Güce Karşı Kuvvet, David R. Hawkins

“Bir kişinin kalibrasyonu da akılda neyin (topluma katkıları yazdıkları belli bir kitap, belirli bir girişim) olduğuna göre değişebiliyor…”

-David R. Hawkins

Merhaba

Mahir olanlar kendilerini belli etmezler. Safmış gibi görünürler. Bunun bilincinde olanlar mutlak olanın örüntülerinin de farkındadır. Örüntüleri tanımak incelikli güçtür. İncelikli güç her şeyi harekete geçirir ve adı yoktur.

Tahayyül edin – sormak istediğiniz herhangi bir soruya karşılık basit bir evet-veya-hayır cevabına erişiminiz olsaydı. Doğruluğu kanıtlanabilir bir cevap. Soru işareti kullanılmaksızın ifade edilmiş herhangi bir soru… Bir düşünün. Kontrolümüzde olan kuvvetler sayesinde yaşadığımızı zannederiz ama aslında kaynağı açığa çıkmamış, kontrol edemediğimiz bir güç tarafından yönetiliyoruz. Takip edeceğimiz yolları bir bir seçerken evren nefesini tutar çünkü hayatın özü olan evren son derece bilinçlidir. Her davranış, düşünce ve tercih daimi mozaiğe bir parça ekler; kararlarımız bilinç evreninde dalgalanarak herkesin hayatını etkiler.

Bilinç haritasına göz attığımızda kalibre edilmiş düzeylerin belli bilinç süreçleriyle duygular, algılar, ya da tavırlar, dünya görüşleri ve dini inançlar, bağıntılı olduğu net olarak görülmektedir.

Diğer taraftan , koşulsuz sevgi düzeyine ulaşmış biri bundan daha azıyla yetinmeyeceğini tecrübe edecektir. Kişi bireysel bilinç evrimine devam ettikçe süreç ömür boyu devam eden ve kendini sürekli düzelten bir kıvama gelecek ve kendini geliştirme bir yaşam biçimi haline gelecektir. 

Tarih boyunca dünyanın bütün büyük dinleri ruhsal disiplinleri bu bilinç düzeyleri boyunca yukarılara çıkmaya yönelik yöntemlerle haşır neşir olmuşlardır. Bunların pek çoğu gerek ima ederek, gerek özellikle belirterek bu basamakları tırmanmanın meşakkatli bir iş olduğunu ve başarılı olmak için bu işe soyunan kişinin hedefine yardımsız ulaşamamaktan doğan umutsuzluğa kapılmasını önleyecek belli talimat ve telkinleri sağlayacak bir öğretmene ya da en azından öğretiye sahip olması gerektiğini vurgulamışlardır. 

İnsan bilincinin çeşitli düzeylerinin kendini ifade etme yolları engin ve geniş kapsamlıdır. Etkileri aynı anda hem apaçık ortadadır hem de hemen göze çarpmaz. 200’ün altındaki tüm düzeyler bireysel ve toplumsal yaşam için yıkıcı, buna mukabil 200’ün üzerindekiler ise yapıcıdır. Belirleyici düzey olan 200 kuvvet (gerçek olmayan) ile güç (gerçek) alanlarını ayıran dayanak noktasını teşkil eder.

Zaman zaman bu farklı seviyeler arasında dolaşsak da, herkes için baskın bir “normal” düzey söz konusudur. Şu an bu yazıyı okuduğunuza göre en azından “cesaret” düzeyinde olmalısınız; çünkü daha aşağı bir düzeyde bulunmanız halinde kişisel gelişiminiz adına okuma yapmak için bilinçli bir tercihe ve isteğe sahip olmazdınız.

20 Enerji Düzeyi Utanç: Ölümün bir adım öncesi diyebiliriz. Bu düzeyde kişi intihar tasarısı içindedir. Ya da bir seri katil adayıdır. Kişinin tüm nefretinin kendisine yöneldiğini hayal edin. İşte bu düzeydir en ölümcül olanı.

30 Enerji Düzeyi Suçluluk: Utancın bir adım yükseğidir ancak intihar düşüncesi hâlâ varlığını korur. Kişi kendini bir günahkar olarak görür, eski suç ve hatalardan dolayı kendisini bir türlü affedemez.

50 Enerji Düzeyi Tepkisizlik/duygusuzluk: Ümitsizlik ve kurban edilmişlik hisleri hâkimdir. Öğrenilmiş çaresizlik baş gösterir. Evsiz ve ailesiz kişiler bu evrede takılıp kalmışlardır.

75 Enerji Düzeyi Üzüntü/keder: Bitmez tükenmez bir mutsuzluk, keder ve kaybetme hissi hâkimdir. Diğer deyişle depresyon… Sevdiğimiz bir kişiyi kaybettikten sonra bu safhaya ineriz. Bunlara rağmen tepkisizlik evresinden daha iyidir, çünkü burada uyuşukluktan kaçmaya ve uzaklaşmaya başlamıştır kişi.

100 Enerji Düzeyi Korku: Dünyanın tehlikeli ve emniyetsiz bir yer olduğu düşüncesi baskındır. Paranoya da diyebiliriz. Bu seviyenin üstüne çıkmak için genellikle yardıma ihtiyacımız olur. Ya da uzun süre burada kapana sıkışıp kalırız. Tıpkı baştan çıkarıcı ama tehlikeli bir ilişki gibi.

125 Enerji Düzeyi Arzu: Bu duyguyu hedefler koyma ve bunları başarma güdüsüyle karıştırmayalım. Bu düzey bağımlılık, şiddetli arzu ve şehvet düzeyidir. Para, beğenilme, güç ve şöhret için… Tüketicilik, materyalizm evresi de diyebiliriz. Sigara, içki ve yabancı madde kullanımı sık görülür.

150 Enerji Düzeyi Öfke: Düş kırıklığı ve hüsran baskındır. Özellikle de daha alt düzeydeki arzuların tatmin edilmemiş olmasından kaynaklanır. Bu düzey ya sizi üst düzeylere ilerlemek için kışkırtır ya da öfke içine hapseder. Yıpratıcı ilişkilerde genellikle taraflardan biri öfke düzeyinde, diğeri de korku düzeyindedir.

175 Enerji Düzeyi Gurur: Kendimizi yavaş yavaş iyi hissetmeye başladığımız basamaktır. Ancak bu, yanlış bir histir. Çünkü dışsal etkenlere dayanır; para ve prestij gibi… Bu yüzden zarar verici ve yıpratıcıdır. Gurur düzeyi kişileri koyu milliyetçiliğe, ırkçılığa ve din savaşlarına sürükler. Nazileri düşünün. Akıl dışı bir yadsıma ve savunma söz konusudur onlarda! Dinsel tutuculuk da bu düzeyde kendini gösterir. Kişi inandıklarıyla öylesine bütünleşmiştir ki, inançlarına yönelik bir tehdidi kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak algılar.

200 Enerji Düzeyi Cesaret: Hakiki güç düzeyidir. Burada yaşamı ezici ve bunaltıcı değil kışkırtıcı ve heyecan verici görmeye başlarız. Kişisel gelişimimizin kokusunu alırız yavaş yavaş. Ancak bunu yetenekleri geliştirme, kariyer yapma, eğitim ve benzeri şekilde tariflerle ifadelendiririz. Geleceği geçmişin bir tekrarı değil, bir gelişim süreci olarak görürüz.

250 Enerji Düzeyi Tarafsızlık: Bu düzey en iyi “yaşa ve yaşat” ilkesiyle özetlenebilir. Kişi esnek, rahat ve bağımsızdır. Kimseye hiçbir şeyi ispat etme derdinde değildir. Kendini güvende hisseder, çevresiyle ilişkileri gayet iyidir. Serbest meslek sahibi kişilerin büyük kısmı bu evrededir. Çok rahat bir düzeydir. Kişi kendi kendine yeter, bazen de tembelliğe yatar. İhtiyaçlarını önemser ama onlar için kendini zorlamaz ve tehlikeye atmaz. Çok da önemli değildir hani!

310 Enerji Düzeyi İstek: Şimdi kişi güvende ve rahattır. Enerjisini etkin bir biçimde kullanmanın zamanı gelmiştir. Kendi kendine yetmek artık yeterli değildir. Daha iyisini, hatta yapabileceğinin en iyisini yapmayı kafasına koyar. Tarafsızlık evresinde önemsemediği zaman yönetimi, verimlilik, organize olma kavramları üzerine kafa yorar. Bu düzeyi istek ve öz-disiplinin gelişmeye başladığı düzey olarak kabul edebiliriz. Bu evrede kişiler toplumun şövalyesidirler; başarırlar ve aksiliklerden şikayet etmezler. Bilinç daha organize ve disiplin altına alınmış haldedir.

350 Enerji Düzeyi Kabul : Kişi dünyadaki rolünün getirdiği sorumlulukları kabul eder. Çok güçlü bir atılım zamanıdır. İnisiyatif fırsatlarına karşı tetikte ve uyanıktır. Bu düzeyde kişi yaşamı üzerinde daha yetkilidir ve yeteneklerini keşfedip kullanmaya başlar. Hedefler koyma ve bunlara ulaşma evresidir. İyi gitmeyen bir şeyler olursa (kariyer, sağlık, ilişkiler…) kişi ne istediğini belirler ve bu doğrultuda gerekli değişimleri gerçekleştirir, adımları atar. Yaşamının büyük resmini belirgin bir şekilde görüyordur artık. Bu dönemde kişiler yeni kariyer olanakları yaratırlar, yeni mesleklere yönelirler ya da farklı beslenme şekilleri uygularlar.

400 Enerji Düzeyi Muhakeme: Bu düzeyde aşağıdaki düzeylerde bize eşlik eden duyguları aşar, daha akıllı ve mantıklı düşünmeye başlarız. Hawkins bu düzeyi tıp ve bilim evresi olarak tanımlar. Benim görüşüme göreyse kişi bu düzeye ulaştığında maksimum düzeyde akıl yürütebilme yetisine sahiptir. Doğal yeteneklerini hayata geçirmek için disipline ve inisiyatife sahiptir artık. Sadece kendi hayatına değil, çevresine de katkıda bulunur, dünyanın sorunları için kafa yorar. Tepe noktasında bu evre Einstein’in ve Freud’un düzeyidir diyebiliriz. Çoğumuz ne yazık ki hayatımızda hiçbir zaman bu evreye ulaşamayız.

500 Enerji Düzeyi Sevgi : Hawkins’in burada sevgiden kastı günlük yaşamda kullandığımız değil, “koşulsuz sevgi”dir. Varolan her şeyle birlik içinde olduğumuzu fark edip onlara sonsuz ve mutlak bir sevgi duymak… Bu düzeyde kişi zihnine yönelir. Ancak zihnini sadece entelektüel ıvır zıvırla doldurması onun için bir tuzak olacaktır. Kendini merkeze alarak düşünmenin ötesinde daha geniş bağlamda düşünmesi gerektiğini bilmelidir kişi. Bu nedenle zihni ve diğer tüm yetenekleri kalbinin hizmetine sunulmuştur artık. Burada kalpten kasıt duygular değil doğruyu ve yanlışı belirlemeye yönelik vicdanımızdır. Bu düzeyi varoluş amacına yönelen bir uyanış olarak görüyorum. Burada kişinin güdüleri saflaşmış ve egonun arzularından kendisini kurtarmıştır. Hayatını insanlığa hizmete adama bu evrede görülür. Hawkins bu düzeye ancak 250 kişide 1 kişinin ulaşabildiğini söyler.

540 Enerji Düzeyi Neşe: Çevreye yayılan ve sarsılmaz bir mutluluk evresidir. Ermişlerin, azizlerin ve diğer ruhsal liderlerin düzeyidir. İnsanlarla yan yana olmak bu kişiler için sonsuz bir mutluluk kaynağıdır. Hayatları tamamen sezgilerle devam eder yoluna. Hedefler koymaya ve planlar yapmaya gerek yoktur. Bilincin genişliği ve açıklığı her şeyi netlikle görmeye ve yaşamaya imkan verir zaten. “Şimdi”nin gücünü doya doya yaşarlar.

600 Enerji Düzeyi Huzur: Transandantal düzeydir. 10 milyonda 1 kişi ulaşabilir ancak. Sözcüklerle tarif edilebilecek bir bilinç düzeyi değildir. Herkes ve her şey, maddesel alem geride bırakılmıştır artık.

700-1000 Aydınlanma/irfan: İnsan bilincinin ulaşabileceği zirvedir. İnsanlık ve kutsallık birbirine karışmıştır. Hz. Muhammed, Hz. İsa, Buddha bu düzeyin insanlarıdır. Bu kişiler hakkında düşünmek bile bilinç düzeyimizi yükseltir.

Bilincin Evrimi…Kuantum Sıçraması!

Bireylerle yürütülen kinesiyolojik deneyler ve tarihsel analizde binlerce hesaplama ve sayısız hesaplama kalibrasyon, dünya nüfusu genelinde bilinç düzeyinin hayat boyunca gelişim gösterme ortalamasının 5 puandan biraz daha fazla olduğuna işaret ediyor. Belli ki kişinin hayat boyu geçirdiği milyonlarca tarifsiz deneyimden genellikle sadece birkaç ders çıkarılıyor. Bilgelik kazanmak anlaşılan yavaş ve acılı gelişen bir süreç ve yanlış da olsa tanıdık görüşlerinden feragat etmeye razı olan çok az kişi var; değişim ve büyümeye karşı direnç hatırı sayılır miktarda. Görünen o ki çoğu insan kendilerini bilincin düşük düzeylerine hapseden inanç sistemlerini değiştirmektense ölmeyi tercih ediyor.

Her şeyden önce dünya nüfusundaki bilinç düzeyi dağılımından gözlemlediğimiz kadarıyla yığınla insan evrimsel düzeyde alt düzeylerde ve hala daha kendi güçsüzlüklerini telafi etmek için kuvvetten medet umuyor. Daha ileri kültürler daha çok çeşitlilik ortaya koyuyor. Japon’lar 2. Dünya Savaşından çıkardıkları derslerden istifade ederek evrimlerinde topluca bir şıçrama kaydettiler. Öte yandan Amerika’nın bilinç düzeyi Vietnam Savaşı sonucunda düştü.

Bütünlüğün bilinç düzeyi 600-700 aralığına ulaşan kişiler tarafından kavranabilir. Bu, bizlere ileri bilince sahip kişilerin muazzam anlayış yeteneğindeki dair bir fikir verir.

Bilinçte yukarı doğru hareketlenmeye olanak tanıyan en önemli unsur, Yen’i varsayımların olası geçerliliğine itibar etme yoluyla zihnin açılmasını sağlayan isteklilik göstermeye yönelik tutumdur. 

Bizim bilinç ölçeğimizde, büyük ilerleme olanak tanıyan iki kritik  dayanak noktası vardır. Bunların birincisi, güçlendirmenin ilk düzeyi olan 200 düzeyindedir. Burada suçlamaktan vazgeçme ve kişinin kendi eylem, duygu ve inançlarının sorumluluğunu üstlenme niyeti ortaya çıkar. Sebep ve mesuliyet kişinin kendi dışına yansıtıldığı müddetçe o kişi güçsüz kurban konumunda kalmak zorundadır. İkincisi, sevgi ve peşin hükümsüz bağışlayıcılığı yaşam biçimi olarak benimseyip istisnasız herkese, her şeye ve bütün hadiselere koşulsuz nezaket göstererek ulaşılan 500 düzeyindedir.

Dr. David R. Hawkins, dünyaca tanınmış bir yazar, psikiyatrist, klinik tedavi uzmanı, ruhani öğretmen ve bilinç araştırmacısı.

Bu kitap insan yaşamının esasının ruhani gerçeklik ve bilincin kaynağının Tanrı olduğunu teyit ederek insanlık deneyiminin her bakımdan en yüksek olanın bir tezahürü ona ulaşma yolu olduğunu ortaya koyuyor.

Güce Karşı Kuvvet, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

— Elizabeth B.

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: