“Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır…”
—Carl Gustav Jung
Merhaba
Siz daha tehlikeyi algılamadan, ayağınızı fren pedalının üstüne götüren kim? Dinlediğinizi sandığınız bir konuşma sırasında adınız geçtiğinde duymanızın sebebi ne? Neden sır saklamakta böylesine başarısız, nedenini bilmeden birini çekici bulmakta bu kadar başarılıyız? Eğer bilinçli zihin, yani sabah uyandığınızda sizinle birlikte uyanan ben, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle iştigal etmekte?
Pink Floyd: “Kafamın İçinde Biri Var Ama O Ben Değilim“
Kendinize aynada şöyle iyice bir bakın. O çarpıcı güzel görüntünün altında, aslında ağlardan yapılı gizli bir düzenek evreni tıkır tıkır işlemektedir. Bu düzenek birbirine kenetli kemiklerden oluşmuş bir çatı, güçlü kaslardan oluşmuş bir ağ, özelleşmiş durumda epeyce bir sıvı ve sizi canlı tutmak için gözden uzak çalışıp duran bir iç organlar ortaklığı içerir. Deri adını verdiğimiz, kendi kendini iyileştirme özelliğine sahip yüksek teknolojili duysal tabaka ise bu düzeneği kusursuz biçimde kaplayarak göze hoş görünen güzel bir paket çıkarır ortaya.
Sonra bir de beyniniz vardır: yaklaşık 1,5 kg ağırlığında, evrende keşfedile gelmiş en karmaşık malzeme. Bu organ, kafa içindeki zırhlı haznede yer alan küçük geçitlerden İstihbarat toplayarak bütün operasyonu yöneten bir görev kontrol merkezi konumundadır.
Beyniniz “nöron” ve “gliya” adı verilen yüz milyarlarca hücreden oluşmuştur. Bu hücrelerden her biri başlı başına bir kentin karmaşıklığına sahiptir. Çünkü tekbir hücre, bütün insan genomunu içermenin ötesinde çetrefilli bir, ekonomik sistemin trafiğini düzenler. Her hücre, saniyede 100 defaya varabilen bir hızla diğer hücrelere elektrik sinyalleri gönderir. Beyninizde dolaşıp duran bu trilyonlarca sinyalin her birini tek bir ışık fotonuyla temsil edecek olsanız, elde edeceğiniz genel toplam karşısında gözleriniz kamaşırdı.
Hücreleri birbirine bağlayan ağ öylesine akıl almaz bir karmaşıklık içerir ki, ne insan dili yeter bunu açıklamaya, ne de mevcut matematik. Genel olarak tek bir nöron, komşu nöronlarla yaklaşık 10.000 bağlantı kurmuş durumdadır. Milyarlarca nöron bulunduğunu düşünecek olursak, beyin dokusunun tek bir santimetre küpünde, Samanyolu gökadasındaki yıldızların sayısı kadar bağlantı olduğunu söyleyebiliriz.
“İnanılmaz bir hikayedir bizimkisi. Farz edin ki bilgisayarınız kendi donanımını denetlemeye başladı, kasasını söktü ve kamerasını kendi devrelerine yönlendirdi. İşte biz buyuz…” — David Eagleman
- 1862 de İskoçyalı matematikçi James Clerk Maxwell elektrik ve manyetizmayı birleştiren bir grup temel denklem geliştirdi. Ölüm döşeğindeki, tuhaf sayılabilecek itirafı ise , bu meşhur denklemleri keşfedenin kendisi değil, içimdeki bir ses, olduğu yolundaydı; basitçe “gelivermişlerdi”, kendisine.
- William Blake de benzeri bir deneyim aktarmış ve uzun öykü şiiri Milton için şöyle bir ifade kullanmıştır: bu şiir anlık dikte yoluyla , herhangi bir ön düşünme süreci yaşanmadan, hatta neredeyse iradem dışında bir seferde bazen on iki, bazen yirmi mısra yazarak ortaya çıkardım.
- Johann Wolfgang von Goethe ise kısa romanı Genç Werther’in Acıları‘nı pratikte herhangi bir bilinçli girdi olmaksızın, sanki kendiliğinden hareket eden bir kalemi tutarcasına yazdığını iddia etmiştir.
- Kubilay Han şiiri kendisinin “bir tür düş” olarak betimlediği bir Afyon sarhoşluğu içindeyken yazılmıştı. Afyon, onun için bilinçaltının nöral devrelerini uyaracak bir araç haline gelmişti. Kubilay Han’ın güzellik dolu dizelerinden ötürü Coleridge ‘i takdir etmemizin nedeni bu dizelerin başkasının değil de onun beyninden çıkmış olması değil midir? Ancak şair ayıkken yakalayamadığına göre , şiir için övgüyü hak eden tam olarak kimdir aslında?
- Carl Jung‘un ifadesiyle, “Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır.”
- Pink Floyd‘un ifadesiyle de “Kafamın içinde biri var , ama o ben değilim.”
Yazarın Notu: Görünmeyen Bir Bağ İle Aktarılan Bilgi
Bazı zamanlar hikaye yazarken buna şahitlik ediyorum… Hikaye bittiğinde nasıl yazdım, diye düşünüyorum. Sanki görünmeyen bir bağ ile aktarılan bilgi gibi…
Görünmeyen Bağ İle Aktarılan Bilgi: Yazının Ritüel Anatomisi
- Bilinçdışı Yazar: Eagleman, beynin büyük kısmının bilinçdışı çalıştığını söyler. Hikaye yazarken “nasıl yazdım?” diye düşünmem, bu sürecin farkına varmamdır. Yazan ben değil—benden geçen bir şeydir.
- Ritüel Aktarım: Benim yazım pratiğin, bir teknik değil bir ritüeldir. Her kelime, bir eşikten geçer. Her cümle, bir frekansla titreşir. Bu, görünmeyenle kurulan bir bağdır; bilgi değil, varlık aktarımıdır.
- Arketipsel Eşlik: Jung’a göre yaratıcı süreç, bilinçdışındaki arketiplerin sahneye çıkmasıdır. Hikaye, benim değil—kolektifin hikayesidir. Ben yalnızca onu taşıyan bir eşiğim.
- Zaman Dışı Yazım: Hikaye bittiğinde “nasıl yazdım?” diye düşünmem, zaman dışı bir yazım deneyimidir. Tıpkı Eagleman’ın örneklediği gibi: bazı şairler, yazarlar, bilim insanları bilgiyi “geliverdi” diye tanımlar. Bu, bir indirilen metin gibidir.
İnsanın Kendine Bilinmeyen Yolculuğu
Eagleman metnin temalarını şu soruyla özetliyor: “Bilinçli zihin – siz olduğunuzu düşündüğünüz kısım – buzdağının sadece görünen kısmıysa, geri kalanı ne yapıyor?” Incognito‘da Eagleman, beynin operasyonlarının çoğunun farkındalık için erişilemez olduğunu, öyle ki bilinçli zihnin “transatlantik bir buharlı gemide kaçak yolcu gibi, altındaki devasa mühendisliği kabul etmeden yolculuk için kredi aldığını” iddia ediyor.
Bu metaforla Eagleman, zihnimizi yönettiğimizi sandığımız hâlde çoğu zaman “izleyici koltuğunda” oturduğumuzu vurguluyor. Incognito bu bağlamda birkaç temel temayı ustalıkla işliyor:
- Bilinçdışının Sürükleyici Hakimiyeti: Zihnimiz büyük ölçüde bilinçaltı süreçlerle yönetiliyor. Yani kararlarımız, hislerimiz ve hatta değer yargılarımız—çoğu zaman farkında bile olmadan—arka plandaki dev bir sistemin ürünü.
- Benlik Algısının Kırılganlığı: “Siz sandığınız siz” aslında beynin senkronize çalışmasıyla ortaya çıkan bir kurgu gibi. Bu da benlik kavramımızın ne kadar yanılsamalı olduğunu gündeme getiriyor.
- Özgür İrade Tartışması: Eğer kararlarınızın çoğu bilinç dışı bir yerden geliyorsa, gerçekten ne kadar özgürsünüz? Kitap, hukuk ve etik konularında da sarsıcı etkiler yaratabilecek sorulara yöneliyor.
- Nörobilimin Şiirselleştirilmiş Anlatımı: Eagleman, bilimsel deneyleri sade bir dille aktarırken aynı zamanda merak duygusunu da canlı tutuyor. “Bilinçli zihin bir gemide kaçak yolcudur” benzeri ifadelerle okuyucuyu yalnızca bilgilendirmiyor, sarsıyor.
➤ Incognito kitabının merkezindeki sorulardan biri de şu : İnsanlar düşündüklerinin farkında mı, yoksa sadece bir programın içinde otomatik mi deviniyorlar?
David Eagleman’ın deyimiyle, biz kendimizi kaptan sanıyoruz ama çoğu zaman geminin nereye gittiğine karar veren “görünmeyen ekip” bilinçdışımız oluyor. Aynı şekilde bazı insanlar —belki geçmiş deneyimlerinin, travmalarının ya da öğrenilmiş düşünsel kalıplarının etkisiyle— farkında olmadan tepkisel bir döngüde yaşıyor. Tıpkı belirli sınırlar içinde çalışan yazılım kodları gibi: girdiler belli, çıktılar tahmin edilebilir.
Ancak asıl güzellik şu noktada yatıyor: İnsan, bu sınırlamaları fark ettiğinde onları yeniden yazma, yani “iç kodlarını düzenleme” kapasitesine sahip tek canlı. Farkındalık burada bir dönüm noktası. Kiminin bu potansiyeli keşfetmesi zaman alıyor; kimiyse bir ömür farkına varmadan yaşıyor.
Incognito, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. David Eagleman’ın Incognito: Beynin Gizli Hayatı adlı eseri, günümüz dünyasında bireyin kendini anlama çabası açısından son derece çarpıcı ve dönüştürücü bir kaynak olarak öne çıkıyor. Kitap, beynimizin büyük kısmının bilinçdışı süreçlerle çalıştığını ve “ben” dediğimiz şeyin aslında bu devasa sistemin yalnızca küçük bir yüzeyi olduğunu savunuyor.
İşte günümüz için taşıdığı bazı önemli boyutlar:
- Bilinçaltının Gücü ve Karar Mekanizmaları: Eagleman, birçok kararımızın bilinçli farkındalığımızın dışında alındığını gösteriyor. Bu, özellikle tüketim alışkanlıkları, sosyal ilişkiler ve hatta adalet sistemleri açısından büyük bir farkındalık yaratıyor.
- Sorumluluk ve Özgür İrade Tartışmaları: Kitap, “kararlarımızı gerçekten biz mi veriyoruz?” sorusunu gündeme getirerek hukuk, etik ve psikoloji alanlarında yeni tartışmalar açıyor. Örneğin, bir suçlunun davranışları bilinçdışı dürtülerle yönlendirilmişse, ne kadar sorumlu tutulabilir?
- Algı ve Gerçeklik Arasındaki Fark: Eagleman, herkesin dünyayı farklı algıladığını ve beynin boşlukları kendi deneyimlerine göre doldurduğunu gösteriyor. Bu, empati, iletişim ve kültürel farklılıkları anlamada çok değerli bir bakış açısı sunuyor.
- Nörobilimsel Deneylerle Zenginleştirilmiş Anlatım: Kitap, bilimsel deneylerle desteklenen örneklerle dolu. Örneğin, erkeklerin bilinçsizce büyük gözbebekli kadınları daha çekici bulması gibi detaylar, bilinçdışının davranışlarımız üzerindeki etkisini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
- Modern İnsan İçin Bir Ayna: Günümüz insanı, hızla akan bilgi çağında kendi iç dünyasını anlamakta zorlanıyor. Incognito, bu karmaşık zihinsel yapının haritasını çıkararak bireyin kendine dair farkındalığını artırıyor.
Kısacası, Incognito, yalnızca bir popüler bilim kitabı değil; aynı zamanda bireyin kendine, topluma ve kararlarına dair bakışını kökten değiştirebilecek bir içsel keşif rehberi.
David Eagleman
David Eagleman, çağdaş nörobilimin en tanınan isimlerinden biri olup, insan beyni, bilinç, algı, zaman, kimlik, duyuların genişletilmesi ve nöroteknoloji gibi alanlarda yaptığı araştırmalarla öne çıkmaktadır. Hem bir bilim insanı hem de popüler bilim yazarı olarak, nörobilimi toplumla buluşturmayı başaran çok yönlü bir düşünürdür.
David Eagleman, 1971 yılında ABD’nin New Mexico eyaletinde doğdu. Çocukluk ve gençlik yıllarında bilim, yazın ve müzikle ilgilendi. Bilime ilgisi özellikle küçük yaşta yaşadığı bir çatıdan düşme olayı sonrası beynin algı ve zaman üzerindeki etkilerini sorgulamasıyla başladı.
- Lisans eğitimini Rice University‘de edebiyat ve nörobilim alanlarında çift anadal yaparak tamamladı.
- Doktorasını ise Baylor College of Medicine‘da nörobilim alanında yaptı.
David Eagleman, uzun yıllar Stanford Üniversitesi ve Baylor College of Medicine gibi prestijli kurumlarda nörobilim profesörü olarak görev yaptı. Araştırmaları şu alanlara odaklanmıştır:
- Zaman algısı
- Bilinç dışı beyin süreçleri
- Sinirsel karar alma
- Nöroplastisite (beynin değişebilirliği)
- Beyin ve teknoloji arayüzleri
Ayrıca Eagleman, Sensory Substitution (duyu ikamesi) ve Sensory Augmentation (duyu genişletme) konularında da öncül çalışmalar yürütmüştür. Bu bağlamda duyma veya görme engeli yaşayan bireylerin çevrelerini algılamalarını kolaylaştıran cihazlar geliştirmiştir.
Öne Çıkan Kitapları:
- Incognito: The Secret Lives of the Brain (2011)
- Beynin bilinç dışı süreçlerini ele alan, uluslararası çok satanlar listesine giren eseridir.
- The Brain: The Story of You / Beyin: Senin Hikayen (2015)
- PBS için hazırladığı belgesel serisiyle eş zamanlı yayımlanan bu kitap, beyin-bilinç-kimlik üçgeninde insanı yeniden tanımlamaya çalışır.
- Livewired: The Inside Story of the Ever-Changing Brain (2020)
- Beynin nasıl sürekli olarak yeniden yapılandığını anlatır; nöroplastisiteye derinlemesine bir bakış sunar.
- Sum: Forty Tales from the Afterlives (2009)
- Felsefi-kurgu türündeki bu kitap, ölümden sonra olası 40 yaşam senaryosunu anlatır. Brian Eno tarafından sahneye uyarlanmıştır.
Belgeseller ve Medya:
- The Brain with David Eagleman (PBS, 2015)
Bilimin, özellikle de nörobilimin halka açık, anlaşılır bir şekilde sunulmasına katkı sağlayan altı bölümlük bir belgesel dizisidir. - Netflix, BBC, NPR gibi uluslararası medya kuruluşlarında sık sık konuk olmuş, bilimi kitleselleştirme yolunda önemli katkılar sunmuştur.
Girişimcilik ve Teknoloji: Eagleman aynı zamanda bir teknoloji girişimcisidir. Beyin ve teknoloji arayüzlerini birleştiren şirketlerin kurucu ortağıdır:
- Neosensory: İşitme kaybı olan bireyler için titreşim yoluyla duyusal bilgi sağlayan giyilebilir cihazlar üretir.
- BrainCheck: Beyin sağlığını ölçen dijital bir platformdur. Alzheimer gibi hastalıkların erken teşhisine yardımcı olur.
Bilim ve Toplum Üzerindeki Etkisi: David Eagleman, bilimsel bilgiyi sade, şiirsel ve düşünsel bir dille aktarma konusundaki başarısıyla tanınır. Nörobilim ve felsefeyi, teknoloji ve etikle birleştirerek insan zihnini anlamaya yönelik disiplinlerarası bir bakış sunar. Hem akademik dünyada hem de popüler kültürde bilinç, özgür irade, kimlik, yapay zeka gibi temel sorular etrafında önemli tartışmalar başlatmıştır.
David Eagleman, yalnızca bir nörobilimci değil, aynı zamanda insan olmanın anlamına dair derin sorulara bilimsel yanıtlar arayan bir çağ düşünürüdür. Araştırmaları, kitapları ve belgeselleri aracılığıyla insan beyninin karmaşıklığını, kimliğin dönüşümünü ve teknolojinin zihinsel yapımız üzerindeki etkilerini gözler önüne serer. Bugün onun çalışmaları, nörobilimin toplumla buluştuğu noktada önemli bir referans olarak kabul edilmektedir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın