“Hepimiz oyunlar oynarız. İşyerinde, arkadaş ortamında, yatak odasında… Farkında bile olmadan, yıllar önce yazılmış bir senaryoya göre hareket eder ve çocukluk döneminde öğrenilenlerin insanlarla ilişkilerimize, duygusal yaşantımıza ve iş çevremize yansımalarını yaşarız. Hayatın dümeni kendi elimizde, hayatımızı kendimiz kontrol ediyoruz sanırız. Ancak verdiğimiz kararlar çok önceden alınan kararlardır. İş hayatındaki başarılar ve düşüşler, evlilikteki mutluluklar ve hayal kırıklıkları, her bir mücadelede atacağımız her bir adım, aslında çok önceden planlanmış bir oyunun hamleleridir…”
— Dr. Eric Berne
Merhaba
Dr. Eric Berne’in sözleri, insan ilişkilerinde farkında olmadan oynadığımız oyunları gözler önüne seriyor. Berne’e göre, bizler sosyal çevremizde, iş hayatında, duygusal ilişkilerimizde ve hatta en özel anlarımızda bile yıllar önce yazılmış bir senaryoya göre hareket ediyoruz. Kararlarımızı özgürce aldığımızı düşünsek de, aslında çocukluk döneminde öğrendiğimiz kalıpların içinde şekilleniyoruz.
Peki, hayat gerçekten bir oyun mu?
Eğer Berne’in transaksiyonel analiz yaklaşımıyla bakarsak, hayat yalnızca bir oyun değil, aynı zamanda bir strateji alanıdır. İnsanlar, farkında bile olmadan belirli roller üstlenir, sosyal oyunlara girer ve kendi bilinçdışı senaryolarının izinden giderler. İş hayatındaki başarılar ve başarısızlıklar, ilişkilerdeki mutlu ve hüsran dolu anlar, verdiğimiz her karar aslında çok önceden belirlenmiş bir oyunun parçasıdır.
Ancak bu noktada kritik bir soru ortaya çıkar:
➤Oyunları fark ettiğimizde, değiştirebilir miyiz?
Farkındalıkla Oyunu Değiştir
Berne’in öğretileri, insanın oyunları fark ettiğinde onlardan özgürleşebileceğini vurgular. Farkındalık, oyunun kurallarını değiştirme gücünü kazandırır. Eğer yaşadığımız ilişkilerin ve kararların bilinçdışı bir senaryonun sonucu olduğunu anlayabilirsek, o noktada kendimizi yeniden yazma şansına sahip olabiliriz.
Belki de hayatın en büyük oyunu, kendimizle yüzleşmek ve oynadığımız rolü değiştirmektir. Senaryoyu değiştirebilirsek, yeni bir hikâye yazabiliriz.
Oyunun Kuralı Nedir?
Kazanmak ya da kaybetmek. Kâğıt üstünde yalnızca iki kelime. Ama bir iki yalın kelime yaşamın niteliğini değiştirir; mutlu ya da mutsuz…
Etkileniyorsunuz ve etkiliyorsunuz, özellikle anne- baba çocuk ilişkilerinde, evlilik kurumunda bu oyunların nasıl hayatınızı yönettiğini anlayacaksınız. Dr. Berne, şimdiye kadar davranışlarınızın bir süzgecini sunuyor size, bilimin güvenilir verilerine anlatımının akıcılığını katarak. Oyunlarınız için çeşitli entrikalar çeviriyorsunuz, hep bir amaca ulaşmak için ya bir doygunluğa ulaşmak ya da bir dost kazanmak için. Çıkış noktalarınız arasında ayrım olabilir, ama varılan sonuçlar önemlidir bu oyunlarda. Alışkanlıkların tutsağı olmamanızı da öneriyor bu kitap. Alkolikten başlayan bir dizinin hesabını tartışıyor sizinle, yukarıdan bakmayıp dostça bir tavırla.
Oyunlar öylesine çok ki, işyerlerinde yatak odalarının loşluklarında noktalanıyor. Kendi kendinizi de oyun oynarken bu çalışma aracılığıyla seyredebilirsiniz.
Hayat Denen Oyun, insan davranışlarına yeni bir bakış açısı getirdiği gibi yaşamınıza da yeni bir boyut katıyor.
“Acımasızdır oyunun kuralları; ağlayan da olabilirsiniz gülen de…” — Dr. Eric Berne
Hayat Denen Oyun’un yazarı Dr. Eric Berne, özellikle uzmanlık alanı, “oyunlar’dır. Dr. Berne, yaşamın her gününde oynanan oyunların insan psikolojisinin en önemli yanı olduğu tezini savunmaktadır. Çünkü o zaman insanın kendinde saklanan nitelikler ortaya çıkmaktadır.
Hayat Denen Oyun…
“Okuyun… İnsanoğlu yüzyıllardır bu oyunu oynamaktan bıkmadığını, bir yerde hoşlandığını göreceksiniz…” — Dr. Eric Berne
Oyun
İyice tanımlanmış, önceden sezilebilecek bir sonuca doğru gelişen tamamlayıcı, gizli karşılıklı davranış dizilerini içerir. Tanımsal olarak bu diziler, birbiri ardına, çoğunlukla tekrarlar biçimde gizli bir güdülmeyle kaynaklanarak oluşan, yapay biçimde akla yatkın görünen karşılıklı davranış dizileridir. Daha yalın bir anlatımla söz konusu olan, düzeni (dolap çevirmeyi) ve aldatmacayı öngören bir dizi tavırlardır. Oyunlar iki temel özellikleriyle yöntemler, törenler ve eğlentiliklerden ayrılık gösterirler: (1) Gizlilik nitelikleri, (2) Duygusal yarar sağlamaları. Yöntemler başarılı, törenler etkili, eğlentilikler yararlı olabilirler, ancak bunların tümü doğru, içten özellikler gösterirler: Bir yarışma havası, yaratırlar; ancak bu hiç bir zaman çatışmaya dönüşmez. Sonuç duygusal, ilgi çekici özellikler gösterebilir, ancak dramatik bir görünüm sergilemez. Oysa her oyunun temel olarak dürüst olmayan bir yapısı vardır. Bitişiyse, çoşkulu olmanın ötesinde, dramatik nitelikler gösterir.
Bu tanımlamalardan sonra oyunlardan ayrılığını belirlemediğimiz bir tek toplumsal eylem kalmaktadır. Sözünü ettiğimiz toplumsal eylemi işlem sözcüğüyle belirliyoruz. İşlem, saptanmış, belirli bir amaç için işletilen yalın, karşılıklı davranış veya karşılıklı davranış dizileridir, Eğer birisi içtenlikle güvence ister ve alırsa bu bir işlemdir. Eğer birisi güvence ister, verildikten sonra bu güvenceyi şöyle veya böyle verenin zararına kullanırsa, bu bir oyun olur. Yapay olarak oyun bir dizi işlemlerden oluşmuş gibi görünmektedir. Oysa oyuncu tarafından beklenilen doruk noktasına varıldığında bu “işlemlerin” gerçekte tasarlanan düzenler, çevrilen dolaplar olduğu, dürüst isteklerde değil, oyun içi davranışlarda bulunulduğu açığa çıkmaktadır.
Oyunların En Acımasızı da Kuşkusuz “Savaş”
Savaş, insanlığın en acımasız oyunu—kaybedenin olmadığı, herkesin yara aldığı bir gerçeklik. Eric Berne’in psikolojik oyunlar üzerine yaptığı analizler, bireylerin ilişkilerinde nasıl bilinçdışı stratejiler geliştirdiğini gözler önüne sererken, savaş ise bu oyunların en yıkıcı, en geniş çaplı hali olarak ortaya çıkıyor.
İnsanlar arasındaki mücadele, egoların çatışması, güç dengeleri ve derin sosyal kodlarla şekilleniyor. Atay’ın eserinde vurgulanan tereddüt ve oyun metaforu, aslında savaşların temelinde de yatıyor: Oyun gibi görünen kararlar, gerçek dünyada geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabiliyor.
Yazarın Notu:
Okuduğum Hayat Denen Oyun, (Game People Play) Haziran 1976’da Altın Kitaplar yayınevinden çıkmış. İnsanların Oynadığı Oyunlar, Diyojen Yayıncılık, 2020 tarihinde basılmış. Her iki kitapta yazan bilgiler özde aynı. Fakat ikinci basım kitap İnsanların Oynadığı Oyun‘a yorum getirilmiş. Düşüncenin Gücü adlı eserin yazarı psikiyatrist James Allen, giriş bölümünde şöyle der:
“Bundan kırk yıl önce soğuk bir kış günü, danışmanım bana “İnsanların Oynadığı Oyunlar” adlı kitabın bir nüshasını vererek, tuhaf başlığına rağmen bu kitabın yazarının “psikiyatri çarkını döndüren” kişi olduğunu söylemişti. O tarihlerde ben Quebec’teki McGill Üniversitesi ‘nin psikiyatri bölümünde mukim öğrenci olarak birinci sınıfta okumaktaydım ve danışmanım Heinz Lehman, M. D., hiç tartışmasız Kuzey Amerika’nın en itibarlı psikiyatristi idi. Birkaç yıl önce Kuzey Amerika’da şizofreninin tedavisi için Thorazine (Largactil) adlı ilacın kullanımı başlatmış ve ciddi ruhsal rahatsızlıkları olan kişilerin tedavisinde bir devrim yaratmıştı. Ne Doktor Lehman ne de ben Eric Berne’ün Montreal’de doğduğunu ve McGill’den mezun olduğunu o sıralarda biliyorduk. Beş yıl sonra, Berne’ün San Fransisco’daki gruplarından birine katıldığım sırada geçmiş deneyimlerimizde de benzerlikler olduğunu öğrendim: Her ikimiz de lisans diplomamızı klasiklerden almıştık ve geçmişin insanları nasıl etkilediği konusuna ilgi duyuyorduk. Gözlemlerimize göre, bazı insanlar kişiliklerine geçmişin karar vermesine izin veriyorlar, bazıları ise geçmişi gelecekte yapacakları işlerin bir parçası olarak kullanıyorlardı. Ama bunların da ötesinde, beni en çok Berne’ün dört kişisel özelliği, yani yakıcı zekası; lazer gibi keskin odaklanma yeteneği; düşündürücü ve kurnaz espri anlayışı; ve insan ilişkilerindeki belirgin karmaşanın altında yatan düzeni ve kalıpları görme yeteneği etkilemişti.”
— James Allen
Okuyucular bu kitapta Bern’in bu özelliklerinin tümünü bulabilecekler. Oyun analizi yaparken Bern‘in en güçlü olduğu yönlerden bir tanesi, insanların içsel deneyimlerini, bunları hem o anki, hem de zaman içindeki bireylerarası psikolojik ve toplumsal davranışlarıyla ilişkilendirmesidir. Onun tanımını yaptığı oyunlara verdiği şaşırtıcı ve çoğu kez esprili adlar, bizi olaylara tekrar tekrar bakmaya, onları biraz daha farklı şekilde görmemize ve kendimizi hoşgörülü bir ruh haliyle tanımamıza vesile olmaktadır.
Bu kitabı okuyan bazı kişiler, sonrasında eşlerine veya bir dostlarına kitabı verirken intikam alır gibi değilse bile, muzaffer bir edayla “Adama bak, senin ne dolaplar çevirdiğini o bile biliyor!” demiş olabilirler; ancak Bern’in amacı bu değildir. Onun bizi kendi saçmalıklarımıza ve tuhaf davranışlarımıza gülmeye davet ettiği doğrudur ama yaptığı espriler kesinlikle kötü niyetli değildir. Tam tersine, bu espriler açılmayı bekleyen bir kapının aniden önümüze çıkması gibi bir durum yaratmaktadır. Bern de hastalarını tedavi ederken yeni bir kapı yaratmış ve onlarla bir sözleşme yaparak bazı sorulara net yanıtlar vermelerini istemiştir: “Siz neyi değiştirmek istiyorsunuz ve biz bu değişikliğin gerçekleştiğini nasıl anlayacağız?” Bu sorular, hedeflerin açık seçik bir şekilde tanımlanmasını ve buna bağlı olarak da tedavinin ne ölçüde başarılı olduğunu gösteren net bir kritere ulaşılmasını sağlar ve tedavi sürecine odaklanmanın sürdürülmesini mümkün kılar. Berne, “Ben gup terapisi yapmıyorum,” demiştir. “Ben insanları iyileştiriyorum.”
İnsanların Oynadığı Oyunlar‘ın yayınlanabilmesi için Berne ve arkadaşları 1964 yılında maddi olanaklarını birleştirerek yayıncıya bir ödeme yapmak zorunda kalmışlardır. Kitap, yayınlanmasını reddedenleri şaşırtarak çok satanlar listesine girmiş ve büyük bir başarı kazanarak sıvazlanmak, oyun, raket, transaksiyon, Çocuk, Ebeveyn ve Yetişkin gibi sözcükler, pek çok kez Bern’in hiç kastetmediği anlamlar ve yan anlamlar kazanarak popüler kültürün bir parçası haline gelmiştir.
Ne var ki, bu başarı transaksiyonel analizi (işlemsel çözümlemeyi) popüler bir psikoloji sirkine dönüştürmüştür. Transaksiyonel analizin terapi açısından ciddi bir bilişsel-davranışsal yaklaşım olduğu ve bu yöntemin insanların içsel kalıplarının yanı sıra, başka psikodinamik sorunlarla baş etmek için son derece etkili olduğu gerçekleri de bu karmaşa içinde çoğu kez kaybolup gitmiştir.
Durum bir istikrara kavuştuktan ve transaksiyonel analiz yöntemi şöhret-sonrası dönemini yaşamaya başladıktan sonra, terapilerde yeni kavram ve girişimler devreye girmiş ve eski fikirlerin pek çoğu da değişikliğe uğramıştır. Bern’in de hayata veda etmesinden sonra, en azından Birleşik Devletler’de hastalığı kötüye giden hastaların yeniden tedaviye alınması konusuyla ilgili ayrışma, transaksiyonel analiz yöntemini ve onu uygulayanların ellerini kollarını bağlamıştır. Evet, bazı kökler çok güçlü olmaya hâlâ devam etmektedir.
- Oyun Analizi: Bu bölüm, Eric Berne’in transaksiyonel analiz teorisini temel alarak insanların ilişkilerinde oynadığı bilinçdışı oyunları inceler. Hangi durumlarda hangi oyunlar devreye giriyor? İnsanlar, farkında olmadan belirli tepkileri ve davranış kalıplarını tekrar ederek aslında nasıl bir psikolojik döngüye giriyor? Örnek: “Evet Ama” oyunu, insanların sürekli çözüm önerilerini reddederek kendilerini çaresiz gösterme eğilimi taşıdığı psikolojik bir tuzaktır. Bunu fark etmek, o döngüden çıkmanın anahtarıdır.
- Oyunlarda Geçen Kavramlar Dizini: Bu bölüm, kitaptaki temel kavramları ve psikolojik oyunların işleyişini ele alır. Ego durumları (Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk), psikolojik stratejiler, bilinçdışı manipülasyon ve iletişim dinamikleri gibi kavramlar burada detaylandırılır. Örnek: “Ebeveyn-Etkisi” dediğimiz durum, bireyin yetişkin yaşta bile çocukluk döneminde öğrendiği kalıplarla hareket etmesini ifade eder. Bu kavramı anlamak, insanın kendini keşfetmesine yardımcı olabilir.
- Oyunların Ötesinde: Bu bölüm, kişinin psikolojik oyunlardan çıkıp daha otantik bir yaşam sürmesi için nasıl bir farkındalık geliştirebileceğini tartışır. Kitap, bireyin bilinçdışı oyunlarını fark ederek bunlardan özgürleşmesini ve daha sağlıklı ilişkiler kurmasını önerir. Örnek: Gerçek ve samimi iletişim, insanın psikolojik oyunları bırakıp içten bir bağ kurmasını sağlar. Bilinçli farkındalık ile bu oyunları bırakabilir ve daha güçlü bir benlik oluşturabiliriz.
Oğuz Atay ve “Oyunlarla Yaşayanlar” Eseri
Oğuz Atay’ın yazılarını ve kitaplarını okurken Eric Berne ile tanıştım. Oğuz Atay, Oyunlarla Yaşayanlar adlı eserinde şöyle der:
“İnsan bu kadar tereddütle çok yaşamaz. Hayatınızı da oyunlara çevirdiniz.” — Oğuz Atay
Oğuz Atay’ın “Oyunlarla Yaşayanlar” eseri, bireyin toplum içindeki varoluş mücadelesini ve oyun metaforunu derinlemesine ele alırken, Eric Berne’in “Hayat Denen Oyun” kitabı ise insanların bilinçdışı olarak oynadığı psikolojik oyunları analiz ediyor. İkisi de insanın kendini ve çevresini nasıl algıladığına dair güçlü bir sorgulama sunuyor.
Atay’ın “İnsan bu kadar tereddütle çok yaşamaz. Hayatınızı da oyunlara çevirdiniz” sözü, bireyin sürekli bir belirsizlik içinde yaşamasının onu nasıl bir oyun dünyasına sürüklediğini gösteriyor. Berne’in teorileriyle karşılaştırıldığında, bu ifade kişinin farkında olmadan oynadığı sosyal ve psikolojik oyunların bir yansıması olarak görülebilir.
Ya Oyunlardan Sonrası?
Kitabın I ve II Bölümlerinde, İnsan hayatının doğumdan ölüm anına (‘veya Noel Baba gelene) kadar geçen uzun bekleme süresini, pek az bir seçme şansına sahip olarak yaşanan transaksiyonlarla doldurulan bir süreç olarak sunduğumuz karanlık tablo, belki bir klişedir ama nihai yanıt değildir. Bazı şanslı kişiler, tüm davranış türlerini aşan bazı olgulara sahiptir. Bunlar, farkındalık olarak tanımladığımız olgu; geçmişi programlamanın ötesine geçen spontanlık ve oynanan oyunlardan çok daha tatmin edici olan samimiyet ve yakın ilişkiler kurabilme yeteneğidir. Ancak bunların üçü de hazır olmayan kişiler için ürkütücü ve hatta tehlikeli olabilir. Belki de o yüzden bunları kendi haline bırakmak ve çözümlerini “birliktelik” gibi popüler sosyal eylem tekniklerinde aramak daha doğrudur. Bunun anlamı da şudur: İnsan ırkı için ümit olmayabilir, ama bireysel anlamda herkes için ümit vardır.
Döneminin en ünlü psikiyatristlerinden Eric Bern’in klinik çalışmalara dayanarak yazdığı “İnsanların Oynadığı Oyunlar“, ilişkilerin psikolojisi ve davranış kalıpları hakkında çığır açmış bir kitap. Denediğimiz, oynadığımız ya da oynamaya zorlandığımız bu rolleri keşfettiğinizde insanlarla ilişkilerinizdeki bilinçdışı manevraları ve gizli taktikleri çözebilir, birlikte bir dakika ya da bir ömür geçirdiğiniz kişilerin gerçek benliklerini tanıyarak eylemlerinizi ve tepkilerinizi duruma göre ayarlamayı öğrenebilirsiniz.
Hayat Denen Oyun, İnsanların Oynadığı Oyunlar, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Dr. Eric Berne’in “Hayat Denen Oyun, İnsanların Oynadığı Oyunlar” adlı eseri, insan ilişkilerinde bilinçdışı olarak oynanan psikolojik oyunları analiz eden ve bireyin kendini daha iyi tanımasını sağlayan çığır açıcı bir çalışmadır. Günümüz açısından değerlendirildiğinde, bu eser kişisel farkındalık, iletişim ve davranış kalıplarını anlamak için güçlü bir rehber niteliğindedir2.
Berne, insanların sosyal etkileşimlerinde farkında olmadan belirli oyunlar oynadığını ve bu oyunların çocukluk döneminde öğrenilen kalıplara dayandığını savunur. İş hayatında, romantik ilişkilerde, aile içinde ve sosyal çevrede sürekli olarak bu oyunları oynarız ve çoğu zaman farkına bile varmayız.
Günümüz dünyasında, bu eser özellikle kişisel gelişim, psikoloji ve bilinçli iletişim konularında büyük bir öneme sahiptir. İnsanların kendilerini ve başkalarını daha iyi anlamalarına yardımcı olarak, sağlıklı ilişkiler kurmalarını ve bilinçli kararlar almalarını sağlar
Dr. Eric Berne: İnsan Davranışının Şifrelerini Çözen Psikiyatrist
Eric Lennard Berne, 10 Mayıs 1910’da Kanada’nın Montreal kentinde doğdu. Babası doktor, annesi ise yazar olan Berne, küçük yaşlardan itibaren insan davranışlarına ve psikolojiye ilgi duydu. Ancak onun yolculuğu, yalnızca akademik bir araştırma süreci değil, aynı zamanda insan ilişkilerinin bilinçdışı dinamiklerini keşfetmeye yönelik devrim niteliğinde bir çalışma oldu.
McGill Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldıktan sonra, Yale Üniversitesi’nde psikiyatri alanında uzmanlaştı. 1939’da Amerikan vatandaşı olarak adını Eric Berne olarak kısalttı. II. Dünya Savaşı sırasında Amerikan Ordusu’nda psikiyatrist olarak görev yaptı ve savaş sonrası dönemde insan psikolojisinin derinliklerine inmeye başladı.
Berne, klasik psikanalizden farklı bir yaklaşım geliştirerek, Transaksiyonel Analiz (TA) teorisini ortaya koydu. Bu teori, insanların sosyal etkileşimlerinde farkında olmadan belirli psikolojik oyunlar oynadığını ve bu oyunların çocukluk döneminde öğrenilen kalıplara dayandığını savunuyordu. “Hayat Denen Oyun” (Games People Play) adlı kitabı, bu teoriyi geniş kitlelere tanıtan ve psikoloji dünyasında çığır açan bir eser oldu.
Berne, insan ilişkilerini anlamak için ego durumları (Ebeveyn, Yetişkin, Çocuk) kavramlarını geliştirdi ve bu model, psikoterapi alanında büyük bir dönüşüm yarattı. San Francisco Transaksiyonel Analiz Semineri’ni kurarak, bu yaklaşımı daha geniş bir çevreye yaydı.
15 Temmuz 1970’de hayatını kaybeden Eric Berne, ardında yalnızca akademik çalışmalar değil, insan psikolojisini anlamaya yönelik güçlü bir düşünce mirası bıraktı. Onun öğretileri, günümüzde hâlâ kişisel gelişim, bilinçli iletişim ve psikoterapi alanlarında ilham vermeye devam ediyor.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın