Ayna Prensibi

Buda

“Bugün ne olduğumuz, dün ne düşündüğümüze bağlıdır ve şu an ki düşüncelerimiz yarın ki hayatımızı inşa eder…”

Sevgili Okur,

Ayna Prensibi kendinizle olan ilişkiniz herkese ve her şeye yansır…

Psikoloji bir aynadır

Psikolojiniz kişisel imajınızın aynasıdır. Kim olduğunuz hissi, kendinizi tanımladığınız düşüncelerinizi de besler. Başka bir deyişle, aynada gördüğünüz kişi gibi düşünürsünüz. Psikolojinizi değiştirmenin en etkili yolu, önce kendinizle ilgili fikirlerinizi değiştirmektir.

Dünya bir aynadır

Algı subjektiftir, objektif değil. Tahminlere göre beyin her saniyede bir on ile on bir milyar bilgi alır. Hepsini aynı anda kullanmaya çalışsa çılgına dönerdi. Onun yerine beynimiz aldığı bilgileri süzer ve saniyede iki bin bilgi olarak bize yükler. Süzgeç olarak kullandığı şey ise kişisel imajınızdır. Gördüğünüz şeyle tanımlanırsınız… Gördüklerimizi oldukları gibi değil, kendi olduğumuz gibi görürüz. İşte bu yüzden bizim için cennet ya da cehennem olur veya bir çalışma ya da bir oyun alanı, bir kabus ya da tiyatro sahnesi.

İlişkiler birer aynadır

Birbirimizle tanışırken, aynı zamanda kendimizle de tanışırız.

Hayat bir aynadır

Hayat kim olduğunuzu sandığınızın bir ifadesidir. Değerlerinize, etik anlayışınıza ve seçimlerinize ayna tutar ve onları yansıtır. Size düşüncelerinizi gösterir. Neyi hak edip etmediğinize olan inancınızı, kimi suçladığınızı ve ne için sorumluluk aldığınızı yansıtır.

Ayna Prensibi size hayattaki “küçük mucizeleri” tecrübe etme fırsatı sunar. Bu prensip A Course in Miracles’ta (Mucizelerden Bir Ders) çok güzel şekilde özetlenmiştir: “Algı bir aynadır, gerçek değil. Ve zihnime aldıklarım dışarı yansır. Projeksiyon algı yaratır. Gördüğünüz dünya, verdiğiniz şeylerdir. Bundan fazlası değil. Bundan fazlası değil, evet, ama azı da değil. O yüzden bu sizin için önemlidir. Bu zihin durumunuza, içsel şartlarınızın dışarıdaki resme yansımasına şahitlik eder. Nasıl düşünüyorsa, o şekilde algılar. O yüzden dünyayı değiştirme peşinde olmayın. Dünya hakkında kendi zihninizi değiştirmeyi seçin.”

Ayna çalışmasının temel amacı, kendinizi yargılamayı bırakıp gerçek kimliğinizi görmektir. Bu pratiğe devam ettiğinizde, tam bir farkındalıkla, eleştirmeden, yargılamadan ya da kıyaslamadan KENDİ güzelliğinizi fark edersiniz. “Merhaba dostum, bugün seninleyim.” demeye başlar ve kendinizin en iyi arkadaşı olursunuz.

Düşüncelerinizi seçebilirsiniz… Düşünceler sadece fikirlerdir-farkındalık içindeki olasılıklar- ve biz onları güçlü ya da büyük olarak tanımlarsak öyle olurlar.

Sevgiyle Nefes Almak

“Sevgi mucizevi bir tedavidir… Ve kendinizi daha çok sevmeye niyetlendikçe, hayatınızın her alanında daha başarılı olursunuz. Unutmayın hayat sizi seviyor…” — Louise Hay

Kendinize, hayat seni seviyor deyip nefes verin. Nefes alıp vermek iyi bir şeydir! Bunu on defa tekrarlayın. Her seferinde verdiğiniz tepkiye dikkat edin. Tepkinin üç lisanına dikkat edin: Bedensel mesajlar (duyular), kalbin fısıltıları (duygular) ve zihinsel yorumlar (düşünceler).

Tüm bunları sonunda yaşadıklarınızı not alın… Çünkü hayat seni seviyor, koşulsuz sevgi ile ilgilidir…

Tıpkı Mucizeler Kursu’nun sevgi vurgusu gibi, bilim insanı Bruce Lipton da bedenimizdeki sağlıklı hücrelerin bulundukları ortama bağlı olarak azalıp çoğalabileceğini gösteren bir araştırma yapmıştır. İnancın Biyolojisi kitabında şöyle der: “Sevgi dolu, pozitif bir ortam sağlık yaratırken; korku dolu, negatif bir ortam strese yol açıyor. Sevgi dolu pozitif bir ortam yoksa, içinizdeki çocuğun sesini duyamazsınız.” 

Evet demek, açık bir zihne sahip olmak… Evet demek, hayatın içinde var olmaktır…

Çünkü Siz O’sunuz

Hepimiz bu gezegene koşulsuz sevgiyi öğrenmeye geldik ve bu da kişisel kabullenme ile başlar. Mucizelerden Bir Ders şöyle yazar: “Sadece sevgiyi öğretin, çünkü siz osunuz…” 

Hayatın bizi sevmesine daha çok izin verdikçe, gerçekte olduğumuz kişiye daha çabuk dönüşürüz. İçsel çalışma bu şekilde blokajları eritip, geriye sadece sevgi kalana dek işini yapmaya devam eder. Sevgi bizim gerçek doğamızdır. Sevgi, kalbimizi ifade ediş şeklimizdir. Sevgi ruhumuzun amacıdır… Buraya dünyayı sevmeye geldik. Buraya korku yerine sevmeyi seçmek için geldik. Bu bizim kendimize, hem de diğerlerine olan armağanımızdır.

Kitap yazmak, Asla Kitap Yazmakla İlgili Değildir

Yazmak tıpkı aynaya bakmaya benzer. Bu özellikle mutlulukiyileşme ve sevgi gibi temalarda yazarken bu daha da belirginleşir. Yazmak sizi odaklanmaya çağırır; gördüğünüze dikkat etmenizi sağlar. Ona bağlı kalırsanız, daha yüksek bir farkındalık seviyesiyle karşılaşırsınız—tıpkı meditasyon gibi.

Bu yeni farkındalık bazen rahatsız edici olsa da özgürleştiricidir. İçinizden geçer, moleküllerinizi yeniden düzenler. En sade haliyle, yazmak sizi özgür kılar

Tüm sevgimle…

Hakkında

Kendini Keşfetme Yolculuğu

İnsan olmak, bir çeşit rahatsızlık gibidir. Diğer rahatsızlıkların çaresi bulunabilir; fakat insan olmanın rahatsızlığına kimse bir reçete yazamamıştır. Bu nedenle büyük çoğunluğumuzun mükemmel hâle erişene kadar kat etmesi gereken belirli bir yol vardır ve bununla beraber şaşırtıcıdır ki ciddi çabalar harcandığı takdirde ve sadece o zayıf kişiliğine güvenmeyip aynı zamanda tam bir imana sahip olduğunda, herhangi bir kişi bu yollardan hızla geçip ilerleyebilir; bu kişiye imkân sunulduğunda, dünyadaki büyük üstatların öğretileri ve sergiledikleri örnek yaşamlar aracılığıyla, kendi Ruhuyla, yani içindeki ilahilikle birleşmesi mümkün olabilir.

İçsel keşif yolculuğunda sorular meydan okuyordu… Cevapları aramak için yola çıktım…