
Varlık sorunu ile ruh sorunu bir bütün oluşturmaktadır; insana hayat ve hareket ilkesini ruh sağlamaktadır. İnsan ruhu, özgür ve bağımsız bir iradedir, yani hiçbir denetim altında bulunmamaktadır, o, varlığın bütün fonksiyonlarına ve bütün maddi öğelerine egemen durumdadır, tıpkı ilahi ruhun, evrendeki bölümlerin tamamına, onları uyum içine sokmak amacıyla, egemen oluşu, onları bir düzene koyuşu ve birbirlerine bağlayışı gibi.
“Tanrı, insanların dualarında dile getirdikleri tüm arzuların gerçekleşmesine nasıl imkan verebilir ki ? Zira insanların çoğu kendileri için neyin hayırlı olduğunu idrakten acizdir. Tanrı’ya her gün sunduğu dualarında bilge kişi, akıllı kişi, geleceğinin mutluluk dolu olmasını istemez, ıstırabın, düş kırıklığının, tersliklerin kendinden uzak kalmasını dilemez. Onun istediği, yasayı iyi tanıyıp iyi uygulayabilmektir. Onun arzuladığı yukarının yardımını, iyi yürekli ruhların desteklerini sağlayıp kötü günlere gerektiği gibi göğüs gerebilmektir. Ve iyi yürekli ruhlar da onu cevapsız bırakmamaktadır.”
— Leon Denis
Merhaba
18 yaşındayken kitapçılarda sergilenen kitapları ilgiyle gözden geçirme alışkanlığıydı, “şans eseri” gözleri alışılmadık bir başlıkla bir esere baktı: Allan Kardec’in Ruhların Kitabı. Denis okuduktan sonra şunları söyledi:
“Bu kitapta evrensel bir soruna tam ve mantıklı bir çözüm buldum. İnancım güçlü ve sağlam bir hal aldı. Spiritist teori kayıtsızlığımı ve şüphelerimi dağıttı.
Doktrinel çalışmalar, medyumlar üzerine araştırmalar yaptı ve Fransa’da ve tüm dünyada Spiritist Hareketi harekete geçirdi. Doktrinin ahlaki yönlerini derinleştirdi ve hepsinden önemlisi, 20. yüzyılın ilk on yıllarında Hareketi pekiştirdi.
Spiritizm’de Kardec’in rolü bilgenin rolüdür; Denis’in rolü filozofun rolüdür. Léon Denis, sürekli çalışması ve yeni doktrin adına yazılı ve sözlü sözleri nedeniyle Spiritizm Havarisi olarak aday gösterildi.
Denis, Avrupa çapında uluslararası spiritizm ve spiritüalizm konferanslarında ders verdi, ölümden sonra ruhun hayatta kalması fikrini ve bunun insan ilişkileri üzerindeki etkilerini teşvik etti.
İnsan ruhu , er veya geç yükselecektir ; yüceliklere ulaşınca da, her şeyin birbirine bağlı olduğunu, birbirlerine zıt ve düşman gibi görünen farklı teorilerin , aslında aynı bir bütünün çeşitli görünümlerinden başka bir şey olmadıklarını görecektir. Şu görkemli evrenin yasaları, sonuçta, aynı anda hem zeki güç ve şuur , hem de düşünce ve fiil kimliği taşıyan tek bir yasa haline indirgenecektir. Böylece tüm alemler ve tüm varlıklar , kendilerini, birbirleriyle aynı tek bir kudretin birlik içinde birleşmiş ve bütünleşmiş, aynı tek bir ahenk içinde biraraya gelmiş ve aynı tek bir hedefe yönelmiş halde bulacaklardır.
Bir gün , daralmış, kocamış sistemlerin hepsi birbiriyle, bütün düşünce alanlarını kucaklayabilecek genişliğe sahip bir sentez içinde birleşip kaynaşacaklardır. Bugün birbirlerinden ayrılmış durumda bulunan bilimler, felsefeler ve dinler, ışık içinde bütünleşecek ve bu da ruhun hayatı, ruhun görkemi ve Bilginin egemenliği demek olacaktır.
Gelişim için, geçmiş yaşam anılarının unutulması.
Buraya yeteneklerini harekete geçirmek, geliştirmek ve Yen’i yetenekler edinmek üzere gelmiş olan insan, geriye değil, ileriye bakmak zorundadır. Gözlerinin önüne , gelecek, umut ve vaat dolu bir halde serilmekte; büyük yasa ona korkmadan ilerlemesini emretmekte ve yürüyüşünü daha bir kolaylaştırmak, onu her türlü bağdan ve yükten kurtarmak İçin geçmişinin üzerine bir örtü sermektedir. Belimizi büken anı yükümüzü hafifleterek yukarılara doğru tırmanışımızı daha bir kolaylaştırmak, bedel öderken ki acımızı daha bir azaltmış olan Aşkın Kudret’e şükranlarımızı sunalım.
Bazen, bize unutulmuş hatalar yüzünden cezalandırılmış olmanın adaletsizlik demek olduğu öne sürülerek itiraz edilmektedir, sanki unutma olgusu hatayı silermiş gibi! Örneğin, bize şöyle demişlerdir : ” Gizlice hazırlanan fakat üzerinde bizzat bir değerlendirme yapamadığımız adalet, büyük bir haksızlık diye nitelendirilmelidir.”
Ama ilkin bizim için her şey bir sır değil midir? Yerden biten bitki filizi, esen yel, kıpırdayan hayat, sessiz gecelerde kayan yıldız, kısacası her şey sırdır. Eğer sadece iyi anlaşılmış şeylere inanacaksak, bu, nelere inanacağız demektir?
Hayatın amacını ve dünyayı ilahi adaletin yönetip yönlendirdiğini bilmemiz gerekmektedir. Herkes hak ettiği yerdedir, her şey gerektiği şekilde yürür. Rehberimiz olarak şuurumuz yok mu ve semavi üstatlar zihinsel karanlıklarımızın içinde ışıl ışıl parıldamıyorlar mı?
Hepimizde, içinde her şeyin silinmez harflerle yazılmış olduğu gizemli bir kitap mevcuttur. Dünya hayatımız sırasında görüşümüze kapalıdır, ötealeme geçince de açılmaktadır; gelişmiş ruh varlığı onun sayfalarını istediği gibi okuyabilmektedir. O orada, ete kemiğe bürünmüş bir varlığın zorluk çekeceği türden öğretiler, izlenimler ve heyecanlar bulmaktadır.
Arınmış ruhlar (canlar) için anı, direşken bir şeydir. Gelişmiş varlık , geçmişte dilediğince tekrar tekrar yaşama, bugünü sonuçlarıyla birlikte görme ve dipleri zaman zaman kendisi için parıltılarla aydınlanan ve sonra tekrar karanlıklara gömülen gizemli geleceğin içine nüfuz etme gücüne sahiptir.
Gerçek Varlık Ruhtur, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgi’yle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın