Grasper Etkisi, Paul Owen Lewis

“Ancak ortada büyük bir paradoks vardır; bildiğimiz benlikten vazgeçme süreci, bize geçmişimizin bildik kabuğunu bırakma ve kendimizi , bizden de büyük bir gücün ellerine teslim etme kuvvetini veren şeydir.”

— Paul Owen Lewis

Merhaba

Sevimli, genç bir yengeç olan Grasper, diğer yengeç arkadaşlarıyla birlikte kayalıkların yakınlarında yaşarmış. Birlikte avlanır ve yuvaları benimsedikleri yerden ayrılmazlarmış. Sonra bir gün, Grasper‘a tuhaf bir şey olmuş. Kendisini garip hissetmeye başlamış. Sanki artık küçük bedenine sığamıyormuş. Aniden dünyası da farklı görünmeye başlamış. Neler olduğunu anlamaya çalışan Grasper dönüp kendisine baktığında kabuğunun ayrıldığını fark etmiş: şimdi kabuğu onun üzerinde değil, yerde, yanında duruyormuş. Grasper yengeç bedeninin, kollarının, bacaklarının, gözlerinin ve geri kalan her şeyin kusursuz silüetini yanında görünce şok olmuş ve korkmuş.

Kısa süre sonra, Grasper‘in bağları kuvvetli topluluğunun diğer üyeleri, onun etrafında toplanmışlar. Grasper‘ a, kabuğunun değişim sürecinde olduğunu anlatmışlar ve dikkatli olmadığı takdirde tuhaf şeyler olabileceği konusunda uyarmışlar. Grasper‘a yeni kabuğu sertleşene kadar geçecek sürenin çok tehlikeli olacağını söylemişler ve kısa süre sonra kafasının içinde duymaya başlayacağı seslere kulak vermemesini önermişler. Daha önce hiç görmediği yerlere gitmek, hatta yaşadıkları kayalıkların ötesine geçmek isteyebileceği konusunda uyarmışlar. Grasper şok olmuş.

Bir süre Grasper, diğer yengeçlerin söylediği gibi sesler duymaya başlamış ve her ne kadar arkadaşlarını mutlu etmek, onlarla ters düşecek bir şey yapmak istemese de , daha yüce bir ses tarafından çağrıldığını duymuş ve dinlemeye başlamış. Bunun üzerine bildiği dünyanın dışını keşfetmeye karar vermiş. Duygularına güvenerek, tüm hayatını güven içinde geçirdiği kayalıklarından ardından çıkmış ve yeni, yabancı yerlere doğru ilerlemeye başlamış. Bu sırada arkadaşları “Dur, Grasper! Orası güvenli değil! ” diye bağırıyormuş.

Ama Grasper kayalıkların üzerine ulaştığında, gözlerine inanamamış. Her şey rengarenk ve parlakmış. Büyük, güzel balıklar ve yiyecek bir sürü yemek varmış. Bu olağanüstü bir görüntüymüş ve Grasper heyecanlanmaya başlamış. Sonra birden bir kayanın arkasından dev bir yengeç çıkmış. Bu Grasper‘in gördüğü en büyük yengeçmiş. Yengece nasıl bu kadar büyüdüğünü sorduğunda , yengeç Grasper‘a gelişmeye ve kabuk değiştirmeye devam ettiği, bildiği hayattan ve benlikten vazgeçmeye izin verdiği takdirde aynı şeyi onun da yaşayacağını anlatmış. Ama Grasper bu duyduklarına inanmamış, çünkü onu tanıdığı yengeçler kendisi gibi küçükmüş. Dev yengeç Grasper‘a bir yengecin sadece içinde yaşadığı dünya kadar geniş ve yüreği kadar büyük olabildiğini söylemiş. “Büyük bir dünyada yaşamak İçin büyük bir yüreğin olmalı,” demiş.

Grasper şaşkına dönmüş. Ona her zaman, bu dünyada güvende olabilmek için sert bir kabuğa ve sert bir yüreğe sahip olması gerektiği öğretilmiş. Ama şimdi gerçek potansiyeline ulaşmak ve dev bir yengece dönüşmek için, ufkunu genişletmesi gerektiğini öğretiyormuş. Grasper yüreğinin yumuşaklığını korumak zorunda kalacakmış, çünkü sert bir kalbin büyümesine imkan yokmuş.

Şimdi Grasper hayatının en büyük ikilemini yaşıyormuş. Geçmişi ona, yüreğini sertleştirmenin ve kayalıkların yanındaki küçük yuvasına dönmenin daha güvenli olacağını söylüyormuş. Ama bu kabuk değiştirme süreci Grasper‘ı değiştirmiş. Artık sadece hayatta kalmakla yetinmek istemiyormuş. O, içinde yaşadığı küçük dünyanın dışına çıkmaya ve nasıl bir yengece dönüşeceğini görmek için engin okyanuslara yüzmeye karar vermiş.

Daha büyük bir yaşam ve ruhla ilham kazanan bir gelecek vaadi, Paul Owen Lewis‘in kaleminden Grasper.

Bu hepimizin hikayesi. Grasper gibi eski bir kimliği geride bıraktığımızda, doğal olarak  gerçekte kim olduğumuzu, kendimizden vazgeçip daha büyük üstün bir benliğin meydana gelmesi için metamorfoza izin verdiğimiz takdirde başkalarının bizi sevip sevmeyeceklerini sorgulamaya başlarız. Bu geçiş sırasında her şeyin yolunda olup olmayacağını ve daha iyi bir yaşamın garanti olup olmadığını sorgularız. Dış kabuğumuzun küçük, rahatsız sınırları içinde yaşamaya tahammül edemesek de, bunun güvenli tercih olduğuna defalarca ikna olmuşuzdur. Ancak ortada büyük bir paradoks vardır; bildiğimiz benlikten vazgeçme süreci, bize geçmişimizin bildik kabuğunu bırakma ve kendimizi , bizden de büyük bir gücün ellerine teslim etme kuvvetini veren şeydir. Bize geçmişi geride bırakmak ve yeni yerlere doğru ilerlemek için gereken özgüveni veren şey bir inanç hamlesi, daha üstün bir amaca bağlılıktır.

Sevgi’yle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: