık Olmadan Değişim Olmaz

“Aydınlanmak” genellikle farkındalıkla ilişkilendirilir; yani bir şeyi görmeye, anlamaya başlamakla. Ancak bu farkındalık, her zaman davranışsal ya da duygusal bir değişim yaratmaz. Çünkü fark etmek, sadece başlangıçtır—değişim ise fark edilenle yüzleşmek, onu dönüştürmek ve yeni bir bilinç düzeyine geçmektir.

Dr. David R. Hawkins’in öğretilerinde de bu ayrım net biçimde görülür. Bilinç Haritası’nda yüksek farkındalık seviyeleri (örneğin Akıl – 400) bilgi ve kavrayışla ilgilidir. Ancak gerçek dönüşüm, Sevgi (500), Barış (600) ve Aydınlanma (700+) gibi seviyelerde yaşanır—çünkü bu seviyeler sadece anlamakla kalmaz, olmak haline geçer.

Aydınlanmak, fark etmektir. Ama fark etmek, her zaman değişime götürmez. Gerçek dönüşüm, farkındalığın eyleme dönüştüğü noktada başlar. Teslimiyet, işte tam da bu dönüşümün kapısıdır.

“Farkındalık, bırakmanın ön koşuludur. Ama bırakmak, farkındalığı aşan bir eylemdir.” — Dr. David R. Hawkins

Teslimiyetin ne olduğunu kavramak bir şeydir, onu yaşamak ise bambaşka bir yolculuktur. Şimdi, bu yolculuğun içsel haritasını kendi deneyimlerimle paylaşmak istiyorum…

Teslimiyetin Haritası: “Bırakmak” İle Bilinç Dönüşümü

Güce Karşı Kuvvet kitabını okuduğum yıl, içsel çatışmalarımın çözülmeye başladığı bir dönemdi. Bilinç Haritası’nın bilimsel temelleri, bana bu öğretilerin sadece spiritüel değil, aynı zamanda deneysel olarak da geçerli olduğunu gösterdi. Ancak bu harita, sadece bir anlayış sunuyordu. Gerçek dönüşüm için bir yöntem gerekiyordu. İşte o noktada “Bırakmak” devreye girdi.

Dr. Hawkins’in “Bırakmak” eserinde sunduğu teslimiyet mekanizması, bilinç seviyelerini yükseltmenin doğrudan yoludur. Bu mekanizma, duygularla savaşmak yerine onları fark etmeyi, kabul etmeyi ve serbest bırakmayı öğretir. Her bastırılmış duygu, enerji alanımızda bir tıkanıklık yaratır. Bırakmak ise bu enerjiyi özgürleştirir.

Bilinç Haritası İle Bırakmak Nasıl Bütünleşir?

  • 200 altı seviyeler (Utanç, Suçluluk, Korku, Öfke, Gurur) düşük enerjili, dirençli ve acı verici alanlardır.
  • 200 üstü seviyeler (Cesaret, Niyet, Kabullenme, Akıl, Sevgi, Barış) ise dönüşüm, şifa ve genişleme alanlarıdır.
  • 600 ve üzeri ise Aydınlanma seviyesidir: dualiteden özgürleşmiş, saf bilinçle bütünleşmiş bir varoluş hali2.

Bu tablo, “Bırakmak” yönteminin bilinç seviyeleriyle nasıl örtüştüğünü gösteriyor. Her duygu, bir bırakma fırsatıdır. Her bırakış, bir yükseliştir.

Teslimiyetin Hafifliği

Hawkins’in tüy metaforu burada devreye girer: Direnişi bıraktığınızda, hakikat sizi taşır. Teslimiyet, pasiflik değil; yüksek bilinçle uyumlanmaktır. Bu, özellikle zihinsel karmaşa ve duygusal yüklerin yoğun olduğu dönemlerde bireyin merkezini korumasını sağlar.

Kitaplarla Dokunmuş Bir Bilinç Yolculuğu: Koçluktan Aydınlanmaya

Her şey bir “Koçluk Eğitimi”yle başladı. Öğrendiklerimin sadece zihinsel bilgi olarak kalmaması, hayatıma nüfuz etmesi için zaman ve derinlik gerekiyordu. Bu süreçte “Yazmak” bir araç değil, bir arınma biçimi oldu. “Mucizeler Kursu” ise üzerimde taşıdığım görünmez yükleri fark etmemi ve bırakmamı sağladı. Geçmişe takıntılı değildim… Fakat çevremdeki insanlar geçmişten gelen duygularını ve içsel çatışmalarını dışa vurduklarında, o enerjinin içinde nefessiz kaldığımı hissediyordum.

David R. Hawkins’in bilinç haritasına göre, geçmişten gelen duyguların ve içsel çatışmaların dışa vurulması genellikle 100–175 arası kalibrasyon düzeylerine denk gelir.

Yayılan bu frekansın etkisiyle düşmemek için öğrendiğim harika bir yolu hayatımın merkezine taşıdım… Ayrıca kendi enerjini korumak için sınır koymak: Bu, sevgiyle yapılan bir ayrışmadır.

İşte o anlarda kitaplarımın yanında, yüksek bilinçle buluşmak için tüm gücümle öğrenmeye yöneldim. Hawkins’in sözleri, odamda bir enerji alanına dönüştü. Kanserle mücadele ettiğim o dönemde, bu sözler sadece bir bilgi değil; bir şifa frekansıydı. Odamda bulunan kitapların yaydığı enerji, şimdiye kadar tatmadığım bir duygu yoğunluğuyla beni sarıp sarmaladı. Bu alan, hikayelerimin, şiirlerimin ve kitap içeriklerimin doğduğu yer oldu.

Yazmak, meditasyon, şifa çalışmaları: Bilinç düzeyini stabilize eder.

Bugün blog sayfama baktığımda, dijital bir arşiv değil; bir bilinç haritası görüyorum. Her yazı, bir bilinç düzeyinin izini taşıyor. Utançtan sevgiye, korkudan teslimiyete kadar her duygu, bir yazıya dönüşmüş. Bu yazılar, benim gibi sorgulayan ve cevap arayanlar için bir yol haritası sunuyor—kitaplarla dokunmuş, deneyimle örülmüş, şifa ile beslenmiş bir harita.

Hawkins’in Bırakmak kitabında söylediği gibi: “Asıl aradığınız şey zaten gözünüzün önünde. Onu bulmak için savaşmanız gerekmez; sadece bırakmanız yeterlidir.” Bu söz, benim yolculuğumun özeti oldu. Direnişi bıraktığımda, hakikat beni taşımaya başladı.

Bırakmak: Teslimiyete Giden Yol, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. “Bırakmak: Teslimiyete Giden Yol” günümüz dünyasında, özellikle zihinsel karmaşa, duygusal yükler ve içsel huzursuzlukla boğuşan bireyler için adeta bir ruhsal ilk yardım çantası niteliğindedir. Dr. David R. Hawkins’in bu eseri, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; aynı zamanda bir özgürleşme yöntemi, bir enerji temizliği ve bir içsel dönüşüm rehberi olarak öne çıkar.

Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?

  1. Duygusal Tıkanıklıkların Temizlenmesi: Modern yaşamda bastırılan duygular—öfke, korku, suçluluk, hayal kırıklığı—bedende ve zihinde birikerek stres, hastalık ve ilişkisel çatışmalara yol açıyor. Hawkins’in bırakma mekanizması, bu duyguları bastırmak yerine tanımayı, kabul etmeyi ve serbest bırakmayı öğretiyor.
  2. Teslimiyetin Gücü: Kitap, teslimiyeti bir yenilgi değil; içsel güce geçiş olarak tanımlar. Olanı kontrol etmeye çalışmak yerine, hayatın doğal akışına güvenmeyi ve dirençsiz yaşamayı öğretir. Bu, özellikle belirsizlik ve kaos dönemlerinde bireyin merkezini korumasını sağlar.
  3. Enerji Alanını Temizleme: Hawkins’e göre duygular sadece hisler değil; hareket halindeki enerjilerdir. Onları bastırmak, enerji alanında tıkanıklık yaratır. Bırakmak, bu enerjiyi serbest bırakır ve kişinin daha yüksek frekanslara geçmesini sağlar.
  4. Spiritüel Netlik ve İçsel Sessizlik: Kitap, zihinsel gürültüden uzaklaşarak kalbin sezgisel bilgeliğine yönelmeyi teşvik eder. Bu, Hawkins’in “Güç” alanı dediği yüksek bilinç düzeylerine geçişin anahtarıdır

Hafiflemek, Hatırlamak, Dönüşmek

“Bırakmak” bize şunu hatırlatır: Aradığımız huzur, dışarıda değil; direnmeyi bıraktığımızda zaten içimizdedir. Bu kitap, modern insanın en büyük ihtiyacına cevap verir: Kendine dönmek…

Dr. David R. Hawkins: Bilinç ve Ruhsal Dönüşümün Öncüsü

David Ramon Hawkins, 3 Haziran 1927’de Milwaukee, Wisconsin, ABD’de doğdu. Psikiyatrist, yazar ve ruhsal öğretmen olarak tanınan Hawkins, bilinç seviyeleri ve insan psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla büyük bir etki yarattı.

Eğitim ve Tıp Kariyeri: Hawkins, Marquette Üniversitesi’nde pre-med eğitimi aldıktan sonra 1953 yılında Medical College of Wisconsin’den tıp diplomasını aldı. Ardından New York’ta 25 yıl boyunca eyaletin en büyük psikiyatri kliniğini yönetti ve klinik psikiyatri alanında 50 yıl boyunca çalıştı.

1970’lerde, çift Nobel ödüllü bilim insanı Linus Pauling ile birlikte “Orthomolecular Psychiatry” adlı kitabı yazdı. Bu çalışma, şizofreni ve alkol bağımlılığı tedavisinde yüksek doz vitamin kullanımının etkilerini inceleyen öncü bir araştırmaydı.

Bilinç Seviyeleri ve Ruhsal Öğretiler: Hawkins, bilinç seviyelerini ölçme ve kategorize etme üzerine yaptığı çalışmalarla tanındı. “Güce Karşı Kuvvet” (Power vs. Force) adlı kitabında, insanların bilinç seviyelerini belirli frekanslarla ölçerek, duygusal ve zihinsel durumlarının nasıl değiştiğini açıkladı.

Bu kitapta, bilinç seviyeleri şu şekilde sınıflandırıldı:

  • Utanç ve korku gibi düşük frekanslar
  • Cesaret ve akıl gibi yükselen bilinç seviyeleri
  • Sevgi, huzur ve aydınlanma gibi en yüksek bilinç düzeyleri

Hawkins’in bu modeli, kişisel gelişim ve ruhsal farkındalık alanında büyük yankı uyandırdı ve dünya çapında birçok insanın bilinç seviyelerini yükseltme sürecine rehberlik etti.

Son Yılları ve Mirası: Hawkins, 1995 yılında Columbia Pacific Üniversitesi’nden doktora derecesi aldı ve ruhsal öğretiler üzerine yoğunlaştı. 2012 yılında Sedona, Arizona’da hayatını kaybetti, ancak eserleri ve öğretileri dünya çapında etkisini sürdürmeye devam ediyor.

Bugün, bilinç seviyeleri ve ruhsal dönüşüm üzerine yaptığı çalışmalar, kişisel gelişim ve psikoloji alanında önemli bir referans noktası olmaya devam ediyor.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin